İçeriğe geç

 

            İsraf gereksiz yere harcamak… Cömertliğin aşırı derecesidir de denilebilir.

Cenâb-ı Hak (c.c) Araf Sûresi’nin 31. Ayet-i Kerime’sinde mealen şöyle buyuruyor:

“Ey Âdemoğulları her mescit yanında (her namaz ve tavaf vaktinde ziynetinizi alın, avret yerlerinizi örtmek için) güzel ve temiz elbiselerinizi giyin. Yiyin, için, fakat israf etmeyin. (Giyinip kuşanmakta ve yiyip içmekte aşırı gitmeyin.) Çünkü Allah (c.c) israf edenleri sevmez.” Yüce Rabbimiz (c.c) kullarını cimrilik ve pintilikten men ettiği gibi, israftan; yani yersiz ve gereksiz saçıp savurmaktan, harcamalarında da aşırı gitmekten de men etmiştir.

Âlimler israf ile cimriliğin arasını ayırt edemeyen adamı kötü tabiat sahibi kabul ederler. Akıl ve ilim sahibi zatlar üç türlü adama merhameti hoş görmediler. Bunlar: İsraf ve sefahati,  har vurup harman savurması, zevk ve eğlenceye aşırı derecede düşkün olması sebebiyle fakir düşüp zarurette kalmış olan kimseler. Şimdi zevk u sefaya düştü adam, har vurup harman savuruyor, yani kısa ifade ile “sefahat”  içinde yaşıyor, elde olanı da elden gidiyor. Birincisi bunlar. İkincisi gayet harîs olup hırsı sebebiyle musibete tutulan kimseler. Üçüncüsü zalim olup zulmü sebebiyle belaya uğrayan kimselerdir. Bunlara acıyınız. Ahlak kitaplarında bunları görüyoruz.

İsraf ile zenginlik bir araya gelmez. Parayı kazanmak kuyudan kovayla su çıkarmak gibi güç, israf o kovayı aşağıya salıvermek gibi kolaydır. Onu çekenler bilir. İsrafı kötülemekten maksat paraları toplayıp biriktirmeye ve cimrilikle onu tutmaya teşvik değildir. Parayı harcamak hususunda güzel idareye yöneltmektir. Lazım olan budur. Ötekine berikine bol bol hediyeler ve bahşişler verip ve ziyafetler çekip de elindeki, avucundaki mal ve paraları israf etmek adeta hamakattır. Neticesi ise zaruretle zaruretten şikâyettir. Ondan sonra ne olur. Ne olacak başkalarına muhtaç olup, son inandırabileceği güne kadar para aramak, ondan bundan yardım istemektir. Bu hale düşer. Rasul-i Zişan Efendimiz şöyle buyururlar: “İktisat eden, tutumlu olan kimse muhtaç olmaz.” Yani geçiminde ve harcamalarında orta halli, ölçülü dereceyi seçenler muhtaç olmazlar. Bazı büyüklerimiz ne doğru söylemişlerdir: “İnsanın dostu iktisadı, düşmanı ise israfıdır.”

Şeriatın, sağlam aklın zıddına uyarak para sarf etmek israftır, israf ise haramdır. İnsan elindeki nimetin kadrini bilmeli. Zira nimetin elde iken kadri bilinmez, ne vakit ki elden gider o zaman anlaşılır. Binaenaleyh, rahat olarak zamanlarını geçirmek isteyenler, vicdani mesuliyetten korkanlar geçimlerinde iktisatlı davranırlar. Daha lazım olanı varken lazımı almazlar. Şimdi daha lazım olan şu, alınması gerekiyor mutlaka. Bırakmış da bulunsa iyi olur manasına olanı satın almış. İkisine para yetiyor mu, yok. Birini alıyor öbürü kalıyor mesela.

Gereksiz yere para, mal sarf etmek israf olduğu gibi faydasız iş veya boş lafla meşgul olmak ve bunlara vakit ayırmak da bir nevi israftır. Vaktin israfıdır, dilin israfıdır. Bir Hadis-i Şerifinde Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: “Kişinin kendisine mana ifade etmeyen, dünyasına ve ahiretine yaramayan şeyleri terk etmesi Müslümanlığının güzelliğindendir.”

Mesela; bir yuvarlak top uğruna sarf edilen malların, paraların; yapılan dedikoduların, boşboğazlığın, gevezeliğin, taraflar arasında yapılan gürültülü birbirini suçlandırıcı tartışmaların, dövüşlerin; bunlara ayrılan vakitlerin, dolayısıyla işsizliğin ve tembelliğin memleketimizde açtığı yaralar ve zararlar ne kadar derin, ne kadar acıklı ve düşündürücüdür.

Bu tutum, bu anlayış ve gidiş nelere mal olmaktadır: Hem mal itibariyle israf, hem dil itibariyle israf hem de vakit itibariyle israf. Ve bunlardan doğan türlü türlü zarar ve ziyanlar. Bunların topyekûn getirdiği sıhhi, ahlaki çöküntüler de cabası.