İçeriğe geç
Anasayfa » EN HAYIRLI GÜN

EN HAYIRLI GÜN

Rabbimizin kullarına bahşettiği nimetlerini saymak elbette mümkün değildir. Bu nimetlerinden birisi de çoğu zaman farkında olamadığımız, belki bereketinden çok az istifade edebildiğimiz mübarek bir gündür[1]. Bugünde hiçbir zahmet ve masrafa girmeden, sırf ihlâslı ve samimi olarak atılan adımlar sayesinde çok büyük mükâfatlar elde edilebilir[2]. Geçmiş on günlük zaman zarfında irtikâp edilen günahların beraatları kazanılarak[3] cennetlik olanlardan yazılma imkânı elde edilebilir[4]. Bugüne mahsus olan icabet saati, dualar ile ihya edilirse arzulanan her şeye mazhar olunabilir[5].

Faziletinin pek azından bahsettiğimiz bu mübarek zaman dilimi Müslümanların haftalık bayramı olan Cuma günüdür[6]. Bu gün, hadis-i şeriflerde ve âlimlerin ifadelerinde tavsiye olunduğu üzere ihya edilmelidir. Müslüman devletlerin bu günü tatil olarak kabul etmelerinin altında yatan hakikat de budur. Müslümanların bu gündeki asıl meşguliyetleri bugünü ihya etmeye çalışmak olmalıdır.

Sünnet-i seniyyede varid olduğu üzere bu günde gusül abdesti alınarak Cuma namazına erken gidilmelidir[7]. İmkânı olanlar guslü Cuma namazı için, bu imkânı olmayanlar ise o gün için almalıdır. Bu günün faziletine binaen dişleri misvaklamak, tırnak, saç-sakal gibi temizlikleri Cuma öncesinde yapmak müstehaptır[8]. Cuma namazına gitmeden önce insanlara eza verecek şeyler (kötü koku vs.) izale edilmelidir. Hadis-i şeriflerde bugün için güzel elbiseler giyinip, güzel kokular sürünmek çok defalar teşvik edilmiştir.[9]

Cuma günü öğle ezanı okunduğunda alışveriş ve diğer meşguliyetler terk edilerek Kur’an-ı Kerim’de emrolunduğu üzere namaza gidilmelidir[10]. Zira zaruret olmadıkça Cuma vaktinde alışveriş ve namaz haricindeki diğer bütün meşguliyetler yasaklanmıştır.

Cuma namazına gidildiğinde başkaları omuzlarının üzerinden aşılmak suretiyle rahatsız edilmemelidir[11]. Böyle şeylere mani olmak için ilk gelenlerin ön kısma geçerek hem hatibe yakın oturma faziletini elde etmesi hem de arka tarafta izdihama sebep olmamaları en güzel olanıdır. Aksi takdirde bu mübarek zaman diliminde insanları rahatsız edenler Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimizin tabiriyle ile Allah ve Rasûlüne eziyet ederek cehenneme köprü kurmuşlardır[12].

Bu günün başka bir özelliği de namaz öncesinde okunan hutbedir. Asıl manası Müslümanların haftalık gündemlerinin ele alınması olan hutbe, Cuma’nın edasının şartlarındandır. Fahr-i Kâinat (s.a.v) Efendimiz hutbe esnasında sükûnete o kadar ehemmiyet vermiştir ki hutbe esnasında konuşanın, konuşana “sus” diyenin bile boş şeyle iştigal ettiğini beyan buyurmuşlardır[13]. Hutbe esnasında kılınan nafile namazların ilk oturuşta bitirilmesinin gerekliliği de hutbenin ehemmiyetini ifade etmektedir. Bu esnada sadece başlanmış olan cumanın ilk sünneti uzatılmaksızın vaciplerine riayet edilmek suretiyle ikmal edilebilir.

Normal durumlarda farz olan selama karşılık vermek, aksırana teşmit[14] yapmak gibi fiillerin hutbe esnasında yasaklanması, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in ismi geçtiğinde salât ü selam getirilmemesi hutbenin ehemmiyetini ifade etmesi bakımından mühimdir. Bahsedilen fiiller hutbe esnasında gizli olarak yapılır ve daha sonra kaza mahiyetinde yapılması gerektiği şekilde yerine getirilir[15].

Günümüzde çokça karşılaştığımız hutbe esnasında elbise, telefon, halı vs. gibi şeylerle meşgul olmak ya da yapılan dualara sesli bir şekilde “âmin” demek, işaret olunduğu üzere Peygamber Efendimizin tavsiyeleri ile bağdaşmamaktadır.

Hutbe dualarının son kısmında Türkçe olarak yapılan dua, dini bir temeli olmamakla beraber son zamanlarda zuhur eden ve maalesef nebevî bir emrin dikkate alınmamasına sebep olan bir adettir.[16]

 

 

[1] Müslim.

[2] Müttefekun Aleyh.

[3] Müslim.

[4] İbn Hibban, Sahih.

[5] Müttefekun aleyh.

[6] Buhari.

[7] Taberani, el-Kebir.

[8] Ahmet et-Tahtâvî, Haşiyetü’t-Tahtâvî alâ Merakı’l-Felah, c.2, s. 137.

[9] Ahmed bin Hanbel, Müsned.

[10] el-Cum’a, 62/9

[11] Ahmed bin Hanbel, Müsned.

[12] İbn Mace, Tirmizi.

[13] Müttefekun Aleyh.

[14] Aksıran kimseye “yerhamükellah (يرحمك الله)” demek.

[15] Ahmet et-Tahtâvî, Haşiyetü’t-Tahtâvî alâ Merakı’l-Felah, c.2, s. 134.

[16] Bu yazımızın girişi niteliğindeki “Haftalık Bayramımız Cuma” isimli makalemiz için dergimizin 26. sayısına bakabilirsiniz.