İçeriğe geç
Anasayfa » 40 SORU – 40 CEVAP

40 SORU – 40 CEVAP

İslâm ne demektir?

Son Peygamber, Allah’ın Elçisi ve Habercisi Hazret-i Muhammed’in (salat ve selam olsun O’na), insanlara Allah katından getirdiği din ve dünya nizamıdır. İslâm, Allah’a itaat etmek, O’na teslim olmak ve barış, esenlik demektir. İslâm’ı din olarak kabul edip, hükümlerini hayata uygulayan kişi ebedî saadete (mutluluğa) kavuşur. İslâm’ın hükümleri hakkıyla uygulanırsa yeryüzünde barış olur, insanlık huzur bulur, güvenlik, izzet, haysiyet içinde yaşar.

İyi Müslüman kimdir?

İman ettikten sonra, bu imanın gereklerini amel olarak, ahlâk olarak yerine getiren, hayatına uygulayan kimse demektir.

Hazret-i Muhammed’den önce İslâm dini var mıydı?

Vardı. İslâm, ilk insan ve ilk peygamber Hazret-i Âdem aleyhisselamdan beri vardır. Dinin inanca ait temel hükümlerinde Hz. Âdem’den beri hiçbir değişiklik olmamıştır. Değişen sadece uygulamaya, füruata, Şeriat’a dair bazı hükümlerdir.

İslâm’ın Allah hakkındaki inanç hükümleri ve bilgileri nelerdir?

TEVHİD ve TENZİH’tir. Yani, Allah’a hiçbir şekilde eş, ortak benzer koşmamak, O’nu kemal sıfatlarla sıfatlı bilmek, noksan sıfatlardan tenzih etmektir.

Âmentü ne demektir?

İslâm dininin inanmaya ait temel bilgileri ve hükümleri demektir ki, Türkçe tercümesi şudur: «Ben Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahirete yani Hesap Günü’ne, Kadere yani hayır ve şer cinsinden her şeyin Allah’tan olduğuna, ölümden sonra tekrar dirilmenin hak ve gerçek olduğuna iman ettim.”

Peygamberlere imanın esasları nelerdir?

Bütün Peygamberlerin hepsinde şu sıfatlar vardır:

İSMET: Onlar günah işlemekten, Allah’a isyandan, kötü ve çirkin şeylerden korunmuştur.

FETANET: Onlar keskin zekâ ve yüksek akıl sahibidir.

TEBLİĞ: Onlar, Allah’ın insanlara bildirilmesini istediği bütün ilahî bilgilerin hepsini bildirmişler, ulaştırmışlardır. Hiçbir bilgiyi ve hükmü gizlememişlerdir.

SIDK: Peygamberler sadıktır. Onlarda aldatmak, eğrilik, yamukluk, hıyanet olamaz.

EMÂNET: Onlar emîn, güvenilir kimselerdir.

Bir kimse bütün peygamberlere iman etse de, birini veya birkaçını inkâr etse, yalanlasa, “Hayır o(nlar) peygamber değildir” dese ne olur?

Böyle bir kişi mü’min sayılmaz, kâfir olur. Peygamberlere iman, “BÜTÜN PEYGAMBERLERE, HİÇBİRİNİ DIŞLAMAKSIZIN” iman etmekle olur.

Allah katında hak ve geçerli din hangisidir?

İslâm dinidir. Kur’ân-ı Kerim’de “Allah katında din İslâm’dır” buyrulmaktadır.

Hazret-i Muhammed’in Peygamberliği, tebligatı, Allah katından getirdiği hak din kendisine bildirildikten sonra bir kimse bunu inkâr ederse o, kurtuluş ve saadet ehli olabilir mi?

Kesinlikle olamaz.

Muvahhidlerin atası olan Hazret-i İbrahim Halilullah aleyhisselamın dini neydi?

İslâm’dı. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de “İbrahim Yahudi ve Hıristiyan değildi, o müslim ve hanifti” buyrulmaktadır.

Amentü konusunda Ehl-i Kitab ile biz Müslümanlar arasında ittifak (birlik) mi vardır, yoksa büyük ihtilâflar (anlaşmazlıklar) mı vardır?

Kesinlikle ittifak yoktur. Büyük ve derin ihtilâflar vardır. Bunlardan birkaçını sayalım: Ehl-i Kitap, Hazret-i Muhammed’in peygamberliğini kabul etmez. Ehl-i Kitap, Kur’ân’ın ilâhî hak kitap olduğunu kabul etmez. Ehl-i Kitap, İslâm’ın hak din olduğunu kabul etmez. Yahudiler “Üzeyir Allah’ın oğludur”, Hıristiyanlar “İsa Allah’ın oğludur ve tanrıdır” diyerek vahdaniyet inancından ayrılırlar. Bunlar büyük, derin ayrılıklar ve anlaşmazlıklardır. Ayrıca onlarla peygamberler, ilâhî kitaplar konusunda da ihtilâfımız vardır.

Hazret-i Muhammed’in peygamberliği ve tebligatı kendisine ulaştıktan sonra bunu inkâr eden, Peygambere “yalancı” diyen, ilâhî ve kutsal Kitab’a “düzmece” diyen, hak din İslâm’a “uydurma” diyen kimseler Cennet’e girebilirler mi?

Onlar iman etmemişler ve küfrü seçmişlerdir. Binaenaleyh onlar ehl-i necat (kurtuluş ehli) değildir, cennete giremeyeceklerdir.

İslâm dininde reform, değişiklik, yenilik yapılabilir mi?

Kesinlikle yapılamaz. Bizim dinimiz kutsal metinleri ve kitapları kaybolmuş, tahrife uğramış, bozulmuş bir din değildir ki, onda reform, yenilik ve değişiklik yapılabilsin. Kur’ân’ın muhkem ayetleriyle bildirilen emir ve yasaklarda, peygamberin mütevâtir ve sahih hadîsleriyle bize ulaşan hüküm ve şartlarda, ondört yüzyıldan beri icmâ-i ümmetle sâbit olan din öğretilerinde en ufak bir değişiklik bile yapılamaz.

Dinde reform şarttır diyenler var…

Büyük yanılgı içindedirler. Yüce ve kutsal dinimizin reforma ihtiyacı yoktur. Buna Müslümanların ihtiyacı vardır. Nasıl mı? Kendilerini Kur’ân’a, Sünnete, Şeriata, Peygamber vârisi din bilginlerinin ve kâmil mürşidlerin emir ve nasihatlerine uydurmak hususunda kendimizi yenilemeliyiz.

Dinî tahsili olmayan, Kur’ân’ı yorumlama, tefsir etme şartlarına sahip bulunmayan kimseler Yüce Kitab’tan hüküm çıkartabilir, O’nu yorumlayabilir mi?

Kesinlikle tefsir edemezler, yorumlayamazlar, hüküm çıkartamazlar.Bu konuda, peygamberin vekili, vârisi, halifesi durumunda olan gerçek din âlimlerine, gerçek müfessirlere uymaları gerekir.

İslâm’da din âlimleri diye bir sınıf var mıdır?

Vardır. Lakin bizim dinimizde Hıristiyanlıkta, Hindulukta ve bazı başka dinlerde olduğu gibi bir ruhban sınıfı yoktur. Din alimi demek, din ilimlerini okumuş, öğrenmiş, imtihan vermiş ve icazet almış kişi demektir. İcazet, ucu Resulullah efendimize (salat ve selam olsun ona) dayanan bir silsile içinde yer almış bulunmak demektir.

Her okumuş ve bilgili Müslüman din âlimi sayılır mı?

Sayılmaz. Mutlaka icazetli olması gerekir.

Ehl-i Sünnet ve Cemaat ne demektir?

İslâm’ı Resulullah Efendimiz ve Ashab-ı Kiram ve Ehl-i Beyti gibi anlayan, onların yolundan giden, Sevad-ı Âzam dairesi içinde bulunan kimse demektir.

Ehl-i Sünnet dışı, mezhepsiz, reformcu kimseler, ilimleri olsa bile din alimi sayılırlar mı ve onlardan din öğrenilir mi?

Kesinlikle hayır. Sapıtmak için herşeyi yanlış bilmek gerekmez. Önemli ve hayatî bir konudaki bir tek yanlış bile kişinin ayağını kaydırır, sapıtmasına ve hattâ -Allah korusun- küfre düşmesine yol açar.

İslâm dininde hem dinî hem dünyevî bakımdan en önemli ibadet ve aksiyon nedir?

Beş vakit namazdır. Kur’ân-ı Kerîm’de elliden fazla ayette namazdan bahs edilmektedir. Peygamber ve ashabı beş vakit namazı çok dikkatle ve dosdoğru kılmışlardır. Hadîste “Namaz dinin direğidir. Onu ayakta tutan dinini ayakta tutmuş olur, onu yıkan dinini yıkmış olur.” buyurulmaktadır. On dört asırdan beri bütün rabbanî âlimler, bütün velîler (Allah dostları), bütün akıllı ve hikmetli Müslümanlar namazı kılagelmişlerdir. Namazın terki çok büyük bir günah ve eksikliktir.

Hür ve mukim (seferî olmayan) Müslüman erkekler farz namazları tek başına mı kılmalıdır, yoksa cemaatle mi?

Cemaatle kılmaları gerekir.

Cemaatle kılıp kılmamak ihtiyarî (seçimlik) bir şey midir?

Değildir. Dört mezhebin fıkhına göre, cemaat (şer’î özürlerin dışında) mecburîdir. Hanefî mezhebinde sabah namazının sünnetinden daha kuvvetli ve terk edilmesi uygun olmayan bir sünnet-i müekkededir.

Cemaate katılmamayı mazur gösteren şer’î özürler nelerdir?

Hanefî mezhebine göre yirmi kadar şer’î özür vardır. Yolcu olmak, cemaate katıldığı takdirde hastalığı ya uzayacak, ya şiddetlenecek şekilde hasta olmak. Çok şiddetli yağmur, sel, kar, fırtına olması, borca batmış olup da, camiye gittiği takdirde alacaklılar tarafından rezil ve rahatsız edilme tehlikesi bulunması, kırk yılın birinde evde çok sevdiği nadir bir yemek pişirilmiş ve önüne konulmuş olması… Bunlar gibi. Yoksa başım biraz ağrıyor, yarın imtihanım var, dükkânda müşteri çok gibi bahaneler şer’î özür sayılmaz.

Üç Müslüman bir arada bulunsalar ve farz namazları cemaatle birlikte kılmasalar ne olur?

Peygamberimiz böyle kimseler için “Şeytan onları istilâ eder” (Onlara musallat olur, birbirlerine düşürür) buyurmaktadır.

İslâm dinine göre para nedir?

Geçinmek için bir vasıta ve alettir. Para Müslüman için asla bir amaç değildir. Para bir değer de değildir. Peygamber para ve servet esiri olan uğursuzlar için “Onların dinleri para, kıbleleri karılarıdır” buyurmuştur.

İslâm dininin dünya hayatı ve geçimiyle ilgili en önemli prensibi nedir?

Kanaattir. Dinimiz, mü’minleri, zengin de olsalar ortahalli, mütevâzı, tutumlu yaşamaya çağırmaktadır. İsraf, lüks, aşırı tüketim, gösteriş, saçıp savurma haramdır.

Bir takım kimseler “Müslümana, her şeyin en iyisi layıktır” diyerek israf ediyor, sefih bir hayat yaşıyorlar. Onlar doğru yolda mıdır?

Onlar kötü yoldadır. Onlar şeytana ve nefs-i emmârelerine tâbi olmuş gafiller, fâsık ve fâcirlerdir. Hiç ibret almıyorlar mı ki, Peygamber, âmil âlimler, veliler, kâmil mürşidler, olgun Müslümanlar nasıl kanaatli ve mütevâzı yaşamışlar. “Müslümana her şeyin en iyisi layıktır” ilkesi yanlış ve bozuk bir ilkedir. Doğru olan ilke şudur: “Müslüman ne yaparsa en iyisini, ey güzelini, en doğrusunu yapar.”

Müslümanın daima aklında tutması gereken prensiplerden birini söyler misiniz?

Peygamberimiz “İki günü birbirine eşit olan zarardadır” buyurmuştur. Demek ki, bizim her günümüz ilimde, irfanda, hayırda hasenatta, iyilikte, faydalı ve yararlı amellerde, insanlara yardımcı olmakta bir önceki günden daha yüksek olmalıdır.

Müslüman en fazla hangi organını korumalıdır?

Dilini… İnsan en fazla diliyle günah işler. (İmamı Birgivî hazretlerinin “Tarikat-i Muhammediye” adlı kitabındaki lisan afetleri bölümünü dikkatle okuyunuz.)

Bütün Müslümanlar ne için çalışmalıdır?

Allah için, Peygamber için, din için, Kur’ân için, İmamet-i Kübra için, İslam ahlakı için çalışmalıdır.

Bir Müslüman mezhebini, meşrebini, tarikatini, cemaatini, Muhteremini asıl gaye olarak görür ve onun için çalışırsa bu doğru mudur?

Doğru değildir. Bunlar  amaç değil, araçtır. Amaçlar yukarıda sayıldı, belirtildi.

İslâm kadınlarının örtünmesi, tesettüre girmesi farz mıdır?

Farzdır. Tesettürün farziyeti Kitab ile, Sünnet ile, İcma-i ümmet ile kesin olarak sabittir. Bunu inkâr eden dinden çıkmış olur.

Dinî bilgilerimi ve kültürümü artırmak ve iyi bir Müslüman olmak için hangi kitapları okuyayım?

İcazetli, âmil, rabbanî, râsih, muttaki gerçek din âlimlerinin ve kâmil mürşidlerin yazdığı faydalı, kıymetli kitapları ve risaleleri okumak gerekir. Reformcuların, yerli oryantalistlerin, icazetsizlerin, yarı mühtedilerin, kendilerinde nifak alametleri bulunanların kitapları kesinlikle okunmamalıdır. Sadece faydalı ve kıymetli kitap okumakla iş bitmez. Bunlardaki bilgileri hayata uygulamak gerekir.

Tarikat ne demektir?

Ucu Peygambere ve mânen Allah’a ulaşan nurlu bir yoldur. Bir tarikatin hak ve gerçek olduğunu anlamak için ölçüler ve kıstaslar vardır: Birincisi Şeriata uygun olacak. İkincisi başında kâmil bir mürşid veya hakikî bir şeyh bulunacak. Bu zat başta beş vakit namaz kılmak üzere dinin bütün emirlerini yerine getirecek. Bu tarikata giren Müslümanlar yetişecek, olgunlaşacak, her geçen gün biraz daha iyi Müslüman olacak.

Bize bir tarikat tavsiye eder misiniz?

Tarikatın tavsiyesi, reklamı, ilanı olmaz. Tarikata dâvet de edilmez. Tarikata girmek bir nasib meselesidir. Nasibi olan girer. Nasibi olanlara sâdık rüyalarla işaret edilir veya birtakım vesileler zuhur eder. Nasibinizi bekleyiniz ve arayınız. Kesinlikle tarikat reklamlarına kapılmayınız.

İstikamet ne demektir?

Doğruluk demektir. Kur’ân-ı Kerim’in Hûd suresinde “Sana nasıl emr olunduysa öylece dosdoğru ol!” buyurulmaktadır. Rasulullah Efendimiz (salat ve selam olsun O’na) bu âyet geldikten sonra “Hûd Sûresi beni kocalttı” (ihtiyarlattı) buyurmuştur. Onun kendisinden korkusu yoktu, ümmetini düşünüyordu. Müslüman, Allah’a karşı dosdoğru olacaktır. Toplum hayatında dosdoğru olacaktır. Müslümana eğrilik, sahtekârlık, iki yüzlülük yakışmaz.

Müslümanlar niçin geri kalmışlar, esarete ve zillete düşmüşlerdir?

Bunun belli başlı sebebi vardır:

  1. Kur’ân’a uymamaları, onu ferdî (bireysel) ve ictimaî (toplumsal) hayatta düstur kabul etmemeleri.
  2. Peygamber Efendimize olan bağlılıklarının gevşemesi. O’nu önder, rehber, reis, kaid, kılavuz olarak kabulde gevşek davranmaları, O’nun sünnetine riayet etmemeleri.
  3. Dünyaya aşırı şekilde meyl etmeleri, fâni zenginliklere, zevk ve sefalara, eğlencelere, sefahate kapılmaları.
  4. Dünya için burada kalacakları zaman nisbetinde, âhiret için orada kalacakları müddet nisbetinde çalışmamaları, bütün gayretleriyle dünya için çalışmaları.
  5. Ümmet birliğini bozmaları, meşreb  ve cemaat, hizip ve fırka asabiyetine ve fanatizmine kapılmaları.
  6. Namazı terk edip şehvetlerine uymaları.
  7. İslâm’ın emrettiği yüksek ahlâk ve karakterden uzak kalmaları.
  8. Peygamberin vekili durumundaki bir İmam-ı Kebir’e veya Emîr’e biat edip BİR’leşmemeleri.
  9. İnsî ve cinnî şeytanların peşine düşmeleri.
  10. Fısk, fücur, isyan, tuğyan, nifak, şikak bataklıklarına batmaları. DİNDEN UZAKLAŞMALARI…

Nasıl kurtulabiliriz?

Dinimizin emirlerine, öğütlerine, ilke ve hükümlerine sımsıkı sarılarak… Kur’ân’a, Sünnete, Şeriata, İslam ahlakına uyarak.

Bu devirde İslâm’ı yaşamak zor değil midir?

Zor olabilir ama ahirette ateşte yanmak, bin türlü azab çekmek kadar zor olmasa gerek. Bu fanî dünyadaki zorluklara, meşakkatlere, sıkıntılara, bela ve şiddetlere dişini sıkar tahammül edersin; ahirette ebedî mutluluk bulur kendini kurtarmış olursun. Akıllı insan bu hesabı yapar, katlanır.

Bazıları “Bozuk düzenlerde bozuk işler yapılır, mesela rüşvet alınır, haram yenir” diyorlar. Bunun hükmü nedir?

Böyle konuşan herifler bu fetvayı İblis’ten mi almışlar? Müslüman haram yemez, Müslüman rüşvet alıp vermez. Müslüman saçı bitmedik yetimlerin hakkını gasb etmez. Müslüman haram, kirli, kara, necis servet edinmez