İçeriğe geç
Anasayfa » SABRIN KAYNAĞI VE MAHİYETİ

SABRIN KAYNAĞI VE MAHİYETİ

Cenab-ı Hak insanı ruh ve bedenden müteşekkil bir varlık olarak yaratmıştır. Dolayısıyla bu iki parçanın çeşitli özellikleri insanda toplanmıştır. Ruh ve bedenin birbiriyle çelişen ya da çatışan hususiyetleri sebebiyle insan sürekli bir mücadelenin içerisinde bulunmaktadır. Bu özelliklerin dengede tutulması/itidal/adalet Allah’ın insana yüklediği vazifelerin başında gelmektedir. Nitekim Cuma hutbesinde sürekli okuduğumuz ayetin başında Cenab-ı Hak, mü’minlere şöyle hitap ediyor: “Muhakkak ki Allah, adaleti emrediyor.”[1]

Adalet yalnız insanın diğer insanlara karşı değil, kendisine karşı da yapması gereken en önemli vazifesidir. İnsanın kendisine karşı adil olabilmesi, sahip olduğu güçlerin dengede tutulmasıyla mümkündür.

İnsanın tabiatındaki canlılıktan kaynaklanan arzu/şehvet ve nefret/gazap güçleri yaşamını sürdürmesi için kullanılması kaçınılmaz olan kuvvelerdir. İnsan, hayatının devamını sağlamak için çeşitli şeylere yönelirken yine hayatını tehlikeye sokacak durum veya varlıklardan kaçınmaktadır. Birincisini şehvet, ikincisini gazap gücüyle yapmaktadır. Bu iki özellik dışında insanı diğer varlıklardan ayıran üçüncü ve en önemli hususiyet akıl/nutuk gücüdür. İnsan, akıl gücü ile ilk iki gücüne hâkim olur ve bu güçleri yönetmeyi, onların ifrat ve tefrite düşmesine mani olur. Aksi halde insanın hayvanlardan farkı kalmaz.

Cenab-ı Hakk’ın insana yüklediği adalet vazifesi, akıl gücünün şehvet ve gazap kuvvelerini dengede tutmasıyla olur. Bu itidalin ölçüsünü akıl, Allah’ın, Peygamberler aracılığıyla gönderdiği şeriatta bulur. İnsanın arzularının belirli ölçüde meşru yollarla giderilmesi, aynı şekilde insandaki nefret ya da savunma gücünün hangi durumlarda ve hangi ölçüde kullanılacağı Kur’an ve sünnetin belirlemesiyle gerçekleşecektir. İnsandaki bu güçlerin tamamen işlevsiz hale getirilmesi insan(lığ)ın helakiyle sonuçlanacağından esas olan bunların belirli ölçülerde meşru şekilde kullanılmasıdır.

Aklın, itidali yakalamak için kullandığı esas gücü onun özünü teşkil eden sabırdır. “Her şeyin bir cevheri vardır, aklın cevheri sabırdır.”[2] sözü bu gerçeği ortaya koymaktadır.

İnsanlar sahip oldukları güç nispetince imtihan edilirler. Cenab-ı Hak, insana kaldıramayacağı yükü yüklemeyeceğini bildirmiştir.[3] Bu itibarla her insan, başına gelecek musibetlere sabredecek güce sahiptir. Yukarıda da ifade edildiği gibi insana verilen akıl, bu sabrın kaynağıdır. Dolayısıyla insanlar akılları nispetince sabırla muhatap olurlar. Peygamberler fetanet[4] sıfatına sahip olmaları hasebiyle diğer insanlara nispetle çok daha ağır belalara maruz kalmışlar, fakat sabır ve adaletten bir an olsun ayrılmamışlardır.

İnsandaki güzel ve kötü ahlakın temelini oluşturan şehvet, gazap ve akıl güçlerinin dengede tutulması sonucunda insan adalet sahibi olur.[5] Bu mertebedeki insanın arzusu Hakk’a doğru (iffet), nefreti Hak için (şecaat), düşünmesi ya da onun bir sonucu olan konuşması Hak ile (hikmet) olur.

İşte insanın böyle bir mertebeye ulaşmasında sabrın payı büyüktür. İnsandaki şehvet arzusunu iffete dönüştürecek olan da, gazaptaki nefreti şecaat/cesarete evirecek olan da aklın cevheri olan sabırdır.

Sabrın farklı açılardan çeşitli tarifleri yapılmıştır. Bu tariflerde “İnsanın Hak için nefsini tutması ve bu mücadelede sebat gösterip beklemesi” manası vurgulanmıştır. İnsan nasıl olursa olsun içerisinde bulunduğu durumda nefsiyle mücadele edip sabredecek ve bu sabır sonunda selamete[6]/zafere[7]/hakikate[8]/muradına[9] ulaşacaktır.

Sabır, sabredilecek şeylerin farklılığına göre çeşitli isimler almıştır. Bazen de sabır, sonucu itibara alınıp elde edilecek makamlara nispetle isimlendirilmiştir. Yukarıda da beyan edildiği gibi şehvet gücüne karşı sabır, iffet; gazap gücüne karşı sabır, cesaret olarak, sonuç itibariyle verilen isimlerdir.

Buraya kadar sabrın sürekli, akılla irtibatlandırılması, sabrın imanla ilişkisinin olmadığı manasına gelmemektedir. Cüneyd el-Bağdadi’den nakledilen şu hikmetli söz, sabır ile iman arasındaki bağlantıyı göstermesi açısından ne de güzeldir: “Cenab-ı Hak, mü’mine, imanı, imana aklı, akla sabrı ihsan etmiştir.”[10]

[1] Nahl, 16/90.

[2] Sühreverdi, Avarifü’l-Maarif, trc. H.Kamil Yılmaz-İrfan Gündüz, s. 307.

[3] “Allah insana kaldıramayacağı yükü yüklemez.” Bakara, 2/286.

[4] Peygamberlerin aklî kuvvetini ifade eden sıfat.

[5] Necmettin Attar, “Allah rızası için… Adalet”, Reyhan Dergisi, sayı: 29.

[6] Sabrın sonu selamettir.

[7] “من صبر ظفر” (Sabreden zafere erer.)

[8] “الصبر ضياء” (Sabır ışıktır.)

[9] “Sabreden derviş muradına ermiş.”

[10] Sühreverdi, Avarifü’l-Maarif, trc. H.Kamil Yılmaz-İrfan Gündüz, s. 613.