İçeriğe geç
Anasayfa » Bir Zulüm Sistemi Olarak Borca Dayalı Para Sistemi

Bir Zulüm Sistemi Olarak Borca Dayalı Para Sistemi

Adları ne olursa olsun dayandıkları iktisat tanımı sebebiyle mevcut iktisadî sistemlerin inancımıza ne kadar aykırı olduğu ortadadır.

“İktisat; kıt kaynaklar ile sınırsız insan ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağını inceleyen bilim dalıdır.”

Tanımda yer alan “insan ihtiyaçlarının sınırsızlığı” fikri bir Müslümanın düşünce dünyasında ne kadar problemli ise bu düşünce temel alınarak oluşturulmuş bir bilim dalı da o denli problemli ve çözüm üretmekten uzaktır. Tabii ki bir Müslüman için.

Batı kaynaklı iktisadi anlayışların; faiz, israf, haram, helal gibi hassasiyetlerinin olmadığını düşündüğümüzde adı ister kapitalizm, ister sosyalizm, ister karma ekonomik sistem olsun mevcut iktisadi anlayışların Müslüman bir topluma uymayacağı kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Rızkının peşinden koşan, yanında çalıştırdığı çalışanının hakkını alın terisi kurumadan veren, zekâtını hesaplayan bir Müslümanın; batı kaynaklı bir iktisadî anlayışla idare edilmesi, bu anlayış neticesinde oluşan yatırım planlarına göre hizmet alması, küresel finansal yapının krizlerini hayatında hissetmesi ne büyük bir problemdir.

Bir Müslümanın helal kazanç elde etme gayesiyle ticaret yaparken, hatta sadakasını, zekâtını verirken kullandığı paranın bu sistemin bir aracı/aleti olması ne büyük bir problemdir.

Para, mal ve hizmetlerin değiş tokuşu için kullanılan bir değişim aracıdır. Parayı basitçe bu şekilde tanımlayabiliriz. Bu tanıma göre paranın, iktisadî sistemin toplumda uygulanması için en temel araçlardan biri olduğu da ortadadır. Durum böyle olunca hükümetlerin iktisadî hayatı düzenlerken uyguladıkları temel politikalardan birini de para politikaları teşkil etmektedir. Faiz, enflasyon, borçlanma, banka gibi kavramlar hep para temelli kavramlardır.

Peki devletin idaresinde bu kadar mühim bir araç olan para kimindir? Nasıl üretilmektedir? Buna kimler karar vermektedir?

Bu sorular ilk anda çelişkili gibi görünmektedir. Nasıl olur da devlet idaresinde araç olan para için “Kimindir?” sorusu sorulabilir. İşte okuduğunuz bu makalenin esas konusunu da bu soru belirlemektedir.

İbn Haldun, Mukaddime isimli eserinde şöyle demektedir:

“Bil ki, devlet iki temel üstüne kurulur. Bu temellerden biri ordu, öteki paradır.

Devletin iki temelinden biri olan para elbette ki devletin olmalıdır. Paranın kontrolü de devleti idare eden hükümetlerde olmalıdır. Fakat bugün uygulanan sistem, parayı devlet kontrolünden çıkarıp bankalara teslim etmiştir. Dahası parayı piyasaya sürme yetkisini bile Merkez Bankası’na bırakmıştır. Bu sebeple dikkatle bakıldığında hemen fark edilecektir ki, paranın üzerinde “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” ibaresi yer almaktadır.1 Herhangi bir devlet kurumunun isminin başında kullanılan Türkiye Cumhuriyeti ibaresi Merkez Bankası’nın isminin başında iyelik eki olan “i” düşmüş olarak yazılmaktadır. Sadece Türkiye Cumhuriyet şekliyle. Merak edip biraz araştırırsanız bunun sebebinin Merkez Bankası’nın bir anonim şirket (A.Ş.) olduğundan kaynaklandığını öğrenirsiniz. Ve bu anonim şirketin ortakları arasında Hazine Müsteşarlığı dışında özel bankalar ve diğer yerli yabancı şirket ve şahısların var olduğunu da hisse oranlarınca öğrenebilirsiniz. Fakat sadece bu kadarını. Çünkü hisse sahipleri hakkındaki bilgiler gizlidir.

Paranın, devletin olmadığı anlaşıldığına göre hükümetler başkasının parasını nasıl kullanıyorlar? Yapılacak olan hizmetler için gerekli parayı nasıl temin ediyorlar? Çalışanlarının ücretini nasıl ödüyorlar? Bu soruları sorduğumuzda alacağımız cevaplar maalesef ciddi bir sömürü düzeninin içinde yaşadığımızı ve her birimizin borçlu olduğunu gösterecektir. Teknik ve geniş bir konu olan bu işleyişi kabaca özetleyerek paranın piyasaya nasıl sürüldüğünü ve bu paranın niye bir zulüm aracı olduğunu anlatmaya çalışacağız.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası mevcut kanunlar gereği hükümetin talebi doğrultusunda para basamaz. Geçmiş yıllarda kanunlar gereği ancak borç/kredi olarak para verebilen Merkez Bankası’nın yapılan son değişikliklerle artık hükümete borç/kredi vermesi de mümkün değil. Merkez Bankası piyasaya ancak bankalar aracılığıyla para sürmektedir. Bu işlem, Merkez Bankası’nın bir faiz oranıyla bankalara kredi vermesi şeklinde olur. Yani paranın daha ilk adımında Merkez Bankası tarafından borç olarak ve bir faiz oranıyla piyasaya girdiğini anlıyoruz. İkinci adımda bankalar ihtiyacı olan şirketlere, şahıslara ve tabiî ki Hazine’ye yine faiz oranını belirleyerek borç/kredi vermektedirler.

Bu işleyişi biraz analiz edersek önümüze ilk olarak borç olmadan para olamayacağı gerçeği çıkmaktadır. Çünkü para basma yetkisi olan tek kurum parayı piyasaya faiz karşılığı vermektedir. Bu durum Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in şu hadis-i şerifini hatırlatmaktadır:

“İnsanların başına bir zaman gelecek ki; onlardan faiz yemeyen kalmayacak, yemese bile tozu onlara bulaşacaktır.”

Bu işleyişteki ikinci büyük problem ise faizin nasıl yıkıcı bir etki yaptığını daha iyi gözler önüne sermektedir. Kolayca anlaşılması için rakamlar ile bir misal vermek faydalı olacaktır. Merkez Bankası 100 parayı basarak piyasaya sürmek istemektedir. Bu paraları alacak olan kişilerden bir yıl sonra 10 para faiz istemektedir. Yani kısaca Merkez Bankası 100 para verip bir yıl sonra 110 parayı geri istemektedir. Buradaki çelişki para basma yetkisi sadece kendisinde olan Merkez Bankası’nın kendi verdiği paradan daha fazlasını istemesindedir.

Merkez Bankası’ndan sonraki duruma bakacak olursak önümüze yine benzer bir tablo çıkmaktadır. Bankalar Merkez Bankası’ndan aldıkları borç/kredi parayı üstüne yine bir faiz koyarak ihtiyacı olan devlet, şirket ve şahıslara borç/kredi olarak vermektedirler. Bu durumda yukarıda izah edildiği gibi piyasadan, piyasada olandan daha fazla olan bir paranın geri toplanacağını ortaya çıkarmaktadır. Fakat nasıl olacak da piyasaya 100 para verilirken 110 para geri istenmektedir. İşte bu oyunun sürmesini sağlayan şey, verilen borcun hepsinin aynı anda geri istenmemesi ve sadece faizinin ödenerek anaparanın borçluda kalmasına müsaade edilmesidir. Ayrıca önce Merkez Bankası ardından bankalar eliyle piyasanın ihtiyacını karşılamak için yine borç verilebilmekte ve devletin, şirketlerin ve şahısların borçluluğu arttırılmaktadır. Gerektiğinde de borcunu ödeyemeyenlerin varlıklarına el konularak aslında zaten piyasada olmayan faiz kadar fazlalık, fiziki varlıklara el konulmak suretiyle tahsil edilir. İşte zulüm ve sömürü düzeninin amacı budur. Bu düzene Borca Dayalı Para Sistemi adı verilmektedir.

Bu sömürü düzeninin esas yıkıcı etkisi ise yine bankalar ve Merkez Bankası tarafından oluşturulan başka bir oyun ile oluşmaktadır. Kısmî Rezerv Sistemi olarak tanımlanan bu sistem herhangi bir bankanın havadan para oluşturmasına fırsat vermektedir. Kısaca izah etmek gerekirse bu durum, bankaların kasalarındaki parayı 10 kat arttırması ve bu parayı borç/kredi olarak verip aslında elindeki tek bir paradan oluşan 10 kat paranın karşılığında faiz elde etmesidir. Yine rakamlarla bir misal verelim. {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}10 mevduat karşılığı uygulaması olan bir sistemde bir kişi bankaya 100 para yatırdığında banka bunu o kişinin hesabına mevduat olarak yazar. Banka bu mevduata {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}10 üzerinden 10 para karşılık ayırır ve bu karşılığı Merkez Bankası’na yatırır. Kalan 90 parayı bir başkasına borç/kredi olarak verebilir. Bunu yaptığında o parayı alan kişi parayı bankaya yatırdığında adına mevduat yazılır ve bu kez 90 paranın {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}10 karşılığı olan 9 parayı Merkez Bankası’na karşılık olarak yatırır. Bu sistem sonucunda bankaya yatan 100 para mevduat 1000 paralık borç/krediye dönüşür. Görüldüğü gibi aslında ortada 100 para varken bu para 10 kişiye borç/kredi olarak verilebilmekte ve hepsinden ayrı ayrı faiz alınmaktadır. Bu durum bankaların nasıl bir sömürü düzeni kurduğunu açıkça göstermektedir.

Daha işin başında paranın piyasaya sürülmesi ile faiz, işin içine girmiş ve piyasanın dengesini bozmuştur. Zulüm işte budur. Piyasada olmayan paranın faiz olarak geri ödenmesi istenmiş, bu faizi ödeyemeyenlerin varlıklarına el koyulmuştur. Para ile ilgili bütün yetkiler bir anonim şirkete teslim edilmiş ve piyasada olan bütün paranın aslında bir borç senedi olması sağlanmıştır. Cebinde para taşıyan herkes aslında bir borç senedi taşımaktadır. Siz cebinizdeki parayı alın terinizle emeğinizle hak etmiş olsanız bile ödediğiniz vergiler devlet tarafından faiz olarak bankalara ödenmektedir. Ayrıca paranın borç/kredi olarak piyasaya girmesi bütün maliyetleri arttırıcı bir etki yapmış ve iktisadî olarak bir kısır döngü oluşmasına sebep olmuştur. Merkez Bankası ve bankalar eliyle paranın kimlere verileceği belirlenerek toplumun hangi alanlarının destekleneceğine, hangi yatırımların yapılabileceğine de bir nevi bankalar karar verici hale getirilmiştir. Bütün bu problemlerin altında Borca Dayalı Para Sistemi yatmaktadır.

Toplum olarak borçlu yaşayan insanların önüne devamlı çalışmak, üretmek, daha fazla kazanmak gibi hedefler konulması da bu sistemin ortaya çıkardığı bir sonuçtur. İnsanlar borçlarını ödeyebilmek için bir yarışa sokulmuş, onlara seri üretim sistemleriyle oluşan arz fazlasını eritebilmek için tüketim alışkanlığı kazandırılmış, bunların neticesinde bütün değerlerinden her geçen gün biraz daha uzaklaşan, maddiyatçı bir nesil yetişmiştir.

Kısaca ana hatlarına değinmeye çalıştığımız Borca Dayalı Para Sistemi hakkında internet aracılığıyla araştırma yaparak daha fazla bilgi sahibi olunabilir. Özellikle idarecilerimizin bu işleyişi anlayarak bu düzenin değiştirilmesi için çalışmaları gerekmektedir. Bu sistem, mizanı bozmuştur. Piyasadaki mal ve hizmetlerin bir ölçüsü olması gereken para bir meta haline getirilmiş ve bankaların kontrolüne verilerek sömürü aracına dönüşmüştür.

Allah Teâlâ faiz düzeninin yıkılmasına sebep olacak hayırlı çalışmalar yapıp, rızasına uygun bir düzenin kurulmasını sağlayacak azim ve gayret nasip etsin. Allah Teâlâ yardımcımız olsun. i

KAYNAKÇA:

1 – Borca Dayalı Para Sistemi ve Kısmi Rezerv Sistemi hakkında detaylı bilgi için www.ufukhatti.com

2 – Merkez Bankası ve işleyişi hakkında bilgiler için www.tcmb.gov.tr


1 Burada bahsedilen para ifadesi sadece banknot parayı ifade etmektedir. Bir devlet kurumu olan Darphane eliyle basılan madeni paralar bu konunun dışındadır. Zaten tutar olarak banknot, paradan çok az olduğu için değerlendirme dışında tutulmasında bir mahsur yoktur.