- Ahkâm Hadisleri
Bilindiği gibi imandan ahlâka, ibadetten ukûbata hadis külliyatında pek çok hadîs-i şerîf bulunmaktadır. Bazı müellifler bunlardan sadece ahkâmla ilgili olanlarını bir araya getirerek kıymetli eserler bırakmışlardır. İbnü’l-Harrât’ın (v.581 h.) el-Ahkâmü’ş-Şer‘iyyetü’l-Kübrâ’sı, Abdü’l-Ğanî el-Makdisî’nin (v.600 h.) el-Ahkâm’ı, Mecd b. Teymiye’nin el-Müntekâ mine’l-Ahbâr fi’l-Ahkâm’ı, İbnü Dakîki’l-Îd’in el-İlmâm bi-Ehâdîsi’l-Ahkâm’ı, İbnü Hacer’in (v. 852 h.) Bülûğu’l-Merâm min Edilleti’l-Ahkâm’ı bunlardan bazılarıdır (İ‘lâmü’l-Enâm Şerhu Bülûği’l-Merâm, Nuruddin Itr, 1/16-19). Bu kitaplarda taharet, namaz, oruç, zekât, hacc, büyü‘, nikâh gibi konu başlıkları yer alır ve bu konuların hükümleri hadislerle ortaya konur.
- Şerhlerde Yapılanlar
Diğer hadis şerhlerinde olduğu gibi ahkâm hadislerini şerh eden eserler de, hacmine göre hadisi birçok yönden ele alır. Başlıcaları şunlardır: Kelimelerin sözlük ve ıstılah manaları açıklanır, varsa rivayet farklılıkları belirtilip tahrîci yapılır, en önemlisi de o hadisten çıkan hükümler ortaya konur. Buna Arapça ve Türkçe şerhlerden birer örnek verelim:
Arapça şerhlerden bir örnek:
عن أبي هريرة أن النبي عليه السلام قال: “مَطْلُ الغَنِيِّ ظُلْمٌ فإذا أُتْبِعَ أحدُكم على مليٍّ فَلْيتْبَع”
(Zenginin, borcunu sallantıda bırakması zulümdür. Biriniz bir zengine havale olunursa hemen havaleyi takip etsin)
Buhârî’nin şârihlerinden Aynî, bu hadisin şerhinde şöyle bir yol izler:
1) Hadisin “havale” babı ile münasebeti,
2) Hadisin diğer hadis kaynaklarındaki yeri ve lafız farklılıkları,
3) “المَطْل” kelimesinin açıklaması: “İmkânı olduğu halde borcu vaktinde ödemeyip ertelemek.”
4) “أُتْبِعَ” kelimesinin şeddeli olup-olmadığı konusundaki tartışmalar.
5) Hadisten çıkan hükümler ki şöyledir:
Matl haramdır. Bunu kasıtlı yapanın yaptığı büyük günah sayılır mı? Cumhura göre sayılır. Bir defa ile fâsık olur mu? İmam Nevevî’ye göre Şâfiî mezhebi esaslarına göre fâsık sayılması için matlı tekrar tekrar yapmış olması şarttır. Ancak Sübkî bunu reddediyor ve yine mezhebin esaslarına göre bir defa yapmış olması yeterlidir. Çünkü alacaklı, borcunu istedikten sonrası gasptır, gasp büyük günahtır. “Zulümdür” denmesi de buna delalet eder. Kişinin fâsık sayılması için büyük günahı tekrarlaması şart değildir. Borcunu ödeme imkânı olmayan mâtıl sayılmaz ve borcundan dolayı hapsedilemez.
Borç havalesinin kabulü konusunda hadiste geçen “فليتبع” emri, vücûb mu ifade eder istihbâb mı? Etrafındaki ihtilafa bağlı olarak “vaciptir, müstehaptır, menduptur, mubahtır” gibi farklı görüşler ileri sürülmüştür. Cumhura göre menduptur. Çünkü havale, darda kalana bir kolaylık gösterme babındandır.
Borcunu vaktinde vermeyenin peşi bırakılmaz, (mahkeme yolu ile) zorla almak dâhil her türlü yola başvurulması caizdir.[1]
Türkçe şerhlerden bir örnek:
Aynı hadisi açıklarken Merhum Ahmet Davudoğlu benzer bir yol izlemiştir. Özetle şöyledir:
1) Havale hakkında açıklama
Havale: Borcu bir zimmetten diğer bir zimmete nakletmektir. Muhîl: Havaleyi yapan. Muhâlünaleyh veya muhtal: Havale edilen kişi. Muhâlünleh: Alacaklı. Muhâlünbih: Havale edilen mal.
2) Hadisin Arapça metni
3) Hadisin tercümesi
“Zenginin borcunu sallantıda bırakması zulümdür. Biriniz bir zengine havale olunursa hemen havaleyi takip etsin.” Hadîs-i şerîf, zenginin borcunu ödemeyip sonraya bırakmasının haram olduğuna delalet ediyor.
4) “Matl” kelimesinin açıklaması.
5) “Havaleyi takip etsin.” emrini cumhur istihbâb, Zâhirîler vücûb manasına almışlardır.
6) Hadisten çıkan hükümler
Aciz fakirin borcunu ödeyememesi zulüm sayılmaz, ödeme imkânı buluncaya kadar sıkıştırılmaz. Malından uzakta bulunan zengin de fakir hükmündedir. Bazıları hadisten şu manayı da çıkarırlar: Muhâlünaleyh, borcu ödeyemezse muhtâl alacağını muhîlden isteyemez, Hanefîlere göre isteyebilir.[2]
- Değerlendirme ve Sonuç
Ahkâm hadisleri tabi ki şerhsiz, sırf meâl olarak okunabilir, okunmalıdır da, bunda dini bir sakınca olduğu söylenemez. Belki burada sorulacak şey şudur: “Hangisi daha faydalıdır?”
Âyet-i kerîmelerde olduğu gibi hadîs-i şerîfler üzerinde de ashâb-ı kirâmdan itibaren yorumlar ve açıklamalar yapılagelmiş –ve yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi – zengin bir ilmî servet oluşmuştur. Tüm bunlar asırların ilmî birikimi olarak ancak şerhlerde yer almaktadır ve hadisin tam anlaşılması neredeyse bunların hâsılası bir birikimle mümkün olmaktadır. Buna göre:
Bir hadisin tam anlaşılması ile alakalı olarak gerekli bilgi ve birikime sahip olan kişinin hadisin şerhlerine ihtiyacı olmaz elbet. Buna sahip olmayan kişi de hadisi şerhsiz okuduğu zaman mutlaka istifade eder. Meyve ağacının yanına gelenlerden boyu uzun olan, meyvelerin en olgununa ulaşabilir, boyu kısa olan da dibine düşenlerden alır, neticede her ikisi de meyve yer. Gerekli birikimi olmayan da hadisten şerhsiz istifade edebilir, ama şerhi ile okumak elbette daha bereketli ve kapsamlı olur.
Ancak bilhassa ahkâm hadislerini okumada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus vardır: Kişi hadisten anladığı hükmü tatbik etmek istediğinde mutlaka o meselenin hükmünü, mensubu bulunduğu mezhebin fıkıh kaynaklarından bakmalı ve ona göre amel etmelidir. Bunun istisnaları olsa da pek çok insan için en salim ve en sağlam yol budur kanaatindeyim. “وفوق كلّ ذى علم عليم” (Her bilenin üstünde bir bilen vardır).[3]
* Yrd. Doç. Dr., Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı.
[1] Bedrüddin el-Aynî, Umdetü’l-Kârî, 12/109-111.
[2] Ahmet Davudoğlu, Selamet Yolları, 3/127-128.
[3] Yûsuf, 12/76.