YUNUS EMRE, “Yetmiş iki millet elin yüzün yumak bilmez değil.” demiş. Müslüman elbette abdestini alıp namazını kılacak, ibadet edecektir ama ayrıca, düşmanlarının bile hayran kalacağı yüksek bir ahlaka ve karaktere sahip olacaktır.
İslam bir bütündür ve bu bütünün büyük boyut ve parçalarından biri ahlaktır. Ahlak insanı güçlendirir, yükseltir, değerini ve itibarını arttırır.
Ahlakı bozuk bir Müslüman iyi bir Müslüman değil, kötü bir Müslümandır.
İslam ahlakının emirlerine, yasaklarına, öğütlerine uyan insanlar ve toplumlar hür, haysiyetli, izzetli bir hayat sürer.
Kur’an ve Sünnet, tecessüsü kesinlikle yasak kılıyor. Tecessüs, başkalarının gizli günahlarını, ayıplarını araştırıp onları teşhir ve bu sûretle o kişileri rezil ve rüsvay etmektir. Tecessüs büyük günahtır, ahlaksızlıktır ve bunu yapan kötü bir insandır. Rasûlullah Efendimiz (salât ve selam olsun ona) “Bir kişiyi, onda olan bir günah ve ayıp ile ayıplayan kimsenin canını, Allah Teâlâ, o ayıbı ona vermeden almaz.” buyurmuşlardır.
İnsanların yatak odalarına, bürolarına gizli böcekler, mikrofonlar, kameralar koyarak ayıp ve günah araştıranlar, bunlarla şantaj yapanlar bir gün gelir, kendileri de rezil olur.
Dinimiz tecessüsle birlikte gıybeti de kesin olarak kötülemiş ve yasaklamıştır. Bir kimse, “Tecessüs ve gıybet haram ve yasak değildir.” dese kâfir olur.
Ne gariptir ki, dünyada yer alan inançlar içinde gıybeti en fazla yasaklayan dinin İslam olmasına rağmen, Müslüman dünyasında bu günah son derece yaygın ve yoğundur. İslam nerede, biz nerede.
Dinimiz hasedi de yasaklamıştır.
Allah dilediğine bazı nimetler verir, bunları kıskanmamalıyız, bunların gitmesini, elden çıkmasını istememeliyiz.
Bir Müslüman hayırlı bir hizmete, hayırlı bir başarıya nail olursa öteki Müslümanlar buna sevinmelidir. Ona kısmet ve nasip oldu da niçin bana olmadı diyerek kıskanmak, hased etmek büyük bir noksanlık ve kusurdur.
Dünyada yaşayan bütün Müslümanların tek bir Ümmet olması gerekir. Çeşitli cemaatler, tarikatlar, meşrebler, parçalar bu tek Ümmetin uzuvlarıdır, şubeleridir. Bunlar arasında rekabet ve düşmanlık imana yakışmayan büyük bir fitne, fesat, fısk ve fücurdur.
Sâlih din kardeşine Allah Teâlâ Tevfik/başarı vermiş… Bunu kıskanan, buna hased eden kişinin kalbinde büyük maraz vardır.
Müslümanlar, başında kendisine biat ve itaat edilen râşid bir İmam bulunan teşkilatlı bir Ümmet çatısı altında yerlerini alırlar, vazifelerini ve sorumluluklarını bilirlerse hased, gıybet, nemîme, tecessüs gibi fenalıklar azalır.
Şayet bazı Müslümanlar ve hizipler Tevhide, Kur’an’a, Sünnete, Şeriata, İslam Ahlakına, İslam Hikmetine uymayan hayırsız hizmetler yapıyorlarsa onların icazetli ulema, fukâha ve meşayih tarafından uyarılması gerekir.
Zira hizmet gibi görünen hayırsız işler hizmet değildir, istidractır.
Her hâl ü kârda, Müslümanlar birbirini uyarır, tenkit ederken fitne ve fesat çıkmamasına da son derece dikkat etmelidir.
Bir de şu incelik vardır: Temiz bir niyetle yani ihlâsla hizmet edenler, bu hizmetlerinin reklamını yapmazlar. Hizmetlerinin karşılığında yaratıklardan ücret ve ödül beklemezler.
Hâliq için yapılan hizmetin ücreti mahlûqattan istenmez.
İnsanların gıybetini yapan, sanki ölü kardeşinin etini yemiş gibi çok çirkin ve iğrenç bir günah işlemiş olur.
Hasetçi yanan ve yanacak bir kişidir. Haset ettiği müddetçe içinde ateş vardır, yanmaktadır. Âhirette de yanacaktır.
Müslüman kesimde bir ahlak seferberliği başlatılmalıdır. Bunun için Ümmet teşkilatı kurulmalıdır. Ümmetsizlik çok büyük bir beladır.
Ümmetin râşid, ‘âbid, zâhid, ‘âdil bir Emîr’i veya İmam’ı bulunmalı ve mü’minler bu zata biat ve itaat eylemelidir.
Ümmetin eğitim sistemi, İslam okulları ve medreseleri olmalıdır.
Ümmet çatısı altında yoğun ve genel bir halk eğitimi faaliyeti yapılmalıdır.
Camiler İslam halk eğitim merkezleri haline getirilip milyonlarca Müslüman uyarılmalı, aydınlatılmalı, bilgilendirilmelidir.
Müslümanlar öyle yetiştirilmelidir ki, kimse gıybet, hased ve tecessüs etmesin, edemesin.
Bu maksatla çok kaliteli, herkesin merakla ve seve seve okuyacağı etkili aydınlatma broşürleri hazırlanmalı ve bunlar milyonlarca adet bastırılıp halka dağıtılmalıdır.
Ülkemizdeki son vahim hadiseler, çekişmeler, kavgalar, savaşlar, büyük yangınlar ahlakımızın yetersizliğini ve bozukluğunu göstermiştir.
İslam’da ıslah kelimesinin ve kavramının büyük yeri vardır. Müslümanlar kendilerini ıslah etmezlerse, derlenip toparlanmazlarsa, tek bir Ümmet olmazlarsa, râşid bir İmam’a biat ve itaat etmezlerse, bugünkü kafada kalırlarsa, Kur’an ve Sünnet ahlakı ile ahlaklanmazlarsa âkıbetleri iyi olmaz, Allah saklasın Suriye ve Mısır Müslümanlarının durumuna düşerler.