İçeriğe geç
Anasayfa » ALLAH BİZE YETER! O, NE GÜZEL VEKİLDİR

ALLAH BİZE YETER! O, NE GÜZEL VEKİLDİR

Dünyada her kırk saniyede bir, ölümle sonuçlanan intihar olayı meydana gelmektedir. İntihar teşebbüsleri ise bu rakamın 10 ile 20 katıdır. Sosyal medyanın ve internetin gelişmesiyle fertlerin hakiki sosyallikten ve aidiyetlerden uzaklaşarak bireyselliğe ve yalnızlığa geçmesi bu rakamları artırdığı ve daha da artıracağı açık bir gerçektir. Bu yüzden intihar her toplumca göz ardı edilmemesi gereken bir problemdir. Yazımızda önce intiharın sebepleri, ardından intihara meylin belirtileri ve yapılması gerekenleri, son olarak intiharın fıkhî boyutunu ele almaya çalışacağız.

İntiharın Sebepleri

İntihar her ne kadar anlık bir olay olsa da psikolojik bir sürecin sonucudur. Kişi, önce aşağıda sayacağımız muhtemel sebeplerle depresif bir ruh haline bürünür. Bu ruh halinin tedavi edilmemesi ve bu durumun artarak devam etmesi sonucunda intihar vakası meydana gelir. Aşağıda sayacağımız bazı maddeler doğrudan intiharın sebebiyken bazıları olumsuz ruh halinin artarak devam etmesinin sebebidir.

1-Kayıp: Ölüm, boşanma, hastalık, azalmış özsaygı gibi. Bu kayıp hakikî olabileceği gibi istediği başarıyı elde edememe veya istediği hayatı yaşayamama gibi algısal da olabilir.

2-Ümitsizlik: Ümitsizlik, intiharın en önemli sebeplerindendir.

3-Çatışma hali ve kaçış: Aile içi tartışmalar, mobbing, evlilik baskısı, geçim zorluğu gibi birçok durumu bu maddenin altında sayabiliriz. Söz konusu bu durumlar kişiye huzurlu bir dünya yerine çatışmanın ve huzursuzlukların olduğu bir dünya sunar. Bunların devamlılığı ile kişi ümitsizliğe kapılır ve bu çatışma halinden ancak ölümle kurtulacağını düşünür.

4-Kendinden nefret etme: Kişi yaptığı yanlışlardan dolayı kendinden nefret edip bunun neticesinde yaşamayı veya cenneti hak etmediğini düşünebilir ve intihar edebilir.

5- Yalnızlık: Yalnızlık tek başına bir intihar sebebi olmakla beraber aynı zamanda saydığımız diğer etkenlerin etkisini artıran dolaylı bir sebeptir. Bazen de kişi kötü hadiselerle önce içe kapanır ve yalnızlaşır sonra intihara olan meyli artar.

Araştırmalarda yalnız bir hayat yerine sosyal veya herhangi bir gruba aidiyeti bulunan kimselerin diğer kimselere nazaran daha az intihara meyilli olduğu gözlenmiştir. Yine bekârlar çocuklu dullara veya evlilere nazaran daha çok intihar etme riski taşımaktadır.

6- Uyuşturucu ve alkol: Bu madde doğrudan intihar sebebi değildir. Ancak uyuşturucu ve alkol kullanan kimselerde kullanmayan kimselere göre daha çok intihar olayıyla karşılaşılmaktadır. Bunun sebebi ise uyuşturucu ve alkolün kişideki olumsuz ruh halini artırmasıdır.

7- Ahirete imandaki eksiklik: Araştırmalara göre en az intihar olayı Müslüman toplumlarda görülmektedir. Ardından diğer dinlere müntesip toplumlar gelmektedir. En çok intihar olayı ise ateist ve inançsızlığın hâkim olduğu toplumlarda görülmektedir. Bunun temel sebebi ise bütün dinlerde intihar hakkında kesin yasakların bulunması ve ahirete imandır.

Ahirete iman eden kişinin, zahirde ne kadar kötü bir hayat yaşarsa yaşasın, bu dünyanın fâni, ahiret yurdunun ise sonsuz olduğunu bilmesi geçici bir hayat için sonsuz bir hayatı harcamak istememesini sağlar. Mesela ahirete iman sayesinde “bu dünyam yanmış bari öbür dünyam yanmasın” diyerek intihardan sakınan kimseler toplumda müşahede edilmektedir.

İntihara Meylin Belirtileri ve Yapılması Gerekenler

Yukarıda da belirttiğimiz gibi intihar anlık bir olayı ifade etmeyip bir sürecin sonucudur. Esasında bu süreçte kişi intihar edeceğine dair birçok ipucu verir. Zahirde öyle olmasa bile intihar eden herkes öncesinde bir yardım bekliyordur.

Bu belirtileri şu şekilde sıralayabiliriz: Kendine zarar verme veya yaşamına son verme yönünde tehditler veya düşünceler; silah, hap veya diğer eşyaları arama girişiminde bulunmak; normalin dışında ölüm hakkında yazmak veya konuşmak, ölümle ilgili konularla fazla meşgul olmak; son zamanlarda artış gösteren alkol ve uyuşturucu madde kullanımı; aşırı yemek yeme veya yemeden kesilme; hayatta bir amacının olmadığı, yaşamanın bir anlamının bulunmadığı gibi düşünceler; uyku problemleri; kapana kısılmış gibi hissetme ve umutsuzluk hissi; kendini her şeyden uzaklaştırma, içine kapanma ve normalde hoşlandığı aktivitelere olan ilgisini kaybetmek; öfkeli olma ve ani duygu değişimleri; umursamaz davranma, risk içeren tehlikeli davranışlarda bulunma, düşünmeden hareket etme; yakınındaki insanlarla vedalaşmak için aramak; değerli eşyalarını başkalarına vermek.[1]

Zikredilen bu sebeplerin çoğu aynı zamanda depresif ruh halinin belirtileridir. Zaten “İntihar girişimi olan veya intihar eden tüm hastaların yaklaşık {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}95’inde ruhsal bozukluk tanısı vardır. Bu rakamın yüzde 80 kadarı depresyon, yüzde 10 kadarı şizofreni ve yüzde 5 kadarı demans veya deliryumdur.”, “Tüm depresif hastaların yaklaşık üçte ikisi intiharı düşünür ve {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f} 10 ila 15’i ise intihar eder.”[2] Yine intihar teşebbüsünde bulunanların birçoğu tekrar intihar teşebbüsünde bulunur.

Bu kimselere karşı yapılması gerekenlere gelince bunlar;

1- Öncelikle bu kişilerin rahatsızlığının hangi aşamada olduğunun tespiti ve tedavi yolları için İslami hassasiyeti bulunan işin uzmanı psikologlardan yardım alması sağlanmalıdır. Maalesef bazı Müslümanlar tarafından “Müslümanın psikologla işi olmaz.”, “Allah’a ve ahirete inananın psikoloğa ihtiyacı yoktur.” denilmek suretiyle işin uzmanlık boyutu ihmal edilmektedir. El-Hak bu sözün doğruluk payı vardır. Gerçekten de Allah’a ve ahirete tam bir şekilde iman etmiş kimse için dünyadaki hiçbir sıkıntının bir önemi yoktur. Ancak iman kademe kademedir. Herkes aynı imânî dirence ve kuvvete sahip değildir. Herkesten aynı performansı beklemek de doğru değildir. Yine kişi her zaman aynı direnci de gösteremeyebilir. Bundan dolayı Asr Suresi’nde “tavsiyeleşenler”, hüsrana uğrayan kimselerden istisna edilmiş, hadîs-i şerîf’te de “Din nasihattir.” buyrulmuş ve böylece insandan sürekli bir hatırlatma-hatırlatılma halinde olması istenmiştir. Nitekim kişinin başına öyle musibetler birbiri ardınca gelir ki çevresinde “hatırlatma” görevini yapacak kimseler de bulunmaması ve bir anlık boşluk neticesinde hataya düşebilir(iz). Dolayısıyla çevremizde sürekli “hatırlama”mızı sağlayacak kişiler bulundurmalı ve biz de çevremize karşı “hatırlatıcı” olmalıyız. İşte bu saydığımız saiklerle depresif hale gelmiş ve bizim de hakkıyla “hatırlatıcı” rol üstlenemediğimiz kişilere başta psikolojik danışmanlık alması sağlanmalıdır. Nitekim rahatsızlığın ilerlediği bazı durumlarda artık kişi iyice kontrol mekanizmasını kaybetmekte sözlerin, nasihatlerin de bir etkisi olamamaktadır. Bu durumda en gerekli şey bazen ilaç tedavisi olabilmektedir.

2- Az önce ifade ettiğimiz gibi intihara teşebbüs edeceğini düşündüğümüz kişilere başta sabır âyetleriyle beraber dünyanın imtihan yeri olduğunu ifade eden âyetleri[3], daha sonra ümit âyetleriyle beraber[4] Allah’ın rahmetinden söz eden âyetleri, Cennet’i anlatan âyetleri anlatmalı, hatırlatmalıyız. Ayrıca “Allah’ın yardımı ne zaman?”[5] diyecek kadar çok çetin imtihanlardan geçen Peygamber kıssalarını örnek vermeli ve sahâbe-i kirâmın hayatlarından söz etmeliyiz ki muhatabımız başına gelen olayların ne kadar önemsiz olduğunu anlayabilsin. (anlayabilelim)

3- Depresif hale getiren sebebin çözümü mümkünse buna yönelik çözümler ortaya konmalıdır. Örneğin; sebep aile içi tartışmalar ve baskı ise aileyle görüşülmeli, olası kötü sonuçlardan bahsedilmeli, nasihatler edilmelidir.

4- Yalnız bırakılmamalıdır. Mümkün olduğunca yanında durulmalıdır. Bu süreçte kişi yalnız kalmayı isteyebilir/ısrar edebilir. Ancak çeşitli vesilelerle görüşülmeye çalışılmalıdır. Arkadaşlık ilişkileri güçlendirilmelidir.

5- İntihar düşüncesinden alıkoymak için bir işle meşgul olması sağlanmalıdır. Tekdüzelikten uzaklaştırılıp sosyal aktivitelerle hayatı daha canlı hale getirilmelidir.

6- Güzel söz, hediye gibi şeylerle gönülleri ferahlatılıp hoş edilmelidir.

7- İntihar tehditleri ciddiye alınmalı, geçiştirilmemelidir.

İntiharın Yasak Oluşu ve İntihar Edenin Uhrevî/Dünyevî Durumu

İntiharın haramlığı Kitab ve sünnetle sabittir. Geçmiş ümmetlerde de yasaklanmıştır. Doğrudan, “Kendinizi öldürmeyin.”[6], âyetleri ile yasaklandığı gibi cana kıyma ile ilgili âyetlerle dolaylı olarak da yasaklanmıştır.[7] Nitekim canı veren Allah’tır, canı almaya yetkili olan da O’dur.

Sünnette de intiharla alakalı sert ifadeler bulunmaktadır. Örneğin; Hayber Gazvesi’nde kahramanca savaşan Kuzman adında birisi aldığı ağır yaralara dayanamayıp intihar etmiştir. Bunu gören bir sahâbe, durumu Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) ilettiğinde Peygamberimiz, “İnsanlar arasında öyle kimseler vardır ki, dış görünüşe göre, cennet ehline yaraşır hayırlı işler yaparlar; hâlbuki kendileri cehennemliktir. Öyle kimseler de vardır ki, cehennemliklere ait kötü işler yaparlar, hâlbuki kendileri cennetliktir.”[8] diye buyurmuştur. Başka birçok hadîs-i şerîfte de intihar edenin intihar ettiği şekilde cehennemde azap edileceğinden söz edilmiştir.[9] Ayrıca Rasûlullah’ın (s.a.v) intihar edenin cenaze namazını kıldırmadığına dair rivayetler bulunmaktadır. 

Bu delillerin yanı sıra intihar İslam’ın gönderiliş amacına da aykırıdır. İslam hayata gerçek anlamını ve amacını[10]kazandırmak için gönderildiği halde hayatı anlamsız görmek ilk başta bu amaca aykırıdır. Yine Allah, insanı en şerefli varlık olarak yaratmış, ona peygamberler ve kitaplar göndermiş, ona başta hayat olmak üzere birçok nimet vermiştir. Birçok nimet vermekle de kalmamış ahirette daha fazla vereceğini vaat etmiştir. Kısaca Rabbimiz insana bu denli kıymet vermişken insanın kendisini kıymetsiz, değersiz görmesi veya öyle hissetmesi bu şerefi ve kıymeti ayaklar altına almak anlamına gelmektedir. Hâlbuki insan kendisine verilen bu değerin farkında olup bu durumu içselleştirebilse karşısına ne sıkıntı çıkarsa çıksın “Allah bize yeter, ona güzel vekildir”[11] diyebilecektir.

İntiharın dünyevî sonuçlarına gelince; bazı âlimler bir kısım rivayetlerdeki “ebedî, daimî”[12] ifadelerine dayanarak intihar edenin kâfir olacağını Rasûlullah’ın da bu yüzden cenaze namazı kılmadığını söylemektedir. Bundan dolayı cenaze namazı kılınmayacağı görüşünü benimsemektedir. Cumhur ise intihar edenin dinden çıkmadığı ancak büyük günah işlediği, cenaze namazının kılınabileceği, Rasûlullah’ın (s.a.v) cenaze namazı kılmamasının sebebinin bu eylemden insanları sakındırmak için olduğu görüşüne gitmektedir. Nitekim Rasûlullah’ın intihar edenin cenaze namazı kıldırmadığına dair rivayette Rasûlullah Efendimiz sadece, “Ben onun önünde namaz kılmam.”[13] buyurmuş sahâbe-i kirâm hazretlerini cenaze namazından men etmemiştir.

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi intihar eden kimselerin yüzde 95’inin psikolojik sorunları vardır. Dolayısıyla onları akl-ı selim olarak değerlendirmek doğru değildir. Bilinçli olarak ortaya konan eylem gibi mesuliyeti yoktur. Diğer taraftan Müslüman’ın Müslüman’a her daim hüsn-i zanda bulunması gerekir. Aklının o anda yerinde olmadığını kabul etmek gerekir ki istatistikler çoğunluğunun böyle olduğunu göstermektedir. Bu konuyu psikolojik boyutlarıyla ele alan bir çalışmanın sonuç kısmındaki şu cümleler bu durumu çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır: “İntihar davranışının bu bağlamda kişinin hür iradesiyle ortaya çıkan bir tercihli eylem değil, yoğun fizikî ya da duygusal uyarılma neticesinde zihnin (korteks) devre dışı kalması, duyumsanan aşırı yoğun acının bir an önce bitmesi için beynin/benliğin kendini koruma refleksi olduğu ortaya çıkmıştır. Kişinin bilişsel ve duygusal birikimi, güçlü sosyal bağları, inanç ve değer yargılarının etkinliği, onun acıya dayanma eşiğinin yükselmesinde önemli bir rol oynamaktadır.”[14]

Son olarak şunu belirtmek gerekir ki Allah bizlere İslam’ı göndermekle bize iki cihan mutluluğunu sağlayacak en sağlam yolu sunmuştur. Bu yola sımsıkı sarılmayıp bu dünyada mutluluk nedir bilmeyen bununla da yetinmeyip intihar ederek ahiret mutluluğundan mahrum olan insan ne ziyandadır! Kesin olarak tevbe etme fırsatı bulamayacağı bir cürüm işlemek ve Rabbin huzuruna Onun rahmetinden ümit kesmiş ve Onun imtihanında pes etmiş bir şekilde çıkmak ne kötü bir haldir! Bu manzaranın ne kadar korkunç olduğunun farkında olup bundan sakınmamız, Rabbimiz bizi hesaba çekmeden önce sık sık kendimizi hesaba çekerek hayatımızı en iyi şekilde değerlendirmemiz gerekir. Nitekim Dünyadaki asıl nasibimizin dünyevî şeylerin değil onların vesilesiyle ahiret için yaptıklarımız olduğunu bilmeli ve asıl kendimizi eksik hissetmemiz gereken şeylerin dünyevî değil uhrevî şeyler olduğunun bilincinde olmalıyız.

حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ

“Allah bize yeter. O ne güzel Vekîl’dir.”

* Arş. Gör., İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi.


[1] http://www.yankiyazgan.com/intihara-iliskin-uyari-belirtileri/

[2] Türkiye Psikiyatri Derneği Bülteni, Cilt 19 Sayı:1, 2016, sayfa 13.

[3] “İnsan yaratılmakla başıboş bırakılacağını mı sanır?” (Kıyame, 75/36), “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!” (Bakara, 2/155) gibi.

[4] “Allah’ın rahmetinden ancak kâfirler ümit keser.” (Yusuf, 12/ 87) gibi.

[5] “(Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler: Allah’ın yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.” (Bakara, 2/214).

[6] Nisa, 4/29; “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.” (Bakara, 2/195) bu âyet-i kerîme de intiharın yasaklığı için sunulabilmektedir. Ancak âyetin bağlamı çerçevesinde “tehlike”nin intihar değil infağın toplumda kesilerek yerine nifakın, savaşın olmasıdır.

[7] “İşte bu yüzdendir ki İsrailoğulları›na şöyle yazmıştık: Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler.” (Mâide, 5/32), “Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” (Nisa, 4/93).

[8] Buhâri, Kader, 5, Rikâk, 33; Müslim, İman, 179.

[9] “Kim kendisini bıçak gibi keskin bir şeyle öldürürse, cehennem ateşinde kendisine onunla azap edilir.” (Buhâri, Cenâiz, 84) gibi.

[10] “Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zâriyat, 51/56).

[11] Âl-i İmrân,  3/173.

[12] “Kim kendini bir dağın tepesinden atar da öldürürse cehennem ateşinde de ebedi olarak böyle görür. Kim zehir içerek kendisini öldürürse cehennemde zehir kadehi elinde olduğu halde devamlı ceza çeker” (Müslim, İman, 175; Tirmizi, Tıb, 7; Nesâî, Cenâiz, 68, Dârimi, Diyât, 10; Ahmed b. Hanbel, II, 254, 478).

[13] Ebu Davud, Cenaiz 51.

[14] Detaylı bilgi için bkz: Ahmet Bayraktar, “İntiharın Fıkhı –Psikopatolojik Boyutları ve Vaka Sunumu-“, Eskiyeni, 36/Bahar 2018, sayfa 53-72.