Âlemlere rahmet olarak gönderilen Rasûlullah (sav.), Kuran-ı Kerim’de her yönüyle insanlara numune-i imtisâl olarak tavsif edilmektedir. Nitekim Ahzab Sûresi’nde “Andolsun ki, Allah’ın Rasûlünde sizin için en güzel örnek vardır.”[1] buyrulmaktadır. O (sav.), peygamberlik görevi kendisine tevdî edilmeden önce bile çevresindeki insanların gıpta ile baktığı bir insandı. Mesela Kâbe’nin tamiri esnasında Mekke’nin önde gelen aileleri Hacerü’l-Esved’in yerine konulması şerefine ulaşabilmek için büyük bir kavgaya tutuşmuşlar, tartışmalar neredeyse kan dökülecek düzeye ulaşmıştı. Ancak aralarındaki tartışma için hakem olarak el-Emîn vasfının sahibi Peygamberimiz (sav.) gelince bütün taraflar gönül rahatlığı ile Onun (sav.) teklif ettiği çözüme razı olmuştu. Rasûlullah henüz çözüm önerisini sunmadan önce bile tartışan kimselerin huzur içinde Onun teklifine razı olacaklarını söylemesi yıllardır içinde bulunduğu toplumda herkes tarafından takdir edilen vasıflara sahip olması sebebiyledir.
Peygamberimizin örnekliğinin en çok öne çıkan yönü ise evrensel bir erdem olarak tavsif edilen ahlâkî özellikleri olmaktadır. O (sav.) kendi sahip olmadığı bir ahlakî vasfı bir başkasına tavsiye etmemiştir. Bilakis, yaşayarak ümmetine örnek olmuş, kendi hayatında göstermiştir. Aşağıda Onun (sav.) sahip olduğu vasıfların bir kısmına işarette bulunulacaktır.
Ailesiyle Olan İlişkisi
Peygamberimiz (sav.), toplumun en küçük parçası olan ailesini her zaman önemsemiş ve gerek hanımlarına gerekse çocuklarına ve torunlarına karşı şefkatini hiç esirgememiştir. Çocukları sevmenin yadırgandığı bir toplumda torunları hakkında “Onlar benim Cennet çiçeklerimdir.” buyurmuş, bir başka seferde ise torunu Hz. Hasan’ı sırtına alarak “Allah’ım, ben bunu seviyorum, sen de sev.” buyurarak diğer insanlara sevgisini göstermiştir.[2]
Akrabalarına Önem Vermesi
Rasûlullah (sav.), akrabalarına karşı da son derece merhametli ve candan davranmıştır. Hatta kendisine peygamberlik görevi verildiği zaman başına bir şey gelmesinden endişe edince hanımı Hz. Hatice’nin onu tesellisi, sahip olduğu meziyetleri ikrar etmektedir. Peygamberimiz (sav.), “Bana bir şey mi oldu, cinler mi musallat oldu?” diye endişelendiğinde, Hz. Hatice “Allah seni mahcup etmeyecektir. Çünkü sen doğru sözlü, akrabalık ilişkilerini gözeten ve muhtaçların derdine çare olan birisin.”[3]ifadeleriyle Peygamberimizin (sav.), akrabalık ilişkilerine verdiği önemi ortaya koymuştur.
Komşu Hakkını Vurgulaması
Peygamberimizin (sav.), bütün insanların huzuru için ortaya koyduğu ideal toplum yapısındaki en önemli unsurlardan biri de komşuluk hukukuna sahip fertlerdir. Komşu hakkını en güzel şekilde yaşayarak gösteren Peygamberimiz (sav.), ailesine de komşularına karşı iyi davranmalarını tavsiye etmiştir. Mesela “Çorba yapınca suyunu fazla koy ki, komşularına da ikram edebilesin.”[4] buyurarak çorba bile olsa ikram etmenin komşuluk ilişkilerini geliştirmedeki önemine işaret etmiştir. Komşuluk hukukunun bir gereği olarak da güven duygusunun yerleşmesi gerektiğinden bahsetmiş, “Komşusunun kendisinden (yapacağı kötülüklerden) emin olmayan kimselerin cennete giremeyeceğini”[5] vurgulamıştır.
Toplumun Bütün Kesimleriyle İyi İlişki Kurması
Peygamberimiz (sav.) seçkin ahlakı sayesinde içinde bulunduğu toplumun bütün fertleriyle iyi bir ilişki kurabilmiştir. Gerektiğinde soylu ve zengin kimseler Peygamberimizin (sav.) meclisinden memnuniyetle ayrılmışlar, bir başka ortamda ise Medine’nin en fakir veya düşkün konumundaki insanlarına kendilerini çok değerli hissettirmiştir. Mesela o dönemde insan yerine konulmayan köleleri bile muhatap kabul etmiş, onların hukukunu korumuş, yaptıkları yanlışları eğitim yoluyla çözmüştür. Peygamberimiz (sav.) Medine’ye geldiği zaman kendisine yardımcı olması için annesi Enes b. Malik’i getirmiş ve Onun (sav.) yanında kalmasını istemişti. Daha sonraki yıllarda o günlerinden bahseden Enes b. Malik 4, Onun (sav.) güzel ahlakını “Yanlış bir iş yaptığımda bir kere bile ‘Neden böyle yaptın!’ diyerek bana kızmadı” diyerek tavsif etmiştir.[6] Benzer bir durumda çocuklarla onların kıymet verdiği şeyler üzerinden konuşarak ilgilerini çekmeyi başarmıştır. Mesela Enes b. Malik’in kardeşinin sevdiği bir kuş öldüğü için onu gördüğünde “Ne oldu küçük kuşa?”[7] diyerek onun ilgisini canlı tutmayı başarmıştır.
Yukarıda anlatılan örnekler Onun (sav.) sahip olduğu meziyetlerin sadece küçük bir kısmını ortaya koymaktadır. Hâlbuki Onun (sav.) bütün hayatı ahlak timsali olarak geçmiştir. Kısa bir metinde anlatabilmek mümkün değildir. Peygamberimizin (sav.) vefatından sonra Onun (sav.) ahlakını soranlara Hz. Aişe’nin “Siz Kur’an okumuyor musunuz, Onun ahlakı Kur’an’dı.”[8] şeklinde verdiği muazzam cevap Onun (sav.) hakkında yazılabilecek bütün güzel meziyetleri bir cümle halinde özetlemiştir. Nitekim kendisi de (sav.) ümmete gönderiliş gayesini “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”[9] ifadesiyle beyan etmiştir. Peygamberimizin (sav.) edebî alandaki maharetine şaşıran sahabîlere karşı kullandığı nakledilen “Beni Rabbim terbiye etti, ne de güzel yaptı.”[10] ifadesi bazı şerhlerde onun ahlakî vasıflarını da içine alacak şekilde yorumlanmıştır.[11] Yukarıdaki örnekler yanında bir ayetle Rasûlullah’ın (sav.) ahlakının güzelliği Allah Teâlâ tarafından ebedî olarak kayıt altına alınmıştır: “Andolsun ki sen üstün bir ahlâka sahipsin.”[12]
* Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi.
[1] Ahzâb, 33/21.
[2] Buhârî, “Fedâilü ashâbi’n-nebî”, 22.
[3] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 43/53.
[4] Müslim, “Mesâcid”, 240.
[5] Müslim, “İmân”, 73.
[6] Buhârî, “Vasâyâ”, 25.
[7] Buhârî, “Edeb”, 81.
[8] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 41/148.
[9] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 14/513.
[10] İlgili rivayet güvenilir bir isnadla hadis kaynaklarında yer almasa da bazı âlimler anlamını doğruluğunu özel olarak vurgulamışlardır. Bkz. Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1/70.
[11] Münâvî, Feyzu’l-Kadîr, 1/224.
[12] Kalem, 68/4.