İçeriğe geç
Anasayfa » BİRGİVİ EFENDİ ve ZAMAN TANZİMİ

BİRGİVİ EFENDİ ve ZAMAN TANZİMİ

Birgivi Mehmed Efendi Osmanlı padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman devrinin mümtaz ulemâsından biridir. Kendisi 929/1523 senesinde Balıkesir’de dünyaya gelmiş 981/1573 senesinde vefat etmiştir. Müderris bir babanın evladı olan Birgivi Mehmed Efendi tahsil hayatına pederinin yanında başlamış ve devrinin kıymetli âlimlerinin rahle-i tedrislerinden geçerek ilmini ikmal eylemiştir. Devrinin güncel meseleleri hakkında fikir beyan etmenin ötesinde şer-i şerîfe uymadığını düşündüğü hususları risaleler kaleme almak suretiyle tenkit etmiştir.

Farklı alanlarda kaleme aldığı altmışa yakın eserden nahiv ilmine dair el-ʿAvâmil ve İẓhârü’l-esrâr isimli eserleri din, ahlâk, tasavvuf ve fıkıh konularını ele aldığı eṭ-Ṭarîḳatü’l-Muḥammediyye ve Vasiyetnâmesi, usûl-ü hadise dair telifatı ve hanımlara mahsus halleri teferruatıyla ele aldığı uhrü’l-müteʾehhilîn[1] isimli eserleri günümüze kadar okunan temel eserler arasında yerini korumaktadır.

Birgivi Mehmed Efendi Osmanlı devletinin en ihtişamlı devrinde yaşamış bir âlimdir. Devletin ihtişamlı, hükümdarının muhteşem olduğu bu devrin ulemasının nasıl yaşadığı herkesin merak edebileceği bir husustur. Gelin kendisinin bir gününe talebesinin kaleme aldığı eser ışığında şahit olalım.

Birgivi Mehmed Efendi’nin talebelerinden Karamanlı Mevlâna Hocazâde Abdünnâsır (990/1582) Efendi, hocasının seherde uyandığı vakitten yine o vakte kadar ki 24 saatini nasıl geçirdiğini Arapça olarak kaleme almıştır.[2] Daha sonra Kuşadası’nda vâiz ve müderris olan Şeyh Ahmed Efendi (1116/1704)[3] bu eseri Türkçeye[4] tercüme etmiştir.[5]

Eserin ihtiva ettiği ölçüde Birgivi Mehmed Efendi’nin bir gününü sizlerle paylaşacağız. Eserde yer almayan veya talebesinin gözünden kaçan yahut Birgivi Mehmed Efendi’nin herkesten sakladığı kendine mahsus âdet-i hasenelerinin olması da kuvvetle muhtemeldir. Bu satırlarda talebesi Karamanlı Mevlâna Hocazâde Efendi’nin risalesine aldığı bilgiler esas alınacaktır.

Risaleyi okuduğumuzda Birgivi Mehmed Efendi’nin mübarek vakitlerini asla zayi etmediğini, bütün vakitlerini nafile ibadetler, evrâd, telif, mütâlaa ve zikirlere müdâvemetle değerlendirdiğini görmekteyiz. Bir günün başlangıcına sabah namazı için uyanma vakti ihtiyar olunmuştur.

Sabah uyandığında;

الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذي أحْيَانَا بَعْدَ مَا أَمَاتَنَا وَرَدَّ إِلَيْنَا أَرْوَاحَنَا وَإِلَيْهِ الْبَعْثُ والنُّشُورُ[6]

şeklinde uykudan uyanma duasını okurdu.

Helaya girerken sol ayağı ile girmeye başlar ve

بِسْمِ اللهِ اللّهُمَّ إِنّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الخُبْثِ وَالخَبَائِثِ[7]

derdi.

Heladan çıkarken sağ ayağı ile çıkar ve

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذي أَذْهَبَ عَنيِّ مَا يُؤْذِينِي وَأبْقَى عَلَيَّ ما يَنْفَعُنِي[8]

derdi.

Kıyafetlerini ve nalini giyinirken, heladan çıkarken, mescide ve evine girerken önce sağ ayağını kullanırdı. Helaya girerken sol ayağı ile girerdi.

Her sabah ezanına ve sair ezanlara hadîs-i şerîfte geçtiği üzere lisanıyla icabet eder ve ezan bittikten sonra salavât-ı şerîfe getirerek ezan duasını okurdu.

Sabah ezanına icabet, salavat ve duanın ardından misvak kullanırdı. Bütün vakitlerde aynı usulü takip ederdi. Abdest alırken sünnet olan abdest dualarına ve abdestin âdabına kâmilen riayet ederdi.

Sabah namazının sünnetini Kâfirûn ve İhlas surelerini okumak suretiyle evinde edâ ettikten sonra imamlık yapması hasebiyle farzda kıraat edeceği yeri tekrar ederdi. Namaz kılma vakti yaklaştığında menzilinden sol ayağı ile çıkar, vakar ile yürür ve mescid-i şerîfe sağ ayağı ile girerdi. Namazı kıldırdıktan sonra duhâ[9] vaktine kadar mescitte oturur ve oradan çıkmazdı.

Sabah namazının farzı bittikten sonra sırayla;

 3 kere;

اَسْتَغْفِرُ الله

 1 kere;

اَسْتَغْفِرُ اللهَ مِنْ جَمِيعِ مَا كَرِهَ اللهُ، اَسْتَغْفِرُ اللهَ مِنْ جَمِيعِ مَا نَهَى اللهُ، اَسْتَغْفِرُ اللهَ العَظيمَ الَّذي لَا إِلٰهَ إِلّا هُوَ الحَيَّ الْقَيُّومَ وَ أَتُوبُ إِلَيْهِ وَ أَسْألُهُ التَّوْبَةَ وَالمَغْفِرَةَ إِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ، اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذي شَرَحَ صَدْرِي لِلاِسْلَامِ وَجَعَلَنِي مِنْ أُمَّةِ مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلاةُ وَالسَّلاُم، اللهم إنَّي أعُوذُ بِكَ مِنْ أَنْ أُشْرِكَ بِكَ شَيْئًا وَأَنَا أعْلَمُ، وَأسْتَغْفِرُكَ لِمَا لَا أَعْلَمُ إنَّك أنْتَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ[10]

der, 1 kere seyyidü’l-istiğfar duasını ederdi;

اللَّهُمَّ أَنْتَ رَبِّى، لَا إِلٰهَ إِلاَّ أَنْتَ خَلَقْتَنِى وَأَنَا عَبْدُكَ، وَأَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ، أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ، أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَىَّ وَأَبُوءُ بِذَنْبِى، فاغْفِرْ لِى ذُنُوبِي، فَإِنَّهُ لاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ أَنْتَ [11]

1 kere;

أعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللهِ التَّامَّة مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ وَهَامَّةٍ وَمِنْ كُلِّ عَيْنٍ لَامَّةٍ [12]

7 kere;

اللهم أجِرْنِي مِنَ النَّارِ [13]

3 kere;

سُبْحَانَ اللهِ الْعَظِيمِ وَبِحَمْدِهِ  [14]

3 kere;

اللهم مَا اَصْبَحَ بِي مِنْ نِعْمَةٍ أوْ بِأحَدٍ مِنْ خَلْقِكَ فَمِنْكَ وَحْدَكَ لا شَرِيكَ لَكَ، فَلَكَ الْحَمْدُ وَلَكَ الشُّكْرُ، بِسْمِ اللهِ الذي لا يَضُرُّ مَعَ اسْمِهِ شَيْئٌ فِي الْاَرْضِ وَلا فِي السَّمَاءِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ  [15]

1 kere;

اللهم إنَّا نَعُوذُ بِكَ أَنْ نُشْرِكَ بِكَ شَيْئًا نَعْلَمُهُ وَنَسْتَغْفِرُكَ لِمَا لا نَعْلَمُهُ [16]

der ve “eûzü besmele” ile “ayete’l-kürsi”yi okur, 33’er kere teşbih [Sübhânellah], tahmîd [Elhamdülillah] ve tekbîr [Allâhü ekber] ederdi.

Ardından 10 kere;

لَا إلَهَ إلَّا اللهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَ لَهُ الْحَمْدُ يُحْيِي وَيُمِيتُ وَ هُوَ الْحَيُّ الَّذِي لا يَمُوتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَ هُوَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ [17]

3 kere;

اَلّٰلهم صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلَى محمدٍ وَآلِهِ أجْمَعِينَ سُبْحَانَ رَبِّيَ الْعَلِيِّ الْاَعْلٰى الْوَهَّاب، يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِين [18]

der ve şu duayı ederdi;

يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ يَا بَدِيعَ السَّمَوَاتِ وَالارضِ يَا ذَا الْجَلالِ وَالإكْرامِ يَا مَنْ لَا إِلٰهَ إلَّا أنْتَ سُبْحَانَكَ إنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ يَا رَبِّ يَا رَبِّ يَا رَبِّ زِدْنَا عِلْمًا نَافِعًا وَعَمَلا صَالِحًا اَلّٰلهُمَّ ثَبِّتْ قُلُوبَنَا عَلَى دِينِكَ وَطَاعَتِكَ، اَلّٰلهُمَّ اغْفِرْ لَنَا وَلِوالِدِينَا وَلِأُسْتَاذِنَا وَلِمَنْ أَحَسَنَ إلَيْنا وَلِمَنْ ظَلَمْنَاهُمْ، وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ، اللهم قَرِّبْنَا إلَيْكَ وَوَفِّقْنَا لِمَا تُحِبُّ وَتَرْضٰى وَاحْفَظْنَا مِنْ شَرِّ الشَّيْطَانِ وَمِنْ شَرِّ النَّفْسِ الأمَّارَةِ مِنْ جَمِيعِ مَا خَلَقْتَهُ، رَبَّنَا آتِنَا في الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفي الْآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ، اَلّٰلهُمَّ إِنَّا نَسْأَلُكَ الْعَفْوَ وَالْعَافِيَةَ وَالْمُعَافَاةَ فِي الدُّنْيَا وَالآخِرةِ فِي النَّفْسِ وَالْأَهْلِ وَالْمَالِ، اللهمَّ ارْزُقْ لِأُمَرَاءِ زَمَانِنَا وَقُضَاتِهِمِ عَدْلًا وَاِنْصَافًا، اللهمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَآلهِ أَجْمَعِين، وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِين[19]

Ardından 40 kere;

يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ يَا مَنْ لَا إِلٰهَ إِلَّا أنْتَ [20]

der ve nihayetinde Yâsin-i şerîf ve [Kur’an-ı Kerim’den] iki hizb okur, iki rekat kuşluk namazı kılar ve eğer ders günü ise altı kitaptan[21] ders okutmaya geçerdi. Akabinde dört rekat daha kılarak duhâ namazını altı rekata tamamlardı.  Sol ayağı ile mescitten çıkar, sekînet ve edep ile evceğizine giderdi.

Savm-ı Dâvûd’a[22] müdavemet etmek Birgivi Mehmed Efendi’nin adet-i seniyyelerinden idi. Eve gittiğinde niyetli olmadığı gün ise evde bulduğunu yemekle yetinirdi. Kahvaltıdan sonra eğer vakit kaylule vakti[23] ise kaylule ederdi.

Kaylule vakti henüz gelmedi ise ve ders günü de değil ise kaylule vaktine kadar ders yerine altı eseri mütalaa eder; yetmezse İmam Gazalî’nin İhyâü Ûlûmi’d-dîn’inden veya başka eserlerden her ders yerine birer sayfa mütalaa ederdi. Veyahut da her biri diğerinden mühim “nice tasnifler edib, asar-ı cemîle ile din-i mübîni ihyâ ve ahkâm-ı şeriyyeyi ihkâm ve icra eder” ardından kaylûle ederdi.

Her gün bir günlük namaz kaza etmek Birgivî Mehmed Efendi’nin evrâd-ı şerîfelerinden idi. Her namazın sünnetini sünnet olduğu üzere evceğizinde kılardı. Öğlen, ikindi ve yatsı namazlarının akabinde de zikri geçen duayı eûzü besmele ile sonuna kadar okurlardı.

Öğlen namazını kıldıktan sonra ikindi vaktine kadar kitap ve risalelerinin telifi ile vakit geçirirdi. Eğer oruçlu değil ise ikindiden evvel yemeğini yer ve ikindi namazını kılardı. Ardından akşam namazına kadar ders okuturdu.

Akşam namazını kıldıktan sonra üç selam ile altı rekât sünnet olan evvâbîn namazını[24] kılar ve akabinde baştan sona kadar sabah namazından sonra okuduğu duaları okurdu.[25] Ardından eğer oruçlu ise iftar ederdi.

Yatsı namazından sonra iki selam ile dört rekât nafile namaz kılardı. Her gece devamlı surette Mülk suresini, Amenerrasûlü, İhlas ve Muavvizeteyn surelerini üçer defa okurdu. Cuma geceleri ise bu surelere Kehf ve Duhan surelerini de ilave ederdi. Bu sureleri okuduktan sonra sağ yanı üzerine yatar;

بِاسْمِكَ رَبِّي وَضَعْتُ جَنْبِي وَبِاسْمِكَ أرْفَعُهُ اللهمَّ أَحْيَى وَأَمُوتُ وَاِلَيْكَ النُّشُورُ  [26]

diye dua ettikten ve daha birçok zikirler de okuyarak saadetle uyurdu.

Akşam yattıktan sonra seher vaktinde kalkar uykudan uyanma duasını okur misvak kullanır, âdeti olduğu şekli ile abdestini alır ve en az iki rekat temcit [teheccüd] namazını kılardı. Ardından bir saat kadar muhtelif zikirler eder, Mevlâ Teâlâ’ya münacâtlar, tazarru ve niyazlarda bulunur, tevbe-i nasûh ve istiğfar ederdi. Tüm bunlardan sonra eğer sabah namazı için vakitte vüsat var ise sabah namazına kuvvet bulmak için istirahat etmek üzere bir miktar uyurdu. Ardından Allah’ın yardımıyla uykusundan uyanır ve en başta zikredilen usul üzere müdâvemet ederdi. Mezkûr adât-ı hasenât ve salih amellerine o kadar ihtimam gösterirdi ki bütün bunlardan her herhangi birini kuvvetli şer‘i bir mazeret olmaksızın yapamamış olsa onu kaza ederdi.


[1] Bu eser, Halûk Halitoğlu tarafından Allâme İbn Âbidîn’in şerhi de dikkate alınarak Hanımlara Mahsus Haller adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir.

[2] Bir nüshası için bakınız; Süleymaniye Kütüphanesi, Hüsrev Paşa, Demirbaş No: 98, vr., 48b-52a.

[3] Hayatı ve eserleri için bkz. Bursalı Mehmet Tahir, Osmanlı Müellifleri, Hazırlayan: M. A. Yekta Saraç, (Ankara: Türkiye Bilimler Akademisi, 2016), I-III, c. 1, s. 424.

[4] Osmanlı Türkçesi kastedilmektedir. Eserin Karamanlı Mevlâna Hocazâde Efendi’nin hattından tercüme edilmiş orijinal nüshası için bakınız; Süleymaniye Kütüphanesi, Düğümlü Baba, Demirbaş No: 449, vr., 148b-149b.

[5] Bu risaleyi Ahmed Turan Aslan “İmam Birgivî ve Günlük Hayatı” isimli bir makalede günümüz Türkçesiyle neşretmiş. Ahmet Eşer ise “İmam Birgivi’nin 24 Saati” adıyla tahlilini yaparak Arapça aslı ve Latin harfli versiyonunu “Balıkesirli Bir Alim İmam Birgivî” sempozyumunda takdim etmiştir.

[6] “Bütün hamdler bizi öldürdükten sonra ruhlarımızı bize döndüren ve kıyamet günü kendisine döneceğimiz Allah’a aittir.” Bkz. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 35/294.

[7] “Allah’ın adıyla, Allah’ım! Pislikten, cin ve şeytan gibi kötü yaratıklardan Sana sığınırım.” Bkz. Buhârî, Vudû’, 9.

[8] “Bana eziyet veren şeyleri giderip bana faydalı olanları bırakan Allah’a hamd olsun.” Bkz. İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, 2/8.

[9] Güneşin bir mızrak boyu yükselmesinden, yani güneş doğduktan 35-40 dakika sonrasından itibaren öğle namazına 45 dakika kalıncaya kadar devam eden vakitte kılınan namazdır. Kuşluk namazı olarak da bilinir.

[10] “Allah’ın kerih gördüğü ve nehy ettiği her şeyden ötürü Allah’tan af ve mağfiret dilerim. Pek kudretli olan Allah’tan af ve mağfiret dilerim, O’ndan başka ilah yoktur. Hayat bahşeden ve varlığı ebedi olan O’dur. O’na yönelir O’ndan tevbemi kabul edip beni bağışlamasını dilerim. Zira O tevbeleri çokça kabul eden ve çok bağışlayandır. Bütün hamdler gönlümü İslam’la ferahlatıp beni Peygamber Efendimizin ümmetinden kılan Allah’a mahsustur. Allah’ım herhangi bir şekilde bilerek şirk koşmaktan Sana sığınırım ve bilmeyerek benden şirk sadır oldu ise de ondan dolayı bağışlanmayı dilerim. Zira Sen bütün gaybları iyi bilensin.”

[11] “Allah’ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Beni Sen yarattın. Ben Senin kulunum. Ezelde Sana verdiğim sözümde ve vaadimde hâlâ gücüm yettiğince durmaktayım. İşlediğim kusurların şerrinden Sana sığınırım. Bana lütfettiğin nimetleri yüce huzurunda minnetle anar, günahımı itiraf ederim. Benim günahlarımı bağışla, şüphe yok ki günahları Senden başka affedecek kimse yoktur.” (Buhârî, Deavat, 2.) 

[12] “Her türlü şeytandan, zararlı şeylerden ve kem gözlerden noksansız kelimelerinin hürmetine Allah’a sığınırım.” Bkz. Buhârî, Enbiya, 12.

[13] “Allah’ım beni Cehennem azabından koru.” Bkz. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 29/592.

[14] “Allah’a hamd ederek Yüce Zâtını noksanlıklardan tenzih ederim.” Bkz. Tirmizi, Edeb, 109.

[15] “Allah’ım benim veya yarattıklarından herhangi birinin kendisiyle sabahladığı her bir nimet yalnızca Sendendir. Senin ortağın yoktur. Hamd ve şükür Sana aittir. Ne yerde ne de gökte ism-i azam’ı hürmetine hiçbir şeyin kendisine zarar veremeyeceği Allah’ın adıyla. O, her şeyi hakkıyla işiten ve kemaliyle bilendir.” Bkz. Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, 9/8; Ebu Davud, Edeb, 11.

[16] “Allah’ım herhangi bir şekilde bilerek şirk koşmaktan Sana sığınırız ve bilmeyerek bizden şirk sadır oldu ise de ondan dolayı bağışlanmayı dileriz.” Bkz. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 32/384.

[17] “Allah’tan başka ilah yoktur. O tektir, hiçbir şeriki yoktur. Mülk [saltanat] O’nundur ve bütün hamdler Ona aittir. Hayat bahşeden de hayatı alan da O’dur. O Allah ki Hayy’dır ve ebedi hayat sahibidir. Ve O her şeye kadirdir.” Bkz. Tirmîzî, Deavât, 36.

[18] “Ey Allah’ım! Peygamber Efendimizi ve O’nun alinin tamamını bağışla ve selamet ihsan eyle”

[19] “Ey ebedi hayat sahibi ve ey mahlukatı ikame eden [ayakta tutan] kayyum olan ve ey kendisinden başka ilah olmayan zât-ı zülcelâl. Sen bütün noksanlıklardan münezzehsin, şüphesiz ki ben zalimlerden oldum. Ey Rabbim! Ey Rabbim! Ey Rabbim! Faydalı ilimlerle ilmimi ve sâlih amellerimi artır. Kalplerimizi dinin ve taatin üzere sabit kıl. Allah’ım bizi ana-babamızı üstatlarımızı, bize ihsanda bulunanlarıı ve kendisine zulmümüz dokunmuş olanları, mümin erkek ve kadınları bağışla. Allah’ım bizleri kendine yaklaştır, sevdiğin ve razı olduğun şeylerde muvaffak eyle, bizleri şeytanın, nefs-i emmârenin ve yarattığın her şeyin şerrinden koru. Bize dünyada ve ahirette güzellik ver ve bizi cehennem azabından koru. Allah’ım senden affı ve afiyeti istiyoruz. Dünya ve ahirette canımız, ailemiz ve malımıza gelebilecek bütün bela ve hastalıklardan kurtulmayı diliyoruz. Allah’ım zamanımızın idarecilerini ve hakimlerini adalet ve insafla rızıklandır. Ey Allah’ım! Peygamber Efendimizi ve O’nun alinin tamamını bağışla ve selamet ihsan eyle. Bütün hamdler alemlerin rabbi olan Allah’a mahsustur.”

[20] “Ey Hay ve Kayyum olan, kendisinden başka ilah olmayan Zât-ı Zü’l-Celâl.”

[21] Risalede altı eser demekle yetinilmiş olup eserlerin isimlerine dair bir izah yapılmamıştır. Risalenin Arapça versiyonunda yer alan “و يدرس من ست كتب” ifadesinden hareketle altı eser ile maksadın kütüb-i sitte olması muhtemeldir.

[22] Bir gün niyet edip bir gün yemek suretiyle tutulan oruç.

[23] İbadete -özellikle de öğlen namazına- kuvvet bulmak için öğlenden evvel bir miktar uyumaktır.

[24] Akşam namazından sonra kılınan ve faziletine dair on iki yıllık ibadete denk olduğu, bu namazı kılan kimsenin günahlarının deniz köpüğü kadar çok da olsa bağışlanacağı gibi rivayetlerin bulunduğu altı rek‘atlık nâfile namazdır.

[25] Fakat bir duada geçen [kendisiyle sabahladığım] اَلّٰلهُمَّ مَا اَصْبَحَ ifadesini [kendisiyle akşamladığım]  اَلّٰلهُمَّ مَا اَمْسٰى şeklinde değiştirmek suretiyle duayı akşam formuna sokarak okurdu.

[26] “Ya Rabbi Senin adınla başımı yastığa koyuyor ve yine Senin adınla kaldırıyorum. Allah’ım diriliyor ve ölüyorum, dönüş ancak Sanadır.” Bkz. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 12/316.