İçeriğe geç
Anasayfa » ÇOCUK EĞİTİMİ   ve ÇOCUKLARA KARŞI GÖREVLERİMİZ

ÇOCUK EĞİTİMİ   ve ÇOCUKLARA KARŞI GÖREVLERİMİZ

İslam’da çocuk eğitimi, ailelerin eş seçimiyle başlar.

Eşlerin, evlenmeden önce tanışırken nihâî gayelerinin, Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmak; görevlerinin deİslâm’ın belirlediği iyi bir aile yuvası kurmak ve İslâm’ın istediği evladı yetiştirmek olduğunda anlaşmaları gerekir.

Eşler, anne karnındaki çocuğun beslenmesinde helal lokmaya dikkat etmelidirler. Anne, hamile iken bizzat sesli olarak Kur’ân-ı Kerîm okumalıdır. Anne baba asla yüksek sesle bağırıp çağırmamalı, münakaşa etmemelidirler. Çünkü su öfkeden, bağırıp çağırmaktan etkilendiği gibi anne karnındaki su bile etkilenmektedir.

Çocuk doğunca ilk mektep ev olmalı, ilk hekim de anne olmalıdır. Anne İslam’da çocuk te’dibi ve terbiyesi, doğal beslenme ve doğal tedavi nasıl olmalı öğrenmelidir.

Çocuğa Rasûlullah sevgisi, cennet ideali verilmelidir. Bebekken bile Rasûlullah sevgisi ile ilgili ilahîler ve hatta mırıldanmalar bile çocuğun derununa izler bırakır. Beraberce zikretmeli ve namaz kılmalıdırlar.

Çocuklara, bizi ve evreni Allah’ın yarattığı ve bizim hizmetimize verdiği anlatılmalıdır. Bize her gün ve her zaman ikramının devam ettiğini buna karşı bizim de teşekkür etmemiz gerektiği zaman zaman hatırlatılmalıdır. Namazın da bir şükür, Allah’a teşekkür ifadesi olduğu gerçeği kavratılmalıdır.

Çocuğa insandaki nefs-i emmâre ve insana düşman olan şeytanın nefsi kullandığı yani onun yanlışa alet olabileceği anlatılmalıdır. Buna karşı İslam Dininin kurtarıcı, insana huzur sağlayan esaslar getirdiği belirtilmeli; düşmana değil Allah’a ve elçisine uyulması gerektiği şefkatli ve gönül alıcı bir dille ifade edilmelidir, Lokman aleyhisselam’ın oğluna hitap ederken “yâ büneyye” (yavrucuğum) demesi gibi.

Helal-haram, iyi-kötü, doğru-eğri anlatılmalıdır.

“Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler. Allah Azîzdir, Hakîmdir.”[1]

Erkeğin bir derece üstünlüğü, görevin bir derece üstünlüğünü ve sorumluluğunun da bir derece fazla olmasını gerektirir. Ama evde herkes sorumludur. Zira Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:

Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürüsünden sorumludur. Devlet başkanı da bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın, kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr, efendisinin malının çobanıdır, o da sürüsünden sorumludur. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve hepiniz sürüsünden sorumludur.[2]

Çoban nasıl ki sürüsünü kurda yem etmekten koruyorsa, anne-baba da evdeki çocuklarını öylece azgın nefis, ayartıcı şeytan ve insan kurtlarından korumalıdır.

Demek ki çocukların terbiyesinden ve eğitiminden önce anne ve babanın eğitilmiş olması gerekir ki onların her hali çocukları için birer nasihat olsun.

Ne güzel söylenmiştir:

“Gençler, nasihatlere kulaklarını tıkarlar, örneklere gözlerini açarlar.”

Malcolm X de “En iyi nasihat, iyi örnek olmaktır” demiştir.

Ancak çocuklara nasihatimiz, ekmekteki tuz oranı gibi olmalı; örnekliğimiz, un gibi olmalıdır. Ekmeğin tuzu fazla olursa yenmez; tuzu az, unu daha fazla olması gerekir.

Eşler, kazançlarının ve harcamalarının helal olmasına dikkat etmeliler, zira bu da çocuklarının terbiyesine yansır. Çocukların hayat boyu helale dikkat etmelerine de tesir eder.

ÇOCUKLARA KARŞI GÖREVLERİMİZ

1. Çocukları Allah’ın Eşsiz ve Çok Kıymetli Bir Emaneti Bilmek

Bu kıymetli emaneti, doğru bilgi ile küfür ve şirkten korumak; doğru çevre ile kötü ahlâklılardan korumak; sâlihlerin etraflarında bulundurarak fâsıkların ve şeytanların hilelerinden korumak gerekir.

2. Çocuk Doğunca Yedi Gün İçinde Şunlar Yapılmalıdır:

Sağ kulağına ezan sol kulağına kamet okumak, akika kurbanı kesmek, yedinci günü saçını kesip ağırlığınca altın veya gümüş infak etmek[3], çocuğa güzel isim koymak…

3. Çocuklara Kabiliyetlerine Göre Eğitim Vermek

Peygamber (s.a.v) Efendimiz ne güzel buyurmuştur:

İnsanlar altın ve gümüş misali madenler (gibi)dir. Onların cahiliye döneminde hayırlı olanları, İslam’ın inceliğine erince İslam döneminde de en hayırlıları oldular.[4]

Her madeni kendi yerinde, ocağında değerlendirmek gerekir. Bakırın yaptığını altın yapamaz. Bakır, o haliyle altından daha üstündür. Elbette altın da kendi halinde diğerlerinden daha üstündür.

4. Çocuklarla Saygı ve Şefkat Çerçevesinde İlgilenmek

Çocukla çocuk olmak onun sevgisini kazandırır.

Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in yaptığı gibi; çocuklara selam verilmeli, büyük insan gibi hatırları sorulmalı, bazen ikramda bulunmalı, bazen de onlarla şakalaşmalıdır…

Çocuğa ikram hakkında Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz, “Çocuklarınıza ikramda bulunun ve terbiyelerini güzel yapın!” buyurmuştur.[5]

5. Çocuklara Şunların Eğitim ve Öğretimi Verilmeli:

Âmentü’nün yani iman esaslarının öğretilmesi,

İbadet öğretim ve eğitiminin kazandırılması,

Kur’ân-ı Kerîm öğretiminin yapılması,

Temel alışkanlıkların kazandırılması…

Rasûlullah (s.a.v), on üç yaşına kadar yanında bulunan Abdullah b. Abbas’a (r.a), iman esasları hakkında şöyle buyurmuştur:

“Abdullah! Öncelikle sana şunları söylemek isterim: Genişlik zamanında kendini Allah’a sevdir ki, O da seni sıkıntılı zamanında sevsin. Allah’ın emir ve yasaklarına önem ver ki, Allah da sana önem versin, seni gözetsin. Allah’ın hakkını gözet ki, Onu yanı başında bulasın. Bir şey istediğin zaman Allah’tan iste. Yardım dilediğinde Allah’tan dile… Şunu bil ki bütün varlıklar elbirliği ile sana zarar vermek isteseler, Allah’ın takdir ettiğinden başkasını yapamazlar. Kaderi yazan kalemin işi bitmiş, yazılanlar ise kurumuştur. Bilmiş ol ki, Allah’ın yardımı ancak sabredenler içindir ve her zorlukla beraber mutlaka bir kolaylık vardır.”[6]

Rasûl-i Ekrem’in (s.a.v), ibadet öğretim ve eğitimi hakkında Hz. Enes’e (r.a) şunları tavsiye ettiğini öğreniyoruz:

“Bana Peygamberimizin ilk tavsiyesi şu oldu: “Sana sır olarak verdiğim şeyleri kimseye açıklama. Güvenilir bir kişi ol!” Ben bundan dolayı annem ve hanımları benden Peygamberimize ait gizli konuları sorduklarında kesinlikle bir şey söylemezdim. Peygamberimizin bana diğer tavsiyeleri şöyle idi:

– Oğulcuğum, abdestini tam ve güzelce al ki, ömrün uzun olsun. Koruyucu melekler de seni sevsin ve korusun.

– Enes! Gusül abdesti alırken güzelce yıkan. Saç diplerini iyice ıslat ve tenini de güzelce temizleyerek yıka. Şayet böyle yaparsan, yıkandığın yerden ayrılırken günah ve hatalardan da arınmış olarak çıkarsın.

– Oğulcuğum, elinden geldikçe abdestli ol. Çünkü kim abdestli olarak ölürse ona şehitlik sevabı verilir.

– Enes! Namaz kılarken, rükûa gidince ellerinle dizlerini sıkıca tut. Parmaklarını birbirinden ayır. Dirseklerini yanlarına yapıştırma.

– Oğulcuğum, rükûdan kalkınca her uzvun tam olarak yerine gelsin. Çünkü Allah, kıyamet gününde rükû ile secde arasında belini doğrultmayana merhamet etmeyecektir.

– Oğulcuğum, secde edince de alnını ve ellerini yere tam olarak koy. Horozun yeri gagalaması gibi sen de secdeden çabuk kalkma. Secdede kollarını yere serme. Namazda sağa sola bakmaktan sakın.

– Oğulcuğum, namazını devamlı kılmaya özen göster… Eğer buna özen gösterirsen, melekler de senin için rahmet dileğinde bulunurlar. Müslümanların büyüklerine hürmet, küçüklerine de sevgi göster…”[7]

Peygamber (s.a.v) Efendimiz, çocuklara Kur’an öğretmenin gereği hakkında şöyle buyurmuştur:

“Çocukları üç hususta yetiştirin; Peygamber sevgisi, ehl-i beytin sevgisi ve Kur’an okutulması. Çünkü Kur’an hafızları hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet günü, peygamberlerle ve asfiyalarla beraber Allah’ın gölgesindedirler.”[8]

Bu hususta Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in Hz. Enes’e tavsiyelerinden biri de şöyledir:

“Oğulcuğum, Kur’an kıraatinden gâfil olma, çünkü Kur’ân ölü kalbe hayat verir, kötü ve çirkin şeylerden, bir de haddi aşmaktan korur.”[9]

Çocukları Nasıl Eğitelim?

Çocuk, emanettir; temiz topraktır; kıymetli bir cevherdir; mum gibi her şekli alabilir; su gibidir önüne hangi arık açılırsa oraya akar.

Emaneti korumak; ilim, güzel amel, üstün ahlâk ve güzel imkânlar sunmakla hâsıl olur.

Temiz toprakta, ne ekilirse o biter, toprağa ve ekilene göre ekim yapılır. Önce toprağın yani insanın kabiliyet ve mayası tespit edilmeli, ona göre yönlendirme yapılmalıdır, nefsanî istekler, dış tesirler, ilmî olmayan yönlendirmelerle değil!

Cevher işlenirse antikaya dönüşür. Cevher kendi yerinde işlenirse diğer bütün madenlerden üstün olur.

Mum, nasıl şekil verilirse o şekli kabul eder. Anne babaya gereken, çocuk için doğru şekli vermektir.

Su yukarı doğru akıtılmak istenirse motor gerekir ama zorlanır. Fakat su aşağı doğru akarsa, faydalı ve verimli toprakla buluşturulursa ne güzel mahsuller alınır.

Çocuğa en faydalı kimse dürüst arkadaştır. Arkadaşı seçmek dini seçmek gibidir.

Bu konuda Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“İnsan, dostunun dini üzere hareket eder (dostunun yaşayışından etkilenir.) O halde her biriniz dost edineceği kimseye baksın (dikkat etsin)!”

Çünkü çocuğun maddî ve manevî gelişimine yatırım yapmak, çocuk için bir ev veya araba almaktan daha doğrudur, daha önemlidir. Çocuk, kaliteli ve seviyeli eğitim alırsa zamanla bütün bunları elde edebilir.

Çocuğa nasihat edilen şeylerle evin havası, anne-babanın örnekliği uyum içinde olursa çok söze gerek kalmaz, az söz çok hükmünde olur, ekmeğin tuzu misali. Ekmekte una göre tuzun miktarı azdır ama tuz olmazsa ekmek de yenmez. Bu manada çocukla ilgilenilmezse, o zaman onu başkaları ya hayra ya şerre, ebeveynin memnun olmayacağı şeylere yönlendirebilir.

Çocuk, söyleyeni anlayacak seviyeye gelinceye kadar zaten evdeki havadan az çok etkilenir. Ayrıca anne-baba ve çocuklar evin kırmızı çizgilerini bilmelidir. Çocuklara, bu kırmızı çizgileri, bizi yaratan Rabbimizin, dünya ve ahiret faydamız için belirlediğini ifade etmek lazımdır. Mesela;

“Bakın evladım! Bizim örneklerimiz, her gün namazda kırk kere okuduğumuz Fatiha’da belirtilen peygamberler, sıddıklar, şehidler ve sâlihlerdir. Yani bizim namazımızla gidişatımız, ahlâkımız, taraf oluşumuz ve karşı oluşumuz uyum içindedir. Hem biz korunmuş olan peygamberleri ve onları izleyenleri izleyeceğiz ki biz de hatalardan ve yanlışlardan korunmuş olalım.”


[1] Bakara, 2/228.

[2] Buhârî, Cum’a, 11, İstikrâz, 20, Itk, 17, 19, Vesâyâ, 9, Nikâh, 81, 90, Ahkâm,1; Müslim, İmâre, 20; Ebû Dâvûd, İmâre, 1, 13; Tirmizî, Cihâd, 27.

[3] Ebû Dâvûd, Edeb, 106-107; Tirmizî, Edâhî,19.

[4] Müslim, hadis no: 2638.

[5] İbn Mâce, Edeb, 3.

[6] Tirmizi, Kıyamet, 60.

[7] Buhârî, Vesâyâ, 25; Ebu Davud, Edeb, 1; Tirmizi, Birr, 69, İlim, 16; Müslim, Fedail, 54.

[8] Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 1. 225.

[9] Deylemî, c. II, s. 377.