İçeriğe geç
Anasayfa » DİNÎ EĞİTİM VE İRŞADDA SAHABE ÖRNEKLEMESİNDE OLUMLU VE OLUMSUZ YAKLAŞIMLAR*

DİNÎ EĞİTİM VE İRŞADDA SAHABE ÖRNEKLEMESİNDE OLUMLU VE OLUMSUZ YAKLAŞIMLAR*

I. GİRİŞ

Ele alınan konuyu, ileri sürülen düşünceyi açıklamak, doğruluğunu kanıtlamak için başvurulan anlatım tekniğine “örneklendirme” denir. Düşünceleri belirgin hâle getirmesi ve düşüncenin daha kolay anlaşılması nedeniyle anlatımlarda sık sık örneklendirmeye başvurulduğu görülür. Bunun temelinde ise ileri sürülen düşüncenin doğruluğunu göstermede örneklerin birer kanıt niteliği taşımasıdır. Bunun yanında örneklendirme, ileri sürülen düşünceyi daha inandırıcı ve akla yakın hâle getirir.[1] 

Örnekleme ya da örneklendirme, en etkili ve en verimli eğitim metotlarından biridir. Örnekleme, bazen olaylar bazen kişiler üzerinde yapılmaktadır. Eğitimde uygulamalı anlatım aracı olan örnekler, hikâyeler ve kıssalar, konunun akılda daha iyi yerleşmesini sağlamaktadır,       

Allah Rasûlü, hadislerinde örnekleme metodunu ve vücut dilini en güzel şekilde kullanmış, sahabe-i kiramı sanki talebelerine ders veren üstad gibi eğitmiştir. Anlattıklarını yaşayarak öğreten Peygamberimiz, “örnek verme” metodunu uyguladığı gibi bizzat “örnek olma” metoduyla da bütün zamanların en iyi eğitimcisi, en üstün hatibi, en seçkin davetçisi olmuştur.

Allah Rasûlü’nü gören ve Onun müstesna eğitiminden geçen ilk İslâm nesli olan “sahabe”, dinî eğitim ve irşadda sık sık başvurulan önemli örnekleme konularından biri olarak değerlendirilmektedir.

II. SAHABE ÖRNEKLEMESİ

Sahabe nesli, Kitabımızda da hadislerde de “örnek nesil” olarak sunulmuş, hem genel anlamda “insanlığa örnek nesil”, hem de özel olarak “örnek kişilikler olarak” olarak takdim edilmiştir.

  1. Sahabe Tanımı

“Allah Rasûlü ile mü’min olarak karşılaşan ve mü’min olarak vefat eden kimse”[2] anlamındaki “Sahabî” kelimesinin hadislerde iki farklı anlamda kullanıldığı görülmektedir:

1. “Karnî”

 “Hayru’n-nasi karnî” (İnsanların en hayırlıları, benimle beraber yaşayanlardır)[3] hadisiyle; genel olarak Allah Rasûlü (s.a.v) döneminde yaşayan bütün sahabîler ifade edilmektedir.

2. “Ashabî”

Rasûlullah’ın (s.a.v) en yakın arkadaşları anlamında “ashabî” (Yakın Arkadaşlarım) ifadesiyle de daha özel ashab ifadesi bulunmaktadır. Buna göre ashab, Allah Rasûlü’nün en yakın arkadaşlarıdır. Meselâ: Lâ tesübbû ashabî (Yakın arkadaşlarım hakkında çirkin ifadeler kullanmayın.)[4] hadisinde bu anlamın dikkate alındığı açıktır.

  • Ehl-i Sünnet’in Sahabe Yaklaşımı

Sahabe yaklaşımındaki ölçülü ve ilkeli tavır, Ehl-i Sünnet’in ana özelliklerinden biridir. Ehl-i Sünnet’e göre; sahabe-i kiram da diğer insanlar gibi beşer oldukları ve “masum/günahsız olmadıkları” için zaman zaman hata etmişler, hataları Peygamber (s.a.v) Efendimiz tarafından düzeltilmiştir. Günah işleyen sahabîler olmuş, günahlarından tevbe etmişler, hatta bazılarının tevbelerinin kabul edildiği Kur’an âyetiyle belirtilmiştir.[5]

Ancak sahabe, Kur’ân-ı Kerîm emanetini nakletme ve hadisleri rivayet etme konusunda son derece titiz ve hassas olmaları sebebiyle yalan söylememiş, yalan hadis uydurmamış, bilerek yanlış nakilde bulunmamışlardır.

Hadis uydurmacılığının Rasûlullah (s.a.v) döneminde başladığı iddialarını dile getiren Ahmed Emin[6] ve Mahmud Ebu Reyye[7] gibi modernistlerin iddiaları asılsız ve çürük iddialar olarak değerlendirilmiştir. Munakka’ b. Husayn (r.a) isimli sahabîden; “Peygamber’e daha hayatta iken yalan isnad ediliyordu. Vefatından sonrasını varın sizhesap edin,”şeklindenakledilen rivayet[8] reddedilmiş, senedindeki iki “meçhûl”, bir “metrûk” ravi sebebiyle Darakutnî tarafından “münker” bir rivayet olarak kabul edilmiştir.[9]

Üstad Abdülfettah Ebu Gudde’ye göre; “Sahabe, bu emaneti taşımaya, İslâm’ı insanlara tebliğ etmeye Allah tarafından ehil kılınmış, özel olarak bunun için var edilmiş kimselerdir. Bu sebeple onlar arasında Allah Rasûlü (s.a.v) adına yalan veya uydurma faaliyeti yaşanmamıştır.[10]

  • Kur’an’da Sahabe Örneklemesi

Kur’ân-ı Kerîm’in ilk sayfasında “Bizi kendilerine nimet verilenlerin yoluna ilet,”[11] ifadesiyle örnekleme yapılması dikkat çekicidir. Bu âyette işaret edilen, Allah’ın kendilerine nimet verdiği, değer verdiği, ikram ettiği kimselerin “Peygamberler, Sıddıklar, Şehidler ve Salihler” olduğu bir başka âyette açıklanmakta, bunlar insanlığa örnek olarak sunulmaktadır.[12]

KitabımızdaAllah Rasûlü (s.a.v) ve Hz. İbrahim aleyhisselâm “güzel örnek”[13] olarak takdim edilmiş, sonra da “Onunla beraber olanlar[14] yani sahabe nesli örnek olarak verilmiştir: “Onunla beraber olanlar, kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rukû ve secde ederken görürsün. Allah’ın lütfunu ve rızasını kazanmayı arzularlar. Onların nişanları, yüzlerindeki secde izidir.[15] 

Sizler en hayırlı ümmetsiniz.”[16] âyetinin ilk muhatapları olan sahabe, isim verilmeksizin Kur’an’da takdirle anılmış, ensar ve muhacirler için Cennet müjdelenmiştir.[17] Sahabenin değerine ve faziletine işaret eden âyetlerde sahabenin örnek tutum ve davranışları takdirle ifade edilmiştir.

“Kendileri muhtaç olsalar da başkalarını kendilerine tercih edenler”,[18] “Yoksul, yetim ve esiri doyuranlar”[19], Hendek Savaşı’nda “Bize sadece Allah yeter.” diyenler[20], “Kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında merhametli olanlar”[21], “Mü’minlerden Allah’a verdikleri sözde sadık olan yiğitler”[22], gibi yüzlerce âyette sahabe örnek olarak sunulmuştur.

  • Hadislerde Sahabe Örneklemesi

Hadislerde sahabeden pek çok müstesna şahsiyetin fazilet ve değeri tek tek beyan edilmiş, Buhârî ve Müslim’in Sahih’lerindeki Fezâilü’s-Sahabe bölümlerinde; Sünen müelliflerinden Tirmizî’nin el-Menâkıb, Ebu Davud’un Sünnet, Nesaî’nin Fezâilü’s-Sahabe, İbn Mace’nin Bab fî Fezâili Ashabi’n-Nebi bölümlerinde sahabenin faziletleriyle ilgili hadisler zikredilmiştir.

Hatta sahabenin günahkârı bile tevbe konusunda örnek olarak gösterilmiş, “Öyle bir tevbe etti ki, tevbesi Medine halkından yetmiş kişiye taksim edilseydi, hepsine yeterdi.”[23] denilerek tevbesindeki ihlâs ve samimiyetine dikkat çekilmiştir.

  • Erken Dönemde Sahabe Örneklemesi

Biz, sahip olduğumuz bütün imanî ve ahlakî değerleri sahabe nesline borçluyuz. Allah’ın Kitabını ve Rasûlü’nün sünnetini bize büyük bir titizlikle nakleden ilk nesil, isnad zincirinin ilk halkası olan sahabe neslidir. Allah Rasûlü’ne samimiyetle bağlılık, sahabe neslinin en önemli özelliği olmuş, hayatı Kur’an ve Sünnet çerçevesinde yaşamak onların ana çizgisi olmuştu.

Bu şuurda olan erken dönem alimleri, vahyin nüzûlüne şahid olan ilk neslin sünnet yaklaşımını örnek almışlar, sahabe hakkında sevgi, saygı, takdir ve bağlılık ifadeleri kullanmışlardır.

İmam Ahmed b. Hanbel’in (ö.241/855) ; “Sahabeyi sevmek sünnet, onlara dua etmek kurbet, onlara uymak (ilahî rızaya) vesile, onların izinden yürümek fazilettir.”[24] ifadesi ve İbn Sem’ûn’un (ö.387/997) selef âlimlerinden birinden naklen söylediği; “Sahabe gözlerimiz gibidir, gözlerimizin şifası onlarla dokunmamaktır.”[25] şeklinde ifadesi, erken dönem ehl-i sünnet âlimlerinin sahabe hakkındaki genel yaklaşımını özetler gibidir.

Davet ve irşad, eğitim ve öğretim “hikmet” odaklı olmalıdır. Hikmete uygun olmayan çalışmalar verimli ve faydalı olmayacaktır. Hikmet, davet ve irşad görevinin istenen usûl ve metotlara uygun yapılması; eğitimde ve irşadda muhatabın durumunun, zaman ve zeminin iyi gözetilmesidir.

Dinî eğitim ve irşadda olumlu sonuçların alınmasına vesile olan sahabe hayatından güzel örnekler sunulduğu gibi zaman zaman da yine sahabe hayatından olumsuz sonuçlara sebep olan hikmete aykırı örnekler de sunulmaktadır. Dolayısıyla konu her iki açıdan ele alınmalıdır.

A. DİNİ EĞİTİM VE İRŞADDA OLUMLU SAHABE ÖRNEKLEMESİ

            Dinî eğitim ve irşad alanında sahabeden alacağımız müstesna örnekler bulunmaktadır. İtikadî, amelî ve ahlakî güzellikleriyle, sünnet anlayışıyla, cihad coşkusuyla, ilim arzusuyla ve eleştiri metoduyla sahabe örnekliği bizim için anlamlıdır. 

  1. İtikadî Güzellikler

Sahabenin şirk ve cahiliyye anlayışını reddetme konusundaki hassasiyetleri, iman ve tevekkül konusundaki titizlikleri, bid’at ve hurafelere karşı çıkmaları, zalimlere karşı hakkı haykırmaları, mürtedlere karşı savaşmaları ve tekfirden şiddetle kaçınmaları itikadî açıdan çok önemlidir.

  • Amelî Güzellikler

“Amellerin hangisi daha faziletlidir?” [26], “Hangi cihad daha faziletlidir?” [27], “Hangi sadaka daha faziletlidir?”[28] gibi sorularıyla en faziletli amele talip olmaları; Kur’an’dan okudukları ve ezberledikleri âyetleri derhal günlük hayata yansıtmaları gibi özellikleriyle sahabe-i kiram ümmet için gerçekten eşsiz örnekler sunmuşlardır.

  • Ahlakî Güzellikler

Allah her ikinizin misafirinize gösterdiğiniz tavrınızdan memnun ve razı oldu.”[29] hadisiyle takdir edilen Ebu Talha ve hanımı Ümmü Süleym; gıybet, nemime, hased gibi kötü hasletlerden uzaklığı sebebiyle, “Şu anda mescide Cennet ehlinden biri girecek.”[30] müjdesiyle takdir edilen Ensarî; oruçlarını açarak mücahidlere hizmet etmeleriyle, “Bugün asıl sevabı oruçsuzlar aldı götürdü.”[31] ifadesiyle takdir edilen hizmet ehli sahabîler, ahlâkî güzelliklerine vurgu yapılarak takdir edilmişlerdir.

  • Sünnet Anlayışı

Sahabeyi sahabe yapan temel özellik, Allah Rasûlü’ne gönülden bağlı olmalarıdır. Sıddîkıyeti ile Hz. Ebubekir; “Allah, hakkı onun diline ve kalbine koymuştur.”,[32] hadisiyle Hz. Ömer; hayâsıyla ve cömertliğiyle Hz. Osman; Hayber günü “Allah ve Rasûlü’nü seven, Allah ve Rasûlü’nün de kendisini sevdiği kişi”[33] ifadesiyle Hz. Ali; “Bu ümmetin emini”[34] ifadesiyle Ebu Ubeyde; Sünnet-i Seniyyeye bağlılık konusundaki hassasiyetiyle Abdullah b. Ömer ve daha nice sahabe-i kiram, Allah Rasûlü (s.a.v) tarafından takdir edilmiştir. Allah hepsinden razı olsun. Radıyallahu anhüm ecmaîn.

  • Cihad azmi ve coşkusu

Cihada davet edildiğinde yıkanmayı bile beklemeden cihada koşan ve o savaşta şehid olup melekler tarafından yıkanan[35] ve bu sebeple Gasîlü’l- Melâike lakabıyla takdir edilen Hanzala b. Ebî Âmir[36] gibi cihad aşkına sahip olmaları, o günün ulaşım ve iletişim zorluklarına rağmen Allah yolunda cihad için, i’la-i kelimetullah uğruna büyük bir coşku ve fedakârlıkla Medine-i Münevvere’den kalkıp Kuzey Afrika’ya kadar, Azerbeycan’a, Erzurum’a, Kastamonu’ya, İstanbul’a kadar, hatta Hindistan’a ve Çin’e kadar gitmeleri bizim için çok anlamlıdır.

  •   İlim Öğrenme Arzusu

Sahabenin bütün imkânsızlıklara, güvenlik problemlerine, ulaşım zorluklarına ve olumsuz çevre şartlarına rağmen ilim uğruna yaptıkları yolculuklar, onların ilim öğrenme azmini yansıtmaktadır. Abdullah b. Üneys (r.a) isimli sahabîden bir hadisi öğrenmek için bir aylık mesafeye giden Cabir b. Abdillah (r.a) [37]; “Kim bir Müslümanın kusurlarını örterse Allah da kıyamet gününde onun kusurlarını örter.” hadisini ilk ravisi olan Ukbe b. Âmir’den (r.a) işitmek için Medine’den Kahire’ye yolculuk yapan Ebû Eyyub el-Ensarî[38], sahabenin ilim azmini gösteren örneklerdendir.

  • Eleştiri Metodu

Kınayanın kınamasından korkmama[39], gerçeği en yalın şekliyle ifade etme, Kur’ân-ı Kerîm’in ve Allah Rasûlü’nün hatırını en üstte tutma, Hz. Ömer’in; “Bana kusurlarımı gösterene Allah rahmet eylesin.”[40] şeklindeki ifadesiyle dile getirdiği, haklı eleştiride bulunan kimseye şükran ve minnet duyma gibi özellikler, sahabeyi sahabe yapan özellikler arasında yer almaktadır.

Hz. Ali’nin hadis nakleden sahabeden yemin istemesi[41]; Hz. Âişe validemizin, hadisleri Kur’an’a ve sahih sünnete arz etmesi, hatalı gördüğü rivayetlerde ravî sahabî bile olsa tereddütsüz eleştiride bulunması çok önemlidir.[42] 

B. DİNİ EĞİTİM VE İRŞADDA OLUMSUZ SAHABE ÖRNEKLEMESİ

            Dinî eğitim ve irşadda “sahabe” anlatılırken muhatabın bilgi ve anlayışını dikkate almadan verilen bazı örnekler, muhatap üzerinde olumsuz etki bırakmakta, sahibini ve muhatabını sahabeye karşı saygısız konuma düşürmektedir.

  1. Sahabenin Hedef Tahtasına Oturtulması

Sahabe nesli şeref tahtına oturtulmalı, hedef tahtasına oturtulmamalıdır. Sahabe nesli eleştiri konusu yapılmamalı, sahabî biyografileri tenkit ve tenkis amacıyla mütalâa edilmemelidir.

Allah Rasûlü’nün yakın arkadaşlarının eleştiriye tabi tutulması açıkça yasaklanmış, “Ashabım (en yakın arkadaşlarım) hakkında (ileri-geri konuşma hususunda) Allahtan korkun. Benden sonra onları hedef edinmeyin.”[43] ifadesiyle ilk nesil hakkında ileri-geri konuşmalar yapılması uygun görülmemiştir.

İffeti Kur’an âyetleriyle tescil edilen Hz. Âişe validemiz hakkında sadece Hz. Muaviye’nin yanında yer alması sebebiyle uydurulan yakışıksız ifadeler, Ehl-i Sünnet tarafından delilleriyle reddedilmiştir.

Aynı şekilde Ebu Hureyre gibi hadis hafızı bir sahabî hakkında söylenen, tamamı şia ve oryantalist kökenli tenkid ifadeleri, pek çok ilim erbabı tarafından ilmî delillerle çürütülmüş tutarsız ifadelerdir.[44]    

Vahiy kâtiplerinden olan değerli sahabî Hz. Muaviye’yi her dediğini zorla yaptıran zorba bir idareci olarak sunarak karalamak için anlatılan meşhur “dişi deve” hikâyesi de bunlardan biridir. Sözde yöneticiye körü körüne itaati kötülemek için dile getirilen ama dolayısıyla Hz. Muaviye’ye dil uzatmaya vesile olan ve medyada zaman zaman söz konusu olan bu hikâye, uydurma, asılsız bir hikâyedir.[45]

  • Sahabe Arasında Yaşanan Bazı Acı Olayların Günümüze Taşınması

Tarihte yaşanan olaylardan ders ve ibret alınması, tarih şuuru için son derece önemlidir. Ancak tarihte yaşanan bazı acı olayların sürekli sıcak tutulması, olayların tahlilinde “tarafgir” davranılması; hayatı, düşünceyi ve ilerlemeyi donduracak ya da durduracak niteliktedir.

Mütekaddim ehl-i sünnet âlimlerinin tarih yorumu ilkeli ve ölçülü olmuştur. Hz. Ali- Hz. Muaviye arası tartışma ve savaşlarda, Hz. Ali’yi haklı gördükleri halde Ehl-i Sünnet âlimlerinin Hz. Muaviye hakkında olumsuz ifade kullanmamaları, sahabeye duydukları derin saygıdan kaynaklanmaktadır. İlk Müslümanlardan olan Hz. Ali’nin yüksek makamı tartışılmaz bir gerçektir. Muaviye ise Mekke Fethi’nden sonra Müslüman olanlardandır. Hz. Ali’nin değerini ve faziletini anlatan yüzlerce hadis bulunmaktadır. Ancak Hz. Muaviye’yi takdir eden üç-beş hadis bile onun hakkında ileri-geri söz söylemenin doğru olmadığına delil olarak kabul edilmektedir.

Ebu’l-Hasen el-Eş’arîye göre; “Hz. Ali ile Hz. Zübeyr ve Hz. Aişe arasında olup bitenler te’vil ve ictihad sonucudur. Hz. Ali imam, diğerleri de ehl-i ictihaddırlar. Hz. Ali ile Hz. Muaviye arasında geçenlere gelince bunlar da te’vil ve ictihaddır.”[46]

Dolayısıyla Muaviye’yi sevmem de, Muaviye’ye sövmem de” [47] gibi ifadeler, Ehl-i Sünnet yaklaşımına ters, yakışıksız, bu değerli sahabîyi incitecek ifadelerdir.

  • Sahabe Arasında Ayrımcılık Yapılması 

Kur’ân-ı Kerîm’de ensar ve muhacirler genel ifade ile zikredilmiş, aralarında herhangi bir ayrım yapılmamıştır. Sadece İslâm’a girmede öncü olanlar[48], Mekke Fethinden önce ve sonra infak edenler[49] şeklinde fazilet tasnifi yapılmıştır. Ehl-i Beyti sevmenin emredilmesi[50], sebeb-i nüzûl konusunda bazı sahabe isimlerinin zikredilmesi, Hz. Âişe’nin iffet ve nezaheti hakkındaki inen âyetler sebebiyle sahabe arasında herhangi bir ayrımcılık söz konusu olmamıştır. 

Hulefa-i Raşidîn ve Aşere-i Mübeşşere’nin fazileti hakkında ümmetin büyük çoğunluğunun ittifakı tarih boyunca devam etmiştir. Hicrî III. asırda Mutezile-Şia işbirliğiyle ortaya konan “tafdil” anlayışını XXI. asra taşıma garabeti, tarihte tıkanıp kalmak demektir.

Sahabe hakkında ayrıştırıcı ve kışkırtıcı yaklaşım hoş karşılanmamış, Kur’an ifadesiyle “Mü’minlerin anneleri”[51] olan Allah Rasûlü’nün eşlerini dillerine dolayanlar, iffetleri ve nezahetleri âyetle tescil ve takdir edilen “sevgili anneleri” hakkında ileri-geri konuşan, ilahî kelâma karşı saygısız ve nasipsiz kimseler olarak telakki edilmişlerdir.

  • Sevgide Aşırılık

Sevgide aşırılık, sevilen şahsiyeti küçültme anlamını taşır. Sevilen kişinin yüceltilmesi ölçüsüzlüktür. Kendisinin aşırı derecede yüceltilmesine karşı olan Rasûlullah Efendimiz’in bu tutumunu iyi bilen Müslümanlar gayet tabii sahabeyi de yüceltmeyeceklerdir.  “Bir şeyi aşırı sevmen, seni kör ve sağır eder.”[52] hadisinde ifade edilen psikolojik durum, sahabe konusunda da yaşanmaktadır.

Cahil kimselerin dilinde ya da bazı medhiye, mevlid veya kasidelerde yer alan abartılı sahabe silüeti, vasat ümmetin mutedil âlimleri tarafından “olumsuz örnekleme” olarak kabul edilmiştir.

  • Sahabenin Sıradanlaştırılması Yanlışlığı

Sahabenin yüceltilmesine karşı tepki olarak ortaya çıkan “sahabenin sıradanlaştırılması” da olumsuz örneklemedir. Sahabe hakkında tarihçilerin yaklaşımı ile muhaddislerin yaklaşımının farklı olduğu bir gerçektir. Sahabeyi beşer olarak gören, dolayısıyla hata edeceklerini söyleyen ve bunun ardından hatalı davranan sahabeyi tek tek zikreden tarihçilerin yaklaşımı yanında; sahabeyi beşer olarak gören ama özel nebevî eğitimden geçtiği için hataları ve pişmanlıklarıyla bile gelecek nesiller için ders ve ibrete vesile olarak kabul eden muhaddislerin yaklaşımıarasındaki bakış farkı dikkatle incelenmelidir.

  • İstisnaî Olayların Genelleştirilmesi Yanlışlığı

Peygamberimiz (s.a.v) döneminde yaşanan bazı münferid, istisnaî olayların genelleştirilmesi de olumsuz örnek olarak nitelendirilmelidir. Rasûlullah’ın (s.a.v) bevlini yanlışlıkla içen Bereke el-Habeşiyye[53] isimli cariye konusunun hadis alt yapısı zayıf olan kimselerin yanında gündeme getirilmesi, verdiği çağrışım açısından olumsuz örnekleme arasında sayılmalıdır.

Kureyş temsilcisi olarak Hudeybiye Anlaşması’nda[54] bulunan ve o sırada henüz Müslüman olmayan Urve b. Mes’ud es-Sekafî’nin[55] dönüşte Mekkelilere sahabenin Rasûlullah (s.a.v) sevgisini anlatmak için kullandığı abartılı teşbihin sümük-i şerif[56] gibi çirkin bir ifade ile anlatılması, tasvib edilmesi mümkün olmayan ifadelerdendir.

Edeb, nezahet ve nezâket kaynağı olan sünnet-i seniyye, nezih ifadelerle sunulmalıdır. Sümük-i şerif ifadesi hiçbir ahlak ve şemâil kitabında bulunmadığı gibi, tasavvuf ve tarikat kaynaklarında da bulunmamaktadır. Belki söyleyenin samimiyeti dikkate alınarak dil sürçmesi olarak nitelendirilebilir ama sünnet-i seniyyeye dil uzatılmasına fırsat verdikleri için; bu çeşit ifadelerin sahipleri tevbe ve istiğfar etmelidirler.

  • Muhatap Üzerinde Olumsuz Çağrışım Bırakan Örnekleme

Eğitimde ve irşadda anlatılan konu kadar anlatım şekli de önemlidir. Söylemin muhatap tarafından doğru anlaşılması, önemli eğitim ilkelerinden biridir. Ne söylediğimiz değil, nasıl anlaşıldığımız, nasıl algılandığımız önemlidir.

Mescidin duvarındaki balgama karşı öfkelenen ve bunu derhal kazınmasını emreden[57] Sevgili Peygamberimiz’in henüz görgü nedir bilmeyen bedevîye karşı gösterdiği “hoşgörü” konusunda; “bedevînin mihraba bevletmesine müdahale edilmemesi ve birkaç kova su dökülerek mihrabın temizlenmesi”[58] şeklinde kaynaklarda nakledilen örnek; Medine’nin sıcak iklimini, bedevî hayat tarzını, Mescid-i Nebevî’nin o tarihlerdeki yapısını tahmin bile edemeyenler üzerinde bıraktığı olumsuz çağrışım ve medenî muhatapların algı zorluğu sebebiyle yorumsuz ve gelişigüzel her yerde herkese nakledilmemelidir.

  • Mevzû hadislerin kullanılması

Sahabenin fazileti ya da tenkidi hakkında mevzû hadislerin kullanılması da caiz olmayan, yaygın ve çarpık yaklaşımlar arasında yer almaktadır. Zira sahabenin faziletine dair pek çok sahih hadis bulunduğu için mevzû hadislere ihtiyaç yoktur.

Bedir mücahitlerinden değerli sahabî Sa‘lebe b. Hatıb[59] hakkında bazı tefsirlerde[60] nakledilen ve kürsülerde sık sık dile getirilen zekât vermediği şeklindeki meşhur rivayet, pek çok hadis âlimine göre “asılsız” ve “uydurma” bir rivayettir.[61]

Hz. Âişe validemizin; “Beni nasıl seviyorsun?” sorusuna Peygamber Efendimiz’in; “Kördüğüm gibi.” ifadesiyle cevap verdiği şeklindeki rivayet, İmam Darakutnî’ye göre batıl/uydurma bir rivayettir. İsnadında zayıf raviler yanında Muhammed b. Sehl el-Attar isimli meşhur hadis uydurmacısı bulunmaktadır.[62] Bu rivayetin İmam Ahmed b. Hanbel’in Müsned‘inde bulunduğu iddiası da asılsız bir iddiadır.

 “Zehirledi ciğerimi aşk yılanı, / Ne doktoru vardır bunun ne okuyanı.”[63] şiiriyle Peygamberimiz ve ashabının vecde geldiği şeklinde bazı cahil tasavvuf erbabı tarafından zaman zaman dile getirilen rivayet de “mevzû/uydurma” hadisler arasında yer almaktadır.

Rivayete göre; şair bunu okuyunca Peygamberimiz (s.a.v) vecde gelmiş, Onu gören ashab-ı kiram da vecde gelmiş, hatta Efendimiz’in ridası omuzlarından yere düşmüş, bu durum geçtiğinde herkes eski yerine dönmüştü. Bu mevzû rivayete göre; bundan sonra Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştu: “Semâ’ (musikî) anında titremeyen değerli biri değildir.”Bu mevzu rivayete göre Peygamberimiz (s.a.v) daha sonra ridasını orada bulunanlar için dört yüz parçaya ayırdığı ifade edilmektedir. Bu hadis, Molla Ali el-Karî’ye göre “uydurma” bir hadistir.[64]

  • Tavsiye Edilen Metot:  Sahabe Hakkındaki Ehl-i Sünnet Çizgisinin Korunması

Tarih boyunca iman ve amel, ahlak ve fazilet, cihad ve takva konusunda insanlığa örnek ve model olan sahabe nesli, izinden ve yolundan gidilecek örnek şahsiyetlerdir.

Alın teri ve gözyaşlarıyla, canları ve kanlarıyla İslâm dâvâsını bir sonraki nesle aynen nakleden bu cefakâr, vefakâr ve fedakâr nesle minnettarız. Onları cüceleştirenleri de yüceleştirenleri de tasvib etmemiz mümkün değildir.

Son Tavsiye: Sahabe-i kiramhakkında olumsuz çağrışım meydana getiren söz ve ifadelerin terkedilmesi, Kitabımızda ve hadis-i şeriflerde belirtildiği şekliyle ve İslâm alimlerinin tarih boyunca izlediği “sahabeye abartısız hürmet” anlayışının aynen devam ettirilmesi, sahabe-i kiramın rahmet ve minnetle yâd edilmesidir. Radıyallahu aleyhim ecmaîn.


[1] https://www.edebiyatogretmeni.org/orneklendirme/

[2] İbn Hacer, Nüzhe , s. 111.   

[3] Buharî, Şehadat 9, Fezâilu’l-Ashab 1, Rikak 7, Eyman 27; Müslim, Fezâilu’s-Sahabe, 214, (2535); Tirmizî, Fiten 45, Şehadat 4; Ebu Davud, Sünnet 10; Nesaî, Eyman 29.

[4] Buharî, Fedâilü Ashâbi’n-Nebî: 5; Müslim, Fedâilü’s-Sahabe: 221, 222; Ebû Dâvud, Sünnet: 10; Tirmizi, Menâkıb 58; İbn Mâce, Mukaddime 11; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3: 11.

[5] Tevbe, 9/119.

[6] Ahmed Emin, Fecru’l-İslâm, s. 210.

[7] Ebu Reyye, Advâ, s. 38.

[8] İbn Sa’d, Tabakat, VII, 63; İbn Abdilberr, el-İstîâb, III,488; İbnu’I-Esir, Usdü’l-Gâbe V,274; Heysemî, Mecma’, I, 141.

[9] Zehebî, Mizan, III, 259.

[10] Ebu Gudde, Lemahât, s. 55.

[11] Fatiha, 1/6.

[12] Nisa, 4/69.

[13] Ahzab, 33/21.

[14] Fetih,  48/29.

[15] Fetih,  48/29.

[16] Âl-i İmran, 3/110.

[17] Tevbe, 9/100.

[18] Haşr, 59/9.

[19] İnsan, 76/8.

[20] Âl-i İmran, 3/173.

[21] Fetih, 48/29.

[22] Ahzab, 33/23.

[23] Müslim, Hudûd 24. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Hudûd 24; Nesâî, Cenâiz 64.

[24] Ahmed b. Hanbel, es-Sünne, s.77-78.

[25] İbn Sem’un, Emalî, no: 85.

[26] Buhârî, İman 18, Hac 4; Nesâî, Hac 4, Cihad 17, İman 1; Abdurrezzâk, Musannef, 20296; İbn Hibbân, Sahih, 153; Ayrıca bkz. Buhârî, Mevâkît’us-Salât 5, Cihad 1, Edeb 1, Tevhid 48; Tirmizî, Salât 127, 173; Nesâî, Mevâkît 51.

[27] Ebû Dâvûd, Melâhim 17; Tirmizî, Fiten 13. Ayrıca bk. Nesâî, Bey’at 37; İbni Mâce, Fiten 20

[28] Tirmizî, Fezâilü’l-Cihad 18; Taberanî, el-Mu’cemu’l-Kebir, XVII, 106, no: 255

[29] Buharî, Menakıbu’l-Ensar 10; Müslim, Eşribe, 32; İbn Hıbban, Sahih, no: 5286

[30] Abdurrezzak, Musannef, no: 20559; Abdullah b. Mübarek, Zühd, no: 694; Ahmed b. Hanbel, Müsned, No: 12720; Abd b. Humeyd, Müsned, no: 1157, Nesaî, Kübra, no: 10699; Beyhakî, Şuab, no: 8805. Hadisimiz, Heysemî, Münzirî ve Busîrî’ye göre “sahih”tir.

[31] Buhârî, Cihâd, 71

[32] Tirmizî, Menakıb 18; Ebu Davud, Harac 18

[33] Buharî, Fedâilü’s-Sahabe 9; İbn Hişam, es-Siretü’n-Nebeviyye, II, 111; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 353.

[34] Buharî, Fedâilü’s-Sahabe 21; Müslim, Fedâilü’s-Sahabe 7

[35] Hakim, Müstedrek, III, 205; Beyhakî, Sünen, IV, 15; İbn Hıbban, Sahih, XV, 495 no: 7025; Ebû Nuaym, Delâil, s.486, no: 419.

[36] İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gabe, I, 543; İbn Hacer, İsabe, II, 44; Kamil Çakın, “Hanzala b. Ebû Âmir”, DİA XVI, 51; Kandemir, Şifa Şerhi, II, 166.

[37] Buharî, İlim 42; Ahmed b. Hanbel, Müsned, XXV, 431; Bezzâr, el-Bahru’z-Zehhâr/Müsned, VI, 463; Hakim, Müstedrek, IV, 573; Beyhakî, Sünen, II, 382; Hatîb, Rıhle, s. 109-112.

[38] Humeydî, Müsned, no: 384; Ahmed b.Hanbel, Müsned, IV, 153; Hatib, Rıhle, s.118 no: 34.

[39] Maide, 5/54.

[40] Gazzalî, İhya, III, 64.

[41] Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 1. no: 2.

[42] Bkz. Bedreddin Zerkeşî (ö.794/1392), “el-İcabe lime’stedrakethu Aişetü ale’s-Sahabe”  (Hz. Aişe’nin Sahabeye Yönelttiği Eleştiriler),Çev. Bünyamin Erul, Otto Yay. Ankara, 2017.

[43] Buharî, Şehâdât 9, Fezâilu’l-Ashâb 1, Rikak 7, Eymân 27; Müslim, Fezâilu’s-Sahabe, 214; Tirmizî, Fiten 45, Şehâdât 4; Ebu Dâvud, Sünnet 10; Nesâî, Eymân 29

[44] Ebû Hüreyre’ye yöneltilen tenkitlere verilen cevaplar için bkz: Muhammed Muhammed es-Semâhî, Ebû Hüreyre fi’l-mîzân; Muhammed Accâc el-Hatîb, Ebû Hüreyre: Râviyetü’l-İslâm; Abdülmün‘im Sâlih Ali el-İzzî, Akbâs min menâkıbi Ebî Hüreyre; Abdülmün‘im Sâlih Ali el-İzzî, Difâ’ an Ebî Hüreyre; Abdurrahman Abdullah ez-Zereî, Ebû Hüreyre ve Aklâmü’l-Hâkıdîn.

[45] Hz. Muaviye’nin dişi deve hikâyesi için bkz. https://sorularlaislamiyet.com/hz-muaviyenin-disi-deve-hikayesikissasi%C2%A0gercek-mi

[46] Eş’arî, İbane s.149; Benli, “Sahabe Algısı”, Uluslararası Sahabe Sempozyumu, SÜİF,  Ensar Yay., İst., 2013

[47] http://www.hayrettinkaraman.net/makale/0684.htm

[48] Tevbe, 9/100

[49] Hadid, 57 /10

[50] Şûrâ, 42/23

[51] Ahzab, 33/6

[52] Ebu Davud, Edeb 125; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 194, VI, 450.

[53] İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gabe, VI, 37; İbn Hacer, İsabe, VIII, 26; Hakim, Müstedrek, IV, 70, no: 6912, 4/70; Taberanî, el-  Mu’cemü’l-Kebir, XXV, 89, no: 230; Ebu Nuaym, Hilye, II, 67; Ebu Nuaym, Delâil, II, 244, no: 365; Heysemî, Mecma’, VIII, 270-271; Kandemir, Şifa Şerhi, I,176-178; http://www.halisece.com/ sorulara-cevaplar/1095-peygamberimizin-kani-ve-idrarini.html

[54] “Hudeybiye hadisi” için bkz. Buharî, Şurût 15.

[55] İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gabe, III, 528; İbn Hacer, İsabe, IV, 238; Habil Nazlıgül, “Urve b. Mes’ûd”, DİA c.42, s.83;

[56] https://www.youtube.com/watch?v=tvc4TU26DbI  (Erişim Tarihi: 03.12.2017)

[57] Buharî, Salât 33, 35, 36, 39, Mevakitu’s-Salât 8; Müslim, Mesacid 54; Nesaî, Taharet 193, Mesacid 35,

[58] Buharî, Vudû 58; Ebu Davud, Tahâret 138; Tirmizî, Tahâret 112; Nesai, Tahâret 45.

[59] İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gabe, I, 283; İbn Hacer, İsabe, I, 206.

[60] bkz. Tevbe, 9/75-75

[61] Adâb Mahmud el-Hımş, Sa’lebe b. Hatıb es-Sahabî el-Mufterâ Aleyh, Paksoy, Kadir, “Sened ve Metin Yönünden Sa’lebe Hadîsinin Tenkîdi”, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy 4, 1998 ss. 161-186; Ebubekir Sifil, İki Hadis-2: https://ebubekirsifil.com/okuyucu-sorulari/okuyucu-sorulari-30-iki-hadis-2/ ; Mehmet Emin Yıldırım, Sa’lebe kıssası: http://www.siyertv.com/salebe-kissasi/

[62] Darakutnî, Garâibu Malik, İbn Hacer, Lisan, I, 242.

[63] Karî, Uydurma Hadisler, s. 351; Zehebî, Mizan, III, 164; Fettenî, Tezkire, s.197-198.

[64] Karî, Uydurma Hadisler, s.351


* Bu makale İSAV’ın 17-18 Kasım 2018 tarihlerinde İstanbul’da düzenlediği Yeni Usullerle İslâmî Tebliğ ve Temsil Uluslararası Sempozyumu’nda yazar tarafında sunulmuştur.