İçeriğe geç
Anasayfa » DÖRT MEZHEBE GÖRE NAMAZI TERKETMENİN HÜKMÜ

DÖRT MEZHEBE GÖRE NAMAZI TERKETMENİN HÜKMÜ

Namaz kelimesi Farsçadan dilimize geçmiştir. Arapça aslı Salât’tır. O da dua manasınadır.

Şeriatta; takdir edilmiş vakitlerde, belli bir çerçeveye alınmış şartlarla, bilinen zikirlerden, hususi bölümlerden ibaret, kesin bir farzdır. İnkârı küfrü gerektiren, terki caiz olmayan, farz oluşu Kuran ile Rasûlüllah (s.a.v)in sünneti ve ümmetin ittifakıyla sabit olan bir ibadettir.[1]

Kuran’dan delili, “Namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.”[2] ayet-i kerimesidir.

Sünnet’ten delili ise- “İslam beş temel üzerine bina edilmiştir. Allah’ı tevhid etmek, namazı kılmak, zekatı vermek, ramazan orucunu tutmak ve haccetmek”[3] hadis-i şerifidir.

Ümmetin tamamı da namazın farz olduğu hususunda ittifak etmişlerdir.[4]

Meryem Sûresi’nde, “Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı zayi ettiler, Şehvetlerine uydular. İşte bunlar azgınlıklarının cezasını bulacaklardır.”[5] buyurulmuştur.

Namazların Rasulüllah (s.a.v)’tan altmış yıl sonra zayi edilmeye başlanacağı, bir hadis-i şerifte beyan edilmiştir[6] ki; bu durum kıyamete doğru doruk noktasına ulaşacaktır.

Rasûlullah (s.a.v), “Dininizden ilk kaybedeceğiniz şey emanettir. (Yönetimi layık olmayanların ele geçirmesidir.) Son kaybedeceğiniz ise namazdır. Daha sonra dinleri olmayan kavimler namaz kılacaklardır.”[7] buyurmuştur.

Namazı zayi (telef) etmek, namazı tamamen terk etmek değildir. Namazın telef edilmesi vakti girmeden önce kılmak, vaktinden sonraya bırakmak, söz taşıma, yalan söyleme, gıybet etme gibi günahlarla elden çıkarmak, huşûsuz (kendini namaza vermeden) ve hudûsuz (boyun eğmeden) eda etmek demektir.

Namazı terk etmenin iki türlü hükmü vardır.

1- Namazı terk etmenin ahiretteki cezası cehennemdir.

“Ashab-ı yemin olan cennetlik mü’minler, ‘Günahkârlara, sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir.’ diye uzaktan uzağa sorarlar. Onlar da: ‘Biz namaz kılanlardan değildik.’ derler”[8]

Kıyamette insanın ilk görülecek hesabı namazdandır. Namazı terk etmenin ahiretteki cezası da cehennemdir.

2- Namazı terk etmenin dünyadaki cezası, namazı terk edenin durumu mahkemeye intikal etmişse, dayandıkları delillere göre mezheplerce şöyledir:

Hanefi mezhebine göre namazı terk etmenin cezası,

a- Usangaçlıktan dolayı namazı kılmayanın cezası, kılıncaya kadar hapistir.

c- Namazı vaktinde kılmayıp sonraya bırakmak ise büyük günahtır.[9]

Şafi mezhebinde göre namazı terk etmenin cezası,

a- Namazın farz olduğuna inandığı halde kılmıyorsa, bu durumda kafir olmaz. Ama namazı terk etmenin cezası (had) olarak katledilir.[10]

Maliki mezhebine göre aynen Şafi mezhebinde olduğu gibi idamdır. Özürsüz olarak namazı usandığından dolayı kılmıyorsa mahkemeye verilir, ölüm ile tehdit edilir ve vaktin sonuna kadar beklenir. Kılmazsa, kâfir olduğundan dolayı değil de, hadden (ceza olarak) idam edilir.[11]

Hanbelî mezhebine göre ise, namazı terk etmek küfrü gerektirdiğinden dolayı idamdır. Âkil bâliğ olan kişi namazın farziyetini kabul ederek veya reddederek kılmazsa, üç gün boyu her namaz vaktinde namazı kılmaya çağrılır, namazı kıldıysa ne ala, şayet kılmazsa katledilir.[12]

Görüldüğü üzere namazı terk etmek, diyanet noktasından yani uhrevi mesuliyet noktasından günah-ı kebâir, adaleten yani dünyevi noktadan ise bütün mezheplere göre suçtur. Bunun en hafif cezası Hanefi mezhebine göre hapis, diğer mezheplere göre ise idamdır. Bu hususta her mezhebin dayandığı deliller vardır. Ancak burada onları zikretmek uzun düşeceğinden dolayı bu kadarla iktifa ediyoruz.

Bu cezalar, Allahu Teâlâ’nın emri yerine getirilerek, O’na âsi olunmayarak kulun cehenneme gitmemesi içindir. Çünkü insanlar ibadet için yaratılmışlardır. “Ben cinleri ve insanları sadece ubudiyet (kulluk) için yarattım.”[13] Yaratılmanın temel sebebi kulluk olduğuna göre, bunun ihmal edilmemesi asıl meseledir.

Biz çelik çomak oynamak, han hamam sahibi olmak, mal mülk biriktirmek, makam mevki sahibi olmak için yaratılmış değiliz. Biz buraya Allah’ın rızasını kazanarak ahirete gitmek için gelmişiz. Varlığımızın asıl sebebi budur. Öyleyse yaratılış gayesini bırakanların bu yanlışına göz yumulmaması gerekir.

Rasûlüllah (s.a.v), “Namaz dinin direği-dir.”[14] buyurarak dini bir çadıra benzetmiştir. Namazını kılan dinini ayakta tutmuş, namazını terk edense dinini yıkmış olur.

(Geçen Sayıda Yayımlanan Makalemizle Alakalı Bir Düzeltme)

Reyhan dergisinin geçen sayısında, “İntiharla İlgili Bir İzah” makalesinde bir bölüm, “İntihar meselesinin cevazına fetva çıkaranlar, bunu kendi şahısları ve evlatları üzerinde hiç uygulamışlar mıdır? Başkalarını bu günaha teşvik edip kendileri piyasada arzı endam etmeleri kolay bir iştir.” şeklinde yazılması gerekirken,

Yanlışlıkla, “Bu meselenin cevazına fetva çıkaranların önce bunu kendi şahısları ve evlatları üzerinde değil de başkalarını bu işe teşvik etmeleri uygulamaları lazımdır” şeklinde yazılmıştır. Bu cümleyi yukardaki şekilde düzeltir okurlarımdan özür dilerim.

[1]  El ihtiyar, 37.

[2]  Nisa, 103.

[3]  Müslim, 1-34.

[4]  El ihtiyar, 38.

[5]  Meryem, 59.

[6]  İbni Hibban, 3-32.

[7]  Beyhaki Süneni Kübra, 6-289.

[8]  Müddessir, 41-42-43.

[9]  Fıkhul ibadat, hanefiye, 1-70.

[10] Mühezzep, 1-51.

[11] Fıkhul ibadat, Maliki, 1-110.

[12] Muğni, 2-297.

[13] Zariyat, 56.

[14] Suyuti, Camiul Kebir, 89.