Kavramlar insan aklının gözlükleridir. Kavramların açık ve seçik olması manzaranın netliğine, belirsizliği ise karışıklığa ve bulanıklığa yol açar. Toplumun kabulüne – ki istimal1 ile olur – mazhar olmuş kavramların çeşitliliği, çerçevenin genişliği ve derinliği anlamına gelir.
Bir cinsin çeşitli türlerine, cinsten onu ayıran bir takım incelikler dikkate alınarak ayrı ayrı isimlerin verilmesi o cinsin, kavramı üreten toplumla olan ilişkisindeki kuvveti temsil eder. Mesela Arap toplumunda deve cinsine çeşitli farklılıklar dikkate alınarak verilen isimlerin çokluğu Arap toplumunun deve ile olan bağını ortaya koyar. Develer için vaz edilen2 isimler cins, yaş, renk ve diğer fiziki özelliklerine göre farklılık arz etmektedir. Mesela “bair” hem erkek hem dişi deve için kullanılırken, dişi olanlara “nâka”, tek hörgüçlü olanlara “ırab”, çift hörgüçlü olanlara “falic” veya “buht” denilmektedir. Arapların çöllerde yaşamaları, develerin de uzun ve meşakkatli yolculuklara dayanabilmeleri, Arapların deveye olan ihtiyacını artırmış dolayısıyla onlarla haşır-neşir olmalarına sebep olmuş, bu ise develerin çeşitli özelliklerine göre isimlendirilmelerini gerektirmiştir.
Müslümanların da düşünmeye, akletme faaliyetindeki ufak farklılıklara göre çeşitli isimler vermeleri, onların düşünmeyle olan bağını ve düşünmeye verdikleri önemi göstermektedir. Aynı şekilde tüm akletme faaliyetlerini yalnız bir kavrama indirmek de aksi hükmün verilmesini gerektirecektir.
Tefekkür, tedebbür, tezekkür, teemmül, tefakkuh, tefehhüm gibi kavramlar akletme faaliyetindeki çeşitliliği ve farklılığı gösteren isimlendirmelerdir. Bu kavramlar, kimi zaman aynı manada kullanılmakla beraber esas itibariyle aralarında bazı farklar bulunmaktadır.
Teakkul diğer düşünme çeşitlerini içine alan üst bir kavramdır. Teakkul, aklın/kalbin iki şey arasındaki ilişkiyi, bağı ortaya koyma eylemidir. Düşünmenin diğer çeşitleri bazen bu iki şey arasındaki ilişkiye nispetle farklı isimler alırken bazen ilişkinin derinleştirilmesi, sürekliliği gibi keyfiyetine göre farklı isimler alır. Mesela hatırlama manasına gelen zikir kökünden türemiş bir kavram olan tezekkür, geçmiş ile ânın ilişkisinden hareketle bir düşünme eylemiyken, geleceğe (akıbete) yönelik plan manasına gelen tedbir’den türeyen tedebbür, an ile gelecek arasındaki ilişki esas alınarak gerçekleştirilen bir akletme çeşididir. Kelime anlamıyla derin anlayış ve kavrama manasına gelen, ıstılah3 anlamıyla ise bir cüzî meseledeki özü, külli anlamı kavrayıp diğer bir cüzi meseleye nakletme anlamına gelen fıkıh kökünden türetilen tefakkuh, iki şey arasındaki ilişkinin derinlemesine düşünülmesidir. Tefekkür ise yine iki şey olan delil ve medlul arasındaki ya da eser/mahlûkat ile o eseri meydana getiren/Hâlik arasındaki (müessir) ilişkiyi düşünmektir. Tefehhüme gelince o, yalnız lafızlardan hareketle anlama manasına gelen bir düşünme türüdür. Burada da asıl itibariyle akıl, lafız ile mana arasındaki ilişkiyi ortaya koymaya çalışmaktadır.
Fark edileceği üzere zikredilen bu kavramlar aynı babtan (Arapça’da kelimelerin köklerine eklenmiş harflerin ve harekelerinin aynı olduğu kalıp) yani tefa‘uul babındandır. Bu babın en önemli özelliği ise bu kalıba giren fiillerin bir süreç içerisinde meydana geldiğini (tekellüf) ifade etmesidir. Dolayısıyla bu durum zikrettiğimiz akletme faaliyetlerinin her birinde belli bir süreç ve çabanın olduğunu göstermektedir.
1 Sürekli kullanım.
2 Herhangi bir lafzı belli bir mana için tayin etmek.
3 Terim.