İçeriğe geç
Anasayfa » Fazail-i Sahabe’ye Dair Hadis-i Şerifler

Fazail-i Sahabe’ye Dair Hadis-i Şerifler

عَنْ عَبْدِ اللهِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: «خَيْرُ النَّاسِ قَرْنِي ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ»

Abdullah b. Mesud radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İnsanların en hayırlıları benim zamanımda yaşayanlardır. Sonra onların ardından gelenler, daha sonra da onların peşinden gelenlerdir.”

Buhârî, Şehâdât 9, Fezâilu’s-sahâbe 1, Rikâk 7; Müslim, Fezâil 212.

عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ: «لَا تَمَسُّ النَّارُ مُسْلِمًا رَآنِي أَوْ رَأَى مَنْ رَآنِي»

Câbir b. Abdullah radıyallahu anhümâ’tan rivayet edildiğine göre o, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyururken işittim, dedi:

“Beni gören veya beni göreni gören Müs­lü­mana cehennem ateşi dokunmaz.”

Tirmizî, Menâkıb 57.

عَنْ بُرَيْدَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «مَا مِنْ أَحَدٍ مِنْ أَصْحَابِي يَمُوتُ بِأَرْضٍ إِلَّا بُعِثَ قَائِدًا وَنُورًا لَهُمْ يَوْمَ القِيَامَةِ»

Büreyde radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ashabımdan herhangi biri, bir yerde ölürse, kıyamet günü o yer halkı için bir lider ve nur olarak diriltilir.”

Tirmizî, Menâkıb 59.

عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الخُدْرِيِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ، فَيَغْزُو فِئَامٌ مِنَ النَّاسِ، فَيَقُولُونَ: فِيكُمْ مَنْ صَاحَبَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ؟ فَيَقُولُونَ: نَعَمْ، فَيُفْتَحُ لَهُمْ، ثُمَّ يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ، فَيَغْزُو فِئَامٌ مِنَ النَّاسِ، فَيُقَالُ: هَلْ فِيكُمْ مَنْ صَاحَبَ أَصْحَابَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ؟ فَيَقُولُونَ: نَعَمْ، فَيُفْتَحُ لَهُمْ، ثُمَّ يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ، فَيَغْزُو فِئَامٌ مِنَ النَّاسِ، فَيُقَالُ: هَلْ فِيكُمْ مَنْ صَاحَبَ مَنْ صَاحَبَ أَصْحَابَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ؟ فَيَقُولُونَ: نَعَمْ، فَيُفْتَحُ لَهُمْ»

Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir, insanlardan bir grup savaşa çıkar. Onlara “İçinizde Allah Rasûlü’nü gören var mı?” diye sorulur. Onlar da: “Evet.” derler. Ve onlara fetih nasip olur. Daha sonra insanlardan bir grup daha savaşa çıkar, kendilerine, “İçinizde Allah Rasûlü’nün ashabından birini gören var mı?” diye sorulur. “Evet.” derler. Yine kendilerine fetih nasip olur. Sonra insanlardan bir grup daha savaşa çıkar ve kendilerine, “İçinizde Allah Rasûlü’nün ashabından birini görmüş olanı gören var mı?” diye sorulur.  Onlar da: “Evet.” cevabını verirler. Yine kendilerine fetih nasip olur.”

Buhârî, Fezâilu’s-sahâbe 1; Müslim, Fezâil 209.

عَنْ بُرَيْدَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: صَلَّيْنَا الْمَغْرِبَ مَعَ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، ثُمَّ قُلْنَا: لَوْ جَلَسْنَا حَتَّى نُصَلِّيَ مَعَهُ الْعِشَاءَ قَالَ فَجَلَسْنَا، فَخَرَجَ عَلَيْنَا، فَقَالَ: «مَا زِلْتُمْ هَاهُنَا؟» قُلْنَا: يَا رَسُولَ اللهِ صَلَّيْنَا مَعَكَ الْمَغْرِبَ، ثُمَّ قُلْنَا: نَجْلِسُ حَتَّى نُصَلِّيَ مَعَكَ الْعِشَاءَ، قَالَ «أَحْسَنْتُمْ أَوْ أَصَبْتُمْ» قَالَ فَرَفَعَ رَأْسَهُ إِلَى السَّمَاءِ، وَكَانَ كَثِيرًا مِمَّا يَرْفَعُ رَأْسَهُ إِلَى السَّمَاءِ، فَقَالَ: «النُّجُومُ أَمَنَةٌ لِلسَّمَاءِ، فَإِذَا ذَهَبَتِ النُّجُومُ أَتَى السَّمَاءَ مَا تُوعَدُ، وَأَنَا أَمَنَةٌ لِأَصْحَابِي، فَإِذَا ذَهَبْتُ أَتَى أَصْحَابِي مَا يُوعَدُونَ، وَأَصْحَابِي أَمَنَةٌ لِأُمَّتِي، فَإِذَا ذَهَبَ أَصْحَابِي أَتَى أُمَّتِي مَا يُوعَدُونَ»

Büreyde radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre o, şöyle dedi:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte akşam namazını kıldık. Sonra, “Otursak da Onunla beraber yatsıyı da kılsak.” dedik. Efendimiz yanımıza çıkageldi ve “Siz hâlâ burada mısınız?” buyurdu. Biz de “Yâ Rasûlallah, seninle birlikte akşam namazını kıldık. Sonra oturalım da seninle birlikte yatsıyı da kılalım.” dedik. Allah Rasûlü “iyi yaptınız/isabet ettiniz.” buyurdu. Sonra mübarek başını gökyüzüne kaldırdı. Çoğu zaman böyle yapardı. Şöyle buyurdu: “Yıldızlar gökyüzünün emniyet kaynağıdır. Onlar yok olup gittikleri zaman gökyüzüne vaat olunan şeyler gelip çatar. Ben ashabım için bir emniyet kaynağıyım. Ben gittiğim zaman ashabıma vaat olunan şeyler gelip çatar. Ashabım da ümmetim için bir emniyet kaynağıdır. Onlar gittiği zaman ümmetime vaat olu­nan şeyler gelip çatar.”

Müslim, Fezâil 207.

عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الخُدْرِيِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «لاَ تَسُبُّوا أَصْحَابِي، فَلَوْ أَنَّ أَحَدَكُمْ أَنْفَقَ مِثْلَ أُحُدٍ ذَهَبًا مَا بَلَغَ مُدَّ أَحَدِهِمْ وَلاَ نَصِيفَهُ»

Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ashabıma sövmeyin! Canımı kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki sizden biriniz Uhud Dağı kadar altın sadaka verse bunun sevabı onlardan birinin bir avuçluk hurma sadakasına, hatta yarısına bile erişemez.”

Buhârî, Fezâilu’s-sahâbe 5; Müslim, Fezâil 222.

عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُغَفَّلٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «اللَّهَ اللَّهَ فِي أَصْحَابِي، لَا تَتَّخِذُوهُمْ غَرَضًا بَعْدِي، فَمَنْ أَحَبَّهُمْ فَبِحُبِّي أَحَبَّهُمْ، وَمَنْ أَبْغَضَهُمْ فَبِبُغْضِي أَبْغَضَهُمْ، وَمَنْ آذَاهُمْ فَقَدْ آذَانِي، وَمَنْ آذَانِي فَقَدْ آذَى اللَّهَ، وَمَنْ آذَى اللَّهَ فَيُوشِكُ أَنْ يَأْخُذَهُ»

Abdullah b. Muğaffel radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ashabım hakkında Allah’tan korkunuz! Ashabım hakkında Allah’tan korkunuz! Benden sonra onları hedef almayın. Onları seven beni sevdiğinden sever. Onlara buğz eden bana buğz ettiğinden buğz eder. Onlara eziyet eden bana eziyet etmiş, bana eziyet eden Allah’a eziyet etmiş olur. Allah’a eziyet edeni de Allah’ın cezalandırması pek yakındır.”

Tirmizî, Menâkıb 59.

عَنْ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «إِذَا رَأَيْتُمُ الَّذِينَ يَسُبُّونَ أَصْحَابِي فَقُولُوا: لَعْنَةُ اللَّهِ عَلَى شَرِّكُمْ»

Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

 “Ashabıma sövenleri görürseniz, Allah’ın laneti şerlinizin üzerine olsun, deyiniz.”

Tirmizî, Menâkıb 60.

عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا قَالَتْ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ: «لَا تَفْنَى هَذِهِ الْأُمَّةُ حَتَّى يَلْعَنَ آخِرُهَا أَوَّلُهَا»

Hz. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre o, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyururken işittim, dedi:

“Ümmetin sonradan gelenleri, ilk gelenlere lanet okumadıkça, bu ümmet yok olmaz.”

Taberânî, el-Mu’cemu’l-evsat, 5/254.