İçeriğe geç
Anasayfa » GAFLETİN SEBEBİ DÜNYEVİLEŞME

GAFLETİN SEBEBİ DÜNYEVİLEŞME

 

Dünyevileşme: Dini düşünce, uygulama, inanç ve kuralların toplumsal anlam ve önemini yitirmesidir. Dünyevileşmek, her şeyden önce dinin toplumsal anlam ve öneminin çok büyük değer taşıdığı altın çağının geçmişte kaldığını kabul eder ve bunu öne sürüp artık modern toplumda rasyonel (akılcı), laik ve kişisel inancın daha önemli olduğunu savunur.

Dünyevileşme, özü itibariyle ahlaki, fakat sunduğu hayat tarzı, tanrı düşüncesi, ölümsüzlük fikri ya da öte dünya algısı itibariyle dine hiçbir şekilde söz hakkı tanımadığı için dinden bağımsız bir hareketi ve hayat tarzını ifade eder.

Bu birkaç satır dünyevileşmiş bu günün çağdaş insanları için şöyle bir iddiayı doğrular niteliktedir: Bu insanların hayatında hiçbir dine hiçbir surette yer yoktur.

Elde edeceğimiz diğer bir netice de dünyevileşen yirmi birinci yüzyıl Hristiyan insanlarının bile ehli kitap sayılamayacağıdır. .”

Zira İncil’i kutsal kitab kabul edenler dahi ne Peygamber Efendimiz (s.a.v)’den önce ne de sonra kitaplarına sahip çıkmamışlardır. Onu hayatlarına hâkim kılmamışlardır.[1]  Hâlbuki Yüce Allah bütün kitapları, hayata hâkim olmaları için göndermiştir.

Kısaca tekrar edecek olursak dünyevileşme, İslam’ın tasvip etmediği, onay vermediği bir davranış biçimidir ki küfür kokmaktadır. Aynı zamanda bizim esaslarımızın hiç birimde yeri olmayan dış kaynaklı bir fikirdir. Din ile imanla hiç bir alakası yoktur. Zira bu felsefe Yüce Allah’ı ve tüm sıfatlarını hiçe saymaktadır. Bütün etkilerini ve yetkilerini iptal etmektedir ki bu da gafletin ta kendisidir. Hatta küfürdür.

Yüce Mevla bu hususta şöyle buyurmaktadır:

“(Ey Habibim) De ki (Ey insanlar) istediğinizi yapın. Allah da, Rasûlü de sizin yaptıklarınızı görecektir. Sonra da görülmeyeni görüleni bilen Allah’a döndürüleceksiniz. O Allah size yaptıklarınızı haber verecektir.”[2]

Çünkü o kimin haklı kimin haksız olduğunu en iyi bilendir.

Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v) de dünya hakkında şöyle buyurmuştur:

“Dünya (içindeki nimetleri ve servetleri) tatlı bir yeşilliktir. Kim dünyada helal maldan çalışıp kazanır ve hak yolda harcarsa Allah Teala onun karşılığını verir. Cennetine koyar. Kim de helal olmayan maldan kazanıp haram olan yerlerde harcarsa Allah onu hor ve hakir edecek bir yere (ateşe) koyar.”

Bir başka Hadis-i Şerif’te ise:

“Dünya yurdu hazır ilahi bir metadır. Bu nimete layık olan da olmayan da yiyip faydalanır. Ahiret yurdu ise gerçek bir vaattir. Orada adil bir Melik (Allah) hakkı hak olarak ispat eder ve batılın iptaline hükmeder. Öyle ise; Ey insanlar! ahiret için çalışın. Ahiret çocukları olun, dünya çocukları olmayın. Zira gerçekten her çocuk anasına tabii ve onunla beraberdir.” buyrulmaktadır.

Dünya ahirette yeri olmayanın evidir. Dünya ahirette malı ve hissesi olmayanın malıdır. Ancak aklı olmayan dünya için mal toplar.

Hadis-i Şerifler de bizlere bildirmektedir ki; dünya edebi yaşanacak bir yer değildir. O halde onu elde etmek için ebedi olan ahiret hayatı feda edilmez.

Şimdi de dünyevileşme uğruna Allah’ı ve ahireti unutan gafillerle ve onların ahiretteki perişan halleriyle ilgili Ayet-i Kerimelerden bir kaçını zikredelim.

“O ilerisini göremeyen talihsizler bu dünya hayatından başka bir hayat yoktur biz bir daha diriltilecek değiliz dediler.”[3]

Bu kanaat onların kâfir olmalarına sebep olup ebediyen cehennemde kalma akıbetini hazırlamıştır. Çünkü ahireti inkâr yüzlerce Ayet-i Kerime’yi bir o kadar da Hadis-i Şerif’i ve ahiretle ilgili bütün hadiseleri, cenneti, cehennemi, hesabı, mizanı ve her şeyi inkârdır. İnkârın da karşılığı ebedi azaptır.

“Dinlerini bir oyun ve eğlence haline getiren ayetlerimizle alay eden ve dünya hayatının aldatmış olduğu yalnızca zevk ve hevesleri peşinde koşan kişileri kendi hallerine bırak. Ancak insanların tümüne Kur’an ile şunu öğüt ver ki kişi kazandığı kötü amelden ötürü helake uğramasın ve bilsin ki ona Allah’tan başka ne bir dost ve de ne bir şefaatçi vardır. Kıyamet günü azaptan kurtulmak için varını yoğunu verse de asla kabul olunmaz. İşte onlar kazandıkları kötü ameller nedeniyle kendilerini helake sürüklemişlerdir. Küfürde direndikleri için onlara kaynar sudan bir içecek ve çok çetin bir azap vardır.[4]

Bir başka Ayet-i Kerime’de

“Ey aklını sadece dünya için kullanan bedbahtlar öldükten sonra dirilip bize kavuşacağını, huzurumuzda hesap vereceğini ummayan dünya hayatıyla yetinip onunla tatmin olan ve bunca ayetlerimizden gafil olanlar! İşte onların işledikleri şirk ve kötülükler yüzünden sonunda varacakları yer ateştir.”[5]

İmanın esasları bir bütünlük arz eder bunlardan birini kabul etmemek ve inkâr etmek tamamını reddetmek anlamına gelir. Bu bakımdan Yüce Allah’ın varlığına amiyane inanmak fakat ahiret ve son peygambere iman etmemek günümüz müşriklerinin imandır. Bunlar her ne kadar bir ilaha inandıklarını söyleseler de bu imanlarının hiç bir değer taşımadığı aşikârdır. Ve ahirette Yüce Allah’a kavuşmaya inanmadıklarından dolayı cehennem ateşinin onlar için hazırlandığı haber veriliyor. Bunun gibi dünya hayatını amaç edinen gafiller de aynı akıbete uğrayacaklardır.

Dünya hayatını ahiret hayatına tercih eden gafiller

“O ilerisini görmeyenler işte onlar dünya hayatını ahiretten üstün tutup severler varlığından derin bir şüphe içinde oldukları ahiret hayatını akıllarına dahi getirmezler. Var güçleriyle dünyaya yapışırlar üstelik toplumları Allah yolundan alıkoyarlar. Ve o dosdoğru olan İslam’ın yolunu eğri büğrü göstermeye çalışırlar. İşte onlar derin bir sapıklık içindedirler.”[6]

Kur’an-ı Kerim bir başka gerçeğe dikkatleri çekiyor. O da ilerisini göremeyen, görme özürlülerin durumudur.

“Onlar ancak bu dünya hayatının zahirini (görünen yüzünü) bilirler. Gerçek ve sonsuz hayatın yaşanacağı ahirette tamamen gafildirler. Dünya hayatının dış kabuğuyla değerlendirip onun hikmet ve amacını düşünemeyen inkârcı sapıklar elbette ahiret hakkında ciddi hiç bir bilgiye sahip değillerdir.”[7]

Ayet-i Kerime şunu ifade ediyor: Ahirete işaret eden birçok ayet ve delil bulunmasına ve insanların bundan gafil olmasına hiçbir neden yokken o talihsizler dünya hayatının sadece görünen ve yüzeyde olan kısmını görüyorlar onun arkasındaki gerçeklerden ise tamamen habersizler. Hâlbuki yüce Allah onları bu hususta çeşitli ayetleriyle uyarmaktadır.

Oysa bu iki hayat birbirini tamamlamakta biri olmasa diğerinin de anlamı kalmamaktadır. Bunu da ancak akıl sahipleri anlarlar.

Bir diğer ayette;

“Fakat siz (ey beyinsizler!) bu bir an süren dünya hayatını sonsuza dek sürecek ahiret yurdundan üstün tuttunuz. Oysa ahiret daha hayırlı ve daha süreklidir. Eğer iman edip salih ameller işlerseniz ahirette sonsuza dek sürecek cennet nimetlerine kavuşursunuz. Eğer Rabbinizin ayetlerini inkârda direnecek olursanız ahirette sonsuza dek sürecek cehennem azabı içinde kıvranıp durursunuz.”[8]

Dünya hayatını tercih etme sapma eseridir.

“Artık kim haddi aşarak ve azarak inkâr edip dünya hayatını ahiret hayatına tercih etmiş ise işte muhakkak ki onun yeri alevli yer olan cehennemdir.”[9]

İnsanın özgür iradesiyle ebedi azap yeri olan cehennemi cennete tercih etmesi kadar aptalca ve gafilce başka bir iş olamaz. Yüce Allah inatçı kâfirlere hidayet etmez ve onları kesinlikle cennet yurduna sokmaz.

[1] Bkz. Maide, 5/47

[2] Tevbe, 9/105

[3] Enam, 6/29

[4] Enam, 6/70

[5] Yunus, 10/7–8

[6] İbrahim, 14/3

[7] Rum, 30/7

[8] Ala 87/16–17

[9] Naziat 79/37–38