İçeriğe geç
Anasayfa » HÂCE YÛSUF HEMEDÂNÎ (k.s)

HÂCE YÛSUF HEMEDÂNÎ (k.s)

 

Silsilede emaneti Ebû Ali Fârimedî’den alan Yûsuf Hemedânî “Tarikat çarkının mihveri” diye anılır[1]. İsmi Ebû Yakub Yûsuf b. Eyyûb b. Yûsuf b. Hüseyin b. Vehre Bûzenecirdî Hemedânî’dir[2]. Huccet’ül-İslâm İmam Gazzalî’nin de şeyhidir. Hicri 441(1049-50) senesinde Hemedan’ın Bûzenecird(Bûzincird) köyünde dünyaya gelir[3].

On sekiz yaşında iken ilim tahsili için o dönemde hilâfetin ve İslâm kültürünün merkezi olan Bağdat’a gider. Meşhur Şafiî fakîhi ve Bağdat Nizâmiye Medresesi’nin müderrisi olan Ebû İshâk Şîrâzî’nin ders halkasına katılır. Fıkıh, hadis ve tefsîr ilimlerini öğrenmeye başlar. Zekâ ve liyâkatı ile akranlarının önüne geçer ve hocasının en yakın, en gözde talebelerinden biri olur. Ayrıca Ebû Bekir Hatîb el-Bağdâdî, İbn Hezârmerd ve İbnü’n-Nakkûr, Ebû Cafer b. Müslime gibi âlimlerden ders aldığı ve zamanının Bağdat, İsfahan, Irak, Horasan, Semerkand ve Buhara’da bulunan şeyhlerin ve pîrlerin halka-ı tedrîslerinde bulunduğu bilinmektedir[4].

Tasavvufa yönelmesinde, sûfî meşreb olduğu bilinen hocası Ebû İshâk Şîrâzî’nin muhtemelen işaretleri olmuştur. Hanefî mezhebinde olan; ibadet, mücâhede ve riyâzet tarîkini tutan Yûsuf Hemedânî, tasavvufta Ebû Ali Fârimedî Hazretlerine intisab eder[5].

Tasavvufî eğitimini tamamladıktan sonra halkı irşâd için Merv’de bir tekke kurar. Tekkeye sûfîlerin yanı sıra âlimler de gelip gitmektedir. Hâce Hemedânî devamlı bu tekkede ikamet etmeyerek, halkı irşâd için birçok şehre seyahat eder. Hicrî 506 senesinde, takrîben altmış beş yaşlarında iken tekrar Bağdat’a gelir. Bir zamanlar ders okuduğu Nizâmiye Medresesi’nde vaaz meclisi kurar ve halktan büyük bir teveccüh görür[6]. Rivayete göre, Bağdat’taki vaazlarından birinde İbn-i Sekkâ isminde bir fakîh, Hemedânî’yi incitecek bir üslûb ile soru sorar. Hemadânî: “Otur, senin sözlerinde küfür kokusu alıyorum.” der. İbn-i Sekkâ bilâhare Rûm diyarından gelen bir elçi ile Kostantıniyye’ye gider ve hıristiyan olarak ölür.

Gavs-ı A’zam Abdülkâdir Geylânî kendilerine mülâkî olmuştur. Hatta Geylânî’yi vaaza teşvik eden kişinin Hâce Yûsuf olduğu kaydedilir[7].

Hâce Yûsuf, ömrünün son yıllarını Horasan’ın iki büyük merkezi olan Merv ve Herat’ta geçirir. Kâh Herat’ta kâh Merv’de ikamet ederek vaaz ve nasihate devam edip bulunduğu yeri feyze gark eyler. Son seferinde Herat’tan Merv’e dönerken Bagşûr yakınlarındaki Bâmeîn kasabasında, 22 Rabî‘u’l-evvel 535 tarihinde (4 Kasım 1140) ahirete irtihâl eyler. Mübarek cesedlerini önce oraya defnederler. Ancak bir müddet sonra İbnü’n-Neccâr adında bir mürîdi kabrini Merv’e nakleder. Bugün mezarı, Türkmenistan sınırları içinde, Merv yakınlarındaki Bayram Ali denilen yerde olup “Hâce Yûsuf” adıyla ziyâretgâhtır[8].

Yûsuf Hemedânî vefât ederken geriye birçok mürîd, halife ve eser bırakmıştır. İbadet ve irşâd ile çok meşgul olduğundan telif ettiği sayfaları toplamaya bazen vakit ayıramamıştır. Buna rağmen bugün kendisine ait olduğu bilinen birçok eseri mevcuttur[9]. “Rütbet’ül-hayât”, “Kitâb-ı Keşf”, “Vâridât”, “Safâvetü’t-tevhîd li-tasfiyeti’l-mürîd” bunların birkaçıdır.

Hazret-i Şeyh’in dört halifesi vardır[10]:

Hâce Abdullah Berkî

Hâce Hasan Endâkî

Hâce Ahmed Yesevî

Hâce Abdülhâlik Gucdüvânî.

Herkese karşı gayet mültefit, halîm, rahîm davranır; daima Kur’an-ı Kerim tilavetiyle iştigâl ederler[11]. Himmeti pek kuvvetli olan Hâce Hemedânî, biiznillah rûhâniyetiyle rüyada bile irşâdda bulunur[12].

Yûsuf Hemedânî, mürîdi Abdülhâlik Gucdüvânî’ye şöyle nasihat eder: “Ey Abdülhâlik! İki kapıyı kapat, iki kapıyı aç! Şeyhlik kapısını kapat, hizmet kapısını aç; halvet kapısını kapat, sohbet kapısını aç!” Hemedânî bu sözleriyle mürîdlerini, Hâcegân’ın iki temel unsuru olan hizmet ve sohbete yönlendirmiştir. Kendisi de sık sık seyahat ederek vaaz u nasihatle insanlara İslâmiyet’i öğretmeye çalışmış, birçok kişinin Müslüman olmasına sebep olmuştur.

Bir defasında kendisine; “Bu devir geçer ve bu gerçek şeyhler ahirete göçerse selâmete ulaşmak için ne yapalım?” diye sorulur. Hâce Hemedânî: “Onların eserlerinden her gün sekiz varak okuyunuz.” diye cevap verir[13].

Tevbe istiğfâr hususunda Kitâb-ı Keşf’inde: “Beden, kalb, ruh ve sırrın işlediği günahlardan dolayı tevbe etmek gerekir.” demiştir[14].

Türkistan diyarına İslâm’ın sesini, tasavvufun nefesini duyuran Hemedânî’dir. Bir asra yakın ömrünü Allah yolunda, insanları hakka ve hakikate çağırarak geçirmiş; evliyâullah’ın ilim ve haz sahibi büyüklerinden bir mürşid-i kâmildir.

Cenâb-ı Hakk şefaatlerine nail eylesin.

[1] Muhammed b. Abdullah el-Hânî, Âdâb, s.53

[2] Necdet Tosun, Bahâeddîn Nakşbend, s.38

[3] Osmânzâde Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, c.2, s.22

[4] Necdet Tosun, a.g.e., s.39

[5] Osmânzâde Hüseyin Vassâf, a.g.e., c.2, s.22

[6] Necdet Tosun, a.g.e., s.40

[7] Necdet Tosun, a.g.e., s.41

[8] Necdet Tosun, a.g.e., s.41

[9] Necdet Tosun, a.g.e., s.41, 42

[10] Osmânzâde Hüseyin Vassâf, a.g.e., c.2, s.23

[11] Osmânzâde Hüseyin Vassâf, a.g.e., c.2, s.23

[12] Muhammed b. Abdullah el-Hânî, Âdâb, s.53

[13] Necdet Tosun, a.g.e., s.48

[14] Necdet Tosun, a.g.e., s.42