İçeriğe geç
Anasayfa » Hadiste Sened Tenkidi

Hadiste Sened Tenkidi

Giriş

Allah’a sonsuz hamd, şerefli elçisi Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa’ya salât ve selâm ile…

Dün de bugün de nakledilen her sözün, her haberin güvenilirlik derecesi önemsenmiştir. Söz, Hz. Peygamber’e ait olduğu ifade edilen bir söz ise; haber Hz. Peygamber’den nakledilen bir haber ise, bu haberin yani hadisin güvenilirlik durumu son derece önemlidir.

Kur’an-ı Kerim’in mükemmel açıklaması ve müstesna yorumu olan hadisin güvenilirliği konusunda ilk nakledildiği anda sahabe tarafından gösterilen itina ve hassasiyet, sonraki dönemlerde de aynı şekilde devam etmiş, bu hassasiyet hadis âlimleri tarafından da aynı şekilde korunmuştur.

Hadisin titizlikle korunması, aynı safiyet ve berraklıkla gelecek nesillere aktarılması için gösterilen samimî ve ilmî gayret, hadisi nakleden râvîlerin ve hadis rivayetinde kullanılan ifadelerin büyük bir titizlikle incelenmesi ve tenkidi şeklinde tezahür etmiştir.

Asırlar boyunca İslâm coğrafyasında gönüllere taht kuran temel hadis kaynaklarının karizmatik yapısının oluşumunda büyük bir itina ile uygulanan sened tenkidi kriterlerinin payı çok büyüktür.

İlmî olduğu kadar tarihî bir geçmişi olan, selefin üzerinde önemle, ısrarla ve ciddiyetle durduğu, hadisi nakledenlerin güvenilirliğinin ilmî ve objektif ölçülerle sorgulandığı “sened tenkidi” cidden zor ama önemli bir konudur.

Hadis râvîlerinin adalet (rivayet ehliyeti) ve zabt (hafıza gücü) açısından güvenilirlik dereceleri, sened tenkidi kriterleri ile tesbit edilmiş, hadisin nakledilmesi ve yazıya geçirilmesi esnasındaki olumlu-olumsuz meydana gelebilecek bütün ihtimaller ve problemler dikkate alınmış, râvîler ve rivayetleri münekkid hadis âlimleri tarafından ilmî tenkid süzgecinden geçirilerek büyük bir titizlikle incelenmiştir.

Sened tenkidi ve tahlili çok eski olmasına rağmen bu konuda özel olarak yazılan “nakdül-esanid” (sened tenkidi), veya “dirasetül esanid” (sened incelemesi) başlıklı eserler ve çalışmalar çok yenidir. Günümüzde genellikle akademik anlamda öğrencilere ve araştırmacılara yönelik olarak yazılan yeni akademik çalışmalarda, ders kitaplarında ve tarihî birikimi tanıtıcı yeni eserlerde bu çeşit başlıklar kullanılmaktadır.

Sened tenkidi kurallarının ve uygulama örneklerinin sergilenmesi, bu konuda cerh ve ta’dil âlimlerinin hadis tarih boyunca izledikleri ideal ilmî usul ve ilkelerin tanınmasına vesile olacak ve üzerinde titrenilen hadislerin sıhhati isbat edildikçe, hadislere duyduğumuz sevgi ve saygımız bir kat daha artacaktır.

İslâm dünyasında son yıllarda tahkik edilen eserlerde hadis tahricine ve sened tenkidine önem verildiği görülmektedir. Tahric ve tenkid çalışmalarına ağırlık verilmesi ile temel İslâmî kaynaklar üzerindeki kuşku bulutları dağılmakta, bu kaynaklara duyulan sevgi ve bağlılık güçlenmektedir.

Bu konunun anlaşılması ve kavranması ile hadis âlimlerinin muazzam gayretleri ve titizlikleri, Allah Rasûlü’nün hadislerine verdikleri büyük önem, tenkid metotlarındaki objektif anlayış ortaya konulacak; eldeki hadis külliyatının ilmî ve tarihî değeri bir kez daha vurgulanmış olacaktır.

Yine bu vesile ile ilmî ölçüler kullanılmadan verilen bazı sübjektif keyfî hükümlerin yanlışlığı anlaşılacak ya da daha önce hiç incelenmemiş, araştırılmamış ve dereceleri belirtilmemiş olan hadislerin kadim sened tenkidi metotlarıyla incelenmesi ve değerlendirilmesi mümkün olacaktır.

Türkçemizde hadiste “metin tenkidi” konusunda yapılan akademik çalışmalar bulunsa da “sened tenkidi” konusunda yapılan çalışmaların azlığı bir gerçektir. Ülke insanının, araştırmacıların, ilahiyatçıların, İslâmî ilimlerle ve özellikle hadis ilimleriyle meşgul olanların “sened tenkidi” konusunda çalışmalara ihtiyacı vardır.

  1. Hadis Tenkidi Çeşitleri

Hadis tenkidi; hadisin sahih olup olmadığının tesbiti, hadisin Hz. Peygamber’e aidiyetini belirleme amacıyla yapılan ilmî inceleme ve araştırma çalışması anlamındadır.

Her hadis, bilindiği gibi “sened” ve “metin” olmak üzere iki kısımdan meydana gelir. Dolayısıyla hadis tenkidi de bu iki kısım üzerinde yapılır. Hadisin kabul ve red açısından derecesinin tesbiti, hadisin sened ve metninin birlikte değerlendirilmesiyle mümkündür.

  1. Sened Tenkidi

Hadisi bize nakleden râvîlerin güvenilirliği üzerinde yapılan derin ilmî incelemedir. Sened Tenkidi’ne “Haricî Tenkid” veya “Dış Tenkid” adı da verilmektedir.

Herhangi bir haberin doğruluğu, haber metninden önce o haberi nakleden kaynağın güvenilirliğine bağlıdır. Dolayısıyla ilk olarak haberi nakleden râvîlerin kişiliği ve hafıza gücü ele alınmalıdır.

Sened tenkidindeki nihaî amaç, metnin korunmasıdır. Sened tedkiki, metnin sıhhatinin tesbiti için olmazsa olmaz şartıdır. Metnin bize ulaştırılmasında asıl rol sahibi olan râvî zincirindeki her şahsiyetin derinliğine incelenmesi ve güvenilirliğinin tesbiti metne olan güveni perçinleştirecektir.

Sened Tenkidi konusunda yapılan çalışmaların tarihi çok eskidir. Erken dönemden itibaren sened üzerine çalışmalar başlamış, cerh ve ta’dil konusundaki çalışmalara büyük ağırlık verilmiştir.

Tenkid ilminin miladi 16.yüzyılda doğduğunu iddia eden oryantalistlere verilecek en güzel cevap, 16.yüzyıldan çok önce İslâm âlimleri tarafından tefsir, hadis, fıkıh, tarih, edebiyat gibi ilimlerde tenkid kriterlerinin uygulandığı eserlerdir.1

İlk dönem hadis âlimleri hadisin senedine bakılmaksızın doğrudan metninin incelenmesini uygun görmemişler, hadis tenkidinde senedin tahlil, tedkik ve tenkidine öncelik vermişler, uydurma olduğu açıkça görülen hadisleri veya senedi çok zayıf olan hadislerin metinlerindeki kusur ve illetleri incelemeye değer bulmamışlar, sened tenkidi barajını geçemeyen bir hadisin metnini ele almaya gerek görmemişlerdir.

Hatta bu konuda “Önce tahtın varlığını isbat et, sonra süsle,” vecizesi muhaddisler arasında meşhur bir ifade olarak nakledilegelmiştir. Buna göre bir hadisin önce aslının isbat edilmesi gerekir. Asılsız olan ya da senedi çürük olan bir hadisin metnini yorumlamaya ve tenkid etmeye gerek yoktur.

Söz konusu metin, dinî bir hükmün nakli olduğu içindir ki; hadis âlimlerinin râvîlerde aradıkları şartlar, ticarî muamelelerdeki şahitlikte aranan “adil olma” şartına göre daha hassas ve daha ağırdır.

Tirmizî (ö.279/892) bu konuda şöyle der: “Din için şahitliğin yerine getirilmesi, insan hakları ve malları konusundaki şahitlikten daha önceliklidir.”2

Çünkü din, müslümanın en değerli varlığıdır. Dinini yaşamak ve Allah’ın rızasının gözetmekle yükümlü olan müslüman, dinin hükümlerine gönülden bağlanmak ve bu konuda kuşku ve tereddüde düşmemek için bunu nakleden kimselerde dürüstlüğü ve güvenilirliği aramak durumundadır. Bu da ancak sened tenkidi ile mümkündür.

Hadisi nakleden râvînin doğru sözlü olmadığını bildiği halde bunu söylemeksizin ondan rivayette bulunan kişi Allah’ın huzurunda sorumlu olur.

İmam Müslim (ö.261/874) diyor ki: “Râvî doğru sözlü ve emin olmaz da onun durumunu gayet iyi bilen kimse, bu râvîyi tanımayanlara bu durumunu bildiği halde bunu açıklamaksızın o râvîden rivayet edecek olursa; bu davranışı sebebiyle günahkâr olur, derin bilgisi olmayan müslümanları aldatmış olur.”3

Sened hakkında; “medar-ı ilm-i hadis” (hadis ilminin odak noktası) denilmiştir.4 İsnad sisteminin amacı, hadisi rivayet eden şahsiyetleri inceleme ve araştırmaya açık tutmak demektir. Eleştiriye açık olmak, nakledilen rivayetlere ve hadislere güven duymaya, ana kaynaklar hakkında tereddüde düşenlere güven duygusu aşılamaya vesiledir. Bu da ilmî emanet ve manevî mesuliyet gereğidir.

Sened tenkidi, ictihadî bir çalışma olup hadis ilimlerindeki yüzlerce kuralı bir arada anda düşünerek senedin derecesi hakkında isabetli hüküm verme, kapsamlı değerlendirme çabasıdır.

Sened tenkidi, sadece kuralları bilmekle öğrenilecek bir ilim dalı değil, yüzlerce hadis üzerinde bilfiil uygulama ile öğrenilecek bir ilim dalıdır. Sened tenkidi hadis ilimlerinin, hadis ıstılahlarının, nazarî kuralların amelî olarak tatbiki, hadis usulündeki teorinin pratiğe dönüşmesidir.

Hadisin senedi gibi metni de ilmî ölçülerle tenkide ve tahlile tabi tutulmakta, orijinalliği test edilmekte, metne dışarıdan müdahale yapılıp yapılmadığı incelenmektedir. Hadis şerh kitapları ile mevzûat kitapları metin tenkidinin açık şahidleridirler.

  1. Metin Tenkidi

Metin Tenkidi, çeşitli kriterler ışığında bir metnin sahih olup olmadığını tesbit etmeye çalışmaktır.5 En geniş anlamıyla nakledilen metnin tarihi üzerine yapılan bir çalışmadır. Amacı metnin bilimsel yöntemlerle orijinal halinin tesbit edilerek neşredilmesidir.6

Hadisteki Metin Tenkidi, bir hadisin metninin muhtevasının doğruluğunu kontrol etmek için (Kur’ân-ı Kerîm, Sahih Sünnet, Arap Dili ve Belagati, akl-ı selîm, tecrübe, tarihî ve ictimaî bilgiler gibi) doğruluğundan emin olduğumuz delil ve bilgilerle karşılaştırılmasıdır.

Bir başka ifade ile hadis metninin doğruluğunun ilmî kriterlerle incelenmesi, diğer rivayetlerle karşılaştırılıp gerçeğe uygunluğunun tedkik edilmesidir. Hadisteki metin tenkidine “Dâhilî Tenkid” veya “İç Tenkid” adı da verilmektedir.7 Zira hadisin Kur’an’a aykırı olması, Sahih Sünnetle çelişmesi, Arapça dil bilgisi kurallarına aykırı olması düşünülemez.

Metin Tenkidi; hadislere karşı şüphe, kuşku ve tereddüt uyandırma yerine; hadisler hakkında oluşabilecek şüphe, kuşku ve tereddüdü mümkün olduğu kadar ortadan kaldırıp hadisi ilk söylendiği gibi, safiyet ve nezahetiyle sunabilme gayretidir.

Allah Rasûlü’nün hayatının ve ifadelerinin İslâm toplumuna sağlıklı bir şekilde nakledilmesi emaneti ağır ve önemli bir görevdir. Bu görevi yerine getiren hadis âlimlerinin Allah Rasûlü’nün huzurunda mahcup olmama arzusu tenkid çalışmalarının en önemli sebeplerinden biri olmuştur.

Yahya b. Said el-Kattan (ö.198/813) bu konuda şöyle demektedir: “Bir kimsenin şeref ve itibarıyla oynamam sebebiyle ahirette benim hasmım olması; Peygamberimiz’in bana; “Benim adıma sana bir hadis ulaşıp da bunun benden nakletmenin doğru olmadığı kanaatine vardığın halde sen bunu yadırgamadın,” demesinden ve Peygamberimiz’in bana hasım olmasından daha basittir.”8

  1. Sened Tenkidinin Önemi

Sened tenkidi, hadis metinlerini koruma, kollama ve bir sonraki nesle güvenilir bir şekilde nakletme konusunda ilim erbabının titizlik ve hassasiyetinin, dikkat ve itinasının zirvede olduğu bir tenkit metodudur. “Sened tenkidini şeklî, sathî, basit bir uygulama olarak nitelemek konunun özüne vâkıf olmamak demektir.

Hadis âlimleri, hadis ricali hakkındaki bilgileri yazılı olarak tesbit ettikleri için; râvîler hakkında yapılan değerlendirmeleri bugün de test etme imkânı bulunmaktadır.

İsnad sistemi, kontrol ve denetime açık olması sebebiyle ciddî, objektif, ilmî bir metot olarak değerlendirilmiştir. İsnad sistemi, eldeki temel metinlerin sağlıklı olup olmadıklarının değerlendirilebilmesi için dün gibi bugün de araştırmacılara değerlendirme imkânı vermesi açısından değerlidir.

  1. Sened Tenkidinin Meşrûiyeti

Sened tenkidinin meşruiyeti konusunda en önemli delil, Kur’ân-ı Kerîm’in; fasıkın verdiği haberin araştırılmasını emrettiği “Ey iman edenler!. Size bir fâsık bir haber getirdiğinde onu araştırın,”9 ayeti ile şahitlerin adil ve güvenilir olmasını emreden10 ayettir. Bu konuda diğer anlamlı uyarı, Hz. Peygamber’in; “Kim bilerek kasden bana yalan isnad ederse, Cehennem’deki yerine hazırlansın,”11 hadisidir.

Bu ayet ve hadis, sened tenkidi konusunda hadis âlimleri tarafından önemli temel deliller olarak kabul edilmiş, nakledilen haberlerde sened tenkidi yapmanın ilahî ve nebevî bir emir olduğu ifade edilmiştir.

İbn Hacer (ö.852/1449) diyor ki: “Uydurma hadis, diğerlerinden isnad ile ayrılabildiği için, isnadı bilmek farz-ı kifaye olmuştur.”12

Nakledilen bilginin kaynaklarıyla birlikte nakledilmesi, nakledilen haberin ilk kaynağından bize ulaşıncaya kadar bütün vasıtaların zikredilmesi şeklindeki isnad sistemi, müslümanların yaygın bir şekilde kullandıkları bir sistemdir.

Hz. Peygamber adına yalan bir söz nakletmeme konusundaki titizlik, hadis râvîlerinin inceden inceye araştırılması anlamında sened tenkidinin doğmasına sebep olmuştur.

  1. Sened Tenkidi Tarihi

Ümmeti uyarma, rivayetleri dikkat ve itina ile karşılama, doğru olmayan haberlere engel olma amacıyla yapılan rical tenkidi, asr-ı saadette başlamış, nesiller boyu artarak devam etmiştir.

  1. Sahabenin Rical Tenkidi

Hadisler hakkında araştırma, tenkid, tahkik ve tedkik, Hz. Peygamber (s.a.v.) henüz hayatta iken, O’ndan yapılan naklin doğruluğunu tesbit amacıyla başlamıştır.13

Meselâ: Dımâm b. Sa’lebe (r.a), Hz. Peygamber’e gelerek:

-Yâ Muhammed! Senin elçin bize geldi ve Allah’ın seni elçi olarak gönderdiğini iddia ettiğini söyledi, dedi. Hz. Peygamber (s.a.v) de:

-“Doğru söylemiş”, diye cevap verdi.14

Sahabe hak ve hakikati söylemekten, doğru bildikleri konularda yanlışı ve yanlışlık yapanı tenkit etmekten asla çekinmemişlerdir. Hz. Peygamber’in (s.a.v) ifadesi ile başkasına ait sözün bağlayıcılığı farklı olduğu için O’ndan yapılan nakillerde hassas davranmışlardır.

İlk dönem müslümanları; Hz. Peygamber (s.a.v) ve Sünnetinin yüce hatırına duyulan saygı ve emanet gereği; hadisi nakleden sahabî arkadaşı bile olsa, râvî doğru sözlü olduğuna inandığı biri bile olsa hadisi te’kid ve tahkik etmeyi vazgeçilmez bir ilke olarak benimsemişlerdir.

Sahabe arasında tenkid ve tahkik konusuna en çok önem veren kimselerin Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Âişe ve Abdullah b. Ömer (r.anhüm) olduğu söylenebilir.15

Hakim en-Neysâbûrî (ö.405/1014), Hz. Ebubekir’i (r.a) Peygamberimiz’in hadislerini yalana karşı koruyan ilk kimse olarak nitelendirmektedir.16

Hz. Ömer’in (r.a) sahabeden Ebu Musa el-Eş’arî17 ve Mugire b. Şu’be’nin18 rivayetlerine şahit istemesi bu titizliğin örneklerindendir. Hz. Ali (r.a) rivayette bulunanlara gerek gördüğünde yemin teklif ederek hadis rivayetindeki ihtiyatını ortaya koymuştur.19

İbn Adiyy (ö.365/976), dört halife yanında Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Selâm, Ubade b. Samit ve Enes b. Malik’in de (r.anhüm) münekkid sahabe olduklarını zikretmektedir.20

Sahabe döneminde hadis rivayetinde yalancılık henüz görülmemeşti. Berâ b. Azib (r.a): “Sahabe yalan könuşmazdı. Sadece hadisi işiten sahabi, işitmeyenlere bildirirdi,” demiştir.21

Ancak beşer olmaları itibariyle sahabe da hadis naklinde bazı hatalar işleyebiliyorlardı. Nitekim sahabî Imran b. Husayn (r.a) hiçbir sahabînin hadis uydurmadığını ancak bazılarının bazı hatalara düştüklerini ifade etmiştir.22

Sahabenin birbirlerini tenkid ederken kullandıkları “kezebe” kelimesi, İbn Hıbban’ın ifadesiyle; Hicaz bölgesinde “hata etti” anlamına gelmektedir.23 İbnü’l-Esîr ve Aynî’ye göre; Arap dilinde bu kelime asıl anlamında kullanıldığı gibi; zaman zaman vehme düştü, gerçek sandı” anlamında da kullanılmaktadır.24 Ekrem Ziya el-Umerî25 ve Mustafa el-A’zamî26 de sahabe dilindeki bu kelimenin “hatta etti” anlamında olduğu görüşündedirler.27

Henüz sened tenkidi ve metin tenkidi terimlerinin kullanılmadığı sahabe döneminde hadis tesbiti ve rical tenkidinin; genellikle hadisin doğruluğunun bizzat Hz. Peygamber’e (s.a.v) sorulması, rivayetin Kur’an’a ve Sünnete arz edilmesi, hadisi nakleden kişiden şahit istenmesi, hadisi nakleden râvîye yemin ettirilmesi ya da kimden aldığının sorulması, hadisleri kabul etmede seçici davranılması, hadisin râvîsinin araştırılması, râvîlerin doğru söyleyip söylemediklerinin sorgulanması şeklinde yapıldığı görülmektedir.28

Hz. Peygamber (s.a.v) döneminde sadece tevsik ve it’mi’nan için başvurulan rical tenkidi; tabiûn döneminde terör, anarşi ve fitnenin artması, farklı toplum ve inançların İslâm toplumunda yaygınlaşması, uydurma hadislerin ortaya çıkışı sebebiyle giderek zaruret halini almıştır.

  1. Tabiûn Döneminde Sened Tenkidi

Tabiûn döneminde hicrî birinci asrın sonlarına kadar döneminde tenkide uğrayanların sayısı azdır. Bunlar arasında Haris el-A’ver (ö.65/684), Asım b. Damra (ö.74/693), Atâ el-Horasanî (105/723), gibi tenkide uğrayanlar yanında, bid’at mezheplerinin öncülerinden Abdurrahman b. Mülcem (ö.40/660), Muhtar es-Sekafî (67/686) ve Ma’bed el-Cühenî (ö.80/699) gibileri de vardı.29

Sened tenkidi, yoğun olarak hicrî birinci asrın sonlarında başlamış, bu dönem âlimleri hadislerin senedleriyle rivayet edilmesine büyük itina göstermişlerdir. Tabiûn dönemi münekkidleri, hadislerin siyasî ve itikadî amaçlarla kullanılmasına karşı kalkan görevi üstlenmişlerdir.

Hadislerin kaynağının safiyet ve berraklığına önem veren muhaddisler, güvenilir râvîlerin senedleriyle naklettiği hadisleri incelemeye değer bulmuşlar, senedsiz rivayetleri kabul etmemişler, senedi olmayan hadislerin ilmî bir değeri olmadığını söylemişlerdir.

Tabiîn dönemi meşhur rical münekkidleri arasında yer alan İbn Sîrîn (ö.110/728) bu konuda; “Bu ilim, dindir. Dini kimden aldığınıza dikkat edin,” demiştir.30 İsnad sisteminin başladığı tarih hakkında İbn Sîrîn’in şu sözü anlamlıdır: “Önceden isnad sormuyorlardı; fakat fitne meydana gelince; Râvîlerinizin isimlerini bize söyleyin, demeye başladılar. Bu şekilde sünnet ehlinden olanlara bakılır ve onların hadisi alınır, bid’at ehlinden olanlara bakılır ve onların hadisleri de alınmaz oldu.”31

İbn Sîrîn’in sözünü ettiği fitnenin, Hz. Osman’ın şehid edilmesiyle başlayan ve gelişip devam eden iç anlaşmazlıklar olduğu yaygın bir görüştür.32

Hadislerin tedviniyle görevlendirilen ilk kişi olarak bilinen İbn Şihab ez-Zührî (ö.124/74), aynı zamanda hadislerin senedleriyle nakledilmesinde azamî titizlik gösteren ilk şahsiyetlerden biridir. Medine’de İbn Şihab ez-Zührî’nin meclisinde, İbn Ebî Ferve (ö.136/753) hiçbir râvî ismi zikretmeksizin; “Allah Rasûlü şöyle buyurdu” diyerek hadis rivayet etmeye başladığında; Zührî hemen müdahale etmiş; “Ne oluyor, Allah seni kahretsin Ey İbn Ebi Ferve!. Allah’a karşı ne kadar da cür’etlisin!. Hadisin senedini nakletmiyorsun. Bize ipi kulpu olmayan hadisleri naklediyorsun!..33 diyerek isnadsız hadis nakletmesine engel olmuştu.

Şam’da bir hadis meclisinde; hiçbir râvî ismi zikretmeksizin; “Allah Rasûlü şöyle buyurdu” diyerek hadis nakletmeye başlayan râvî Ebu Hazim’e hitaben İbn Şihab ez-Zührî: “Ne o, ipi ve halkası olmayan hadisler görüyorum.”34 diyerek müdahalede bulunmuştu.

Şu’be b. Haccac (ö.160/777), “İçinde (haddesana, ahberanâ) bulunmayan hadis, boş sözdür,”35 ifadesiyle senedi bulunmayan rivayetin hiçbir değerinin olmadığını dile getirmiştir. Süfyân es-Sevrî (ö.161/778) bu konuda: “İsnad mü’minin silahıdır. Yanında silahı olmayan, ne ile nasıl çarpışacak?”36 diyerek isnadın caydırıcı ve koruyucu rolüne işaret etmiştir.

Abdullah b. Mübârek (ö.181/797) ise: “İsnad dindendir. İsnad olmasaydı, dileyen dilediğini söylerdi.”37 ifadesiyle isnadın önemini ve Hz. Peygamberden rastgele nakilde bulunmanın mümkün olamayacağını belirtmiştir.

Bu ifadeler, hicrî ikinci asrın sonlarında yaşayan tabiin âlimleri döneminde isnada verilen önemi göstermektedir.

İmam Şafii (ö.204/819) ise senedsiz hadislerin tehlikesine işaret etmek üzere; “Senedsiz hadis toplayan, gece karanlıkta odun toplayan birine benzer. (Odun alırken eliyle tuttuğu yılan onu sokabilir.)”38 demiştir.

Ebu Sa’d es-Sem‘ânî (ö.562/1166) hadislerin sahih senedlerle güvenilir kişilerin rivayetiyle nakledilmesi gerektiğini şöyle ifade etmiştir: “Allah Rasûlü’nün mübârek sözleri mutlaka nakledilmelidir. Bunların sıhhati, ancak sahîh isnadla anlaşılabilir. İsnadda sıhhat ise güvenilir kişinin güvenilir kişiden rivâyetiyle bilinebilir.”39

Hadis Tenkidinin, ilmî ve ahlakî sebepler yanında daha anlamlı ve daha önemli manevî sebepleri bulunmaktadır. Hadisleri bir sonraki nesle nakleden râvîlerin güvenilirlik derecelerinin açıklanması İslâmî sorumluluk gereğidir.

Salahaddin el-Alâî (ö.761/1360): “Senedinde zayıf bir râvînin bulunduğu bir hadisi zikreden kimse, onun sorumluluğunu almamak ve zayıflığından uzak durmak için o hadisin senedinin durumunu açıklamak zorundadır.” demiştir.40

c.İslâm Medeniyeti Kaynaklarını Koruma ve Sened Tenkidi

İsnad sistemi, muazzam bir medeniyet kuran müslümanların bu medeniyetin muazzez ilmî kaynaklarını ilim erbabına ve gelecek nesillere en güvenilir metotlarla lekesiz nakletme amacıyla daha ilk dönemlerde eleştirel bir zihniyete, tenkitçi bir düşünceye sahip olduklarını göstermesi bakımından anlamlıdır.

Özellikle Peygamberimiz’in hadislerinde kullanılan isnad sistemi, İslâm tarihinin özellikle erken dönemlerinde hadis dışındaki ilim dallarında da kullanılmıştır. Fıkıh, tefsir, kıraat gibi İslâmî ilimlerde kullanılan bu sistem, edebiyat, tarih, nahiv, şiir, hikmet vb. eserlerde kullanılmıştır.41

Meselâ: İbn Cerir et-Taberî (ö.310/ 923), Tefsir’inde Bakara Sûresinin 36.âyetinde geçen “hîn” kelimesinin anlamı hakkındaki dört ayrı görüşü dört ayrı isnadla zikretmiştir.42

Meşhur İslâm filozofu ve tabibi Ebubekir er-Razî (ö.311/924), on üç ciltlik el-Havî kitabındaki bazı tıbbî nakillerinde isnadı kullanmış, böylece Yunan, Süryanî ve Arap birçok tabibin tanınmasına vesile olmuştur.43

Hatib el-Bağdadî (ö.392/1002), Ahbaru’-Buhalâ/Cimrilerin Haberleri, et-Tatfil ve’t-Tufeyliyyîn/Asalaklık ve Asalak Kimseler isimli kitaplarında nakledilen haberler ve olayları senedleriyle birlikte nakletmektedir.44 İbn Habib en-Neysabûrî (ö.406/1015), Ukalâu’l-Mecanîn/ Mecnunların Akıllıları adlı kitabında mecnunların sözlerini bile senediyle zikretmektedir.45

Tarihçi, muhaddis İbn Asakir (ö.571/1175), Muhammed b. Şihab ez-Zührî’nin künyesi (Ebu Bekr) hakkında dört satırlık bir sened zikretmiştir.46 İbnü’l-Cevzî (ö.597/1300), Ahbaru’l-Ezkiyâ/Zekîlerin Haberleri kitabının mukaddimesinde Abbasî halifesi Me’mun’un (ö.218/833) amcasına naklettiği hikmetli bir sözü senediyle nakletmektedir.47

İsnad, selef âlimlerine göre nakledilen bilginin veya haberin kabulü ya da reddi için ince bir ölçü ve hassas bir delil olarak nitelendirilmiş, rivayet edilen hiçbir ilim senedsiz kabul edilmemiştir. Bunun amacı haberin doğruluğunun test edilmesi, doğru rivayet içine yalan-yanlış bilgilerin sızmasının engellenmesidir.48

İsnad sistemi, iletişim ve haberleşme tekniklerinde henüz yeni ulaşılan “haber kaynağının soruşturulması ve doğrulanması” ve “haberin güvenilir birden fazla kaynağa başvurarak doğrulanması”49 ilkesinin  İslâm âlimlerince asırlarca uygulandığını göstermesi bakımından önemlidir.

Râvîlerin görüş ve düşüncelerinin, davranış ve uygulamalarının incelenmesi, karakter tahlili ve kişilik testi çalışmaları sonucunda râvîler, münekkid hadis âlimleri tarafından âdeta mikroskopla incelenir gibi dikkat ve itina ile incelenmiş; bu durum ilim dünyasında büyük hayranlık uyandıran “Cerh ve Ta’dil İlmi”nin doğmasına sebep olmuştur.

Batı ilim dünyasının hayran kaldığı bu isnad sisteminin tarihte benzerini göstermek mümkün değildir. Avusturya asıllı İngiliz vatandaşı oryantalist Dr. Alois Sprenger (ö.1311/1893), Kalkuta/Hindistan’da 1853 yılında basılan İbn Hacer el-Askalâni’nin el-İsabe’sine yazdığı İngilizce takdimde şöyle demektedir:“Dünya, Rical İlmi (râvî biyografileri) vesilesiyle yaklaşık beş yüz bin kişinin hayatını inceleyen İslâm ümmeti gibi bir ümmet görmemiş ve asla göremeyecektir.”50

Burada verilen rakam, gerçekten de benzeri görülmemiş muazzam bir ilmî gayretin objektif bakış açısıyla yapılmış tesbitidir. Toplamı yüzlerce cilt tutan bu râvî biyografileri, günümüze kadar gelmiş şimdiye kadar yapılmış en geniş kapsamlı ilmî biyografi çalışmasıdır.

Oryantalist Alois Sprenger’in; hadis ricali kitaplarında tercemesi/ biyografisi verilen râvî sayısının beş yüz bin civarında olduğu şeklindeki tahmînî tesbiti, Seyyid Süleyman Nedvî (ö.1373/1953)51, Şeyhulislâm Mustafa Sabri Efendi (ö.1374/1954)52 ve Abdülfettah Ebu Gudde (ö.1418/1997)53 tarafından da doğrulanmıştır.

İslâm ilim camiasının eleştirel bakış tarzını ve özgün düşünce sistemini yansıtan ve erken dönemden itibaren uygulamaya konulan sened tenkidinin asıl amacı, hadis metinlerinin “güvenilir râvîler” tarafından nakledilip edilmediğinin test edilmesidir.

Sened tenkidi, hadisleri nakleden râvîler hakkında ön kabul veya ön yargı taşımaksızın objektif tespitler yaparak hadis kaynaklarının güvenilirlik derecesini ortaya koyma çalışmasıdır.

Hadis tekniği açısından verilen değer hükmü, öncelikle rivayetin senedi üzerinde odaklanmış, böylece incelenmeye gerek olmayan metinler tetkik dışı bırakılmıştır. Ancak bu durum hadis metninin incelenmesine engel olmamış, ayrıca özel kriterlerle metin tenkidi de yapılmıştır.

Son Söz

Sened tenkidi ve analizi konusunda hadislerin gelecek nesillere berrak bir şekilde nakledilmesi için gerekli ilmî kriterler, erken dönem muhaddisleri tarafından ortaya konulmuş, bu kriterlerin İslâm tarihi boyunca titizlikle uygulanması sonucunda asılsız, uydurma ve zayıf hadisler tesbit edilmiş, İslâm ümmetinin hadislere duyduğu sevgi ve güven pekiştirilmiştir.

İsnadı sünnet-i müekkede hatta farz-ı kifaye olarak kabul eden muhaddisler, hadislerin isnadla nakledilmesine büyük önem vermiş, isnadsız nakledilen hadisleri değerlendirmeye bile gerek görmemişlerdir. İsnada gösterilen özen, aslında hadis metninin korunması amacına yönelik olup metin tenkidinden önce yapılan sened tenkidi, metin tenkidi çalışmalarında emek ve zaman tasarrufu sağlamıştır.

İsnada verilen önem, ehl-i sünnet ve’l-cemaat çizgisinin en önemli özelliğidir. Zira batıl akım ve münharif mezhep taraftarlarının isnadlı-isnadsız yalan ve uydurmaları hassas isnad tenkidi ile engellenmiştir. Allah Rasûlü’ne hadis nisbet ederken titiz davranmanın İslâmî bir vazife olduğu şuuru, isnad tenkidi ile zirveye ulaşmıştır. Hatta hadis tenkidi ilmü’t-tahric ve dirasetü’l-esanid adında önemli bir ilim dalı haline gelmiş; ılel, rical, cerh ve ta’dil ilimlerinde derinleşen tenkid mütehassısı muhaddisler “nâkıd”, “sayrafî”, “nekkade” gibi vasıflarla tavsif edilmişlerdir.

Gereksiz ve olumsuz şüpheciliği önlemek için muhaddisler olumlu şüpheciliği ilke olarak benimsemişler; hatır, gönül, hısımlık, akrabalık, mezhep ve meşreb farkı gözetmeksizin orijinal ve objektif ölçülerle gerçekleri ortaya koymaktan çekinmemişlerdir.

Allah Rasûlü’ne duyulan sevgi ve saygının, O’nun huzurunda mahrum ve mahcup olma endişesinin gereği olan bu ilim, Kur’an-ı Kerimin en güzel tefsiri ve yorumu olan Sünnet-i Seniyye’ye yapılan en büyük hizmet olarak telakki edilmiştir.

Önemli olan; hadislerin sened ve metinlerinin tenkidinde tarih boyunca İslâm âlimlerinin kuşandıkları ilmî sorumluluk bilincini ve ilmî emanete riayet şuurunu taşıyabilmek, Sünnet-i Seniyeyi İslâm ümmetine sahih bir şekilde sunabilmek, hayatı Kur’an ve Sünnet’le ihyâ ve inşâ etme gayretlerine bir nebze olsun katkıda bulunabilmek, Kur’an ve Hadis ilimlerine hizmet ederek ilâhî rızaya, nebevî şefaate ve ilim erbabının hayır duasına nail olabilmektir.

(Bu konuda geniş bilgi için bkz. Hadiste Sened Tenkidi, Halil İbrahim KUTLAY, Elif Yayınları, İstanbul, 2015)

———————————————————-

1 Ebu Gudde, İsnad: s.33.

2 Tirmizî, Ilel: 5/695.

3 Müslim, Sahih, Mukaddime 1/28; A’zamî, Menhec: s 6.

4 Kamil Miras, Tecrid Tercümesi: 7/342.

5 Yıldırım, Hadiste Metin Tenkidi: s.37.

6 Polat, Metin Tenkidi: s.٢٩5.

7 Yıldırım, a.g.e: s.35.

8 Süyûtî, Tahzir: s.119; A’zamî, Menhec: s.6.

9 Hucurat, 49/6.

10 Bakara, 2/282.

11 Buhârî, Sahih: 1/ 199; İlim 38, no: 107; Müslim, Sahih:1/10; Mukaddime 2, no: 3.

12 Bkz. Karî, Mirkatü’l-Mefatîh: 1/218.

13 A’zamî, Hadis Metodolojisi: s.80.

14 Müslim:1/42, İman ٢, no:١٠ (١٢); Bkz. Buhârî, Sahih: 1/148, İlim ٦, no: ٦٣.

15 A’zamî, Menhec: s.10, 11.

16 Hakim, Medhal: s.274.

17 Buhârî, Sahih: İsti’zan 13; Müslim, Sahih: Edeb 34.

18 Buhârî, Sahih: Diyat 25; Müslim, Sahih: Kasâme 11.

19 Hakim, Ma’rife: s.15.

20 İbn Adiyy, Kâmil: 1/47.

21 Ramehürmüzî, el-Muhaddisü’l-Fasıl: s.235.

22 İbn Kuteybe, Te’vîl: s.40.

23 İbn Hıbban, Sikat: 6/114; İbn Hacer, Hedy: s.426; Feth: 7/51.

24 İbnü’l-Esîr, Nihaye: 4/159; Aynî, Umdetü’l-Karî: 6/601.

25 Umerî, Buhus: s.85, Dipnot 1.

26 A’zamî, Menhec: s.121.

27 Umerî, Buhus: s.85, Dipnot 1.

28 Ahmed Naim, Tecrid Terc. 1/52-56; Dümeynî, Metin Tenkidi, s.54-82; Yavuz Ünal, “Hadis Tespit Sistemi”, s.267-295.

29 Zehebî, Zikru Men Yu’temedu Kavluhu: s.160;

30 Müslim, Sahih:1/14; İbn Abdilberr, Temhîd: I/46.

31 Müslim, Sahih: 1/15; İbn Receb, Şerhu’l-Ilel:1/51 .

32 Aşıkkutlu, Hadiste Rical Tenkidi: s.48.

33 Hâkim, Ma‘rife: s.6; Ebû Gudde, İsnâd: s.9; Koçyiğit, Hadis Usulü: s.179.

34 İbn Kesir, Bidaye, 9/345; Ebu Nuaym, Hılye, 3/365; Koçyiğit, Hadis Usûlü: s.179

35 Ramehürmüzî, el-Muhaddisü’l-Fasıl: s.561; Hâkim, el-Medhal ile’l-İklîl: No: 9; Ebû Gudde, İsnâd: s.20

36 İbn Hıbban, Mecrûhîn: 1/27; Hatîb, Şeref, s.42; Sem‘ânî, Edebü’l-İmlâ, s.4; Süyûtî, Tedrîb: 2/50; Ebû Gudde, İsnâd, s.19.

37 Müslim, Sahih:1/15; Hatîb, Şeref, s.42; Süyûtî, Tedrîb: 2/50; Ebû Gudde, İsnâd, s.17.

38 Sehavî, Fethu’l-Mugîs; 3/333; Ebû Gudde, İsnâd: s.20.

39 Sem‘ânî: Edebü’l-İmlâ, s.4; Ebû Gudde, İsnâd: s.21.

40 Bkz. Münavî: Feyzu’l-Kadir: 1/41 No: 3

41 Ebû Gudde, İsnâd: s.35.

42 Taberî, Camiu’l-Beyân: 1/539, Bakara: 36; Ebû Gudde, İsnâd: s.39.

43 Bkz.Ebû Gudde, İsnâd: s.39.

44 Ebû Gudde, Safha Müşrika: s.93.

45 Ebû Gudde, a.g.e. s.93; İbn Habib, Ukalâu’l-Mecanîn, Şam 1342/1924.

46 İbn Asakir, İbn Şihab ez-Zührî: s.36; Ebû Gudde, İsnâd: s.40.

47 Ebû Gudde, İsnâd: s.35.

48 Ebû Gudde, Safha Müşrika: s.95.

49 Pavlik, Journalism and New Media: s.86-87.

50 İbn Hacer, İsabe, 1/4 (Dr. Alois Sprenger’in İngilizce takdimi).

51 Nedvî, er-Risaletü’l-Muhammediyye: s.62, dipnot 1.

52 Mustafa Sabri Efendi, Mevkıfu’l-Akl: 1/57.

53 Ebu Gudde, İsnad: s.32 Dipnot.