1.KONU:
Son senelerde özellikle Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri cümlesinden olmak üzere tesettürlü hanımlardan oluşan ilahi koroları sahnelerde yer almaya başladı. Bunun sadece hanımların hazır bulunduğu bir topluluk huzurunda icra edilmesinde dini bir sakınca olmadığı açıktır. Ancak erkeklerin de bulunduğu bir ortamda icra edilmesine İslam’ın kadın-erkek münasebetlerine koyduğu ihtiyati tedbirler çerçevesinde bakıldığında, dinen hoş görülmeyen durumların olduğu görülür. Kutlu doğumun manevi coşkusu içinde, özellikle yetkili din adamlarının huzurunda icra edilmesi, konunun dini yönünün sorgulanmasını perdeliyor olsa da, deliller ışığında ele alınıp bir sonuca varılmasında ve bir sakınca varsa hatada ısrar edilmeyip hakka dönülmesinde fayda vardır.
2.GİRİŞ:
Bizim duygu, temayül ve zaafiyetlerimizi bizden iyi bilen, dünyada ve ahirette huzur ve saadetimizi murad eden Allah (c.c), kadın-erkek münasebetlerinde arada bir mesafe bulunmasını ve bunun aşındırılmamasını istemiş ve bu yönde emir ve yasaklar bildirmiştir. Hayatlarını bu çerçevede tanzim edenler de buna dikkat etmişler ve iki cins arasındaki karşılıklı davranışları asla hemcinsler arasındaki davranışlar kadar serbest ve sınırsız görmemişlerdir
Nitekim Musa (a.s) Medyen’e giderken bir su kaynağının yakınında iki hanım görmüştü. Bunlar, erkek çobanların davarlarını sulayıp çekilmesini bekleyen Şuayb (a.s)’ın kızları idi. Erkeklerle aynı ortamda bulunmak istemiyorlardı. Musa (a.s) onlara yardım etti. Onun bu yardımını babalarına anlattılar. Babaları bu yardımsever kişiyi görmek istedi. Kızlardan birini gönderdi. Kızın ona gelirken sergilediği iffet ve haya örneği davranışını Cenab-ı Hakk şöyle ifade buyuruyor: “Onlardan biri Musa’ya geldi, utanarak yürüyordu.”[1]
Hz. Meryem tenha bir yerde, Cenab-ı Hakk’ın gönderdiği meleği karşısında yabancı bir erkek suretinde görünce irkildi, telaşlandı onunla konuşmak istemedi. “Senden Rahman’a sığınırım”[2] diyerek tavır aldı.
Cenab-ı Hakk bir ayet-i kerimede şöyle buyurur: “Peygamber hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır.”[3]
Ashab-ı kiram ve ezvâc-ı tahiratın kalpleri için daha temiz olan bir davranışın, bizim kalplerimiz için çok daha temiz bir davranış olacağından hiçbir müslümanın şüphesi olmaz.
Bu konuda zikredilebilecek hadislerden bazıları da şöyledir: Rasulullah (s.a.v.) “(mahreminiz olmayan) bir hanımın yanına sakın girmeyin.” buyurduğunda ashab-ı kiramdan biri: “Ya Rasulallah hamv’a ne buyurursunuz?” dedi. Hz. Peygamber: “Hamv ölümdür” buyurdu.[4]
Hamv, bir hanımın kocasının erkek kardeşi veya bir erkeğin hanımının kız kardeşidir.[5] Kişinin bunlardan biri ile yalnız bulunması halinde aile içinde çıkacak dedikodu fitnesinin ölümden beter sonuçlar getireceği ifade edilmek istenmiştir.
Bir başka hadislerinde de “ Bir kadınla bir yabancı erkek ne zaman başbaşa kalsa mutlaka üçüncüsü şeytan olur”[6] buyurmuşlardır.
Böyle durumlarda her zaman istenmeyen bir sonuç olmayabilir. Ama nâdir de olsa ihtimalden uzak değildir. Aslolan suçu işlenmeden önce önlemektir. Çocuğu testiyi kırmadan önce dövmektir. Bunun için sebepleri ortadan kaldırmak, suça giden yolları kapatmak gerekir. Akl-ı selim bunu gerektirir. İslam’da bunu yapmıştır. Nitekim alkollü içkilerdir içenin midesine ininceye kadar her safhada katkısı olanların lanetlenmesindeki hikmet budur. Bütün bu arzettiğimiz deliller kadın-erkek arasındaki mesafenin korunması gerektiğini ifade etmektedir.
3.DELİLLER:
Kur’an-ı kerim pek çok konuda genel hükümler koymakla yetindiği halde nikah, talak (boşanma) ve miras gibi aileyi ilgilendiren konularda ayrıntılı hükümler getirmiştir.
Ayrıntılı verdiği konulardan biri de cevabını aradığımız kadın-erkek münasebetleridir. Bu konuda nasıl konuşacağından nasıl yürüyeceğine ve gözünü nasıl kullanacağına kadar hükümler getirmiştir. Biz burada sadece göz, ses ve süs üzerinde durarak hanımların erkekler huzurunda ilahi meşk etmesinin dini hükmü konusunda bir sonuca varmaya çalışacağız.
a) Göz:
Cenab-ı Hak: “Mümin erkeklere söyle (harama karşı) gözlerini kapatsınlar ve ırzlarını korusunlar. Çünkü bu onlar için daha temiz bir davranıştır.”[7] “Mümin kadınlara söyle (harama karşı) gözlerini kapatsınlar ve ırzlarını korusunlar.”[8] buyurur.
Peygamberimiz de (s.a.v.) bir hadislerinde “Gözün zinası bakmaktır.”[9] Bir başka hadislerinde de: “Ey Ali (yabancı bir hanıma) iki defa bakma bakma, zira birincisi caiz, ikincisi değildir.”[10] buyurmuştur.
b) Ses:
Hanımların yabancı erkeklere tabii sesleri ile konuşmalarında elbette bir mahzur olmayacaktır. Çünkü bunda zaruret vardır. Ancak cazibeli bir eda ile farklı duygular çağrıştıracak tarzda konuşmaları ayet-i kerimenin yasakladığı konuşmaya girer. Şöyle buyurur: “Ey peygamber hanımları! Siz hanımlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah’tan korkuyorsanız, çekici bir eda ile konuşmayın. Sonra kalbinde bir maraz olan kimse umutlanır.”[11]
Cessas cazibe yüklenmiş kadın sesinin haramlığı konusunda bu ayeti delil gösterdikten sonra şöyle bir kıyasla da görüşünü kuvvetlendirir: Allah (c.c) bir başka ayette, “Gizledikleri zinetler fark edilsin diye ayaklarını vura vura yürümesinler.”[12] buyuruyor. (Ayaklardaki zinetlerden kasıt bazı ülkelerde kadınların süs için ayak bileklerine taktıkları halhal adı verilen halkalardır). Ayak bileklerindeki halkanın sesini erkeklere duyurmak caiz değil ise fitne korkusu olduğunda kendi sesini duyurması hiç caiz olmamalıdır.”[13]
Bundan dolayı hanımların ezan okumaları[14] ve ihramlı iken yüksek sesle telbiye getirmeleri mekruh görülmüştür.[15]
Ayrıca Cessas, bu ayet-i kerimede hitabın her ne kadar Hz. Peygamberin hanımlarına yönelik olsa da hükmün onlara mahsus olmayıp umumi olduğu görüşündedir.[16]
c) Süs:
Allah (c.c) “Mümin hanımlar ziynetlerini (yabancılara) göstermesinler.”[17] buyuruyor. Bu ziynetin ne olduğu hususunda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Kurtubi bunları naklettikten sonra İbni Atiyye’nin şu toparlayıcı genel değerlendirmesini zikreder: “Ayet-i kerimenin bende bıraktığı kuvvetli kanaat şu ki: Müslüman kadın ziynet sayılan her şeyi gizlemeye çalışmak ve göstermemekle emrolunmuştur.” der.[18]
- DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:
Buraya kadar arz ettiğimiz deliller ışığında hanımlar korosunun erkekler huzurunda ilahi meşk etmesini değerlendirecek olursak söylemenin de dinleyip izlemenin de caiz olmadığını görürüz. Şöyle ki:
1) Hanımların erkeklere karşı çekici bir eda ile konuşmaları caiz olmazsa nağmelerin her türlüsünü kullanarak güzelleştirdiği sesi ile onların huzurunda ilahi söylemesi hiç caiz olmamalıdır. Bu aynen anaya-babaya öf demenin haram olması yanında sövüp-saymanın gayet tabi haram olması gibidir. Çünkü ikinci durumlarda illet daha kuvvetidir. Azı haram olanın çoğu da haramdır.
2) Peygamber hanımlarının çekici bir eda ile konuşmalarının yasak edilmesinin illeti, marazlı kalplerde farklı duygular uyandırma ihtimalidir. Bu illet ve ihtimal nerede bulunursa hüküm ve yasak da bulunacak demektir. Hüküm illetten tahallüf etmez. Bundan dolayı ayetin hükmünün peygamber hanımlarına mahsus olduğunu söylemek isabetli olmaz. “İtibar sebebin hususi oluşuna değil lafzın umumi oluşunadır.” kaidesi bunu ifade eder.
3) Peygamber hanımlarına hitap eden ayet-i kerimelerin onlara mahsus olduğu kabul edilse bile yine de yapılan iş kerahetten hali değildir. Çünkü gözlerin haramdan sakındırılmasına dair emir, ziynetlerin gösterilmemesine dair nehiy, mümin hanımlara ve mümin erkeklere hitap etmektedir. Sahnede toplum huzuruna çıkacak bir hanımın süslenme konusunda ne gerekiyorsa onu ihmal etmeyeceği malumdur. Hadis-i şerifte ikinci bakışa müsaade edilmemektedir. Hal bu ise, saatlerce erkeklerin gözlerinin o hanımlar üzerinde olmasını efâl-i mükellefînin hangisinden sayabiliriz?
4) Burada bir mecburiyet yok ki “zaruret” in arkasına sığınalım. Konu hakkında hiç delil yok diyemeyiz ki “eşyada asl olan ibâhadır.” kaidesine dayanalım. Zira yukarıdaki delillerin kerahet mi tahrim mi ifade ettiği tartışılabilir. Ama ibâha ifade etmediği tartışılamaz
Öyleyse dinin erkek-kadın arasında olmasını hedeflediği mesafenin daraldığı ve eşiklerin aşındığı bir ortama uyum sağlamak adına erkeklerin huzurunda hanımların ilahi söylemesine fetva aramak yerine fetvayı takvamıza sormak –ayeti kerimenin ifadesi ile– kalplerimiz için daha temiz, dünya ve ahiretimiz için daha hayırlı bir davranış olur.
“Kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.”[19]
[1] Kasas, 28/25
[2] Meryem, 19/18
[3] Ahzab, 33/53
[4] Buhari, Nikah, 110
[5] en-Nihaye, 1/448
[6] Tirmizi, Rada, 16
[7]. Nur, 24/30
[8]. Nur, 24/31
[9]. Buhari, İstizan, 12
[10]. Ebu Davud, Nikah, 33/32
[11]. Ahzab, 33/32
[12]. Nur, 24/31
[13]. Ahkamü’l-Kur’an, Cessas, 3/359
[14]. Bedayi, 1/150
[15]. el-Mebsut, 4/34
[16]. Ahkamü’l-Kur’an, Cessas, 3/359
[17]. Nur, 24/31
[18]. Kurtubi, 12/229
[19] İsra, 17/36