İçeriğe geç
Anasayfa » HASED EDİLEN KİŞİYSEM NE YAPABİLİRİM?

HASED EDİLEN KİŞİYSEM NE YAPABİLİRİM?

Hased edilen kişi,

Eğer mal-mülk sahibi ise,

Cömert olmalı, sağına soluna ikram etmeli;

Eğer ilim sahibi ise,

Gece-gündüz bildiği ile amel etmeli ve kendinde olan ilmi herkese uygun dil ve uygun hal ile vermeli;

Eğer makam sahibi ise,

Mütevazı olmalı, hizmet ehli olmalı, insanlara faydalı olmalı ve insanlar için hayırlı olmaya çalışmalıdır.

Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’un rivayetine göre Hz. Peygamber (s.a.v), hased değil de şu iki kişiye gıpta edilir buyurmuştur:

“Yalnız şu iki kimseye gıpta edilmelidir: (Biri), Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse, (diğeri), Allah’ın kendisine verdiği hikmetle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına öğreten kimse.”[1]

Abdullah b. Ömer (r.anhümâ)’nın rivayetine göre ise Hz. Peygamber (s.a.v), şöyle buyurmuştur:

“Yalnız şu iki kişiye gıpta edilmelidir: (Biri), Allah’ın kendisine verdiği Kur’ân ile gece gündüz meşgul olan kimse, (diğeri), Allah’ın kendisine verdiği malı gece gündüz harcayan kimse.”[2]

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v), sanki şöyle diyor: Özellikle ilim ve mal sahiplerine hased edilmektedir. Ama ilim sahibi olan kişi, eğer kendisine hased edilmemesini istiyorsa o ilimden herkesi istifade ettirsin. Böyle yapsın ki kendisine hased edilmesin de belki gıpta edilsin. Aynı şekilde mal sahibi olan kişi eğer hasede muhatap olmak istemiyorsa gece-gündüz insanlara o sahip kılındığı maldan Allah için harcasın. Makam sahibi kişiler de, gece-gündüz sorumluluğunu ifa etmek için kendisini helak edecek şekilde çalışır millete lâzım olan eserler ortaya koyarsa hiç kimse bu denli çalışamayacağından dolayı hased değil belki gıpta edeceklerdir.

Şu manayı da anlamamız mümkündür: Müslümana gereken hased değil ancak gıptadır. Şüphesiz hased edilmeye değil gıpta edilmeye layık olan, özellikle bu iki kimsedir.

Allah Teâlâ, öğrendiğini hem amel eden hem öğreteni, kendisine verilen veya kendisinin kazandığı malı Allah için gece-gündüz, sağa-sola harcayanı sever ve sevdiğini de âleme sevdirir hatta hasetçiye bile isterse sevdirir. Zira bir âyet-i kerîme Rabbimiz bu konuda şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak iman edip sâlih amel işleyenlere Rahman (olan Allah, insanların kalplerinde o kimselerin lehine) bir sevgi yaratacaktır.”[3]

Birinci hadîs-i şerîfte malı önce zikretmiş, ilmi sonra zikretmiş; ikinci hadîs-i şerîfte ise önce ilmi sonra malı zikretmiştir. Bazıları mala, bazıları da ilme hased ediyor olabilir.

Bazı hasta ruhlu insanlar vardır ki, o mal sahibi kişi, onlara daima verse de doymazlar yine de hased ederler; bazıları da gece-gündüz o ilim sahibi kişi, o kimselere ilim öğretse de yine hased edebilirler.

Her mü’mine, özellikle ilim, mal ve makam sahiplerine gereken, namazda da namazın dışında da Allah Teâlâ’ya, Felak Sûresi’ni de okuyarak, dua etmesi, fiilî dua olarak da ilmiyle amel etmede, ilmini insanlara öğretmede ve malını Allah için insanlara harcamada açığının olmamasıdır.

Hased edilen kişi, kendisine hasetçinin şerri dokunmasın diye Allah’a dua ettiği gibi belki daha fazla o hasetçinin hasetten kurulması için de dua etmelidir.

Bu iki hadîs-i şerîfte geçen gıpta ve temennî, meşru işlerde olursa mübah, Allah’a itaatle ilgili olursa müstehap olur. Gıpta, temenni ve imrenme, başkasının sahip olduğu bir lûtfun, bir nimetin; mal-mülk, makam ve ilim gibi şeylerin yok olmasını istemek değil, aynısının kendisinde de olmasını istemektir.

Eğer bir insan, ilmini insanları saptırmada kullanıyor, malını insanları yoldan çıkarmada kullanıyor, makamını insanlara zulmetme aracı olarak kullanıyorsa işte bu gibi kimselerden bu nimetlerin alınmasını istemekte bir günah yoktur. Bu gibi nimetlerin yok olmasını istemek değil belki bir fitne ve zulüm sebep ve aracının ortadan kalkmasını istemek demektir.

İmam Gazâlî (rh.a), Kimyâ-yı Saâdet isimli kitabında, hasedin ilacı bölümünde şöyle der:

“İlim macunu; hasedin, dünya ve âhirette kendisine zarar, hased ettiği kimseye de fayda getirdiğine inanmaktır. Dünyada zararlı olmasının sebebi, daima kederde, üzüntüde ve acıklı azapta insanı bırakmış olmasıdır. Zira hiçbir vakit geçmez ki bir kimseye bir nimet hâsıl olmasın. O halde düşmanına arzu ettiği eziyet ve sıkıntıya kendisi düşer.”

Hased edilen kimse, kendisine hased edenin hasedinin fayda getirmesi için sabırlı olması, takdîr-i ilâhîye razı olması, hasedçiye de faydalı olmayı istemesi gerekir. Eğer mümkünse faydalı da olmalıdır.

Hased edilen kişiye gerekli olan tavır, özetle şunlar olmalıdır:

  1. Hased edilen kişi, kendisinde bulunan özellikler ve güzellikleri Allah’ın bir lûtfu olduğunu bilmeli, eldeki ile şımarmamalı, elden çıkınca da üzülmemeli; her iki durumda da imtihan söz konusu olduğu için, hangi hal ile imtihanda ise ona razı olmalı ve o imtihanın gereğini yerine getirmeli; varlıkta şükretmeli, yoklukta sabırlı olmalı,
  2. Verilen bir nimet için şükür gerekir olduğundan, kendisine gereken, neye sahipse şükür olarak başkasına da ikram etmeli ve “İyi ki ben hased etmiyorum.” diye sevinmeli, hasetçi adına da üzülmeli,
  3. Kendisine takınılan yanlış tavırlara sabretmeli; alaya alınmalara, hakaretlere, karşı oluşlara cevap vermeyip iffetine bir halel getirmemeli. Yunus Emre’nin dediği gibi

“Dövene elsiz gerek,

Sövene dilsiz gerek

Derviş gönülsüz gerek

Sen derviş olamazsın” diyerek kendi kendine bunları söylemeli,

  1. Başına gelen belalara, rıza göstermeli ve herkes kendisine yakışanı yapmalıdır, diyerek bu gibi belaları manen yükselmesine bir nimet bilerek bala çevirmeli; tersini yaparsa Allah’ın kendisine verdiği balı belaya çevirmiş olacağından korkarak bu duruma düşmekten Allah’a sığınmalı,
  2. Hased edilen kişi, hem kendisine hem hased eden kişiye dua etmeli, hasetçilik belasından kurtulması için Allah’a dua etmeli ve “Allah’ım ona şükredebileceği nimeti, hakkından gelebileceği ve sorumluluğunu ifa edebileceği ilmi ve makamı ver; dünyada da âhirette de sevindir.” diye yalvarmalı,
  3. Hased edilen kişi, hasetçiyi affetmeli, hatta affettiğini ağzına bile almamalı,
  4. Hasedçiye beddua etmemeli tam tersine “Allah’ım! Beni hasetçiye sevdir, hasetçiyi hased hastalığından kurtar, beni hasetçiye karşı yanlış yapmaktan koru.” diye dua ederek yalvarmalı,
  5. Hased edenle alâkayı kesmemeli, belki iyi davranmalı, selam verip almalı, af yolunu tutup hoşgörü ile davranmalıdır.

[1] Buhârî, İlim, 15, Zekât 5, Ahkâm, 3, İ’tisâm, 13; Müslim, Müsâfirîn, 268; İbni Mâce, Zühd, 22.

[2] Buhârî, Temennî, 5, Tevhîd, 45; Müslim, Müsâfirîn, 266, 267; İbni Mâce, Zühd, 22.

[3] Meryem, 19/96.