İçeriğe geç
Anasayfa » HASTALIK ÜRETEN YAŞAM TARZINDAN KENDİMİZİ NASIL KORUYABİLİRİZ?

HASTALIK ÜRETEN YAŞAM TARZINDAN KENDİMİZİ NASIL KORUYABİLİRİZ?

İnsanın yaşam tarzı genelde kendi dışında şekillenir. Bu yüzden insanın yaşam tarzını kendisinin değiştirmesi, kendi bedeni üzerinde söz sahibi olması yani gerçek anlamda özgürlüğünü kazanması çok zordur. Zordur çünkü taşıdığı bedenin yönetim kararı ve sorumluluğunu almak, dış dünyanın dayatmalarını karşılayacak güçlü bir iradeyi gerektirir ve akıntıya karşı yüzmek gibidir.

İnsanın küresel sistem içindeki yaşam tarzı, en basit canlı olan bir hücrenin yaşamına benzer. Bir hücreyi düşünün… Evrende bir dünya gibi…

Hücre, dış dünyanın global saldırılarına karşı koyar. Üzerindeki koruyucu kalkanı olan zarı dış etkenlerden onu korumaya çalışır.

Bir hücre bile dış dünyanın zararlı etkilerine DNA’sında saklı derin yönetimiyle karşı koyarken, en gelişmiş canlı olan insanoğlu nasıl oluyor da dış dünyanın dayatmasına karşı koyamıyor? Kendi hayat programlarını ve özgürlüğünü niçin yaşayamıyor? Diğer tüm canlılardan farklı olarak çevreyi değiştirme yeteneği olan insan, nasıl oluyor da aşağıda özetlenen yaşam tarzının kölesi oluyor.

Dış dünyadaki yaşama alanlarımız; binalar, caddeler, arabalar ve çevre kirliliği ile işgal edilmiş durumda! İçinde yaşamaya çalıştığımız küçücük evlerimiz ise eşyalarla…

TV karşısında gömüldüğümüz, bize kalan tek özgürlük alanımız rahat koltuğumuz ise uzaktan kumandalı bin bir kanal ve reklamla beynimizin işgal edildiği, yeniden düzenlendiği mini hapishanemiz!

Dünyada ölümlerin birinci nedeni olan kalp damar hastalıkları ve insanlığın en yaygın sağlık sorunu olan hipertansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği, şişmanlık ve metabolik sendrom bu yaşam tarzıyla yakından ilişkilidir.1

Yaşam tarzını düzelterek bu insanlık düşmanlarını yenmede ne kadar başarılı olursak, kalp, tansiyon, kolesterol ve şeker ilacı kullanma ihtiyacımız o kadar azalır. Bu hastalıklara yakalanma ve bunlardan ölme oranları da o ölçüde düşer.

Yaşam tarzındaki köklü değişiklik, bir yıl içinde bile koroner damar sertliğinde önemli gerilemeye yol açar.2

Şişman kişilerin vücut ağırlığının yüzde beş-onu arasında kilo vermesi kan basıncı, kan şekeri, kan yağları, kanın pıhtılaşması gibi metabolik ve kalp damar hastalığı risk faktörleri üzerinde iyi etki gösterir. Yaklaşık 4 kilogramlık kilo kaybı bile riskli hastalarda şeker hastalığına gidişi önler.3

Fiziki aktiviteyi artırmanın hemen akla gelen iki yararı, HDL kolesterolü düzeyinde artma ve tüm sebeplere bağlı ölüm oranında azalmadır.

Dış dünyanın bitmek bilmeyen istekleri ve beynimize gizlice yüklenen bu yanlış programları nasıl değiştirebiliriz? Kendi özgün tercihimizi nasıl hayata geçirebiliriz?

Ne yiyeceğimizden ne giyeceğimize ve ne yapacağımıza kadar her şey beynimize bir virüs gibi gizlice yüklenen dış programlar tarafından belirlenmiş oluyor.

Yani bizler başkalarının programladığı sanal bir hayatı yaşıyormuşuz gibi yapıyoruz. Aslında yaşadığımız bizim hayatımız değil, bizim kimliğimizi ve kişiliğimizi silen, ne olduğu belirsiz dış dünyanın bitmek bilmeyen istekleri…

Yaşadığımız bu çağda neredeyse sonsuz bilgi ile karşı karşıyayız. Bu bilgi ummanı; bilimsel yöntemlerle elde edilen doğru ve güvenilir bilgiyle birlikte yanlış, yararsız hatta zararlı bilgi de içeriyor. Artık çağımızda önemli sorun bilgi kıtlığı veya bilgiye ulaşmak değil, bilgi denizinde kaybolmadan doğru ve güvenilir bilgi adasına çıkabilmek.

Sağlıksız yaşam tarzı nasıl oluştu? Aşırı beslenmenin sağlığa yararlı olduğu düşüncesiyle insanlar 20.yüzyılın ikinci yarısında sürekli yiyip içmekle, ulaşım araçlarının yaygın kullanımı sonucu ve ayrıca saatlerce TV ve internet karşısında kalori harcamadan oturmakla göbekli bir toplum oluşturuldu.

Eski yüzyıllarda insanların gezdiği alanlar, binalar ve caddelerle işgal edildi. Temiz havamız egzoz, sigara, bacalardan çıkan kanserojen maddelerle kirletildi. Yemek kültürümüz,  endokrin ve sindirim sistemini alt üst eden tıkınma kültürüne yenik düştü.

Sigara, alkol, fast-food, genetik yapısı bozuk ve hormonlu ürünlerinde sinsice kullanıldığı bu sağlık savaşında, binlerce yıllık tarihimizde görülmemiş bir felaketin içine sürüklendik.

Önlenebilir ölümlerde dünya ve olimpiyat şampiyonuyuz.4

Her yüz bin erişkin erkek nüfusta koroner kalp hastalıklarından ölüm oranı, Kore ve Çin’de 50 iken Türkiye’de 650! Bizde 13 misli fazla.5

Her yıl 108 bin insanımızı erken yaşta sigaraya kurban veriyoruz. Her 5 dakikada bir insanımızı sigara nedeniyle kaybediyoruz. Önlem alınmazsa 20 yıl sonra her 2 dakikada bir kişi kaybedeceğiz.6

Sigara, kalp ve damarlarımızın en büyük düşmanıdır. Önlenebilir ölümlerin yarısından sorumludur.

55 yaş altındaki kalpten ölümlerin yüzde 80’i sigara kaynaklıdır. Sigara, tansiyon ve kolesterolü yüksek olanlarda koroner arter hastalığı riskini 2 kat artırdığı gibi, akciğer ve gırtlak kanserlerinin de yüzde 97 nedeni sigaradır.7

Manevi değerlerinden koparılmış gençliğimizde, alkol ve uyuşturucunun pençesinde heba edilmektedir.

Asıl soykırım bu! Asıl tartışılacak konu bu!

Metabolik sendrom, özellikle göbek çevresinde olmak üzere vücudun yağlanması sonucu tansiyon, kan şekeri ve zararlı yağların yükselmesi ve yararlı HDL’nin azalmasını içerir. Koroner kalp hastalığının anası olan metabolik sendrom giderek artıyor. Bu sayı batı ülkelerinin şimdilik 2 katıdır.8

Türkiye’de metabolik sendrom sıklığını araştıran METSAR çalışması, felaketin gelişimini ve boyutlarını gözler önüne seriyor. Bu araştırmaya göre metabolik sendrom görülme oranı; 20-30 yaş arası kişilerde {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}10 iken ,yaş ilerledikçe inanılmaz derecede artarak, 60-70 yaş arasındaki erkeklerde {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}61’e, kadınlarda {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}75 oranına çıkmaktadır.9

Şişman insan sayısı 10 yılda 5.5 milyondan 11 milyona çıkmıştır.

Giderek sağlıksız bir toplum oluyoruz.

Her yerden hastalık ve hasta fışkırıyor. Sağımız solumuz hasta dolu. Yaşam tarzımız bataklığın sivrisinek ürettiği gibi hastalık üretiyor. Şöyle bir çevreye bakınız, sağlam insan yok gibi. Sağlam zannettiklerimiz de aniden ölüp gidiyor.

Sağlığımız bu kadar kötü mü? Evet, bu kadar kötü. Ulusal bir felaketle karşı karşıyayız ve işin kötüsü bunun farkında bile değiliz. Ne yapacağımızı bilmiyoruz, bilsek bile bir şey yapamıyoruz.

Sigara, alkol, tuz tüketimi, yanlış ve aşırı beslenme sonucu şeker hastası sayısı, tansiyon, kalp ve damar hastalıkları ve buna bağlı ölümler hızla artıyor.

Reklamlarda beyne kaydedilen gizli programlar gereği, satılan şeyleri bilinçsizce ye-iç şişmanla, sonra aşağıda belirtildiği şekilde zayıfla. İster liposakşınla yağlarını aldır, ister ameliyatla mideni küçült, ister 2 bin liraya koşu bandı al, ister 5 bin dolara tenis kulübüne üye ol.

Depresyonun bile çaresi bulundu: Depresyon Pili: 15 bin dolar! Önce depresyona girsin, sonra pilini satarsın!

Sivrisinek üreten bataklığı kurutmak, hastalık üreten sağlıksız yaşam tarzını düzeltmek yerine kuyruktaki hastalara cibinlik, tablet, krem ve sprey satacak. Ne karlı iş değil mi? Sistem bu!

Sağlıklı toplum olmada en etkin, ucuz ve kolay yöntem korunmadır. Korunma; hastalık ortaya çıkmadan hastalığa neden olan risk faktörlerinin önlenmesi ve buna yol açan yaşam tarzının değiştirilmesidir.

Esasını hayat tarzını düzenlemenin oluşturduğu koruyucu hekimliğin günümüzde ancak gelebildiği konum ve hatta çok ötesini Peygamber Efendimiz, Yaratıcımızın inayeti ile yüzyıllar öncesinden ortaya koymuştur.

Sağlık, Allah Teala’nın insana bahşettiği büyük bir nimettir. Bu nimetin kıymetini bilmek ve onu korumak gerekir. ‘’Kendi kendinizi tehlikeye atmayınız!’’,10 ‘’Yiyiniz,içiniz fakat israf etmeyiniz!’’11,  ayetleri, sağlığı korumanın lüzumuna işaret eden ilahi emirlerdir.

İnsanlardan çoğunun, sıhhat ve boş vakit konusunda aldandığını haber veren Peygamber Efendimiz, hastalık gelmeden önce sıhhatimizin kıymetini bilip onu korumamızı tavsiye etmiştir. Bunun yanı sıra sağlığın korunmasıyla ilgili ciddi tedbirler almış ve bunları uygulamıştır. Böylece Hz. Peygamber, sağlığı korumaya yönelik söz konusu tavsiye, tedbir ve uygulamalarıyla koruyucu hekimliğe öncülük etmiştir.

Kur’an insanın ruh ve beden sağlığı üzerinde ehemmiyetle durmaktadır. Çünkü sağlık; beden, ruh ve sosyal bakımdan tam bir iyilik hali içinde bulunmaktır. Allah’a ve Rasûlü’ne şüphesiz bir şekilde inanmak ve inandığını bilinçli olarak yaşamak ruh sağlığını koruma tedbirlerinin başında gelir.

Kalpler, Allah’ın emrettiklerini yapıp yasakladıklarından uzak durarak ıslah edilebilir. Allah’ı unutmak ve İslam’ı yaşamayı terk etmek kalbin helakı demektir. Kendilerini ıslah etmek isteyenler Rableriyle irtibatı kesmemelidirler. Zira kalpler ancak Allah’ı anmakla tatmin olur.12

Yine Kur’an-ı Kerim’de, sarhoşluk veren içeceklerin insan ruhunda meydana getirdiği tahribattan,13 sevinç ve mutluluğun sağladığı müspet hallerden14 söz edilir.

Rasûlullah (s.a.v) hastalıklara karşı çok ciddi ve uygulanabilir nitelikte tedbirler almıştır. Bu tedbirlerin başında kapsamlı bir temizlik anlayışı ve uygulaması gelir. Baştan ayağa, dişten tırnağa kadar vücudumuzun tüm uzuvlarıyla ilgili temizlik prensipleri koymuş, kendisi de uygulamalarıyla örnek teşkil etmiştir, “Temizlik imanın yarısıdır.”15 buyurarak, maddi kirlerden arınmanın inancın yarısını elde etmek olduğunu, bunun yanında kalbi de kötü inançlardan temizlemenin imanın bütününe sahip olmak anlamına geldiğini vurgulamıştır.16 Hastalıklardan korunmak için alınacak en önemli tedbirlerden biri de beslenmeye dikkat etmektir. Yemek, içmek, uyku adabından, beden eğitimi ve dengeli beslenmeye kadar her konuda ümmetine tavsiyelerde bulunmuş, aynı zamanda en iyi örnek olmuştur.

Dergimizin daha önceki sayılarında, beslenme adabı, zararlı yiyecek ve içecekler konusunda daha geniş bilgiler verildiği için fazla detaya girilmeden; Peygamber Efendimiz’den örnekler verebiliriz; oturarak yememizi ve içmemizi tavsiye ederdi, yemek yiyeceği zaman sağ dizini dikerek oturur, asla bir tarafa yaslanarak yemek yemezdi.

Bir şey içerken üç defa nefes alarak içer, yemekleri soğutarak yerdi. “Sizlere yemeği soğutarak yemenizi tavsiye ederim; çünkü soğuk yemek faydalıdır, bereketlidir. Şunu iyi bilin ki; sıcak yemekte fayda ve bereket yoktur.” buyurmuştur.17

Peygamber Efendimiz yeme ve içme hususunda orta yolu takip etmemizi tavsiye ederek şöyle buyurmuştur. “Ademoğlu, karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır. Şayet yemesi gerekiyorsa, o zaman midenin üçte birini yemek, üçte birini su ve üçte birini de nefes için ayırsın.18 “Her hastalığın başının aşırı yemek19 olduğunu hatırlatan Peygamberimiz “Ümmetim için en çok korktuğum şeyler karın büyüklüğü, uyku düşkünlüğü, tembellik ve yakîn azlığıdır.”20 buyurmuştur.

İçinde yaşadığımız hayatın çok çeşitli yönleri vardır. Hiçbirimiz istediğimiz bir ana-babanın evladı olarak dünyaya gelmedik, hiçbirimiz istediğimiz bir beldede de dünyaya gelmedik. Hiçbirimizin iki gözü, iki kulağı, bir beyni, bir kalbi vb… gibi bir takım özellikler ve niteliklere sahip olarak bir hayat yaşamak hususunda irade ve isteğimiz mevzu bahis değildir. Kendimizin hazırlamadığı bir hayat tarzını yaşamaya mahkûm edilmiş canlılarız. Yaşamak zorunda olduğumuz hayat şartlarını biz tespit etmedik.

Hepiniz iyi takdir edersiniz ki her imalatçı firma kendi imal ettiği malı çok iyi tanıyandır.

İnsan yaratılmış bir varlıktır. Onu yaratan onun kuvvetli ve zayıf taraftarını en iyi bilen bir varlık olduğuna göre, kendisinin de bu hayatın nasıl yaşanılacağına, insan hayatının en verimli, en rasyonel (akılcı) ve en makul nasıl idame ettirileceğini, yüce Rabbimin adeta insanın kullanma kılavuzu ve rehberi olan Kuran’ı Kerim’inde ve onu en güzel şekilde yaşayan Peygamberimizin sünnetleriyle bizlere göstermektedir.

İnsan, kitabını ne zaman aziz bildiyse, Allah kulunu izzet sahibi yapmıştır. Ne zaman Allah’ın kitabı kulların sosyal yapısı içinde azizliğini kaybetmişse, o millet izzetten zillete düşmüştür.

 

DİPNOTLAR

  1. W. Philip T. James, Obesity management: the cardiovascular benefits Eur Heart J Suppl 2005, 7: L3-L4; David A. Wood Guidelines on cardiovascular risk assessment and management. Eur Heart J Supp 2005, 7 :L5-L10.
  2. Luc F. Van Gaal, Ilse L. Mertens, and Dominiue Ballaux: What is the relationship betwen risk factor reduction and degree of weight loss? Eur Heart J Suppl 2005, 7: L21-L26.
  3. a.g.y.
  4. Duran E., Kalp ve damar cerrahisi; Sönmez B. Koroner, Arter hastalıkları cerrahi tedavisi. II/1344, 1.Baskı, Çapa Tıp Kitabevi, Ulus matbaacılık, İstanbul, 2005; “Kalp ve damar hastalıklarında rakamlar ürkütücü boyutlara ulaştı.”(www.ntvmsnbc.com/news/180431.asp-23k)
  5. Duran E., Kalp ve damar cerrahisi; Sönmez B. Koroner, Arter hastalıkları cerrahi tedavisi. II/1344, 1.Baskı, Çapa Tıp Kitabevi, Ulus matbaacılık, İstanbul, 2005.
  6. Sigarayla Savaş Derneği verileri – 2005.
  7. a.g.y.
  8. Onat, A., Türk Erişkinlerde Kalp Sağlığı, TEK-HARF.Logos yayıncılık, 2003.

9.Türkiye Metabolik Sendrom Sıklığı Araştırması, Oğuz A. ve ark. (www.abdiibrahim.com.tr/haberler/ppt/Metsar_Sunum_28022005.ppt-)

  1. Bakara, 195.
  2. Araf suresi 31.
  3. Rad suresi 28.
  4. Saffat suresi (37),47;Vakıa suresi (56),19 ;Tür suresi (52),23.
  5. Yusuf suresi (12), 96.
  6. Müslim ,Taharet 1; Tirmizi Deavat 86.
  7. Davutoğlu,Ahmet Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi ,II,270,271.
  8. Ali el-Müttaki,a.g.e,VII,133
  9. Tirmizi,Zühd 47;İbn Mace,Et’ime 5.
  10. Ali el Müttaki,a.g.e.,x,4.
  11. Ali el-Müttaki,a.g.e,III,460.