İçeriğe geç

Hayâ lügatte, çekinip utanmak demektir. Çekinip utanma demek olan hayâ, sofiye ıstılahı olarak Allah (c.c ) korkusu ile isyanlardan, günahlardan, haram şeylerden çekinmek yerinde kullanılır. Hz. Peygamber (s.a.v) “el-Hayâ-u mine’l iman” yani “Utanmak imandandır.”  Hadis-i Şerifiyle hayânın imandan geldiğini bildirmiştir.

Hayâyı ikiye ayıranlar olmuştur: Birine “yaratılıştan gelen hayâ“ diğerine “imandan gelen hayâ”  demişlerdir.[1]

Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v) meâlen: “Utanmazsan dilediğin (her) şeyi yap” sözü tâ ilk peygamberlerden (Adem (a.s)’dan) beri insanların idrak ettiği anladığı şeylerden (sözlerden)dir, buyurmuştur. Bu Hadis-i Şerif dünyaya ve içindekilere diğer bir hikmetli kelamdır.

Bu, bir tehdittir. İnsanları kötülüklerin çukuruna düşüren, o utanmazlıktır. İnsan utanmadıktan sonra istediği fenalığı yapar ve ağır cezalarını da görür.

Sahih-i Buhâri muhtasarı Tecrid-i Sarih tercümesinde şunları okuyoruz:

“Utanmazsan dilediğini yap!” kelamının aslı da, tercümesi de az sözle çok mana ifade eden ‘Cevamiu’l-kelîm’ den sayılmış edebi bir vecizedir. Her ahlakçı, içtimaiyatçı takdir ve kabul eder ki bu vecize ile en yüksek bir ahlak temeli atılmış, esaslı bir kaide konulmuştur. Hem de hiçbir devirde feshe, değişime uğramaksızın tarih boyunca uzanıp gelmiştir. Binaenaleyh bu ahlakî kaidenin ümmetler arası dünya çapında bir yeri vardır. Utanmazlık beşer düşüncesi ve anlayışı yönünden daima kınanmıştır. Bunun için Hadis-i Şerif’in manası: Halkın ayıplamasından utanmaz ve sakınmazsan dilediğini işle demek olur. “Dilediğini işle!” cümlesi bir emirdir. Fakat hadisi açıklayan Hattabî’nin bildirdiğine göre, emir sîgasının işaretinden anlaşıldığı üzere tehdit ve tekdir manasına hamlolunmuştur. Bu cihetle: “Dilediğini işle, cezasını görürsün!” demek olur. Nasıl ki: (haydi) ne dilerseniz (onu) yapın, çünkü O (Allah (c.c)), yapmakta olduğunuz şeyleri hakkıyla görendir.[2] mealindeki Âyet-i Celîle’de de “Haydi ne dilerseniz işleyin, Allah (c.c) cezasını verir!” demektir.[3]

Hz. Ali (r.a) “Bir kimse hayâ elbisesini giyinse, yani hayâyı kendine huy edinse, halk o kimsenin ayıbını göremez” buyurmuştur. Hakikaten hayâ öyle kıymetli bir elbisedir ki onu giyenlerin ayıp ve noksanları örtülmekle beraber,  onu giyenler herkes tarafından saygıya ve hürmete mazhar olurlar. Hayâ elbisesinden mahrum kimseler ise ne kadar şerefli ve itibarlı sayılırlarsa sayılsınlar kendilerinden aşağı derecedeki adamlardan bile hakaret görürler.

Hayâ husûsiyle kadınlara çok lazımdır. Çünkü sahip oldukları sima ve cazibenin nezaket ve letafetini bir kat daha yükseltir. Hatta ileri gelenlerden bir zât: “Kadınlarda en ziyâde sevilecek ve hoşa gidecek şey nedir?” sorusuna: “yüzlerinde hayâdan dolayı hâsıl olan kırmızılık” cevabını vermiştir.[4]

Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz: “Hayâ (mü’min bir kadın ve erkek için) bir ziynettir.”  buyurmuşlardır. Bu büyük bir müjdedir. Diğer bir Hadis-i Şeriflerinde ise şöyle buyurmaktadırlar: “Kim (uygunsuz bir iş işlerken) insanlardan utanmazsa, Allah’tan da utanmaz.”

Evet, bir önceki Hadis-i Şerif’te verilen müjdeye nail olabilmek için bu Hadis-i Şerif’e çok dikkat gerek. Zira yaratılmışlardan ve yaratıcıdan hiç hayâ etmeden (gülerek) günah işleyen, (ağlayarak) cehenneme gider. Çünkü cennete gidecek kimse hayâ ile süslenmiş olmalı. “Hayâsızlık” la kirlenmiş olmamalı.

Mesela: İsimleri Müslüman olan bir kadın veya erkek tesettürsüz sokağa çıkar ve insanlara karşı hiç sıkılmadan boy gösterir, kendini seyrettirirse; hele bir de onunla bununla açıkça içki içip dans ederse… Böylesi bir hayâsızın gideceği yer neresi olmalıdır?  Zavallı! Süslü değil, kirlidir.

Şu iki Hadis-i Şerif’in meallerini de arz edip yazımıza son verelim:

“Hayânın (ve hicabın) azlığı küfür (alametlerinden) dür.”[5]

“Hayâ ve iman, Allah (c.c) tarafından bir arada, eş olarak yaratılmışlardır. Onun için, biri kaldırıldığı zaman, öbürü de kaldırılır.” [6]

[1]  Tarih Deyimleri 1/772

[2]  Fussilet 40

[3]  Tecrîd-i Sarih Tercümesi, Cilt: 12,  Sayfa: 120

[4]  Tasvir-i Ahlâk:131

[5]  Münâvî

[6] Cami’us Sağîr