İçeriğe geç
Anasayfa » HUZUR VE SAADET KAYNAĞI İBADETİMİZ CEMAATLE NAMAZ

HUZUR VE SAADET KAYNAĞI İBADETİMİZ CEMAATLE NAMAZ

Yüce Rabbimiz’in nimetlerinden olan yegâne huzur ve saadet kaynağı ibadetlerimizin başında namaz gelmektedir.

Peygamber Efendimiz’in gözbebeği olarak övdüğü namaz; Hakk’ın rızası, meleklerin sevgisi, duâ ve amellerin kabul vesilesi, mü’minin şefaatçisi, kabrindeki arkadaşı, vücudundaki takva elbisesi, başındaki tacı, önündeki nûru, sırattan geçme izni ve Cennet’in anahtarıdır.

Cenab-ı Hakk’ın bizim için seçip beğendiği, Habib-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ile biz kullarına öğrettiği, mü’minlerin mi’racı namaz beş şeyle kayıtlı olarak emredilmiştir:

  1. Namazın dosdoğru kılınması.

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:

“Namazı dosdoğru kılın ve zekatı da verin! Rükû edenlerle beraber siz de rükû edin.”[1]

  1. Devamlı olarak kılınması.

“Onlar, namazlarını devamlı olarak kılarlar.”[2] mealindeki âyet-i celile buna delalet eder.

  1. Vaktinde eda edilmesi.

“Şüphesiz ki namaz, mü’minler üzerine vakitleri belli kesin bir farz olmuştur.”[3]  mealindeki âyet-i celile buna delalet eder.

  1. Huşû ve huzûr-ı kalp ile edâ edilmesi.

“Onlar, namazlarında huşû sahibidirler (kalpleri titreyerek, saygı ve huzûr-ı kalp ile Allah’ın huzûrunda dururlar.)”[4] mealindeki âyet-i celile bunu açıkça ifade etmektedir.[5]

  1. Cemaatle beraber kılınması.

“Namazı dosdoğru kılın ve zekatı da verin! Rükû edenlerle beraber siz de rükû edin.”[6], âyet-i celilesinde geçen “Rükû edenlerle beraber siz de rükû edin” ifadesiyle namazın cemaatle kılınması emredilmiştir.

Şüphesiz cemaatle kılınan namaz, bizi Hakk’ın muhabbetine yaklaştıracak ve rızasına ulaştıracak ibadetlerimizdendir. Çünkü ibadetten gaye Cenab-ı Hakk’ın sayısız nimetlerine şükretmek, rıza ve sevgisini kazanmaktır. Bu nedenle “Ey Rabbimiz! Sen’in rızana koşar ve Sana severek ibadet yaparız.” diye niyazda bulunur ve hoşnut olup övdüğü kullarından olabilmek için O’nun şu İlâhî emrine kulak verir, cemaatle namaz kılmaya koşarız.

“Öyle kimseler vardır ki; onları ne bir ticaret, ne de bir alış-veriş Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoymaz. Onlar kalplerin ve gözlerin dehşetten dönüvereceği bir günden (kıyametten) korkarlar.

Çünkü Allah, kendilerini yaptıklarının en güzeliyle mükâfatlandıracak, bol nimetini ve geniş rahmetini onlara fazlasıyla bahşedecektir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.”[7]

Cemaatle kılınan namazın yalnız kılınan namazdan yirmi beş/yirmi yedi derece daha faziletli olduğunu Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’den öğrenmekteyiz. Buyrulmuştur ki:

“Cemaatle kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.”[8]

İbn-i Ebi Şeybe’nin Musannef’inde İbn-i Abbas’tan rivayet edilen bir hadis-i şerifte cemaatle kılınan namazın yalnız kılınan namazdan yirmi beş derece daha faziletli olduğu bilgisine ilaveten, mesciddekilerin, cemaat sayısınca fazilete nail olacağı da zikredilmiştir.

“Mescidde on bin kişi varsa da böyle mi?” diye soran kimseye İbn-i Abbas Hazretleri “Evet” cevabını vererek cemaatin sayısına göre sevabın da artacağını ifade etmişlerdir.

Cemaatle namaz; müslümanların arasında muhabbet ve tesanüdü arttırır, aralarındaki din kardeşliğini ulvî bir surette gösterir, birlikte yapılacak duâların Dergah-ı İlâhî’de kabulüne vesile olur. Binaenaleyh cemaatle namaza devam etmeli ve bunu büyük bir muvaffakiyet bilmelidir.

Hadis-i şeriflerde cemaate iştirakimiz emredildiği gibi evlerimizi de namaz bereketinden mahrum bırakmamamız emredilmiştir:

“Evlerinizi namaz kılmak ve Kuran okumakla nurlandırınız.”[9]

“Kişinin kendi hanesindeki namazı, o hanenin nûrudur.”[10]

Fakat bu hadis-i şeriflerde işaret cemaatle kılınması gerekmeyen nafile namazlaradır. Nafile namazların evde kılınması; o ev için bir aydınlık, manevî bir nur ve feyz ü berekete vesiledir. Binaenaleyh hanelerimizi bu gibi ibadetlerle de nurlandırmaya çalışmalıyız.[11]

Mü’minleri bir araya toplayan ve gönüllerini birbirine ısındıran cami ve mescid, beyt-i İlahi’dir ve Allah’a en sevgili yerdir. İlahi rahmetin gönüllere dolup taştığı bu mübarek mekânlarda ibadet için toplanan cemaate melekler de katılır, ibadetin sevabını ve mü’min üzerindeki etkisini arttırır. Çünkü namaz mü’mine etki eder, onu Rabb’ine yaklaştırır ve her türlü kötülükten uzaklaştırır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:

“Şüphesiz ki namaz, hayâsızlıktan, gizli-açık bütün kötülüklerden insanı alıkoyar.”[12]

Camiye ve cemaate devam etmek, iman ve ibadetteki samimiyet ve sadakatimizin bir nişanıdır. Nitekim Rasul-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz:

“Bir kimsenin mescide devam ettiğini gördüğünüz zaman onun mü’min bir kimse olduğuna şehâdet edebilirsiniz.” buyurarak şu âyet-i celileyi okumuştur:

“Allah’ın mescidlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve yalnız Allah’tan korkan kimseler i’mar ederler (ihya ederler).”[13]

Bu âyet-i kerimede, mescidlere devam etmenin onları i’mar etmek olduğu beyan edilmiştir.[14]

Mirâc-ı Nebevi’de beş vakit namazın farziyetinden itibaren Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz Hazretleri âhir-i hayatlarına kadar hiçbir vakit namazı terk etmedikleri gibi maraz-ı mevtlerinde dahi Hazreti Ebu Bekir (r.a)’a emir buyurarak on yedi vakit cemaatle Ashâb-ı kiram (rıdvanullahi teala aleyhim ecmaîn)’e namaz kıldırmış ve bir defasında pek hasta olduğu halde koltuğuna Hz. Ali ve Hz. Abbas (radıyallahu anhuma) girerek cemaate gelmiş, ashabına ve ümmetine namazın ehemmiyetini, devam lüzumunu ve şiddetli hastalık halinde bile hiçbir suretle asla terki caiz olmayacağını fiilen de talim ve irşad buyurmuşlardır.[15]

Çünkü Peygamber Efendimiz: “Camiye komşu olanın namazı ancak camide kıldığı takdirde (kâmil manada) namaz olur.” buyurmuştur.[16]

Hz. Ali (r.a)’a hadis-i şerifte zikredilen camiin komşusu kimdir? diye sorulduğunda “Müezzini işiten herkes” diye cevap vermiştir.[17]

Peygamber Efendimiz’in bu eşsiz halini, buna mukabil biz günahkar ümmetinin ihmalini düşünelim, hüzünlenelim ve kurtuluşumuzun Rabbimiz’in rızasına, Habib-i Ekrem Efendimiz’in şefaatine vesile olacak güzel hal ve amellerle olacağına iman edelim.

Âcizane yazımı, cami ve cemaat şuurumuza vesile olan hocaların hocası pek muhterem Prof. Dr. Osman Öztürk hocamızın 1978 Ramazan’ında kaleme aldığı cami-cemaat konulu yazısından bir bölümle taçlandırmak istiyorum:

“İslâm cemiyeti ve Müslümanlar için câmiden daha mühim bir müessese mevcud değildir. Yapılan tarihî tedkikler, Mescid-i Nebevi’den itibaren İslam dünyasında câmi ve mescidlerin pek çok hizmetleri bir arada ifâ ettiklerini ortaya koymaktadır. Bizzat Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in Mescidi başta olmak üzere câmiler; talîm ve terbiye (eğitim-öğretim) merkezleridir. Yani câmi, cemâatine ve mühitine ilim ve terbiye verir, âdâb ve erkân öğretir.

Cihad hazırlığına câmide başlanır ve harp taktiği câmide görüşülürdü. Bu demektir ki; câmi; Müslümanları cihada ve harekete sevk eder, uyuşukluğa ve tembelliğe değil.

Câmi cemâati birbirini tanır, yardımlaşır ve kaynaşır, sonra da ALLAH’ın huzurunda kale gibi saf bağlar.

Câhil, âlimden; fakir, zenginden istifade eder.

Derdi olanın dermanına herkesten evvel câmi cemâati koşar.

Câmiye devam edenler birbirleriyle alâkadar olurlar, bir vakit gelmeyeni ararlar, sorarlardı. Şimdi olduğu gibi çok defa birbirine selâm bile vermeden, hâl ve hâtır sormadan ayakkabılarını alıp gitmek câmi ve cemâat tarihimiz de mevcud değildir.

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz elçilerini ve valilerini câmiden selâmetlermiş. Yabancı elçi ve heyetleri mescidinde kabul ederlermiş. Yani câmi, devlet iç içe imiş.

Müslümanlar, câmiye ve cemâate yeniden işlerlik kazandırmak için var güçlerini sarf etmedikçe, onu bir “ba’sü ba’del-mevt” ile yeniden hayata iâde etmedikçe, imamlar ve diğer dinî sahada hizmet görenler bu hizmetin fîsebîlillah önderliğini yapmadıkça; ALLAH’ın rahmetinden ve Rasûlullah (s.a.v)’ın şefaatinden ümidvâr olmak edeb-i İslâma sığmaz.”[18]

Cemaatle namaz kılan mü’min, Cenâb-ı Hakk’ın emrine uymanın mutluluğunu, Rasûl-i Ekrem Efendimiz’i örnek almanın hazzını, kardeşleriyle Hakk’ın dîvanında kale gibi saf bağlamanın huzurunu, kalbinde ve dilinde “Allah” (celle celâlühu) ism-i şerîfi olduğu halde selam verirken de hadis-i şerifte müjdelenen kişilerden olabilmek için müslüman kardeşine sevgi ve şefkat hissiyle niyet etmenin sürûrunu duyar. Yüce Rabbi katında, Peygamber-i zişanı (aleyhissalatü ve selam) huzurunda sevilen ve ibadeti kabul edilen kullardan olma niyazında bulunur.

“Bir adamın Müslüman din kardeşine hayırla, sevgiyle ve şefkatle nazar etmesi, Benim şu mescidimde bir sene itikaf etmesinden hayırlıdır.”[19]

 

Hataları Silecek Dereceleri Arttıracak Bağışlanmaya Vesile Olacak Ameller

ı Mescidlere Adımları Çoğaltmak

Ebû Hüreyre (r.a)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v):

“Size, Allah’ın kendisiyle günahları yok edip, dereceleri yükselttiği amelleri haber vereyim mi?” buyurdu. Ashâb-ı Kirâm:

“Evet, haber veriniz yâ Rasûlallah!” karşılığını verdiler. Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz:

“Nefsin hoşlanmadığı şeylere rağmen güzelce abdest almak, mescidlere adımları çoğaltmak ve bir namazdan sonra diğerini de gözlemektir. İşte bunlar, hudud boyunda düşmana karşı nöbet beklemek kadar sevaptır.” buyurdu.[20]

Sabah ve Yatsı Namazının Cemaatine Özellikle Dikkat Etmek

“Her kim sabah namazını ve yatsı namazını cemaatle kılarsa, o kimse için; biri nifaktan, diğeri de şirkten beraat olmak üzere iki beraat/kurtuluş olur.”

“Bir kimse, sabah ve yatsı namazlarını cemaatle kılmaya kırk gün devam ederse, o kimse için, biri nifaktan, diğeri de şirkten beraat/kurtuluş yazılır.”[21]

Safların Düzgünlüğüne Özen Göstermek

“Namazda safları iyi doğrultunuz; yani bir hizada, bir seviyede ve düzenli tutunuz.”[22]

Camiye ve Cemaate Temiz Bir Şekilde Gitmek

“İmamlarınızın ardında namaz kılacağınız zaman temizliğinizi güzel yapın. İmamın arkasında namaz kılanın temizliğinin kötü olması, okuyucunun okuyuşunu yanıltır, güçleştirir.”[23]

Ayrıca, Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Mü-bîn’inde mü’minlerin her namaz ve tavaf zamanında elbiseleriyle süslenmelerini emir buyurmaktadır:

“Ey Âdemoğulları! İbadet yapmaya mescide her gidişinizde güzel ve temiz elbiselerinizi giyin!”[24]

İmam’ın Namazı Çok Uzatmaması

“Sizden biriniz cemaate imam olduğu zaman namazını hafif kıldırsın, uzatmasın. Çünkü onların içinde çocuk vardır, ihtiyar vardır, hasta vardır, iş sahibi vardır. Yalnız başına kıldığı zaman ise dilediği gibi kılsın yani uzatsın.”[25]

Camiye Girerken ve Camiden Çıkarken Dualar Okumak

“Sizden biriniz mescide/camiye girdiği vakit Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme salât ü selam getirsin ve ‘Ey Rabbim! Bana rahmetinin kapılarını aç!’ desin.”[26]

“Camiden çıkarken de Hz. Peygamber’e salât ü selam getirsin ve ‘Ey Rabbim! Bana fazl u kereminden ihsan buyurmanı istiyorum’ desin.”[27]

[1]  Bakara: 2/43.

[2]  Mü’minun, 23/9.

[3]  Nisa, 4/103.

[4]  Mü’minun, 23/2.

[5]  bkz. Mişkatü’l-Envâr.

[6]  Bakara: 2/43.

[7]  Nûr, 24/37-38.

[8]  Buhari, Ezan 30;  Müslim, Mesacid 249.

[9]  el-Camiussağir.

[10]  İbn Mace, Kunûzu’l-Hakâyık.

[11]  Ömer Nasuhi Bilmen, 500 Hadis-i Şerif.

[12]  Ankebut, 29/45.

[13]  Tevbe, 9/18)(bkz. Tirmizi, İman, 8/2617.

[14]  bkz. Rûhu-l Beyân, İsmail Hakkı BURSEVİ,        Bakara, 2/114.

[15]  bkz. Ramazanoğlu Mahmud Sami, Musâhabe 3, s: 52.

[16]  İbn-i Ebî Şeybe, 1/303.

[17]  Beyhâki, es-Sünenü’l-Kübra, 3/57.

[18]  20 Ağustos 1978 – 15 Ramazan 1938,  Millî Gazete.

[19]  Râmuz el-Ehâdis.

[20] Müslim, Tahâret, 41.

[21]  İmam-ı Azam Ebu Hanife, Müsned, Hadis no: 132.

[22]  Ahmed bin Hanbel.

[23]  Deylemî.

[24]  A’raf, 7/31.

[25]  Buhari.

[26]  Ebû Dâvud, Salât, 18/465.

[27]  İbn-i Mâce, Mesâcid, 13.