İçeriğe geç

İSNADIN ÖNEMİ METNİN GÜVENİLİRLİĞİNE ETKİSİ

İslamî bilgiler ihtiva eden hemen her kitapta yer alan hadis, haber ve rivayetler asırlar boyu inceleme konusu olmuş, her bir rivayet hem sened hem metin açısından ele alınıp değerlendirilmiştir. Bir hadis metninin, metin açısından incelenmeye değer ka­bul edilmesi ve bir kıymet ifade etmesi için isnadındaki râvîlerin sika, ada­let ve zabt sıfatlarına sahip olması gerektiği kabul edilmiştir. Ayrıca sened şâz ve illetten arınmış ve mut­tasıl olmadıkça hadis sahih sayılamaz. Bu şekilde senedin ittisali ve râvîlerin güvenilirliği tespit edilen hadisler, araştırmanın diğer bir kısmı olan metin incelemesine tabi tutulur. Ayrıca sened açısından sahih kabul edilen hadislerin tamamı sahih görülmemiş, metni de incelenmiştir. Nitekim mevzuat kitaplarında görülebildiği gibi senedi sahih olan bazı rivayetler başka sebeplerle uydurma kabul edilmiştir. Yani sened tenkidi, metin açısından incelenecek hadis için bir ön değerlendirme olarak görülmüştür.

Bununla beraber hadis âlimleri, hadisleri incelerken ilâhî vahye mazhar, cevâmiü’l-kelim özelliğine sahip bir peygamberin beyânlarıyla karşı karşıya olduklarını biliyorlardı. Bu vasıfların sahibi bir peygamber, muhtelif sebeplerle çağdaşlarının anlayışları dışında kalacak sözler söyleyebilir, haberler verebilirdi. Kanun maddeleri gibi özlü sözlerle hukukî kâideler vaz edebilirdi. Sözleri mecâzî bir mâna ifade edebilirdi. İleride keşfedilecek bir ilmî hakikate işaret etmiş olabilirdi. Bütün bunlardan dolayı hadisçiler, diğer kişilerin sözlerine uyguladıkları tenkidleri Hz. Peygamber’in (s.a.v) hadisleri için tatbik etmekte ihtiyat göstermişler temkinli davranmışlardır.

Hadis âlimleri öncelikle isnadı hadisin sıhhati için şart koşmuşlar, bazıları onun bu ümmete bahşedilen bir ayrıcalık olup dinden olduğunu söylerken bazıları ise isnad ilimleri öğrenmenin sünnet-i müekkede hatta farz-ı kifaye olduğunu belirtmişlerdir. Bu anlayışın sonucu olarak sadece hadis metinleri değil, ilk üç asırda nakledilen hadis usûlü, tefsir, tarih gibi diğer İslamî ilimler de hadisteki kadar gelişmiş olmasa da isnadlarla nakledildi. Zira isnad, metinlere duyulan bir güven vesilesi haline gelmişti. Çünkü hadis naklinde aslolan, aktarılan bilginin güvenilirliğinin test edilebilmesine bağlıydı. Bu sebeple isnadsız hadis nakletmek, kanatsız uçmaya çalışmak veya kulpsuz tencere taşımak gibi işlevsiz işlere benzetildi.

Bu sebeple gözle görünür ve test edilebilir bir sonuca ulaşmak için Sünnet’e ait bilgi ve belgeler demek olan hadislerin gerçekten Rasûlullah (s.a.v) tarafından söylenmiş sözleri veya işlenmiş fiilleri bize yansıtıp yansıtmadığını anlamak için yapılması gereken ilk iş, bu bilgileri bize nakleden kişilerin güvenilirlik açısından tetkik edilmesidir. Bir başka ifade ile hadis râvîlerinin niteliklerinin araştırılmasıdır.

Sözlükte, “temellendirmek, da­yamak, sözü söyleyenine kadar ulaştır­mak” gibi anlamlara gelen isnad, terim ola­rak hadisi birbirinden rivayet ederek daha sonraki nesillere ulaştıran râvîlerin alış sırasına göre ve tarih unsuru göz önünde bulundurularak zikredildiği kı­sımdır.

Râvîler, her hadisin senedinde isimleri zikredilen kişilerdir. Hadisçiler, bu kişilerin durumlarını en küçük ayrıntısına kadar bilimsel usûllerle araştırmak suretiyle verdikleri haberler ve rivayet ettikleri hadisler konusunda kanaat edinmeye ve bu kanaatlarını da özel terimlerle ifadelendirmeye fevkalâde önem vermişlerdir. Bir başka ifade ile haber kaynaklarını araştırmak suretiyle o kaynaklar aracılığı ile kendilerine ulaşan haberlerin sıhhatini tesbite yönelmişlerdir. Bu konuda gerçekten hayranlık uyandıracak ilmî usûller geliştirmişlerdir.

İsnadın, çeşitli vesilelerle kontrol edilme ihtiyacı hissedilmiştir. Bunu gerçekleştirmek için de ricâl ilmi oluşturulmuştur. Bu ilimde ana konu râvîler olduğu için râvîleri tanıtıcı çok ince, detay bilgilere sahip eserler yazılmıştır. Bunlardan bazıları güvenilir râvîleri toplarken bazıları zayıf olanlarını cem etmiş, bir kısmı ise belirli kitaplardaki râvîleri bir arada sunmuştur. Bu râvîler araştırılarak haklarında çeşitli hükümler verilmiştir.

Râvîlerin güvenlirliğini tespit eden cerh-ta‘dîl ilmi metnin korunmasını hedef edinmektedir. Cerh, hadis ilminde, hadis rivayet eden kişinin güvenilir olmadığından dolayı naklettiği hadisin kabul edilmeyeceğine hükmedilmesi manasına gelir. Ta‘dil ise bunun zıddıdır. Yani râvî hakkında rivayetleri kabul edilebilir hükmü vermektir. Sened tenkidi gibi cerh-ta‘dil üzerine bina edilen sistemde de belli prensipler bulunmaktadır. Başta cerh-ta‘dil yapacak kimsenin bu ilmin kurallarını çok iyi bilmesi, diğer taraftan hakkında hüküm vereceği kişiyi yakından tanıması gerekmektedir. Ayrıca rivayet için gerekli şartlar cerh-ta‘dil âlimi için de aranmaktadır. Bu anlayış sonucu cerh-ta‘dil ayrı bir ihtisas haline gelmiş ve bu konuda herkesin, hükmüne itimad ettiği imamlar yetişmiştir.

İsabetli olduğunun kontrol edilmesi için cerhin müfesser olması şartı konulmuş, müfesser olmayan cerh, ta‘dille tearuz ettiğinde ta‘dil tercih edilmiştir. Bu anlayış sebebiyle indî cerhlerin önüne geçilmiştir. Zira bazı cerh imamları dahi hakikatta cerh sebebi olmayan kusurlardan dolayı bazen râvîleri cerh etmişlerdir. Eğer cerh eden kimsenin kendisi mecrûh veya cerh konusunda çok aşırı davranan biriyse cerh ihtiyatla karşılanmıştır. Aynı şekilde ta‘dil eden kimse mütesâhil ise onun ta‘dili de ihtiyatla karşılanmıştır. Bazen cerh, mezhep veya belde taassubundan kaynaklanır, bu da cerhin ihtiyatla karşılandığı bir durumdur. Kıskançlık, düşmanlık veya kinden kaynaklanan cerhler ile hata sebebiyle yapılan isabetsiz cerhler de dikkate alınmaz.

Sened tenkidine son derece önem veren hadis âlimleri o kadar teferruatlı bilgilere ulaşmışlardır ki sened ile ilgili pek çok ilim dalı neşet etmiştir. Bu isnad ilimlerinin uygulanması sonucunda muttasıl, meşhur, aziz, ferd, mevkuf, maktu‘, müdelles, mürsel, munkatı‘, mu‘dal,  maklub, münker gibi hadis çeşitleri tespit edilmiştir.

Hadis âlimleri, hadisleri nakleden kimselerin aktardıkları bilgileri nasıl aldıklarını ve rivayet şekillerini inceleyen tahammül ve eda yollarını araştırma konusu yapmışlardır. Bu yollardan bazıları ittifakla kabul edilmiş, bazıları ise tenkit edilmiştir.

* Yrd. Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı.