İçeriğe geç
Anasayfa » KENDİ ELLERİNİZLE TEHLİKEYE ATILMAYIN

KENDİ ELLERİNİZLE TEHLİKEYE ATILMAYIN

Rasûl-i Ekrem sallalahu aleyhi ve sellem, Cenab-ı Hakk’ın içi dışı temiz insanlara değer verdiğini belirtmekte, görünüşü temiz olmayan, yediği, içtiği, giydiği, kuşandığı haram olan insanların Allah katında bir değeri bulunmadığını anlatmaktadır. Bu gerçeği ortaya koymak için söze önce Cenab-ı Hakk’ın temiz olduğunu, temiz olmayan hiçbir şeyi kabul etmediğini anlatmakla başlamaktadır.

Her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Allah Teâlâ, kulun her türlü çirkinlikten ahlaksızlıktan arınmasını, onun kazancının helal yollardan elde edilmiş temiz kazanç olmasını arzu etmektedir. İnsanın çok hayır yapması, parasını servetini dinin uygun gördüğü yerlerde harcaması güzel davranışlardandır. Bu güzel işlere vesile olan servetin mutlaka temiz olması, temiz yolla kazanılması şarttır. Haram ticaret yolarıyla kazanılmış bir servetin tamamı Allah yolunda harcansa bile bunun hiçbir değeri yoktur; zira Allah Teâlâ “Sadece temiz olanları kabul etmektedir.”

Yiyeceklerin, içeceklerin, giyeceklerin Allah yolunda harcanacak malların temiz ve helal olması bakımından, peygamberler ile mü’minler arasında hiçbir fark yoktur. Nitekim Allah Teâlâ peygamberlerine, “Ey peygamberler! Temiz ve helal olan şeylerden yiyin, iyi ve faydalı işler yapın.”[1] buyurduğu gibi, mü’minlere de; “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin.”[2] buyurmuştur.

Allah ve Rasûlü ve dolayısıyla İslâm bazı yiyecek, içecek, giyecek şeyleri bir kısım iş ve davranışları haram kılmış, yasaklamıştır. Bunların bir kısmının hikmetini, haram kılınış sebeplerini açıklamış, bazılarını ise açıklamamıştır. İnsanlık için iyi, hayırlı ve faydalı olan şeyler helal; kötü, şer ve faydasız olan, derecesine göre mekruh ve haram kılındığına göre bunun iyi neticeleri cemiyet ve insanlığı da yakından ilgilendirmektedir.

İnsanın yaratılışındaki azizlik ve ruhundaki mükemmellik başka bir yaratıkla kıyas edilmeyecek bir özellik ve anlam taşır. İnsana, bu azizliğine ve kendinden üst ve alt tabakadaki varlıkların sıfat ve niteliğini birleştirip taşımasına uygun ölçü ve değerde nice nimetler sunulmuştur. Onlardan yararlanırken ruhun güzelliğini zedeleyecek, beden sağlığını bozacak nesnelerden şiddetle kaçınmanız gerekir. Bu bakımdan insanı kendi kudret eliyle yaratan Allah onun bu mükemmelliğine, şeref ve azizliğine uygun olmayan maddeleri haram, uygun ve yararlı olanları helal kılmıştır. Onun içindir ki; helal lokma, dua ve ibadetin Allah’a yükselip kabul olmasını sağlar. Ruhun paslanmasını, vicdanın silik hale gelmesini önler. Haram lokma bunun tam aksine sebep olur.

Bu bakımdan helal lokma vicdana serinlik, ruha rahatlık, kalbe güç ve esenlik verir. Toplum bünyesinde haksızlığa, sürtüşüp itişmeye kapı açmaz. Herkes canından ve malından endişe duymayıp güven içinde yaşar. Haram lokma haksızlığa yol açar, güveni sarsar, toplum yapısında huzursuzluk doğurur.

İnsan Rabbine Tam Manasıyla Teslim Olabilse…

İnsan, Efendimizin buyurduğu gibi kâina-tın Rabbine tam manasıyla güvenip teslim olabilse sabahleyin yuvalarından aç çıkıp ak-şam tok dönen kuşlar gibi Allah onları da besler.

Sabahleyin boş kursaklarıyla rızık aramaya çıkan kuşlar, aç kalma korkusuna kapılmazlar. Dağda, ovada, denizde rızıklarını usulünce aradıkları zaman, karınlarının doyacağını bilirler. Fakat insanların çoğu, Allah’a böylesine güvenmek yerine güçlerine, kuvvetlerine veya başkalarını aldatıp kandırabilecekleri zekâ ve maharetlerine güvenirler.

Helalinden kazanmak için sabırla beklemez, aç kalacakları veya az kazanacakları endişesiyle haram yollara başvururlar. Allah Teâlâ’nın, “Size verdiğimiz rızıkların temiz olanından yiyiniz, temizi pis olanla değişmeyiniz.” buyruğunu dikkate almazlar. Böylece Allah’a yeterince güvenmediklerini ortaya koyarlar.

İnsan, Allah’a güvenmediği için aç kalma veya zarar etme endişesine kapılır ve bu yüzden haram kazanç yollarına başvurur. Bu, Allah’a güvensizliğin bir sonucudur.

Allah’ın takdir ettiği rızık biraz gecikse bile sonunda insanı bulacaktır. İşte bu sebeple Allah’tan korkmalı, helal olanı alıp haramdan uzak durmalıdır.

İki şey insanı tıpkı gölgesi gibi adım adım izler. Biri eceli, diğeri rızkı. Onlardan kaçıp kurtulmak ve zamanı gelmeden onlarla buluşmak mümkün değildir.

İnsan, kuşlar gibi rızık peşinde koşmalı, geçimini temin etmek için uğraşıp didinmelidir.

Efendimiz ne güzel buyurmuştur:

“Hiç kimse kendi kazancından daha hayırlı bir rızık yememiştir.” Servetini helal yoldan kazanan ve onu hayır yollarına sarf eden Müslümanların ahirette bahtiyar olacaklarını buyurmuştur. Böylece servetin hem saadete hem de felakete vesile alabileceğine dikkatleri çekmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki:

“Bir kimse Allah yolunda uzun seferler yapar. Saçı başı dağınık, toza toprağa bulaşmış vaziyette ellerini gökyüzüne açarak: Ya Rabbi! Ya Rabbi! Diye dua eder. Hâlbuki onun yediği haram, içtiği haram, gıdası haramdır. Böylece birinin duası nasıl kabul edilir!”

“Helal aramak, farz ibadetlerin hemen ardından gelen bir farzdır.”

“Helal yiyen, sünnete uygun amel işleyen ve kimseye kötülüğü dokunmayan kimse cennete girer.”

“Dört şey sende varsa dünyada elde edemediğin hiçbir şey sana zara vermez. Bunlar; emaneti korumak, doğru konuşmak, iyi huy, helal lokmadır.”

“Ya Sa’d! Yiyeceğini pak eyle ki; duası kabul edilenlerden olasın. Muhammed’in (s.a.v) varlığını kudret elinde tutan Allah’ın adına yemin ederek söylüyorum ki; midesine haram lokma indiren kulun ibadeti kırk gün kabul olmaz. Eti haram ile beslenen kula cehennem ateşi daha layıktır.”

Koruyucu Hekimlik –Yiyeceklerin Çeşidi

Koruyucu hekimlik yönünde önemli hususlardan biri de, yiyeceklerin çeşidi ve temizlik konusudur. Zira rastgele ve temiz olmayan yiyecekler, insan sağlığına zararlı olduğu gibi, bazı yiyeceklerin bizzat kendisi insan sağlığı için zararlıdır.

Yüce kitabımız Kur’an, zararları ilmen de apaçık görülen zararlı yiyeceklerin, yenilmesini yasaklamak suretiyle insanların hastalanmalarını önleyen bir hıfzıssıhha kanunu ortaya koymuş bulunmaktadır.

“Bugün size iyi ve temiz şeyler helal kılındı.”[3] hükmüyle de bütün iyi ve temiz olan, pis ve zararlı olmayan yiyeceklerin kullanılmasını emretmekte ve böylece koruyucu hekimliğin bir diğer kanunu ortaya koymaktadır.

Bulaşıcı ve zararlı hastalıklardan korunmada, yiyeceklerin temizliği de büyük önem arz etmektedir. Zira temiz olmayan yiyeceklerle insanlara, kolera, tifo, paratifo, burusella, amipli ve basilli dizanteri, bulaşıcı sarılık (Viral Hepatit), çocuk felci, çeşitli barsak hastalıkları, solucan ve şeritler bulaşmaktadır. Yine kontamine gıdalar ve İslâmî usûllere uygun kesilmemiş tavuklar günümüzde en fazla gıda zehirlenmelerine sebep olmaktadır.

Toplumun en fazla tüketmekte olduğu tavuk eti, daha yetiştirme aşamasından kesilip marketlerde satılma aşamasına kadar olan kısımda insan sağlığını olumsuz yönde etkileyecek aşamalardan geçmektedir. Kesim aşamasında Besmele’ye dikkat ediliyor mu? Kestikten sonra tüyleri kolay soyulması için bütün halinde kaynar suya atılması daha iç organlarında bulunan zararlı toksit maddelerin kolaylıkla et kısmına geçmekte, bunun sonucunda kontamine olmuş tavuk etlerinin yenmesi ile en sık gıda zehirlenmeleri görülmektedir.

Yiyeceklerin temiz olmasına önem vermek, Kur’an’ın hükmüdür ve bu hükmü ile Kur’an insanlığın, bugün bu konuda ulaştığı ilmî ve tıbbî seviyesini on dört asır önce geçmiş bulunmaktadır:

“Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyi ve temiz olanından yiyin. Eğer yalnız Allah’a tapıp kulluk ediyorsanız O’na şükrediniz. O, ancak size ölüyü (ölü hayvan eti), kanı, domuz etini; bir de Allah’tan başkası adına boğazlanan hayvanı haram kılmıştır.”[4]

“Ölü hayvan, kan, domuz eti Allah’tan başkası adına kesilenler, bir de boğulan, dövülerek öldürülen, düşerek ölen, boynuzlanarak öldürülen ya da henüz canlıyken kestikleriniz hariç vahşi bir hayvan tarafından parçalanan hayvanlar ve putperestçe semboller üzerine kesilenler, kumar zarlarıyla kısmet aramanız size haram kılınmıştır. Bütün bunlar (Allah ve din) yolundan sapmadır.”[5]

Bu ayetlerde haram kılınmanın sebepleri aynı değildir. Bir kısmının nedeni koruyucu hekimlikle ilgilidir; bir kısmı ruhumuzun yüceliği ile bir kısmının da Tevhid akidesinin zedelenmesi ile alakalıdır. Bir sıralama yapacak olursak, sekizinin sağlımızla, birinin tevhid akidesiyle, ikisinin ruhumuzun güzelliği ve yaratılışımızdaki mükemmellikle ilgili bulunduğunu görürüz.

Yine içki ve sigara insan sağlığını tehdit eden zararlı şeyler olduğu gibi, dinimizce de haram kılınmıştır.

“Siz ey iman edenler! Sarhoşluk veren her şey, tüm şans oyunları, Allah’tan başkasına kurban sunmak ve gelecek hakkında kehanette bulunmak şeytan işi pisliklerden başka bir şey değildir. O halde bunlardan kaçının ki ebedi mutluluğa erişebilesiniz.”[6]

“Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız.”[7]

İslam dinin yasak ve haram kıldığı her şey, insan sıhhatine zararlı olup, bunlardan sakınan ve çekinen herkes mutlaka sıhhatini korumada önemli bir adım atmış olur. Kur’an-ı Kerim, sağlığı korumak için, insanları zararlı yiyeceklerden de korumayı gaye edinmiş; helal ve temiz içeceklerin kullanılmasını emrederken, zararlı içeceklerin kullanılmasını kesinlikle yasaklamıştır.

[1]  Mü’minûn, 23/51.

[2]  Bakara, 2/172.

[3]  Maide, 5/5.

[4]  Bakara, 2/172-173.

[5]  Maide, 5/3.

[6]  Maide, 5/90.

[7]  Bakara, 2/195.