Kabızlık genel populasyonda sindirim sistemiyle ilgili görülen en sık yakınma olup, önemli oranda ekonomik kayba yol açmaktadır. Çünkü kronik kabızlık beraberinde muhtelif doktor ziyaretlerini, özelleşmiş merkezlere sevki, hastaneye yatışları ve cerrahi operasyonları da getirir. Ayrıca osteoartrit ve diyabet kadar önemli oranda hastaların yaşam kalitesini, sosyal yaşamlarını ve günlük yaşamdaki performanslarını da etkiler. Gelişmiş ülkelerde konstipasyon yakınması olanların ancak üçte biri hekime başvurmaktadır.
Kronik konstipasyonun çok çeşitli nedenleri vardır. En sık sebep olan nedenlerden bazıları diyabet, otonormik nörapati, multıpl sklerozis, demans, spinal kort yaralanması, parkinson hastalığı, irritabl barsak sendromu, hipotiroidizm, hipokalemi, hiperkalsemi, kronik böbrek yetmezliği, depresyon, stres, kişilik bozuklukları gibi hastalıkların dışında daha sıklıkla sık kullanılan ilaçların (analjezik, antiromatizmal, antihistaminik, antipsikotik, antidepresyon ilaçlar, demir preparatları, antihipertansifler vb.) yan etkisi olarak da ortaya çıkabilir. İkincil nedenler dışlandıktan sonra idiyopatik kabızlık; normal ya da yavaşlamış kolonik geçiş fonksiyonel dışkılama bozuklukları veya her ikisine bağlı olarak ortaya çıkabilir.
Konstipasyon genellikle hastanın barsak fonksiyonlarında anormallik hissetmesidir. Ve az sayıda dışkılamayla birlikte alt karın bölgesinde rahatsızlık, gerginlik ve şişkinlik tarif ederler.
Her şeyden önce kabızlık bir hastalık değil, kişiden kişiye değişen ve farklı şekillerde yorumlanan subjektif bir septomdur.
Konstipasyon; haftada üç ya da daha az dışkılama sıklığı olarak tanımlanabilir. Genel olarak haftada iki ve daha az sayıda dışkılama alışkanlığı konstipasyon olarak tarif edilmekle birlikte, sayı tek başına yeterli bir kriter değildir. Hastaların neredeyse {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}60’ı günlük barsak hareketleri normal olmasına rağmen kendilerini kabız olarak sayarlar. Bu hastalar genellikle dışkılamada zorlanma ve tam dışkılayamama hissederler. Genel olarak seyrek dışkılama alışkanlığına sahip olan bireylerde dışkının barsak içinde kalış süresi uzamakta ve bu nedenle dışkı içindeki suyun emilimi artmakta ve dışkı sertleşmektedir. Özellikle yaşlılarda konstipasyon, fekal tıkaç ve fekal inkontinasla da ilişkisi olabilir. Fonksiyonel kabızlığı en önemli yanı bu grup hastalarda karın ağrısı olmamasıdır.
Endüstrileşmiş ülkelerde günlük laksatif kullanımı {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}50-70 olarak bildirilmiştir. Birçok çalışmada kronik konstipasyon prevalansı {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}12-19 (ortalama {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}15) oranında belirtilmiştir. Yaşlı populasyonda konstipasyon prevalansı tam olarak belirlenmemekle beraber çalışmalardan elde edilen verilere göre {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}24-50 oranında seyretmektedir. Ülkemizde yapılan geniş kapsamlı çalışmada ise fonksiyonel konstipasyon oranı genel populasyonda {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}8.3 bulunmuştur.
Prevalans çalışmalarına göre kadınlarda erkeklere göre kronik konstipasyon görülme oranı 2-3 kat fazladır. Çalışmalarda kadınlarda barsak geçiş zamanının erkeklere göre daha yavaş olduğu gösterilmiştir. Özellikle menstrüasyon döneminde birçok kadın kabızlıktan yakınmaktadır.
Kronik kabızlık prevalansı: Yaşla birlikte artıp, özellikle 65 yaş ve üstünde yoğunlaşmaktadır. Bu yaş grubundaki erkeklerin {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}26’sı, kadınların {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}34’ü kronik kabızlıktan yakınmaktadır. Özellikle yaşlılarda kalori alımının ve bununla birlikte sıvı ve fiberli besin alınımının da azalmasıyla paralel olarak kabızlığın ortaya çıkışı da artmaktadır. Ayrıca çoklu ilaç kullanımı ve immobilite (fazla hareket yapamama) bu yaştaki kabızlıktan sorumlu diğer faktörlerdir. Yaşlılarda uzun süren kabızlıkta genellikle kalın barsakta (kolon, rektum veya her ikisinde) dilatasyon gelişir. Böyle atonik barsaklar (mega kolon) büyük miktardaki dışkıyı tutabilir. Ve hiç defekasyon hissi oluşmaz.
Kabızlık birkaç kural dışı haricinde genellikle dışkının kalın barsak ve anorektal bölgede ilerlemesi ile ilgili bozukluktan kaynaklanır; beraberinde çoğunlukla proksimal gastrointestinal sistemde geçiş normaldir. Kolonik(kalın barsaktaki) geçişteki yavaşlama idiyopatik olabileceği gibi ikincil nedenlere bağlı da olabilir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda konstipe hastaların {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}50’sinin konstipasyon probleminin erişkin dönemde, {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}37’sinin çocukluk çağında başladığı {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}15’inin depresyon veya anoreksiya gibi hastalıklarla, {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}9’unun karın içi cerrahi sonrası, kadınların {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}5’inin gebelik veya doğum sonrası ortaya çıktığı rapor edilmiştir.
Kronik konstipasyon bazı koplikasyonlara da yol açabilir.
Fekal inkontinas: Tıkanıklık oluşturan segmentin etrafından geçen taze dışkının çok miktarda rektumdan dışarı çıkışı, eğer rektal tuşe yapılamazsa kronik kabızlık konusunuda bizi yanıltır.
Hemoroidler: Uzamış, ıkınma ve karın içi basınçta artış, anorektal bölgedeki arteriyo venöz anastomozlar ve pleksuslardaki venöz basıncı artırır.
Anal fissür:Travma ve sert dışkının çıkışı sırasında oluşan mukozal yırtıktır. Kronik kabızlığı olanlara anal fissurün beş kat daha sık görülmesi beklenir.
Organ prolapsusları (organ sarkmaları): Kronik kabızlık; uterus, rektum, mesane ve vajına gibi pelvik organların prolapsusu için bilinen bir risk faktörüdür.
Fekal tıkaç ve barsak tıkanması: Dışkı materyalinin uzun süre beklemesi tıkaç oluşumuna sebep olur ve dar tıkaçlar kalın barsak tıkanıklığına yol açabilirler hatta bu durumlarda cerrahi gerekebilir.
Barsak delinmesi: Genellikle tıkaçlar kolon duvarına baskı yaparlar ve böylece iskemik ülserlere ve aniden delinmeye neden olurlar.
Bazı vakalarda da ıkınmaya bağlı senkop ve kardiyak iskemi görülebilir.
Kronik kabızlığı olan hastaların ilk değerlendirilmesinde dikkatli bir anemnez ve fizik muayane yer almalıdır. Laboratuvar testleri, endoskopik değerlendirme ve radyolojik çalışmalar ancak seçilmiş vakalarda uygulanmalıdır. Sistemik bir değerlendirmede rutin olarak kan testlerinin (serum, kalsiyum, ve troid fonksiyon testleri dahil), radyoloji veya endeskopik işlemlerin uygulanmasını destekleyecek yeterli kanıt değerleri yoktur. Ancak hematokezya(kanlı dışkılama), kilo kaybı ailesinde barsak kanseri ya da inlamatuvar barsak hastalıklağı öyküsü olan, anemisi, dışkıda gizli kan testi pozitif olanlar veya akut başlangıçlı kabızlığı olanlar bu değerlendirme dışında tutulmuştur (bu tip öyküsü olanlara girişimsel endoskopik ve radyolojik testler uygulanmalıdır). Alarım septomlarının yokluğunda, tanı testleri yapılmadan ampirik tedaviye (hasta eğitimi, diyet değişikliği, posalı beslenme) başlanabilir.
Eğer bu değerlendirmelerle hastanın kabızlığının sebebi açıklanmadıysa ve konservatif tedavi yaklaşımlarına da yanıt alınmadıysa ek tanı testlerine gidilmelidir.
Tedavideki amaç; barsak hareketlerini normale döndürmek yumuşak dışkılamayı sağlamak, haftada en az üç kez zorlanmadan dışkılamak ve ciddi yan etkileri olmadan hastanın yaşam kalitesini arttırmaktır.
İdiyopatik kronik kabızlığın tedavisinde hasta eğitimi, diyet değişiklikleri, hacim oluşturan laksatifler ve veya hacim oluşturmayan laksatifler ve lavmanlar yer alır. Kronik kabızlık tedavisiyle ilgili oluşturulmuş bir klavuz yoktur. Tedavi eğer mümkünse altta yatan patolojik düzeltmeye yönelik olmalıdır.
Hasta Eğitimi: Hastalar laksatif kullanımını azaltma, egzersiz, sıvı ve fiberli ürünler alımının arttırılması konusunda eğitimelidir. Hastalara yemek sonrası kolonik motilitenin arttığı belirtilerek yemek sonrası dışkılamaya çalışmaları önerilmelidir. Özellikle sabahları kolonik motor aktivitenin en yüksek olduğu hatırlatılmalıdır. Ayrıca hastalara günde en az iki kez genellikle yemeklerden yarım saat sonra dışkılmaya çıkmaları için öğüt verilmeli, fakat beş dakikadan daha uzun süre zorlanmamaları tavsiye edilmelidir. Yine fırsat buldukça günde 45 dakika düzenli yürüyüş yapmaları önerilmelidir.
Diyet Değişikliği: Özellikle yaşlılarda kontrendikasyon yoksa günde en az iki litre su tüketmeleri önerilmelidir. Fiberden zengin beslenmeyle psilyum ve metilselüloz gibi hacim oluşturan lokasitler en fizyolojik ve etkili tedavi yöntemleridir. Yeterli sıvıyla alındığında bunlar birçok kabız hastada barsak hareketlerini artırırlar.
Fiberden zengin ürünler çok ucuz, kullanımı kolay ve güvenli olduklarından normal geçiş zamanlı kabızlık vakalarında tedavide birinci seçenektir. Naranciyelerde fiber bol miktarda bulunur. Ve kolonik florayı geliştirerek fekal kitleyi artırırlar. Buğday ürünleri de en etkili fiber laksatiflerden bir olup, şişkinliği ve irritabl barsak sendromu olanlarda karın ağrısının artırabilir. Fibere ek olarak şeker içeriği (solbutol ve furuktoz) olan meyvelerin (elma, şeftali, kiraz, üzüm, armut, kuru üzüm ve fındık) tüketilmesi ayrıca faydalıdır. Önerilen diyette fiber miktarı 20-35 gram/gün. Yüksek fiberli diyet sonrası su alımıda önerilmektedir. Fiberin barsak hareketleri üzerine etkisini göstermesi haftaları alabilir. Genellikle 3-5 gün içerisinde etkisi görülebilir. Özellikle yavaş geçişli kabızlığı olan olgularda fiber şişkinlik ve gaz şikâyetlerini arttırır ve uyum oranını {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}50 gibi değerlere düşür. Yüksek oranlarda fiber alımının şişkinlik şikâyetlerini artıracağı konusunda hastalar bilgilendirilmeli ve öncelikle küçük oranlarda başlanıp, zamanla fiber alımı artırılarak ideal etkinlik ve uyuma ulaşılmalıdır. Maksimum etkinliğe ulaşabilmek için fiber alımı en az 4-6 hafta devam ettirilmelidir. Mega kolon (barsak çapının normalden fazla genişlemiş olması), obstrüktüf lezyonlar ve tıkayıcı fekal tıkaç durumlarında fiber verilmemelidir.
Hasta eğitimi, diyet, egsersiz tedavisi ile düzelmeyen vakaların ilave olarak farmakolojik ilaç tedavileri uygulanmaktadır.