Hazırlayan: Hüseyin Altıntaş**
Kurban, Allah Teâlâ’ya yaklaşmak maksadıyla Müslümanların gerektiğinde sahip oldukları her şeyi feda edebileceklerini ifade eden, Allah rızası için ibadet kastıyla kesilen hayvan manasına gelir. İlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem Efendimiz ve çocukları Habil ile Kabil’den itibaren kıyamete kadar devam edecek olan bu takarrub vesilelerinin şekilleri asırlara ve kavimlere göre değişmiş olsa bile Hakk rızasını arama maksadı her daim sabit kalmıştır. Bu kurbiyyet şuurunu ve bilincini daima akılda tutarak, kurbanları sadece et ihtiyacını karşılayacak hayvanlar olarak görmemek gerekir.
Gerek dinî gerekse sosyal yönden çok kıymetli hikmetler ihtiva eden kurban ibadetinin asıl maksadına işaret etmek üzere Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “Unutmayın ki, o kurbanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Sizden Allah’a ulaşacak olan tek şey takvânızdır. Allah böylece o hayvanları hizmetinize verdi ki, sizi doğru yola ilettiği için tekbir getirerek Allah’ın büyüklüğünü ilan edesiniz!”[1]
Her ne kadar asıl maksat Rabbimize kurban vesilesi ile yakınlaşmak olsa da bu kurbiyyetin kâmil olabilmesi için kurban ibadetinin de tam manası ile şartlarına uygun olarak yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu çalışma, kurbanla mükellef bazı kimselerin aklına takılması muhtemel suallere cevaplar verme gayretiyle, takva nişanesi olan kurbanların noksansız olarak Rabbimize ulaşmasına yardımcı olmak maksadıyla istifadenize sunulmuştur.
***
1. Kurban kesimi esnasında nelere dikkat edilmelidir?
Rasûlullah Efendimiz x Allah Teâlâ’nın her işte ihsanı/güzel davranmayı emrettiğini belirterek bir hayvan keserken de ihsan ile hareket edilmesi gerektiğini beyan buyurmuş; “Kesecek kimse bıçağını iyi bilesin ve hayvanı sakinleştirsin.”[2] şeklinde tavsiyede bulunarak hayvana eziyet olacak şeylere dikkat etmemiz hususunda bizleri uyarmıştır. Bu itibarla hayvanı, ayağından tutarak kesim yerine çekerek götürmek, yere yatırdıktan sonra bıçağı bileylemeye çalışmak mekruh addedilmiştir. Ayrıca kurbana eza vermemek için kesildikten sonra hemen derisini soymaya başlamamak, hayvanın canının tam olarak çıkmasını beklemek daha isabetli olacaktır.
Dikkat edilecek hususlardan biri de hayvanın kıble tarafına çevrilerek kesilmesidir; bu sünnettir, bunun terki mekruhtur.
2. Kurban kesilirken besmele çekmenin hükmü nedir? Unutulursa ne olur?
Hayvan kesilirken besmele çekmek şarttır. Kasıtlı olarak terk edilirse, hayvanın eti yenmez. Fakat unutularak terk edilirse, hayvanın eti yenilebilir. Çünkü unutularak yapılan kusurlar affedilmiştir. Boğazlamada Allah Teâlâ’nın mübarek isimlerinden herhangi birini zikretmek kafidir. (بِسْمِ اللّٰهِ اَللّٰهُ اَكْبَرُ) “Bismillahi Allâhü Ekber” denilmesi müstehabdır.
Kurban sahibinin kesim esnasında şu ayeti okuması tavsiye edilmiştir:
اِنَّ صَلَاتٖي وَنُسُكٖي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتٖي لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖين لَا شَرٖيكَ لَهُ
“Benim namazım, (her türlü) ibadetim, hayatım ve ölümüm, hepsi âlemlerin rabbi olan Allah içindir. O’nun ortağı yoktur.” [3]
3. Satın alınan kurbanlığın ölmesi durumunda ne yapılmalıdır?
Kurbanlık hayvan henüz kesilmeden ölse, sahibi zengin ise yerine başka bir tane alması gerekir; fakir ise (bir şey yapması) gerekmez.
4. Yolcunun (seferînin) kurban kesmesi gerekir mi?
Kurban kesmenin şartlarından biri de mukîm olmaktır. Bundan dolayı seferî olan kimse kurban kesmekle mükellef değildir. Ancak keserse sevap kazanır.
Kişi, kurbanını ikamet adresinde kesebileceği gibi, bayram sebebiyle gitmiş olduğu yerde de kesebilir. Bayram günleri içinde ikamet adresine dönse, tekrar kurban kesmesi gerekmez. Kurban Bayramının başında mukim iken kurban kesmeden bayram günlerinde sefere çıkana da bu ibadet vacip olmaz, yani sorumlu tutulmaz. Ancak seferî iken kurban kesmeyip de bayram günlerinde memleketlerine dönenlerin kurban kesmeleri gerekir.[4]
5. Kurban kestikten sonra namaz kılmak gerekir mi?
Rivayetlerde bu hususla alakalı herhangi bir bilgi mevcut değildir. Ancak kişi nafile olarak, kendisine bahşedilen kurban ibadetinden dolayı Allah Teâlâ için şükür namazı kılmak isterse buna mâni bir durum bulunmamaktadır.
6. Akika, adak ve diğer nafile kurbanlar için aynı büyükbaş hayvana ortak olunabilir mi? Taksimatta tartı kullanmak doğru mudur?
Büyükbaş bir hayvan yedi kişi adına kurban edilebilir. Ancak ortaklardan her biri bu hisselerden birisine malik olup kendi payını Hakk rızası için kurban etmeye niyet etmiş olmalıdır. Hissedarlardan herhangi biri et ihtiyacını karşılamak için kurbandan pay almış olsa kesilen hayvan kurban olmaktan çıkar. Akika ve adak gibi niyetlerle kurbana ortak olunabilir.
Taksimat işini tartı ile yapmak daha isabetli olacaktır. Tartı kullanılmadan yedi parçaya ayırmak sureti ile yapmak hissedarların içinde bazı şüpheler bırakacağından tavsiye edilmemiştir.
7. Kurban kesen kişiye ücret vermek caiz midir? Kurban etinin bir kısmı veya derisi kesim ücreti olarak verilebilir mi?
Hayvanın kesim ameliyesi ibadet değildir. Bu yüzden kurban kesen kişinin ücret alması caizdir. Ancak kesim işini yapan kişiye ücret olarak kurbanın derisi veya etinin bir kısmı verilemez. Kurbanın derisini, bir fakire veya bedelini Müslümanların hayrına kullanacağından emin olduğumuz bir hayır kurumuna vermek gerekir.
Peygamber Efendimiz x, Veda Haccında Hz. Ali’ye, kurban olarak kesilen develerinin başında beklemesini ve bunların derileri ile sırtlarındaki eşyaları sadaka olarak vermesini, mezkûr eşyaların kasap ücreti olarak verilmemesini tembihlemiştir.[5] Bu rivayete göre kurban derilerini kişinin kendi menfaati için para karşılığında satması, kurbanın kesimi veya bakımı için ücret olarak vermesi caiz değildir.[6] Derinin satılması hâlinde bedelinin yoksullara verilmesi gerekir.[7] Kurban derisinin evde namazlık, post, kalbur ve benzeri ev eşyası yapılarak kullanılmasında bir sakınca yoktur.[8]
8. Kesilen kurbanın kanından çocukların alnına veya aracın üzerine sürülmesinin dinimizde yeri var mıdır?
Bazı yörelerde yaygın olan bu uygulamalar fıkıh ve hadis kaynaklarında yer almamaktadır. Dolayısıyla bid‘at olarak nitelendirilebilecek olan bu yanlışlar terk edilmelidir.
9. Zilhicce’nin 10. günü kurban kesilmeden önce bir şey yememenin dinde yeri var mıdır?
Hadis-i şerifte “Allah’a ibadet edilecek günler içinde Zilhicce’nin ilk on gününden daha sevimli bir zaman dilimi yoktur. O günlerde tutulan her günün orucu bir senelik oruca, her gecesinde kılınan namazlar da Kadir Gecesine denktir.”[9] buyurulmuştur. Bu gecelerin ehemmiyetine işaret eden daha başka rivayetlerden de anlaşılan bayram gününden önceki gecelerin ve gündüzlerin hakkıyla ihya edilmesi gerektiğidir. Ancak bayram günü yapılacak en kıymetli ibadet kurban kesmek olacağından bugün de tam gün oruç tutmak yasaklanmıştır.
Ancak kurban sahibinin imkânı varsa hayvanı kestiği gün ilk lokmasını kurban etinden alması menduptur. Ancak günümüz şartlarında kurban kesimi sırasında beklemek vs. gibi sebeplerle kurbanın kesilmesi gecikirse beklemek zor olacağından bu mendubu terk etmesinde bir beis yoktur.
10. Abdestsiz olarak kurban kesilebilir mi?
Kurban kesme ameliyesi ibadet olmadığından kesim esnasında abdestli olma zorunluluğu yoktur. Ancak Allah’a yaklaşmak maksadıyla böyle bir ibadet meşru kılındığı için kurban kesen kişi için abdestli olması daha faziletlidir.
11. İhmal sebebi ile kurban kesmeyen kimse ne yapmalıdır?
Kurban kesmesi gerektiği halde ihmalkarlık sebebiyle vaktinde kurbanını kesmeyen kimse sonraki günlerde kurban bedelini ihtiyaç sahiplerine tasadduk etmeli, Rabbine karşı bu hatasından dolayı da tevbe istiğfar etmelidir.[10]
12. Kurban edilecek hayvanlar hangi nitelikleri taşımalıdır?
Kesilecek olan hayvanın semiz olması faziletlidir. Çok zayıf, kesileceği yere kadar yürüyerek gidemeyecek derecede topal veya hasta olan hayvanlar kurbanlık olmaz.
Gözü kör, boynuzu kökünden kırılmış, kulağı veya kuyruğunun ekserisi kopmuş veya doğuştan olmayan hayvanlar da kurbanlık olmaz. Kurbanlığın şaşı, hafif aksak, uyuzlu veya deli olmasında, boynuzunun birazının kırık bulunmasında, bazı dişlerinin dökülmüş olmasında bir beis yoktur.
13. Kurbanı kişinin kendisinin kesmesi mi yoksa vekalet yoluyla kestirmesi mi daha faziletlidir? Kişinin kesim esnasında kendi kurbanının başında beklemesi gerekir mi?
Peygamber Efendimizin kurban ibadeti meşru olduktan sonra vefat edinceye kadar her yıl kurban kestiği malumdur.[11] Daha başka rivayetlerde de Efendimizin bizzat elleriyle kurban kestiğine dair ifadeler mevcuttur.[12] Buna binaen kurbanı bizzat kesmenin sünnet olduğunu ve daha faziletli olacağını rahatlıkla ifade edebiliriz. Ancak diğer mali ibadetler gibi kurban kesiminin de vekalet yoluyla yapılmasında bir beis yoktur.[13]
Günümüzde gerek yurt içinde gerekse yurt dışında bazı hayır kurumları tarafından yürütülen vekalet yoluyla kurban kesimi organizasyonları bulunmaktadır. Ancak her evde kurban havasının gerçek manada teneffüs edilebilmesi için bazı hisseler vekalet yoluyla kesilse bile en az bir kurbanın evde kesilmesi (imkanlar dahilinde) daha isabetli olacaktır. Zira yeni yetişen nesillere bu ibadetin teorik olarak anlatılması hiçbir zaman uygulamalı olarak gösterilmesinden daha tesirli olmayacaktır.
14. Meşru olmayan yollardan kazanılan parayla kurban kesilebilir mi?
Dinimiz, insanların meşru işlerde çalışmalarını ve iaşelerini helal yollardan temin etmelerini talep eder. Buna rağmen bir kimse malını meşru olmayan yollarla elde etmişse, yaşıyorsa kendisi, ölmüşse geride kalanları bu malın asıl sahibini bularak iade etmelidir. Şayet bu malın sahibini bulamazlarsa karşılığında sevap beklemeksizin ihtiyaç sahiplerine veya hayır işlerine harcamalıdırlar.[14] Gayrimeşru yolla elde edilen para o kişinin malı değildir. Dolayısıyla böyle bir para ile kurban kesmek uygun değildir. Çünkü malî ibadetler helal parayla yapılmalıdır.
15. Kurbanlık hayvanın hasta (tüberküloz vs.) olduğu kesildikten sonra anlaşılırsa ve uzmanlarca imha edilirse kurban dinen geçerli midir?
Kurbanlık hayvanın hasta olduğu, kesildikten sonra ortaya çıkmış ve sağlık sebebiyle etinin imha edilmesi gerekmiş ise, bu durumda kurban ibadeti yerine getirilmiş olur. Kurbanın gereği olan kan akıtma ameliyesi gerçekleşmiştir.
16. Herhangi bir beldeye gelen yetkiliye tazim için veya onun yemesi için kurban kesilirse etini yemek caiz olur mu?
Bir misafire ikram etmek maksadıyla boğazlanan hayvanın etini yemekte bir beis yoktur. Ancak makam sahibi birisini memnun etmek için veya kendisine hürmet nişanesi olarak kurban kesilirse bu hayvanın etini yemek caiz olmaz. Burada kurbanı kesen kişinin niyeti önem arz etmektedir. Aynı şekilde ölüye tazim için kabrin başında kurban kesilse bu hayvanın etini yemek de caiz değildir. Bu gibi durumlarda etler ya imha edilmeli ya da yiyebilecek hayvanlara verilmelidir.
17. Ücreti kesildikten sonra ödenmek üzere kilo ile kurban hissesi almak caiz midir? Böyle bir alışverişin ne tür sakıncaları vardır?
Alışveriş hükümlerinde geçerli olan genel hükümler kurbanlık hayvan alım satımında da geçerlidir. Alışverişin dinen meşru’ ve muteber olabilmesi için aranan en temel şartlardan biri akid esnasında malın fiyatının taraflarca bilinmesidir. Mecellenin bu hususa yaklaşımı da şu şekildedir: “Hîn-i bey‘de tesmiye-i semen lâzımdır. Binaenaleyh mebîin bahası (akid esnasında) zikrolunmaz ise bey‘ fâsiddir.”[15] Bu maddeye göre alışveriş öncesinde tarafların, daha sonra anlaşmazlığa düşmesine sebebiyet verebilecek hususları (ücret/hayvan vs.) netleştirmeleri ve fiyat belirsizliğini ortadan kaldırmaları gerekmektedir. Alışveriş bu şartı sağlamıyorsa böyle bir muamele fasittir.
Bu itibarla kurbanlık hayvanın kesilip, kilosu belli olduktan sonra paranın kiloya göre hayvan sahibine verilmesi şeklinde yapılan bir akid fasit kabul edildiğinden caiz görülmemiştir. Hayvanın kurbanlık olarak belirlenip kilo bedeli tespit edildikten sonra kurban gününe kadar sadece bakması için yanında tutan kişinin ahırında ölmesi halinde bu malı kim tazmin edecektir? Veya hayvan kesildikten sonra hastalıklı çıkar da yetkili kişiler hayvanın komple veya kısmen imha edilmesi gerektiğini söylerse imha edilen parçaları kim hangi ölçülere göre tazmin edecektir? Henüz parayı mal sahibine vermemiş olan hissedarların hepsi bu hususta gönül rahatlığı ile aynı karara uyabilirler mi? Halbuki son durumda kurbanla kastedilen Allah rızası için kan akıtma ameliyesi gerçekleşmiş ve hayvan makbul bir kurban olarak kesilmiş ancak et hissedarlara ulaşmamıştır. Bu ve benzeri olası mahzurları düşündüğümüz zaman fasit bir alışverişin insanlar arasında çekişmelere sebebiyet vereceği aşikâr olmaktadır.
Diğer taraftan böyle bir satım, ibadet için kurban değil et satın alma görüntüsü vermektedir. Bu durum, hiçbir şekilde caiz olmayan bir uygulama olarak bazı marketlerde sabit kilolar üzerinden ücret alınmak sureti ile kesilen kurbanlara benzemektedir. Bu alışkanlık zamanla marketlerde “kurban niyetiyle kesilmiş et satışlarına” yol açabilir. Halbuki böyle bir muamele kurban ibadeti olarak kabul edilemez. Bu yüzden kurbanın fiyatının kurbanlık hayvanın başında, alım-satım sırasında kesinleştirilmesi, şüphe ve şâibeye meydan verilmemesi en ihtiyatlı yoldur. Bu tarz mahzurlu muamelelere düşmemek için alışverişi İslam hukukuna uygun olarak fasit şartları ortadan kaldırmak suretiyle yapmak daha doğru olacaktır.[16]
18. Teşrik günlerinde namazı kazaya kalan veya tekbirleri unutan kimse ne yapmalıdır?
Peygamber Efendimiz’in, kurbanın arefe günü sabah namazında başlayarak bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar, (ikindi namazı da dâhil olmak üzere) namazların farzından sonra teşrik tekbiri getirdiği malumdur.[17] Buna binaen Hanefi mezhebine göre bu günlerdeki toplam 23 vaktin her farzının akabinde teşrik tekbiri getirmek, kadın erkek her Müslümana vaciptir.
Teşrik günlerinde kazaya kalan namaz olursa ve kazası teşrik günlerinde kaza edilirse tekbirler ile kaza edilir. Daha sonraki günlere kalırsa tekbirler ile kaza edilmez. Namaz kaza edilmeden sadece tekbirleri kaza etmek mümkün değildir.[18] Teşrik günlerindeki farzlarda sehiv secdesi yapılması gerekirse öncelikle sehiv secdesi yapılır sonra tekbir getirilir. Tekbiri unutan kişi, konuşma gibi namaza aykırı bir davranışta bulunmadıkça veya camiden çıkmadıkça tekbir alabilir.
Bayram günlerinde Müslümanların birbirlerini tebrik etmeleri, musafaha yapmaları ve güzel dua ve niyazlarda bulunmaları da menduptur.
* Bu çalışma, farazi sorular sorularak, cevapları merhum Ömer Nasuhi Bilmen Hocaefendi’nin Büyük İslam İlmihali eserinden, daha başka kurul fetvalarından ve temel kaynaklardan istifade edilmek suretiyle hazırlanmıştır. Konuyla alakalı rivayetlerin geçtiği kaynaklara yeri geldikçe atıf yapılmıştır.
** Arş. Gör., Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi.
[1] Hac, 22/37.
[2] Tirmizî, Diyât, 14
[3] En‘âm, 6/162-163.
[4] Kâsânî, Bedâi‘, 5, 63.
[5] Buhârî, Hac, 120, 121; Müslim, Hac, 348; Ebû Dâvûd, Menâsik, 21.
[6] İbn Nüceym, el-Bahru’r-râik, 8, 203.
[7] Merğînânî, el-Hidâye, 7, 165.
[8] Kâsânî, Bedâi‘, 5, 81; Merğînânî, el-Hidâye, 7, 164.
[9] Tirmizi: Savm, 52; İbn Mace: Sıyam, 39.
[10] İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 9, 463-465, 473; Merğînânî, el-Hidâye, 7, 156.
[11] Buhârî, Hac, 117, 119; Müslim, Edâhî; 3 Tirmizî, Edâhî, 11.
[12] Buhârî, Edâhî, 9.
[13] Kâsânî, Bedâi‘, V, 67; Mevsılî, el-İhtiyâr, IV, 263-265.
[14] Serahsî, el-Mebsût, 5, 172; İbn Nüceym, el-Bahr, 8, 229.
[15] Mecelle, md. 237.
[16] Ahmet Efe, “Kilo ile Kurban”, Reyhan Dergisi, 2013/3, s. 31; Fethu’l-kadîr, c.6/401; el-Bahru’r-râik, c.6/68; el-İhtiyar, c.2/22.
[17] Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, c. 3/315; Dârekutnî, es-Sünen, c. 3/439, 440.
[18] el-Mebsût, c. 2/43-44; Fethu’l-kadîr, c.2/82.