İslam Hukukuna göre bir şeye mâlik olabilmek üç yolla mümkündür:
Birincisi; alışveriş, hibe, hediye, sadaka gibi ücretli veya ücretsiz bir muâmeledir.
İkincisi; miras gibi bir yolla birinin diğerine halef olmasıdır.
Üçüncüsü; mâliki/sâhibi olmayan mubah bir malı ele geçirmektir.
Ebû Dâvûd ve Ahmed b. Hanbel’in rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfte Peygamberimiz aleyhissalâtü ve’s-selâm şöyle buyurmaktadır: “İnsanlar şu üç şeyde ortaktır: Ot, su ve ateş.” İbn Mâce rivâyetinde ise; “İnsanların şu üç şeyi (almasına) engel olunmaz; ot, su ve ateş.” buyurulmuştur. Âlimlerimizden, ateşten maksadın odun olduğunu söyleyenler olduğu gibi aydınlanmak maksadıyla kullanılan şeyler veya çakmak taşı gibi ateş çıkarmaya yarayan şeyler olduğunu söyleyenler de vardır.
Fukahâmız bu hadîs-i şerîfin sınırlarının nerelere kadar uzandığını, diğer delilleri de göz önüne alarak belirlemeye çalışmışlardır. Bu sınırları şu şekilde ifade edebiliriz:
Mubah şeylere mâlik olmak iki türlü olur: Birincisi; bir avı yakalamak, mubah olan otları toplamak, ırmaktan kaba su almak gibi hakîkaten el koymak suretiyle olur. İkincisi; yağmur suyunu biriktirmek için kap koymak veya av için tuzak kurmak gibi sebebini hazırlamakla olur.
Mubah olan mallar, şahıslar tarafından mülkiyet edinmek kastıyla kaba, çuvala almak veya ağa takılmak gibi bir yol ile ele geçirilirse artık onların husûsî mülkü olur. Başkalarının o maldan sahibinin izni olmaksızın tasarruf etmesi caiz olmaz. Tasarruf eder de malda bir eksilme olursa tazmin etmesi gerekir.
Kimsenin husûsî mülkünde olmayan arazilerdeki, dağlardaki otlardan istifade etmek, ağaçlardan odun toplamak da mubahtır. Devlet başkanının girilmesine yasak koyduğu yerler bu hükümden müstesnadır.
Şer‘an mubah kılınmış mallardan herkes faydalanabilir. Fakat bu mallar ölçüsüz bir şekilde kullanılıp bunların yok olmasına sebebiyet verilecek veya varlığının devamına engel olunacaksa yahut bunlardan faydalanma yöntemi başkasına zarar verecekse onlardan istifade yasaklanabilir.
Bir kimsenin mülkünde, sahibinin müdâhelesi bulunmadan hüdâyinâbit yetişen otlar sahibi veya bir başkası toplayıp sahiplenmediği sürece mubahtır. Tabi kişi, kendi tarlasına başkasının girmesini menedebilir.
Kimsenin mülkü olmayan mubah arazilerde, dağlarda bulunan sahipsiz ağaçların meyvelerini herkes toplayıp yiyebilir. Yine bu tür arazilerde yakılan ateşten, ısınmak, elbise kurutmak gibi amaçlarla herkes istifade edebilir.
Bir kimse sahip olduğu bir malı yere atıp, “Bunu kim isterse alsın.” dese, bundan haberdâr olanlar o malı alabilirler. Bu, bir tür hibedir.
Yaşlandığı için veya zayıf düştüğü için sahibi tarafından, “Kim isterse alsın.” denilerek başıboş bırakılmış bir hayvanı bir kimse ıslâh edip sahiplenebilir. Eski sahibi daha sonra gelip o hayvanı almak istese -yukarıdaki sözüne istinaden- o hayvana sahip olamaz. “Kim isterse alsın.” demiş olmasaydı ona tekrar sahip olma hakkı söz konusu olurdu.
Ölmüş ve yola atılmış bir koyunun yünlerinden istifade etmek, derisini yüzüp tabaklamak suretiyle sahiplenmek caizdir. Fakat daha sonra sahibi gelip deriyi almak isterse derideki tabaklanmak sebebiyle meydana gelen kıymet farkını ödemek şartıyla alabilir.
Tarlalarda dağınık vaziyette bırakılıp sahiplerinin gelip toplaması adet olmayan başaklardan, onları bulanlar istifade edebilir. Fakat toplandıktan sonra sahibi çıkagelip isterse toplayanın elinden bunları alabilir. Aynı şekilde ırmaklarda bulunan meyveler, suyun sürüklediği odun parçalarından da istifade edilebilir. Fakat bu şekilde değersiz sayılamayacak kereste türü ağaçlar bu hükümden müstesnadır. Onlarda lukata hükümleri geçerlidir.
Kabristanlardaki kuru ağaçlardan da istifade edilebilir fakat yaş ağaçlardan odun amacıyla istifade etmek mekruhtur.
Camilerde zaman zaman olduğu gibi yanlışlıkla alınan ayakkabılarda lukata hükümleri geçerlidir. Yani sahibini arayıp bulmak gerekir. Alınan ayakkabı ile yerine bırakılan ayakkabı değer bakımından az olsun çok olsun fark etmez. Fakat ayakkabının kasten çalındığına kanaat getirilir de kıymet bakımından daha düşük bir ayakkabı bırakıldığı görülürse bırakılan ayakkabıdan istifade edilebilir.
Kaynaklar:
San’ânî, Sübülü’s-selâm, İhyâü’l-mevât bâbı.
İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, Hibe, İhyâü’l-mevât, Lukata babları.
Ömer Nasûhi Bilmen, Istılâhât-ı Fıkhiyye Kamusu; Hibe, İhyâü’l-mevât, Lukata babları.