(Habîbim) Ey Muhammed! Rabbinin sana vahyettiği bu yüce Kur’an’ı oku. Namazı vaktinde şartlarını yerine getirerek kıl. Çünkü namaz insanı, aklın ve dînin beğenmediği ve yasaklanan her şeyden men eder, alıkor. Allah’ın zikri en büyüktür. Allah, neler yaptıklarınızı bilir. (Ankebût, 45)
Mealinden de anlaşılacağı gibi bu ayet-i kerimede;
Kur’an’ın tilavet edilmesi,
Namazların vaktinde eda edilerek kılınması,
Namazın insanı kötülüklerden koruyacak olması,
Allah’ın zikrinin en büyük olduğu ve
Allah’ın her şeyi bildiği yer almaktadır.
Ankebut Sûresi ve 45. Ayeti ile ilgili bazı bilgileri siz değerli okuyucularla paylaşmak istiyorum:
Ankebut Sûresi Hakkında Kısa Bilgi
- ayeti üzerinde özellikle namaz açısından duracağımız ve Mekke’de 85. sırada inen/nazil olan Ankebût Sûresi adını 41. ayette geçe ankebût/örümcek isminden almıştır.
Muhtevasıyla ilgili olarak denilebilir ki; 1–11. âyetler ile 60. âyetin Medenî olduğuna dair nakiller mevcut olan bu sûrede, genel olarak tevhid, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve hesap verme gibi dinin temel iman konularından bahsedildiği gibi iman-amel ilişkisi, dünya hayatındaki sıkıntılar ve bunların sebebi, Allah’ın buyruklarını tebliğ hususunda peygamberlerin karşılaştıkları şiddet ve zorluklar anlatılır. Rasûlullâh’ın Mekke müşrikleri ile mücadelesinin bir benzeri Nûh, İbrâhîm, Lût ve Şuayb peygamberlerin tevhîd mücadelelerinden örnekler verilir. Yine Âd ve Semûd gibi âsi kavimlerin; Kârûn, Firavun ve Hâmân gibi isyankâr kişiliklerin helakleri hatırlatılır.
Mekke-i Mükerreme’de nâzil olan ve altmış dokuz âyet-i kerimeden meydana gelen Ankebut sûresinde; putlara ve diğer güçsüz varlıklara tapanların hâlleri ve onların dünyâlık elde etmek için kurdukları tuzak ve hileleri, ankebût denilen örümceğin pek zayıf olan ağına benzetilir. Bu meyanda mü’minlerin Allah yolunda bâzı sıkıntılara uğrayacaklarına, bunun, kendileri için dünyâ ve âhirette hayırlara vesîle olacağına işâret olunmakta, bâzı peygamberlerin kıssaları kısaca anlatılarak, onların Allah yolundaki fedâkarlıkları ve netîcede muvaffak oldukları gözler önüne konulmakta, Kur’ân-ı Kerîm’in bir fazilet vesilesi ve büyük bir mûcize olduğu, İslâmiyet’e cephe alanların acı sonları, Müslümanların ise âhirette ebedî nîmetlere kavuşacakları ve Allah yolunda çalışanların emeklerinin boşa gitmeyeceği ifade edilir.
Kırk Beşinci Âyet-i Kerime
Ankebut Sûresinin 45. âyetinde Peygamberimiz muhatab alınarak onun şahsında bütün müslümanlara “Bu yüce Kur’an’ı tilavet etmek, Namazı vaktinde, şartlarına uyarak huşu içinde kılmak emredilmekte ve namazın insanı, her türlü yanlış (münker) ve yüz kızartıcı çirkinliklerden (fehşa) engelleyeceği, Allah’ın zikrinin zikrin en büyüğü olduğu ve insanların yapmakta oldukları her şeyi Allah’ın bildiği” bildirilmektedir.
Güzel ahlâk ve güzel terbiye bilgi ve kurallarının kaynağı olan Kur’an’ı dikkatli ve duyarlı bir şekilde okumak, beş vakit namazı şartlarına ve adabına uyarak tam bir huşu içinde eda etmeye devam etmek, insanı her türlü kötü ve hoş olmayan işlerden alıkoyar.
Rasûlullah (s.a.v)’a denildi ki: Falanca kişi gece namaz kılıyor, ama sabah olunca hırsızlık yapıyor. Rasûlullah (s.a.v): “Namaza devam etmesi, onun böyle yapmasına engel olacak.” buyurdu.
Namaz, mükemmel ve devamlı bir şekilde kılındığında, sahibini haramlara bulaşmaktan korur ve onu işlemekte olduğu kötülüklerden uzaklaşmaya yönlendirir. Çünkü namazda ihlas, Allah korkusu ve Allah’ı zikretmek yer alır. İhlas, kişiyi iyilikler yapmaya, samimi ve dürüst olmaya yönlendirir; Allah korkusu, onu itaat etmeye yani ilahi emir ve yasaklara uymaya götürür. Allah’ı zikretmek ise iyilik yapmaktan, ibadet etmekten ve tüm kötülüklerden uzak kalmaktan, yani her yönüyle dini yaşamaktan büyük bir mutluluk ve huzur duymaya kavuşturur. İşte namaz bu şekilde insanı kötülüklerden kurtarır. Nitekim Rasûlullah (s.a.v): “Namaza devam etmesi, onun böyle yapmasına engel olacaktır.” buyurdu.
Günde beş vakit kılınan namaz, gafleti ve dini konulardaki duyarsızlığı yok eder, mü’minin kulluk bilincini, imani şevkini ve iradesini canlı tutar. Mü’minin sürekli olarak Allah’a kulluk etmeye yönelmesine ve Allah’ın emirleri doğrultusunda bir hayat sürdürmesine yardımcı olur.
Emredildiği şekilde namaz kılmak, insanı iğrenç işlerden, kötülüklerden, haramlardan uzak tutar. Çünkü bir bakıma Allah’ın huzuruna çıkmak olan namazda kişi; namazla birlikte büyük günah işlemekten, kötülüklere bulaşmaktan, dolayısıyla bu şekilde Allah’ın karşısına çıkmaktan utanır, sıkılır. Bu bakımdan namaz arınmadır, kötülüklerden soyutlanmadır. Kötülüklerin, günahların kiri, iğrenç davranışların ağırlığı namazla uyuşmaz: “Namaz kılan, buna rağmen namazı kendisini iğrenç işlerden ve kötülüklerden alıkoymayan birisinin kıldığı namaz, sadece şekilden ibaret olan bir namazdır.” Hz. Ali, bu konuda Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu, demiştir: “Böyle birisi namazı gereği gibi kılmamıştır. Sadece namazın hareketlerini yerine getirmiştir.” Namazı gerçek anlamda kılmak ile sadece namazın gerektirdiği hareketleri yapmak arasında büyük fark vardır. Namaz gerçek anlamda kılındığı zaman Allah’ı zikretmeye ve Allah tarafından rahmetle ve nusretle anılmaya vesile olur.
Namaz, hayâsızlıkları ve kötülükleri, uzak durulması gereken çirkinlikler olarak görmeyi ve anlamayı sağlar. Böylece namaza devam etmek, kişiyi bunları bırakmaya sevkeder. Hz. İmrân ve İbn Abbâs’tan merfû’ olarak rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur: “Kimi namazı hayâsızlık ve kötülükten alıkoymamışsa onun namazı ancak Allah’a olan uzaklığını artırır.”
İmrân b Husayn şöyle anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v)’a Allah Teâlâ’nın: “Muhakkak ki; namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.” âyeti sorulmuştu. Şöyle buyurdu: “Kim ki; namazı onu hayâsızlık ve kötülükten alıkoymamışsa, onun gerçek namazı yoktur.”
İbn Abbâs, “Muhakkak ki; namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.” âyeti hakkında şöyle demiştir: “Bir kimseye namazı iyiliği emretmiyor, kötülükten men’etmiyorsa bu namazıyla ancak Allah’tan uzaklığı artar.”
Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Namaza itaat etmeyenin namazı yoktur. Namaza itaat ise onun hayâsızlık ve kötülükten alıkoymasıdır.” buyurmuştur.
Abdullah İbn Mes’ûd (r.a)’a: “Filân namazı uzatıyor.” demişlerdi. O “Şüphesiz namaz sâdece ona itaat edene fayda verir.” dedi.