İçeriğe geç

NAMAZ VE ZİKİR

Cenab-ı Hakkı tevhîd edip İslam’a girdikten sonra emredilen en büyük ibadet namazdır. Namaz ise bir zikirdir. Allahu Teâlâ namazı kendisini zikretmemiz için emretmiştir. Bu nedenle namazın her anında kul Allah’ı zikreder. Namaza başlarken Allah’ı ta’zîm ve tesbîh ile başlar, kıyamda zikirlerin en büyüğü olan Allah kelamını okur. Rükûda tesbîh ve ta’zîmde bulunur. Rükûdan kalktığında Rabbine hamdeder. Secdede zikir vardır. Secdeden başını kaldırırken yine zikir vardır. Teşehhüdde kul Allah’ı selamlar, Allah’ın Rasûlüne salât u selâm eder ve salih kullara dua eder. Namazın her bir rüknü Allah’ın zikriyle tezyîn edilmiştir.

Namazın nasıl kılınılacağını ve namazda nasıl zikirde bulunmamız gerektiğini en güzel şekilde bizlere öğreten Âlemlerin Efendisi Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz (s.a.s) namaz öncesinde ve sonrasında yapacağımız zikirleri de bizlere öğretmiş ve bu zikirlerin ecirlerini de bizlere bildirmiştir.

Güzel bir şekilde abdest alıp, cemaatle namaz kılmak için evinden veya işyerinden dışarı çıkan kimsenin attığı her adım karşılığında bir derece yükseltileceğini ve bir günahının silineceğini, mescidde bulunduğu sürece meleklerin kendisine salat edip “Allahım bu kulunu bağışla!”, “Allahım bu kuluna merhamet et!” diye dua edeceklerini müjdeleyen Efendimiz (s.a.s), bu kişinin namazı beklediği sürece namazda sayılacağını ve namaz kılmış gibi sevap alacağını bizlere bildirmiştir.[1]

Efendimiz (s.a.s) “kim her namazın arkasından üç kere Allah Teâlâ’ya istiğfarda bulunup: ‘أستغفر الله الذي لا إله إلا هو الحي القيوم و أتوب إليه’ derse cihad esnasında cepheden kaçmış olsa bile günahları bağışlanır.”[2] buyurmaktadır. Bu hadis-i şerif namazların arkasından yapılan istiğfârın büyük günahların bile affına vesile olacağını bizlere müjdelemektedir. Zira cihad meydanında düşmanlardan korkup kaçmak büyük günahlardandır.

Yine Âlemlerin Efendisi “Âyete’l-kürsî’yi namazların ardından okuyan kimsenin cennete girmesine mâni olan tek şey ölümdür. Kim Âyete’l-kürsî’yi yatağına girdiğinde okursa Allah Teâlâ kendi evini, komşusunun evini ve etrafında bulunan evlerin ahâlisini emin ve mahfuz kılar.”[3] buyurmaktadır. Hadis-i şerifin diğer bir rivayetinde Âyete’l-kürsî’nin Bakara sûresinin son ayetleri ile birlikte bir yerde üç gece okunması hâlinde şeytanın o yere ebediyyen yaklaşamayacağı ifade buyurulmaktadır.[4]

Ukbe bin Âmir (r.a), Rasûlullah Efendimizin kendisine her namazın arkasından İhlas, Felak ve Nâs surelerini okumasını emrettiğini söylemiştir.[5]

“Kim farz namazların ardından otuz üç kere Allah’ı tesbîh eder, otuz üç kere Allah’a hamdeder, Otuz üç kere “Allahuekber” diyerek Allah u Zü’l-celâl’in yüceliğini ve büyüklüğünü zikrederse –ki böyle doksan dokuz yapar- yüze tamamlamak için de ‘لا إله إلا الله وحده لا شريك له, له الملك وله الحمد وهو علي كل شيء قدير’ derse günahları deniz köpüğü kadar da olsa bağışlanır.”[6]

Yine Rasulullâh Efendimiz farz namazların ardından yapılan bu zikirlere “muakkibât” adını vermiş ve bu zikirleri yapanların hiçbir zaman hüsrana uğramayacağını, başarısız olmayacağını ifade buyurmuştur.[7] Muakkibât kelimesi birbiri ardına yapılan tesbihler anlamında kullanılmaktadır.[8] Ra’d Sûresinin 11. ayet-i kerîmesinde de insanı önünden ve arkasından koruyan melekler “muakkibât” olarak isimlendirilmektedir. Ayet-i kerîmede “İnsanın önünde ve arkasında onu Allah’ın emriyle koruyan melekler (muakkibât) vardır…” buyurulmaktadır. Efendimizin bu zikirleri de muakkibât olarak isimlendirmesi ve bu zikirleri yapanların zarara uğramayacaklarını ifade buyurması dikkat çeken bir husustur.

Buhâri ve Müslim’de geçen rivayetlerde şöyle bir hâdise anlatılmaktadır: “Ashâb-ı kiramdan bir zat mescide girdi ve nefes nefese kalmış bir vaziyette saflar arasında namaza durdu. Rasûlullâh (Sallalâhu aleyhi ve selem) rükûdan başını kaldırıp “semiallâhu limen hamideh” deyince bu zât: “Rabbenâ ve leke’l-hamdu hamden kesiran tayyiben mübâreken fîh” dedi. Rasûlullâh (Sallalâhu aleyhi ve selem) namazı bitirince “bu sözleri söyleyen kimdi?” buyurdu. Ashâb-ı kirâm sükût ettiler. Rasûlullâh (Sallalâhu aleyhi ve selem): “Bu sözleri söyleyen hanginizdi. Zira zararlı bir şey söylemedi.” buyurdu. Bunun üzerine bu zât: “Nefes nefese namaza yetiştim de bunları ben söyledim.” dedi. Rasûlullâh (Sallalâhu aleyhi ve selem): “Bu sözleri söylediğinde on iki melek gördüm. Bu melekler bu zikirleri Allah’a arz etmek için birbirleri ile yarışıyorlardı.”buyurdu. Buhârî rivayetinde bu meleklerin sayısının otuz olduğu bildirilmektedir.

Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği bir hadiste “Allah Teâlâ’nın öyle bir takım melekleri vardır ki bunlar yollarda dolaşarak ehl-i zikri ararlar.” buyurulmaktadır. Yukardaki hadîs-i şerifte geçen meleklerin bu melekler olduğu anlaşılmaktadır.[9]

Farz namazların ardından eğer sünnet namazı varsa bu sünnetleri farza bitişik olarak kılmak ve selam verdikten sonra sadece:

“اللهم أنت السلام و منك السلام تباركت يا ذا الجلال و الإكرام” diyecek kadar beklemek ve sünnet namaz için hemen ayağa kalkmak sünnete uygundur.[10] Bundan dolayı sünnette vârid olan yukarıdaki zikirlerin de eğer farz namazdan sonra sünnet namazı varsa, sünnet kılındıktan sonra yapılması gerekir.

Kemâleddin İbn-i Hümam, farz namazlarla sünnet namazların arasının ayrılmasının sünnette sâbit olmadığını, zikirlerin eğer varsa sünnet namazlar kılındıktan sonra yapılmasının uygun olacağını ifade etmektedir.

Farz namazların ardından yapılan bu zikirler tamamlandıktan sonra elleri kaldırıp yapılan duaların makbul olacağı hadis-i şeriflerle sabittir. Ebû Ümâme radıyallâhu anh’ın rivayetine göre Rasûlullâh (Sallalâhu aleyhi ve selem)’e hangi duaların daha makbul olacağı soruldu. Rasûlullâh (Sallalâhu aleyhi ve selem): “Gecenin sonunda yapılan dualarla farz namazların ardından yapılan dualardır.” buyurdular.[11]

Sallalâhu aleyhi ve selem Efendimiz Muaz radıyallâhu anh’a kendisini sevdiğini söylemiş ve “sana bir nasihatta bulunacağım. Namazların ardından şöyle dua etmeyi hiç bırakma: ‘اللهم أعني على ذكرك و شكرك و حسن عبادتك’[12]

Yapılan duaları “سبحان ربك رب العزة عما يصفون و سلام على المرسلين و الحمد لله رب العالمين”[13] ayeti ile bitirmek de sünnettir. Zira Efendimiz (Sallalâhu aleyhi ve selem) namazların ardından bu ayet-i kerîmeyi üç kere okuyan kişinin ecrini tastamam almış olacağını bildirmiştir.[14] Hz. Ali radıyallâhu anh ise: “Kim kıyamet gününde ecrini tastamam almak isterse bir mecliste bulunduğunda son sözü “سبحان ربك رب العزة عما يصفون و سلام على المرسلين و الحمد لله رب العالمين” olsun.” buyurmaktadır.[15]

Dua bittikten sonra ellerle yüzün meshedilmesi de sünnettir ve peygamberimizin emridir.[16]

[1] Buhârî,

[2] Hâkim, el-Müstedrek, 1/692; Ebû Dâvud, Salât, İstiğfâr Bâbı, 1517.

[3] Beyhakî, Şuabu’l-îman, 2/458; Nesâî; İbn Hibbân.

[4] Heysemî, Mecmau’z-zevâid, 6/322.

[5] Ebû Dâvud, Salât, 1523; Beyhakî, Şuabu’l-îman, 2/512.

[6] Müslim, Mesâcid, 597; İbn Hibbân, 5, 359.

[7] Müslim, Mesâcid, 596.

[8] Davudoğlu, III, 538.

[9] Davudoğlu, III, 548.

[10] Merâki’l-Felâh, s. 421,422.

[11] Tirmizî, Daavât, 3499; Nesâî, VI, 32.

[12] Ebu Dâvud, Salât, 1522; Müsned, V, 247.

[13] Sâffât, 180.

[14] Taberânî, Mu’cemu’l-kebîr, V, 211.

[15] Abdurrezzâk, Musannef, II, 236; Ebû Nuaym, Hilye, VII, 123.

[16] İbn-i Mâce, İkâmetü’s-Salât, 1181; Tirmizî, Daavât, 3386.