İçeriğe geç
Anasayfa » NAMAZDA, FARKLI MEZHEPTEN İMAMA UYMAK

NAMAZDA, FARKLI MEZHEPTEN İMAMA UYMAK

  1. Ramazan-ı Şerif’te Mekke veya Medine’de bulunanlar, Harem-ı Şeriflerde bazı insanların vitir kılınırken cemaatten ayrılıp kendi başlarına kıldıklarına şahid olurlar. Sebebini sorduğunuzda, kendilerinin Hanefi mezhebine mensup olduklarını, mezheplerine göre vitir namazının bir selam ile üç rekât kılınması gerektiğini, ikinci rekâtta selam veren imamın peşinde vitir namazlarının sahih olmadığını söylerler. Söz olmasın diye cemaatle kıldıktan sonra iade edenler de görülür.

Diğer taraftan Şafiî mezhebine mensup bazı insanların, kadına dokunmuştur da abdesti bozulmuştur düşüncesiyle, Hanefî imamın peşinde namaz kılmaktan çekindikleri de bir vakıadır.

  1. Mezheplerine bağlılığı şayân-ı takdir olan halkımızın bu davranışlarının mutlaka bir mesnedi olduğunda şüphe yoktur. Onların bu davranışları, mensubu bulundukları mezhebin bu konudaki görüşünü yansıtmaktadır. Dört mezhebin fıkıh kaynaklarına baktığımızda, cemaatin mezhebine göre imamın abdesti yok sayılırsa veya kıldırdığı namaz fâsid kabul ediliyorsa, o imama uyup namaz kılmanın sahih olup olmayacağı konusunun ele alındığını ve şu iki farklı sonuca varıldığını görürüz:
  2. İktida(imama uyma)da aslolan imamın mezhebidir. Buna göre, cemaatin mezhebine göre imamın abdesti veya namazı sahih olmasa bile ona uymalı ve cemaat sevabından mahrum kalmamalıdır. Malikî ve Hanbelîlerin görüşü budur.[1]
  3. İktidada aslolan muktedînin (imama uyanın) mezhebidir. Bu görüşte olan Hanefî ve Şafiîler bu esas üzerine bazı meseleler bina etmişlerdir. Şöyle ki:

Bir Hanefî’nin, kandan dolayı abdest almayan veya mâ-i müsta’mel (yani abdest ve gusülde kullanılan su) ile abdest alan bir Şafiî imamın peşinde namaz kılması caiz olmaz. Çünkü onun kanaatine göre imamın abdesti yoktur. Dolayısıyla ona iktidâ fâsittir.

Aynı şekilde vitir namazını tek selamla üç rekât olarak kılan bir Hanefî, ikinci rekâttan sonra selam veren bir imamın peşinde vitir kılamaz. Çünkü imam, selamla namazdan çıkmış olmaktadır. Burada bir diğer sebep de vitir namazının hükmündeki ihtilaftır. Hanefîlerde muteber olan görüşe göre vitir vaciptir. Dolayısıyla vitrin sünnet olduğunu kabul eden biri imama uyamaz. Çünkü kuvvetli zayıf üzerine bina edilmez.[2]

İşte Harem-i Şeriflerde, vitirde imama uymayanların dayandığı görüşlerden bazıları bunlardır.

Diğer taraftan Şafiîler de bu esasa binaen şöyle demişlerdir:

Bir Şafiî, tenasül uzvuna dokunan veya tâdil-i erkâna dikkat etmeyen veya Besmele’yi veya Fatiha’yı terk eden Hanefî bir imama uyup namaz kılamaz. Çünkü onun kanaatine göre imamın abdesti yoktur, namazı sahih değildir.[3]

  1. Şüphesiz tüm bunlar imamın halini bilenler için geçerlidir. Bilmeyenlerin zanna veya şüpheye binaen iktidâyı terk etmelerinin hiçbir mezhebe göre caiz olmayacağı açıktır. İmamların da bilhassa abdestte ihtilaf noktalarına riayet etmeleri müstehab görülmüştür.
  2. Değerlendirme

Dört amelî mezhep mensuplarının diğer mezhebe bakışı “benim mezhebim doğru diğerinin ki de doğru olma ihtimali vardır.” veya “benim mezhebim râcih diğerininki mecrûh” esası çerçevesinde olmasına rağmen, Hanefî ve Şafiîlerin bazı hallerde namazda iktidayı caiz görmemesi, bir mezhep taassubundan dolayı değil belki namaz gibi dinin direği sayılan bir ibadette şüphe ve tereddüde yer bırakmama gayretlerinden dolayıdır. Çünkü ibadette niyet şüphe ve tereddüt götürmez. İmamının abdestinden şüphe eden bir müslümanın onun peşinde kılacağı namazda şüpheden kurtulması, gönül huzuru içinde kat’î bir niyetle iktidaya niyet etmesi zor görülmektedir.

Ancak bütün bunlar doğru olmakla beraber “namazda iktidâ konusunda aslolan imamın mezhebidir” esası daha doğru ve isabetli görünmektedir. Dört mezhebi hak görmenin gereği de budur. Önündeki imamın mezhebini hak bilip, ona uyup namaz kılmaktır. Çünkü Ashab-ı Kirâm ve Tabiîn fer’î meselelerde farklı düşünmelerine rağmen birbirlerinin peşinde namaz kılmışlardır. Aksine bir davranış bilinmemektedir. Ümmetin fürûda ihtilafları ancak o zaman rahmet olur. Aksi halde firkat ve azab olur.

Her yerde ve her zaman, özellikle Ramazan’da Harem-i Şeriflerde cemaatle namaz, böyle fer’î ihtilaflara feda edilmeyecek kadar faziletli olduğu herkesin malumudur.

[1] Hâşiyetü’d-Desûkî, 1/333; el-Muğni, 2/190.

[2] Bahru’r-Râik, 2/39; Mecmeu’l-Enhur, 1/108; Hâşiyetü İbni Âbidîn, 1/378 ve 1/448-449; Hidaye ve Fethu’l-Kadir, 2/437

[3] Muğni’l-Muhtac, 1/237-238.