İçeriğe geç

NİÇİN KREDİ KARTI KULLANMA-MA-LIYIZ?

Tağuttan, ona tapmaktan kaçınıp da Allâh’a yönelenler(e gelince), müjde onlaradır. O halde kullarımı müjdele. (O kullarım ki) onlar sözü dinlerler de onun en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah’ın kendilerini doğru yola ulaştırdığı kimselerdir ve işte onlar akl-ı selîm sâhibi olanların ta kendileridir.[1]

Günümüzde oldukça yaygın olan kredi kartlarını kullanmak şer‘an câiz midir? Şayet câiz ise, sözün en güzeline tâbî olmak isteyen bir mü’min için kullanmak mı yoksa uzak durmak mı daha evlâdır? Yazımızda bu konuyla alâkalı bazı hususlara ışık tutmayı amaçlamaktayız.

Kredi kartı kullanan bir şahıs ihtiyaç duyduğu bir malı satın almak istediğinde, malı üreten veya pazarlayan şahsın ticârethânesine gider. Malı almaya karar verdiğinde parayı tüccara doğrudan vermek yerine cüzdanından kredi kartını çıkarır ve kredi kartını veren bankayı vekil tayin ederek malın bedelini tüccara o bankanın ödemesini ister. Kredi kartını post cihazından geçirdiğinde banka, o şahıs adına ödeme işlemini gerçekleştirir ve bu suretle o kişi bankaya borçlu hâle gelmiş olur. Fakat banka sizden daha sonra alacağı bu parayı tüccarın hesabına, yapılan anlaşmaya göre, bazen kırk gün bazen otuz gün gibi bir süre geçtikten sonra aktarır. Tüccar bu parayı derhal bankadan çekmek isterse banka kendisinden komisyon adı altında para keser. Burada asıl mesele şudur:

1. Alın terimizle kazandığımız bu parayı doğrudan tüccara vermek yerine, parayı neden önce bankaya yatırır sonra da bankanın o parayı tüccara ulaştırmasını talep ederiz?

2. Neden böyle bir muameleyle, tüccarın ürettiği veya pazarladığı malın bedelinin, ayrıca tüccarın emeğinin ve alın terinin karşılığı olan kârının, yaklaşık kırk gün sonra tüccarın eline geçmesine sebep oluruz?

Bankanın ne bizim emeğimizde, ne de malın üretilip pazarlanmasında en ufak bir katkısı bulunmamaktadır. Hâl böyleyken, banka ne tür bir vasıfla araya girmekte ve sizin ödediğiniz paranın tüccara ulaşmasını kırk gün bekletmektedir? Tüccar hemen parasını almak istediğinde hangi vasıfla tüccarın kazancından kesinti yapmaktadır? Biz böyle bir muâmeleye neden aracılık yapmakta ve tüccarı neden böyle zor bir duruma düşürmekteyiz?

Otuz-kırk günlük bir sürenin tüccar nezdinde ne kadar önemli olduğu açıktır. Bu sürenin önemine binâen günümüzde banka ile tüccar arasına giren ve bu süreçten nemalanmak isteyen aracı kurumlar oluştuğu da bilinmektedir.

Bankaların bizden aldıkları parayı tüccara ulaştırana dek niçin beklettikleri de hepimizce mâlumdur. Bankalar bu parayı diğer fâizli muâmelelerde işletmek sûretiyle fâiz gelirlerini artırmaktadırlar. Kredi kartı kullandığımız takdirde biz de onların bu kazançlarına, Allah ve Rasûlü’ne harp ilan edilmiş kabul edilen fâizli muâmelelere ortak olmaktayız.

Kredi kartı kullanımı konusunda dikkat çekmemiz gereken diğer önemli bir husus da şudur: Herhangi bir bankadan kredi kartı almak istediğinizde banka ile aranızda bir sözleşme imzalanır. Bu sözleşme maddelerinden birinde, borcunuzu vaktinde ödemediğiniz takdirde belirlenen miktarda fâiz ödeyeceğinizi taahhüt edersiniz. Bu maddeyi sözleşmeden kaldırma yetkiniz de gücünüz de yoktur. Fıkıh kitaplarımızda yer alan şu hüküm çok açık ve nettir ve sahih bir hadîs-i şerîfe dayanmaktadır: Herhangi bir akit/sözleşme, taraflardan birine veya üçüncü bir şahsa menfaat sağlayan bir şart içeriyorsa o akit fâsit bir akittir. Bu şart sadece kendisi fâsit olmakla kalmaz akdi de ifsâd eder. Fâsit akitle elde edilen gelirler Hanefî mezhebine göre ribâ hükmündedir. Banka ile yapılan kredi kartı kullanma akdi de bir nevi karz (borç) akdidir ve mezkûr hükümlere tâbidir.

Denilebilir ki: “Borcumuzu zamanında ödediğimizde fâiz ödemek zorunda kalmayız.” Fakat bu söz karşısında iki şeyi unutmamak gerekir:

1. Yapılan her sözleşmenin, imzalanan her akdin hesap gününde sorumluluğu olduğu Allah Zülcelâl tarafından bizlere açık ve net olarak bildirilmektedir:

… إِنَّ الْعَهْدَ كَانَ مَسْؤُولاً

“… Hiç şüphesiz verilen sözler sorumluluğu gerektirir.”[2]

وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولٰـئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُولًا

“Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın bir şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.”[3]

2. Kader-i ilâhîde bir şeyi zamanında yapabileceğimizden kesin emin olmak nasıl mümkün olabilir? Hastalık, kaza, borcu ödeyemeyecek duruma gelme, ölüm vs. gibi hususlarda insanoğlu emin olduğunu iddia edebilir mi? Bu tür bir imtihanla karşı karşıya gelen kişi, borcunu yine de zamanında ödeyebileceğini taahhüt edebilir mi?

Kredi kartı kullananların genellikle ileri sürdükleri mazeretlerden birisi kart kullanımının nakit para kullanımına göre daha kolay olduğudur. Bu mazerete katılmamakla beraber velev ki öyle olsun, bunca sakıncalı olduğuna dâir kat’î delîlin ve şüphelerin olduğu bir durumda kolaylık bir Müslümanın mazereti nasıl olabilir?

İkinci bir mazeret de kredi kartıyla internet alışverişi yapılabildiğidir. Burada şunu unutmamak gerekir ki internet alışverişi yalnızca kredi kartıyla yapılmak zorunda değildir. Havâle, EFT, sanal kartlar, normal banka kartları gibi seçeneklerle de ödeme yapılabilmektedir. Bu seçenekler kredi kartı kullanımına nazaran daha ehvendir.

Diğer bir mazeret de taksitle alışveriş yapabilme imkânıdır. Öncelikle bir zarûret olmadıkça taksitle alışveriş yapmaya, –takvâ açısından- ulemâmızın sıcak bakmadığını hatırlatmamız gerekir. Buna rağmen zarûret ve ihtiyaç olduğunda sanal kart, senet gibi seçeneklerin kullanılabilmesi veya tüketiciler tarafından talep edilip baskı oluşturulduğunda başka çözümlerin de üretilebilmesi mümkündür. Ayrıca teknolojinin çok hızlı geliştiği günümüzde biraz gecikmeli de olsa paranızı biriktirip peşin olarak alacağınız bir ürünün daha kaliteli ve takvâya uygun olduğu için daha bereketli olacağını hatırlatmamız gerekir.

Günümüzde bankacılık sektörünün uluslararası iktisâdî sistemin bir parçası olduğunu ve bir sömürü aracı olarak kullanıldığını da unutmamalıyız. Ayrıca bu sistemin sahiplerinin Müslümanlar olmadığını ve Müslümanlar olarak bu konuda bağımsız olmadığımızı da hatırlatmamız gerekir. Medeniyetin meşrû her alanında olduğu gibi iktisâdî alanda da Müslümanların söz sahibi olması ve başkalarına bağımlı olmaması esastır.

Okuyucularımız, en başta zikrettiğimiz âyet-i kerîmede ifade edildiği gibi şayet bu konuda sözün doğrusu ve en güzeli neyse biz de ona tâbî olalım derlerse onlara tavsiyemiz kredi kartı kullanmaktan vazgeçmeleridir. Böyle yaptıkları takdirde Allah’ın izniyle kazançları daha temiz hâle gelecek ve rızıklarına bereket geldiğini ayne’l-yakîn müşâhede edeceklerdir.

Her şeye rağmen kredi kartı konusunda farklı mazeretler ileri sürebilecek okuyucularımız olabilir. Onlara da tavsiyemiz şudur: Sözün en güzeline tâbi olma konusunda elinizden gelen gayreti sarf edip fâizin bulaştığı muâmelelerden gücünüzün yettiğince uzak durmaya çalışın. Umarız bu konuda atacağınız her adım huzûr-ı İlâhîde ileri süreceğiniz mazeretlerin kabul edilmesine ve bağışlanmanıza vesîle olur.

Her şeyin en doğrusunu bilen Allah’tır…


[1]  Zümer, 39/17-18.

[2] İsrâ, 17/36.

[3] İsrâ, 17/36.