İçeriğe geç
Anasayfa » ÖFKEYİ YUTABİLMEK

ÖFKEYİ YUTABİLMEK

Öfkelenme hâli insanın fıtratında yer alan psikolojik bir durumdur. Her insan öfkelenir. Öfke, yerinde, zamanında ve dozunda olursa normaldir.[1] Dinimizin “öfkeyi yutmak” diye ifade ettiği husus; yersiz, zamansız ve bilhassa dozu aşılmış öfkedir. “İnsan neden öfkelenir?” sorusuna verilecek çok sayıda cevap olabilir. Bu sebeple yazımızda bu hususa temas etmeyecek, öfkenin zararları, öfkeye hâkim olmanın sağlayacağı faydalar ve öfkeyi yenme yolları üzerinde duracağız.

Öfkenin Zararları

Yersiz ve kontrolsüz öfkenin pek çok zararı vardır. Bunlardan bazılarının da geri dönüşü yoktur. Öfkenin oluşturacağı zararları şöyle ifade edebiliriz:

İmanı Yok Eder

Öfkeli hâlinde insan, küfrü gerektiren sözler söyleyebilir. Sakinleşince bazen hatasını anlayıp kelime-i şehâdet getirerek tövbe eder; fakat çoğu zaman hatasının farkına varamaz da -mazallah- hayatını imansız sürdürür. Bu en büyük felâkettir. Peygamber Efendimiz (sav) bu hususta: “Sabır otu bitkisinin balı bozması gibi öfke de imanı bozar.” buyurmaktadır.[2]

Aile Yuvasını Yıkar

Aile içerisindeki bir tartışmada öfkelenen erkek, sinir hali ile çocuklarının annesini boşadığını söyleyebilir. Hatta üç talâkı bir arada da verebilir. Böylece aile yuvası dağılmış, anne-baba artık bir araya gelemeyecek şekilde ayrılmış olurlar.[3]

Düşmanlığa Sebep Olur

İnsan, öfkeli hâliyle dostlarını kıracak sözler sarf edip bazı yanlış hareketlerde bulunabilir. Bazen bu davranışı, telâfisi olmayan kırgınlıklara hattâ düşmanlıklara sebep olabilir. Kimi zaman da öfkenin etkisiyle büyüyen hâdiseler ölümlerle sonuçlanabilir.

Asâleti Ortadan Kaldırır

Öfkelenen, öfkesinin etkisiyle de yerli-yersiz davranışlar ortaya sergileyen kimse, insanlar nezdinde küçülür, gülünç duruma düşer ve en önemlisi, müslümanda olması gereken vakar hâlini kaybetmiş olur.

Maddî Zarara Neden Olur

İnsanlar, çoğu zaman öfkelenince etrafa saldırırlar. Bu saldırı neticesinde belki de kendinden geçerek yakın ve uzak çevrelerine zarar vermekten çekinmezler. En basitinden o sinirle, elinde bulunan telefon gibi aletleri, mutfaktaki tabakları, evin camını vs. fırlatmak, kırmak işten bile değildir.

Öfkeyi Yenmenin Faydaları

Her şeyden önce, öfkesine hâkim olan insan yukarıda sayılan felaketlere düşmez. Bunlar bile öfkeyi yenmenin faydaları olarak yeter. Biz sayılanların haricinde ayet ve hadislerden hareketle birkaç madde ile meseleyi arz etmek istiyoruz. Öfkesini yenen bir insan:

Takva Sahibi Olur

Cenâb-ı Allah, Kur’ân-ı Kerîm’de takvâ sahibi olan ve kendileri için cennet hazırlanmış kullarının vasıflarını sayarken, onlar arasında “öfkeye hâkim olma”ya da yer vermektedir. İlgili ayetler şöyledir: “Rabbinizin mağfiretine ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun! O takvâ sahipleri ki bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever…”[4]

Gerçek Babayiğit Olur

İnsanları mağlup etmek, muhtelif müsabakalarla yenmek çok zor değildir. Asıl zor olan ve mahâret addedilen, kişinin kendi nefsini yenmesidir. Öfkelenince nefsine hâkim olan ve öfkesini yenen insanlar gerçek anlamda güçlü olmuş olurlar. En güçlü insan, nefsine en çok hâkim olabilen; en zayıf ise nefsinin arzularına kendini kaptıran ve öfkelenince de kendini kaybedendir. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmaktadır: “Gerçek babayiğit, güreşte rakîbini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olan kimsedir.”[5]

Allah’ın Azâbından Kurtulur

İnsan, dünya hayatında iken nasıl davranışlar ortaya koyarsa huzûr-i ilâhî’ye vardığında Cenâb-ı Allah’tan benzer muameleler görür. Mesela, merhametli olana Allah (cc) da merhamet eder,[6] insanları affedeni Allah da affeder.[7] Çevresindekilere karşı öfkesine hâkim olan insanlara da Cenab-ı Hakk, öfke ve gazabını üzerlerinden kaldırır. Zira Efendmiz (sav) şöyle buyurmaktadır: “Allah, öfkesine hâkim olan kimseden azabını kaldırır.”[8]

Cennet Nimetlerine Mazhar Olur

Rasûlullah (sav) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Kim (öfke halinde) gereğini yapmaya gücü yettiği halde öfkesini yenerse, Allah, kıyamet günü herkesin önünde onu çağırır, hûriler arasından dilediğini seçmekte serbest bırakır.”[9]

Öfkeyi Yenmenin Yolları

Buraya kadar, öfkenin sebep olacağı zararları ve öfkeyi yutmanın yararlarını gördük. Son olarak da, öfke anında nefsimize nasıl hâkim olabileceğimizi ifade edelim.

Öncelikle yukarıda bahsedilen hususların bilinmesi gerekir. Yani insan, öfkenin nelere yol açabileceğini aklından çıkarmamalı ve dikkatli davranınca elde edeceği mükâfâtları göz önünde bulundurmalıdır. Bununla birlikte Peygamber Efendimiz (sav) öfkenin nasıl yenilebileceğini muhtelif hadislerinde ifade etmektedir. Bulunulan ortama ve ortamın şartlarına göre hadislerde yer alan tavsiyeler dikkate alınmalıdır:

“Sizden biri öfkelendiğinde ‘eûzü billâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm’ dese öfke hali ondan gider.”[10]

“Sizden biri öfkelendiğinde ayakta ise otursun. Öfkesi yine geçmezse bu sefer uzansın.”[11]

“Şüphesiz öfke şeytandandır. Şeytan ise ateşten yaratılmıştır. Ateş su ile söndürülür, bu sebeple sizden biri öfkelendiğinde abdest alsın.”[12]

Mevzuyu Peygamber Efendimizin öğrettiği şu dua ile bitirelim:

Allah’ım! Günahlarımı bağışla, kalbimdeki öfkeyi gider, beni yaşattıığın sürece saptırıcı fitnelerden koru![13]

 

[1] Allah’ın rızâsına dayanan ve kontrollü olan öfke normaldir ve olması gerekendir. Peygamber Efendimiz (sav)’in, Allah Teâlâ’nın emirleri çiğnendiğinde otaya koymuş olduğu öfke/gazap buna en güzel misaldir. Rivayetler incelendiğinde Efendimizin öfkesinin, dikkat çekme, meselenin ehemmiyetini gösterme ve münkerâtı ortadan kaldırma gibi bir mahiyetinin olduğu görülmektedir. Öfkede dikkat edilecek nokta, nefsî ve kontrolsüz olmamasıdır.

[2] Beyhakî, Şuabu’l-îmân, 10/531.

[3] Fıkıh kitaplarında bu konu etraflıca işlenmiştir. Biz, “Öfke/Sinirlilik halinde de olsa talâk geçerli olur.” ve “Bir mecliste üç talâk geçerlidir.” genel görüşüne binâen.

[4] Âl-i İmrân; 3/133-134.

[5] Buhârî, Edeb, 102; Müslim, Birr, 106-108.

[6] Ebû Dâvûd, Edeb, 66; Tirmizî, Birr ve Sıla, 16.

[7] Müslim, Müsâkât, 30.

[8] Taberânî, el-Evsat, II, 82.

[9] Ebû Dâvûd, Edeb, 3; Tirmizî, Birr, 74, Kıyâmet, 48.

[10] Buhârî, Bed’ül-halk, 11. Lafız; Taberânî, el-Evsat, 7/117; a. mlf., es-Sağîr, 2/197.

[11] Ahmed, Müsned, 35/278.

[12] Ebû Dâvûd, Edeb, 4.

[13] Ahmed, Müsned, 44/200.