İçeriğe geç
Anasayfa » Peygamberimiz Efendimiz’e Uymak Şeref ve Saadet, Karşı Çıkmak Felakettir

Peygamberimiz Efendimiz’e Uymak Şeref ve Saadet, Karşı Çıkmak Felakettir

Yüce Rabbimizin en güzel surette yarattığı ve mükerrem kıldığı insanoğluna, en güzel örnek ve rehber olarak peygamberlerini irsal etmesi, son peygamberi Hz. Muhammed Mustafa aleyhisselam Efendimizi Kur’an’ın öğreticisi ve uygulayıcısı olarak göndermesi biz kulları için büyük bir lütuf ve şükredilmesi gereken büyük bir nimettir.

Peygamberler; Allah tarafından seçilmiş, ilahi eğitimden geçmiş, onların hatadan korunması sağlanmış, özü sözüne uygun, hayatı örnek, emirleri ve yasakları bağlayıcı ve onlar mucizelerle güçlendirilmiş fevkalade şahsiyetlerdir.

Cenab-ı Hakk, Habib-i Ekrem’ini, Kur’an-ı Kerim’in uygulanabilir olduğunu bizzat yaşayarak göstermesi ve en güzel örnek olması için lütuf ve rahmetinin bir nişanı olarak göndermiştir.1

Nitekim Kur’an-ı Mübin’de şöyle buyurulmuştur:

“Allah, Mü’minlere kendi içlerinden, onlara Allah’ın ayetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara Kitap ve Hikmeti/Sünneti öğreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur.” 2

Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselam’ın Rabb’i katından getirdiği Kur’an ve miras bıraktığı Sünnet’i kıyamete kadar aramızda ve içimizde olacaktır. Efendimizin getirdiğini almak ve yasakladıklarından uzak durmak biz ümmeti için iman şiarı, izzet ve saadet vesilesi olacak; aksi bir davranış ise esaret ve felakete sürükleyecektir.3

“Âlemlere rahmet” olarak gönderilen Peygamberimiz Efendimiz bütün mü’minler için en güzel örnektir. Hayatın her alanında iki cihan güneşi Efendimiz’i örnek almak, O’nun sözünü dinlemek ve yolunu izlemek her Müslüman için büyük bir fazilet ve şereftir.

Allah’ı ve Rasûlünü sevmek ve Allah ile Rasûlü tarafından sevilmek kadar büyük bir izzet ve saadet düşünülemez.4

Cenab-ı Hakk’ın, kulunu sevdiğinin mühim bir delili de; kulun, Allah’ın sevdiklerini kendi sevdiklerine tercih etmesi, daima Hakk’ın ve Habîbinin hatırını gözetmesi, heva ve heveslerini terk edip farz ve nafile ibadetlerle Rabbinin sevgi ve rızasını kazanmaya çalışarak şu duayı kendine vird edinmesidir:

“Allah’ım! Senden; Senin sevgini, Seni sevenlerin sevgisini ve Senin muhabbetine yaklaştıracak ve rızana ulaştıracak amellerin sevgisini isterim.”5

Allah’ın bizleri sevmesi ve günahlarımızı bağışlaması da Rasûlullah Efendimize uymak sayesinde mümkün olacaktır.

Çünkü Cenab-ı Hakk Kur’an-ı Azimuş-şan’da şöyle buyurmuştur:

“Habibim de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.6

Bu ilahi hükme göre, Allah’ı sevdiklerini iddia edenlerin Peygamberimize uymaları, itiraz kabul etmez İlâhi bir emirdir.

Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselam Efendimize itaat eden ve uyan, Cenab-ı Hakk’a itaat etmiş sayılır. Çünkü sözlerin en güzelinde “Kim, o Peygambere itaat ederse, şüphesiz Allah’a itaat etmiş olur.”7 diye buyrulmaktadır.

İki cihanın Peygamberi Efendimizin emri dışında hareket etmek İlahi azabın davetçisidir. Çünkü Rabbimiz Habib-i Ekrem’i hakkında şöyle buyurmuştur:

“Peygamberin emrine aykırı hareket edenler, başlarına bir belanın gelmesinden veya kendilerine can yakıcı bir azabın isabet etmesinden sakınsınlar.”8

Peygamberimize karşı gelmek ve O’nun Sünnetini hor görmek, bir Müslümanın iyilik namına yaptıklarını geçersiz kılacak, boşa çıkaracak ve kendisini Cehenneme sevk edecektir.

Rabbimiz Kur’an-ı Mübin’inde biz kullarını şöyle uyarmaktadır:

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin ve amellerinizi boşa çıkarmayın.”9

“Kim kendisine doğru yol besbelli olduktan sonra Peygambere karşı gelir ve mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu döndüğü o yolda bırakırız ve Cehenneme sokarız.”10 buyurulmaktadır.

Bize düşen; Allah’ın ve Rasûlünün davetine kulak vermek, hiçbir konuda önüne geçmemek, Âyet-i Celile ve Hadis-i Şerifleri candan dinleyerek gereği ile amel etmek ve hayatı Müslümanca yaşayarak sonunda Hakkın ve Habibinin huzuruna yüz akıyla varabilmektir.

Nitekim Yüce Rabbimiz sözlerin en güzelinde şöyle buyurmaktadır:

“Ey iman edenler! Allah’ın ve Rasûlünün önüne geçmeyin. Allah’tan korkun. Çünkü Allah her şeyi işitendir, bilendir.”11

“Kur’an okunduğu zaman onu can u gönülden dinleyin ve susun ki merhamet olunasınız.”12

“Ey iman edenler! Sizi, kendinize hayat verecek şeylere davet ettiği zaman Allah’ın ve Rasûlü’nün davetine uyun.”13

Peygamberimiz Efendimiz çilekeş bir insanın çektiği sıkıntıları ve çileleri fazlasıyla yaşadı. Hiçbir zaman şikâyetçi olmadı. Ümmetine ahlâkın en güzelini öğretti. Şefkat ve merhametle davrandı. Hakk katında ve Hakk’a olan yakarışında hiç unutmadı.

Daima biz ümmetini düşünen Fahr-i kâinat Efendimize karşı çok vefakâr olmalıyız. Allah katından getirdiklerini tam bir samimiyet, muhabbet ve teslimiyetle kabul edip, Habib-i Ekrem’ine tâbi olarak Hakk’ın sevgilileri arasına katılabilme özlemiyle yaşamalıyız.

Biz, ümmeti olarak bizi, Hakk’ın en sevgilisi, güllerin ve gönüllerin efendisi sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizden uzaklaştıracak, Ona karşı mahcup duruma düşürecek hiçbir şeye meyletmemeliyiz. Peygamberimize olan imanımızın, sevgi, saygı, özlem ve yakınlığımızın ifadesi şu hadis-i şerifi hiç unutmamalıyız.

“Kıyamet gününde insanların bana en yakın (ve şefaatime en lâyık) olanı, bana en çok salât ü selâm getirenleridir.”14

Yüce Rabbimiz iki cihan güneşi Efendimizi dünyaya gönderip, dünyamızı inkârın ve zulmün karanlığından İslam’ın aydınlığına çıkardığı gibi, biz de hanelerimizi Efendimizin getirdiği Kur’an ve Sünnet hayatıyla aydınlatmalıyız. Onun Sünnet hayatını ve güzel ahlakını örnek alarak içinde yaşadığımız günleri aydınlatmanın derdi ve arayışı içinde olalım. Çünkü Sultan-ı Enbiya sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin hayatı dünyanın karanlıklarını aydınlatan bir nurdur.

Cenab-ı Hakk, kendisinden hoşnut olup biz kulları için seçtiği İslamiyet’i kabul edenleri, gönül ibresi, hayatın her alanında Hakk’ın rızasına yönelen ve Efendimizin Sünnet hayatını rehber edinen kullarını, Peygamber-i Zişan’ı ve Kur’an-ı Mübin’i ile karanlıklardan aydınlığa çıkaracağını, kurtuluşa götüreceğini bize şöyle haber vermektedir:

“Gerçekten size Allah’tan hakiki bir nur (Hz. Muhammed aleyhisselam) ve apaçık bir kitap (Kur’an-ı Kerim) gelmiştir. Allah Teâla, rızasına uyanları (iman edip İslamiyet’i kabul edenleri) onunla (Peygamber-i Zişan ve Kur’an-ı Mübin ile) kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp, dosdoğru bir yola eriştirir.”15

“Hem sizler ateşten bir çukurun tam kenarındayken O (celle ve a’lâ), sizi oradan (Peygamber-i Zişan’ı ve Kur’an-ı Mübin’i ile) kurtarmıştı.”16

Dünya ve ahiret ateşinden kurtulmanın yegâne çaresi, Kur’an’ın hizmetinde ve Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın izinde olmaktır. Bu gerçeği Mevlana Hazretleri şu güzel sözüyle ifade etmişlerdir:

“Yaşadığım müddetçe ben Kur’an’ın kölesiyim. Ben Hazreti Muhammed Mustafa’nın ayağının toprağıyım.”

Derlediğimiz bu yazımızı, Peygamberimiz Efendimizin beldesini dünya gözüyle ziyaret etme isteğindeki ve ukbada da huzuruna tertemiz bir alınla çıkabilme özlemindeki günahkâr bir kulun Hakk’a olan şu yakarışıyla taçlandıralım:

“Hâkine sürmek için, ne yüzüm ne de imkânım var,

Tahsîs-i şefâat kebâir ehline imanım var…” i

1             Prof. Dr. Osman Öztürk, Biricik Önderim Peygamberim Efendim

2             Âl-i İmrân, 3/164; İbn Kesir, 1/141

3             Bkz. Âl-i İmrân 3/101; Haşr, 59/7

4             Doğanay, Ekrem, Hadis-i Şerifler, s. 79

5             Tirmizî, 3233

6             Âl-i İmrân, 3/31

7             Nisa, 4/80

8             Nûr, 24/63

9             Muhammed, 47/33

10           Nisa, 4/115

11           Hucurat, 48/1

12           A’raf, 7/204

13           Enfal, 8/24

14           Tirmizî, Vitir, 21/484; et-Tâc, 5/146.

15           Maide, 5/15-16; bkz. Ömer Nasuhi Bilmen, Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Meali ve Tefsiri

16           Âl-i İmrân, 3/103