İçeriğe geç
Anasayfa » RAHMET AYI RAMAZAN ORUÇ VE KAZANDIRDIKLARI

RAHMET AYI RAMAZAN ORUÇ VE KAZANDIRDIKLARI

RAMAZAN AYININ KIYMETİ

a) Kur’an- Kerim’in bu ayda inmiş ve orucun bu ayda farz kılınmış olması.

Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’inde şöyle buyurmuştur:

“(Orucun size farz kılındığı o sayılı günler) Ramazan ayıdır ki; insanlara doğru yolu gösteren (rehber), hidayeti açıklayan ve hakkı-batılı birbirinden ayırdeden Kur’an o ayda indirildi. İçinizden kim o ayda hazır (mukîm) bulunursa (o ayda) oruç tutsun!”[1]

b) Amellerin bire yetmiş yazılması, bu aydaki nafilenin Ramazan dışındaki farza bedel olması.

Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Ey insanlar! Sizi, bin aydan daha hayırlı olan bir gecenin bulunduğu mübarek bir ay, büyük bir ay gölgeledi. Allah o ayın orucunu farz, gece ibadetini nafile kılmıştır. Kim o ayda hayırdan bir hasletle Allah’a yaklaşsa (bir amel yapsa) o ayın dışındaki bir farzı eda eden gibi olur. Kim o ayda bir farz eda ederse, o ayın dışında yetmiş farz eda etmiş gibi olur. Bu ay sabır ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir. Bu ay, içinde mü’minin rızkının artırıldığı bir ay ve iyilik (hayır, lûtuf, ihsân) ayıdır.”[2]

c) Cennetlik amel edenlere başarı kapılarının açılması ve cehennemden uzaklaşmak isteyenlere cehennem kapılarının kapatılması, şeytanların bağlanması.

“Ramazan Ayı geldiği zaman sema (cennet, rahmet) kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar sıkıca bağlanır.”[3]

d) Günahların yanması, günahların affolunması.

“Kim (farz olduğuna) inanarak ve (Allah’tan) sevap umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları affolunur.”[4]

e) Ramazan ayında büyük günahlardan sakınılırsa küçük günahlar affolunması.

“Beş vakit namaz, gelecek cumaya kadar Cuma (namazı) ve gelecek yıla kadar Ramazan (ayı) büyük günahlardan sakınıldığı zaman aralarındaki küçük günahlara keffârettir.”[5]

ORUÇ

Oruç; imsak, kendini yasaklardan ve yasaklara götüren mübahlardan da tutmak demektir.

Oruç niyeti, Allah için, emrettiği için olmalıdır.

Oruç, kişinin nefsinin isteklerinden irâdî olarak uzak durmak itibariyle İRADE EĞİTİMİ,

Açlık ve susuzluk sıkıntısına karşı SABIR EĞİTİMİ,

Nefs-i emmâreyi sükûna kavuşturması itibariyle TEZKİYE EĞİTİMİ,

Bedeni dinlendirmek itibariyle TASFİYE EĞİTİMİ,

Oruç sebebiyle açlıkla ruhun maddeye hâkim olmasına vesîle olur.

“Kim bana iki dudağının arasıyla iki bacağının arasını garanti ederse ben de ona cenneti garanti ederim.”[6]

“Kalplerinizi çok yemekle öldürmeyin. Ekinleri çok suyun öldürdüğü gibi muhakkak fazla yemekle de kalp ölür.”

“Âdemoğlu, midesinden daha kötü bir kap doldurmamıştır. Belini doğrultacak birkaç lokmacık ona yeter.”[7]

“Mü’min, karnını tamamen doyurmaz.”[8]

ORUCUN ÖNEMİ VE MAKSADI

  1. Allah’ın emri olması.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler, muttakî olasınız diye sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de oruç tutmak farz kılınmıştır.”[9]

  1. İslâm binasının dört direğinden biri olması.

Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“İslâm beş şey üzerine bina edilmiştir: (Binanın temeli) Allah’tan başka (hak) ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve Rasûlü olduğuna şehâdet etmek, (binanın direklerinden birincisi) namaz kılmak, (ikincisi) zekat vermek, (üçüncüsü) haccetmek, (dördüncüsü) Ramazan orucunu tutmaktır.” [10]

  1. Nefs-i emmâreyi sükûna kavuşturup terbiye etmesi.

Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Yâ Âişe! Cennetin kapısını dövmeye devam et!”

-Ne ile yâ Rasûlallah!

-“Açlıkla!”[11]

  1. Bedeni sıhhate kavuşturması.

Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Oruç tutunuz sıhhat bulursunuz.”[12]

  1. Şeytanın vasıtası olan şehvetin hâkimiyetini kırar.

Abdullah b. Mes’ûd (r.a), Hz. Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir:

“Kimin evlenme külfetine gücü yeterse evlensin. Zira evlenme, gözü (haramdan) son derece men edicidir. İffeti de o oranda koruyucudur. Kim de (nikâh masrafına) gücü yetmezse (nafile) oruç tutsun. Zira oruç, oruç tutan için şehvet(in hâkimiyetini) kırıcıdır.”[13]

  1. Miskinlere acımayı kazandırır.
  2. Fakirlere benzemiş olur.
  3. Bütün organlara oruç tutturulduğunda takvâ derecesine ulaştırır.
  4. Günahlara karşı kalkan olur.

Bu durum şu hadîs-i şerîfte şöyle belirtilmiştir:

Ebû Hureyre (r.a)’den rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Oruç bir kalkandır.”[14]

Oruç, şeytana ve günahlara karşı bir kalkandır. Öyle ise daima, Ramazan ayında da Ramazan ayının dışında da orucu şeytana, hevâya ve günahlara karşı bütün organlarımızla oruç tutmak suretiyle kalkan yapmak gerekir. Hz. Peygamber (s.a.v)’in ve Ashab’ın miktarı ve  usûlü gibi. Zira Allah’ın Rasûlü (s.a.v) bize her konuda örnektir.

  1. Bedeni dinlendirip sıhhatli kılar.

Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Sefere çıkınız ki kâr edesiniz. Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız ve gazaya çıkınız ki ganimete ulaşasınız.”[15]

  1. Günahların bağışlanması.

“Kim (farz olduğuna) inanarak ve (Allah’tan) sevap umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları affolunur.”[16]

  1. Allah’a manen yaklaşmış olur.

ORUÇLUNUN DİKKAT ETMESİ GEREKLİ OLAN ŞEYLER

  1. Sahura Kalkmak.

Hz. Peygamber (s.a.v) şu tavsiyede bulunmuştur:

“Sahura kalkınız. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır.”[17]

  1. İftarı Acele Etmek.

Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Ümmetim iftarı acele edip, sahuru da geciktirdikleri sürece hayır üzerindedir.”[18]

  1. İftarda Dua Etmek.

Bu vakitte yapılan dua geri çevrilmemektedir.

Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Üç kimse vardır ki; duaları reddolunmaz: İftar anında oruçlu olanın, âdil devlet başkanının ve mazlumun duası. Allah bunu (mazlumun duasını) bulutların üstüne kaldırır, göğün kapılarını ona açar ve Rabb (Teâlâ) İzzetim hakkı için, bir zaman sonra da olsa (öcünü almakta) mutlaka sana yardım edeceğim buyurur.”[19]

  1. Fakirlere İkram Etmek.

Zeyd b. Hâlid el-Cühenî’den, Hz.Peygamber (s.a.v):

“Oruçlu bir kimseyi iftar ettiren, oruçlunun alacağı ecir kadar ecir alır, oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.” buyurmuştur.[20]

Hz. Peygamber (s.a.v), Ramazan ayında infakını arttırırdı. Fiilî bir hadîste şöyle anlatılmaktadır:

Hz. Peygamber (s.a.v), hayır yapmada insanların en cömerdi idi. Ramazan ayında Cebrail (a.s) ile karşılaştığı zaman ise en cömert davranandı.[21]

Bize gereken, Peygamberimiz (s.a.v)’in yaptığı gibi ihsanı ve ikramı, infak ve tasadduku Ramazan ayında daha çok arttırmaktır.

  1. Oruçlu İken Özellikle Dili Yanlışlardan Korumak.

Özellikle oruçlu iken gıybetten, yalandan, laf getirip götürmekten ve boş sözden sakınmaktır.

Hz. Peygamber (s.a.v) şu iki hadîs-i şerîfte şöyle buyurmaktadır:

“Yalan konuşmayı, yalan sözlerle amel etmeyi terk etmeyen kimsenin yemesini, içmesini terk etmesine Allah’ın ihtiyacı yoktur.”[22]

“Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan susuz ve açlıktan başka bir kazancı olmaz. Nice gece kalkıp nafile ibadet yapanlar vardır ki, bu kalkmasından ötürü uykusuzluktan başka bir kazancı olmaz.”[23]

  1. Ramazan’ın Gün ve Gecelerini Daha İyi Değerlendirmek:

İbn-i Abbas (r.a), Hz. Peygamber’in Ramazanını şöyle anlatıyor:

“Rasûlullah (s.a.v), Ramazan’da her gece Cebrail (a.s) ile karşılaşır, onunla Kur’an-ı Kerim müzâkere ve mukabelesinde bulunurdu.”[24]

Bize gereken, Ramazan’ı zikir, tesbih, salavât-ı şerîfe getirmek ve istiğfar etmek sûretiyle değerlendirmek, Hz. Peygamber (s.a.v)’i izlemek düşüncesiyle de Kur’an’dan ve âlimlerden istifade etmektir. Çünkü ilim amelden önce gelir. İlim de zaten ilk ameldendir. Farzlardan önce farz olan ilimdir. Zira uygulanması farz olanın bilinmesi de farzdır.

  1. Ramazan’ın Son On Gününde İtikâfa Girmek.

Hz. Âişe (r.anhâ) bu durumu şöyle izlediğini ifade etmektedir:

“Hz. Peygamber (s.a.v), Ramazan’ın son on gününe girince bütün geceyi ihya eder, ailesini uyandırır, ibadete karşı daha ciddiyet gösterir ve paçaları sıvardı.”[25]

Hadîs-i şerifin arapça metninde geçen “şedd-i mi’zer” elbiseyi bağlamak manasına gelir ki bir işe ciddiyetle sarılmaktan kinâyedir. Paçaları sıvamak, cimayı terk etmekten yahut ibadete hazırlanmaktan ve kadınlardan uzaklaşmaktan kinâyedir.[26]

Hz. Peygamber (s.a.v) neden bu son on güne daha çok önem veriyor ve bu geceleri bütünüyle ihya ediyordu? Bunun sebebi, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesinin bu son on günde olma ihtimalinin kuvvetli oluşudur. Zira Kadir Gecesi hakkında da şöyle buyurmuştur:

“Kadir Gecesini Ramazan’ın son on gününün teklerinde arayınız.”[27]

“Her kim Kadir Gecesini, iman ederek, sevabını (Allah’tan) umarak ihya ederse, o kimsenin geçmiş günahları affolunur.”[28]

Hiç olmazsa bazılarımız itikâfa girmelidir. İtikâfta daha fazla nefse muhalefet ederek daha çok ibadet ve zikirle meşgul olmalı,  özellikle son on günü Kadir Gecesinde bulunma ümidiyle geceleri ihya etmeye dikkat etmelidir. Zaten mü’mine gereken Ramazan’ın her gecesini, Kadir Gecesi olabilir düşüncesiyle değerlendirmektir.

  1. Özellikle yatsı namazını ve sabah namazını camide cemaatle kılmak.

Böyle yapan kimse bütün geceyi hükmen nafile ibadetle geçirmiş olur. Bu konuda Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Her kim yatsıyı cemaatle kılarsa, gecenin yarısını (nâfile) namazla geçirmiş gibi olur. Kim sabah namazını da cemaatle kılarsa (böylece) bütün geceyi (nâfile) namaz kılmış gibi olur.”[29]

[1] – Bakara sûresi (2), 185.

[2] – Beyhakî

[3] – Buhârî, Savm, 5, Bed’ü’l-Halk,11; Müslim, Sıyâm, 1; Nesâî, Sıyâm, 2-5; İbn Mâce, Sıyâm, 2; Dârimî, Savm, 53; Muvatta, Sıyâm, 59; Ahmed, II, 281.

[4] – Buhârî, Îmân, 28, Savm, 6; Müslim, Sıyâm, 203, Müsâfirîn, 175; Ebû Dâvûd, Ramazan, 1, Savm, 57; Tirmizî, Savm, 1, Cennet, 4; Nesâî, Sıyâm, 39; İbni Mâce, İkâmet, 173, Sıyâm, 2, 33.

[5] – Müslim, Tahâret, 16; Ahmed, II, 359.

[6] – Buhârî, Rikak, 23; Tirmizî, Zühd, 61.

[7] – Tirmizî, Zühd, 47; İbn Mâce, Et’ıme, 50.

[8] – Dârimî, Vesâyâ, 1, no: 108.

[9] – Bakara sûresi (2), 183.

[10] – Müslim, Îmân, 21; Buhârî, Îmân, 2; Tirmizî, Îmân, 3; Nesâî, Îmân, 13.

[11] – Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ ve Müzîlü’l-Elbâs, I, 415. Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn’de rivâyet etmiştir. Muhaddis Irâkî, bu hadîsin aslını bulamadım, demiştir.

[12] – Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ ve Müzîlü’l-Elbâs., I, 445.

[13] – Buhârî, Savm, 10, Nikâh, 2, 3; Müslim, Nikâh, 1; Nesâî, Sıyâm, 43; İbn Mâce, Nikâh, 1; Dârimî, Nikâh, 2; Ahmed, I, 57, 378, 424, 425, 432.

[14] – Buhârî, Savm, 2, Tevhid, 35; Müslim, Sıyâm, 162; Ebû Dâvûd, Savm, 25; Tirmîzî, Cum’a, 79, Savm, 54, Îmân, 8; Nesâî, Sıyâm, 42,43; İbn Mâce, Sıyâm, 1, Fiten, 12, Zühd, 22; Dârimî, Savm, 27, 50.

[15] – Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ ve Müzîlü’l-Elbâs., I, 445.

[16] – Buhârî, Îmân, 28, Savm, 6; Müslim, Sıyâm, 203, Müsâfirîn, 175; Ebû Dâvûd, Ramazan, 1, Savm, 57; Tirmizî, Savm, 1, Cennet, 4; Nesâî, Sıyâm, 39; İbni Mâce, İkâmet, 173, Sıyâm, 2, 33.

[17] – Buhârî, Savm, 20; Müslim, Sıyâm, 45; Tirmizî, Savm, 17.

[18] – Buhârî, Savm, 44; Müslim, Sıyâm, 48; Tirmizî, Savm, 13.

[19] – Tirmizî, Deavât, 139, Cennet, 2; İbn Mâce, Sıyâm, 48; Ahmed, II, 305.

[20] – Tirmizî, Savm, 82; İbn Mâce, Sıyâm, 45; Dârimî, Savm, 13; Ahmed, IV, 114, 116, V, 192.

[21] – Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 5, Savm, 7, Bed’ü’l-Halk, 6, Fedâilü’l-Kur’ân, 7; Müslim, Fedâil, 50.

[22] – Buhârî, Savm, 8, Edep, 51; Ebû Dâvûd, Savm, 25; Tirmizî, Savm, 16.

[23] – İbn Mâce, Sıyâm, 21.

[24] – Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 5, Bed’ü’l-Halk, 6, Menâkıb, 23; Nesâî, Sıyâm, 2.

[25] – Müslim, İ’tikâf, 7; Tirmizî, Savm, 72; İbn Mâce, Sıyâm, 57; Dârimî, Savm, 52; Ahmed, V, 40, VI, 82, 123, 256.

[26] – Davudoğlu, Ahmed, Sahîh-i Müslim Tercüme ve Şerhi, VI, 266.

[27] – Buhârî, Leyletü’l-Kadr, 3; Ahmed, VI, 73

[28] – Buhârî, Îmân, 25, Salâtü’t-Terâvîh, 2; Müslim, Müsâfirîn, 175; Ebû Dâvûd, Ramazan, 1; Tirmizî, Savm, 1; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl, 3, Savm, 39-40.

[29] – Müslim, Mesâcid, 260; Tirmizî, Salât, 165; Ebû Dâvûd, Salât, 47.