İçeriğe geç
Anasayfa » RAHMET ELÇİLERİ

RAHMET ELÇİLERİ

Bir doktor düşünün.

Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi, en şefkatli, en mütebessim, en güzel yüzlü, en merhametli doktoru.

Hastalarının derdiyle dertlenen, onların ağrısı sızısı kendisinin de uykusunu kaçıran bir doktor.

Koymuş olduğu teşhisler hiçbir zaman yanılmamış.

Verdiği ilaçlar, uyguladığı tedaviler her zaman sağlıklı sonuçlar vermiş.

Üstelik verdiği ilaçların hiçbir yan tesiri yok.

Etrafındaki insanları sadece hastalandıklarında tedavi eden bir doktor değil, hastalanmadan önce de onları koruyup gözeten, nasihatlerde bulunan bir doktor.

Kapısına gelen hiçbir hastadan -zengin olsun fakir olsun- en ufak bir maddî karşılık talep etmemiş, etmeyen bir doktor.

Zaman zaman hastalıkları ilerlemiş hastalarına sıkı tedbirler uygulayan, acı ilaçlar yazan fakat yazdığı ilaçlar ve uyguladığı tedaviler kesin sonuç veren bir doktor.

Erkeklerin yakalanabilecekleri amansız hastalıkları önceden tahmin eden ve bu hastalıklara karşı onları önceden uyaran bir doktor.

Aynı şekilde kadınların da yakalanabilecekleri amansız hastalıkları önceden bilen ve bu hastalıklara karşı onları uyaran bir doktor.

Bütün bir cemiyet böyle âl-i cenâp bir doktoru bu şekilde tanır ve onu takdir ederken bir hafif meşrep çıksa dese ki “Bu ne biçim doktordur. İnsanların hastalıklarını diline dolamış, onları sürekli korkutuyor, onları devamlı aşağılıyor. Üstelik yazdığı ilaçlar da çok acı, uyguladığı tedaviler de çok katı.” Acaba bu insan hakkında ne düşünülür, ne söz söylenir?

İşte kıymetli kardeşlerim, Allah’ın yeryüzüne gönderdiği peygamberler de insanları maddi-manevî hastalıklarından arındırmak ve bu dünya yolculuklarını sağlıklı bir şekilde tamamlayıp kendilerine verilen kulluk emanetini hakkıyla sahibine teslim etmelerini sağlamak için gönderilmiş birer doktor ve rahmet elçileridir.

Onlar erkeğiyle kadınıyla bütün insanlığın yakalanabileceği manevî hastalıkları önceden bildikleri ve bu hastalıkların acı verici akıbetlerini bizatihi gözleriyle gördükleri için şefkat ve merhamet dolu kalpleriyle bizleri şiddetli bir şekilde uyarmış ve bu hastalıkları nasıl tedavi edebileceğimizi bize öğretmişlerdir.

Onlar, içinde devasa ateşler yanan bir çukura doğru yürüyen küçük yavrularını o ateşe düşmekten korumaya çalışan bir annenin sahip olduğu şefkat ve merhamet duygularıyla vazifelerini yerine getirmişlerdir.

Bazen yakalanılması muhtemel hastalıklar ağır hastalıklar olabilir. Bunların tedavisi katı, ilaçları acı olabilir. Ancak bu hastalıklar şayet söylenmez, teşhisi konmaz ve tedavisine bakılmazsa; acı diye verilen ilaçlar içilmezse insan için o hastalıkların akıbetinin ileride daha ağır olacağında şüphe yoktur. Bu sebeple o hastaya uygulanacak olan tedaviler de daha katı, içirilecek olan ilaçlar ise daha acı olacak ve -Allah korusun- elem verici bir hayat onun yakasını ilelebet bırakmayacaktır.

اللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا وَنَبِيِّنَا مُحَمَّدٍ طِبِّ الْقُلُوبِ وَدَوَائِهَا، وَعَافِيَةِ الْأَبْدَانِ وَشِفَائِهَا، وَنُورِ الْأَبْصَارِ وَضِيَائِهَا، وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ أَجْمَعِينَ


* Öğretim Görevlisi, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi.