İçeriğe geç
Anasayfa » RÜŞVET

RÜŞVET

Rüşvet neden haramdır?

Rüşvetin sebep olacağı maddî-manevî zararlar nelerdir?

Rüşvet alan neden alır? Yeteri kadar maaş alamaması meşru bir bahane olur mu? Veya rüşvet almanın herhangi bir meşru sebebi olabilir mi?

Hediye ve bahşiş ile rüşvet arasındaki fark nedir?

Devlet memurlarının hediye kabul etmeleri rüşvet midir?

Rüşvet almanın-vermenin caiz olduğu yerler var mıdır? Genel bir tanım üzerinden bir ölçü koymak mümkün müdür?

Daha büyük ödeme yapmamak için, bir işin görülmesini sağlamak için, belki iyi, hayır bir şeye vesile olmak veya kötü bir şeye mani olmak rüşvet vermek caiz olur mu?

Birine aracı olmak, “torpil” yapmak, birinin “referans”ıyla hareket etmek rüşvet kapsamına dâhil olur mu?

Konuyu açmak için yukarıda arz edilen soruları çoğaltmak ve her birini ayrı ayrı cevaplamak mümkündür. Ancak bu yol sözü uzatır ve neredeyse cevapları pek çok okuyucu tarafından bilinen konunun tadının kaçmasına sebep olur. Sözün tamamı ahmağa söylenir derler. Bu yüzden ana hatlarıyla rüşvetin manası, hediye kılığında gelen rüşvet, caiz olan durumlar arz edilerek zihinlerde kalan boşlukların doldurulmasının okuyucunun yüksek anlayışına bırakılmasının uygun olacağını düşünüyorum.

  1. Rüşvetin Tarifi

Rüşvet veya rişvet, aslında halk arasında tarife ihtiyaç duyulmayacak kadar maruftur, bilinir. Ancak tanımlanmayan şey suç sayılmaz, suç sayılmayan şeyin de cezası olmaz kaidesi gereğince yine de bir tarifi yapılmalıdır ki teşvik edilen hediyeleşme ile yasaklanan rüşvet arasındaki fark ortaya çıksın. Çıksın ki Müslüman bilmeden hediye kılığına giren rüşvete bulaşıp da Allah’ın lanetine çarpılmasın.

Rüşvet, “yaptırılmak istenilen bir işte yasa dışı kolaylık sağlanması için bir kimseye mal veya para olarak sağlanan çıkar” diye tarif edilir.[1] “(Hakkı olmadığı halde) bir hacete, bir maksada bir ustalık (beceri) suretiyle kavuşmak için verilen mal veya yapılan herhangi bir muameledir.” şeklinde de tarif edilmiştir.[2] Arapçada kelimenin aslı “reşâ”dır. Bu da kuyudan su çıkarılan ip demektir. İpin suya ulaşmaya bir vasıta olması gibi rüşvetin de bir maksada ulaşmakta vasıta olmasından dolayı bu adı almıştır.[3] Açılan ihaleyi kazanabilmek için aracı koymak veya bir yerlere bazı menfaatler sağlamak, rüşvet yolu ile maksada ulaşmaya bir örnektir. 

Tariflerden de anlaşıldığı gibi verilen bir şeyin rüşvet olması için asıl olan, verene hakkı olmayan bir menfaat sağlamasıdır. Sağlanan bu menfaatin başkasına zararı olup olmaması önemli değildir. Hâkime veya tapu memuruna rüşvet vererek başkasına ait bir akârı mülküne geçirmenin bir hakka tecavüz olduğu çok açık iken, kişinin para ile diploma veya ehliyet almasında kimsenin hakkına tecavüz olmadığı düşünülebilir. Ancak burada ferdî haklar bir hak olduğu gibi kamusal hakların da bir hak olduğu unutulmamalıdır. Nitekim İslam Hukukunda haklar “kul hakkı” ve “Allah hakkı” diye iki ana guruba ayrılır. Günümüzde Allah haklarından bazıları kamu hakları olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla rüşvetle bir menfaat elde etmenin zararı başkasına ister doğrudan, isterse dolaylı dokunsun her iki durumda da rüşvettir ve haramdır. Çünkü rüşvet, “bir hakkı iptale veya bir batılı terviç ve teşmiyete (kıymetini ve itibarını artırmaya) alet olduğu cihetle haramdır, en büyük günahlardan sayılmıştır. Bunu irtikâp edenler Şâri-i Hakîm tarafından tel‘în edilmişlerdir.”[4]

  • Hükmü

Rüşvetin haram oluşu ayet ve hadislerle sabittir:

Allah ﷻ bir âyet-i kerîmede: “Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hâkimlere vermeyin.”[5] buyuruyor. Ayette yasaklanan başkasının malını haksız yere yemenin yollarından biri de rüşvet yolu ile yemektir. Âyet-i kerîmede buna da işaret vardır. Nitekim “hakimlere vermeyin” cümlesine yapılan tefsirlerden biri de “rüşvet olarak vermeyin” şeklindedir.[6]

 Efendimiz ﷺ de bir hadislerinde, “Rüşvet verene de alana da Allah lanet etsin.”[7] buyurmuştur. Hangi Müslüman bu lanete muhatap olmak ister? Bir işe lanet edilmesi onun çok kuvvetli bir haram olduğunu ifade eder.

  • Hediye Kılığında Rüşvet

“Rüşvetin kanunu olmaz.” sözü meşhurdur. Rüşvet hoş görülmeyen bir muamele olduğu için çoğu zaman hediye kılığında dolaşır. Her Müslümanın bu konuda dikkatli olması lazım gelir ama özellikle de kamu hizmetinde bulunanların daha dikkatli olması lazım gelir. Kişi, bulunduğu makam dolayısıyla kendisine verilen hediyeleri kabul etmemelidir. Arkasından gelecek bir talep olursa o hediyenin hatırından çıkamayıp yapmaması gereken bir işi yapmak zorunda kalabilir. Bu konuda Ömer b. Abdülaziz gibi olursak hep aziz oluruz, alnımız ak gönlümüz huzurlu oluruz.

İmam Buhârî “Bir İlletten Dolayı Hediye Kabul Etmeyen Kişi Babı” başlığı altında Ömer b. Abdülaziz’in “Rasûlullah ﷺ zamanında hediye hediye idi. Ama bugün o rüşvettir.” sözünü nakleder. Bu sözün söylenişinin çok ibretlik bir kıssası da vardır. Şöyle ki: Ömer b. Abdülaziz’in canı elma ister. Evde elma alacak para bulamaz. Çarşıya çıkar. Bir delikanlı ona bir tabak elma ikram eder. Tabağı alır, elmaları koklar tabağı geri verir. Yanındakiler, “Alsaydınız, Rasûlullah, Ebûbekir ve Ömer hediye kabul ederlerdi.” derler. O da: “Evet, bu onlar için hediye idi, ama onlardan sonra valiler için rüşvettir.” der.

Buhârî’nin koyduğu başlıktaki “illet” kelimesini Aynî, bir ödünç/borç alanın verene, bir muhtacın ihtiyacını giderecek olana veya bir konuda bir makam nezdinde kendisine aracılık yapacak olana hediye vermesi gibi örneklerle açıklamıştır.[8] Yani Buhârî bu başlıkla, sırf dostluk için değil de bir sebepten ve beklentiden dolayı verilen hediyenin rüşvet olduğunu ifade etmek istemiştir. Çünkü çoğu zaman rüşvet tanınmamak için “hediye” kılığında gelir. Nitekim Rasûlullah ﷺ, Ezd kabilesinden İbnü’l-Lübbiyye adında bir zatı zekât memuru olarak tayin etti. O da görevini bitirip döndükten sonra Mescid-i Nebevî’de emanetleri teslim ederken, “Ya Rasûlallah! Şunlar size, şunlar da bana verilen hediyelerdir.” dedi. Peygamber ﷺ Efendimiz hemen kalktı minbere çıktı ve cemaate: “Ben Allah’ın beni görevlendirdiği bir hususta içinizden birini görevlendiriyorum. O da gidip geliyor ve diyor ki “Şu size, şu da bana verilen hediye.” Eğer doğru ise, babasının evinde otursaydı bu hediyeler ona gelir miydi? Vallahi, kim zekât malından hakkı olmayan bir şey alırsa -deve ise deve sesi, sığır ise sığır sesi, koyun ise koyun sesi çıkararak-  kıyamet günü mutlaka onu sırtlanmış olarak Allah’ın huzuruna çıkacaktır.” buyurdu. Sonra ellerini kaldırdı üç defa: “Tebliğ ettim mi Ya Rab!  Tebliğ ettim mi Ya Rab!  Tebliğ ettim mi Ya Rab!” buyurdu. O sahabe bunları rüşvet olarak almadı elbette. Ancak hediyelere karşı Rasûlullah’ın ﷺ gösterdiği bu tavır, bunların saf hediye olmadığını, hediye kılığında gelen rüşvet olduğunu ifade eder.

Aynî, bu hadîs-i şerîften çıkan hükümleri şöyle sıralamaktır:

  1. Zekât memurunun hediye kabul etmesi mekruhtur. Kabul ettiyse bunu önce beytü’l-mala koymalı, sonra izin verilirse almalı.
  2. Borçlunun alacaklıya, ödünç alanın verene hediyesi ve herhangi bir sebepten dolayı verilen hediyeler de bu kabildendir.[9]

Rasûlullah ﷺ devlet memurunun, kendisine takdir edilen maaştan fazla bir şey almaya kalkmasını hıyanet olarak görmüş ve şöyle buyurmuştur: “Biz bir iş için birisine görev verir, ücretini de tayin edersek, bunun üstünde aldığı şey ğalüldür.”[10] Yani ganimet mallarından mal kaçırmaktır[11] ki bu da büyük günahlardandır.

  • Rüşvet Alanın Cezası

“Herhangi bir işi terviç (yapmak) için rüşvet alan memur ile rüşvet veren şahıs, tâzire müstahik olacağı gibi hâkimlere ve sâireye rüşvet vasıtası (aracı) olup halkın haklarını iptale çalışan kimseler de şiddetli bir tâzir ile uzun müddetli bir hapis cezasına müstahik olurlar.”[12]

  • Verilen Şey Ne Zaman Rüşvet Olur?
  • Muhabbet, meveddet ve dostluk için verilenler; bu, alana da verene de helaldir.
  • Hâkimlik başta olmak üzere devlet memuru olmak için verilenler; bu, alana da verene de haramdır.
  • Cana veya mala gelecek bir zararı defetmek için verilenler; bu, verene helal alana haramdır.
  • İşini yaptırmak için bir devlet memuruna verilenler; eğer yapılacak iş haramsa alana da verene de haramdır. Helal bir iş ise ve alan kişi kendisine bu iş için bir şey verilmesini şart koşmuşsa verene helal, alana haramdır. Böyle bir şart yoksa ve memur o işi yaptıktan sonra iş yaptıran bir hediye vermişse, bazı âlimlere göre alması yine haram olurken diğer bazılarına göre helaldir. Sahih olan da budur, çünkü bu iyiliğe karşı iyilik, ihsana karşı ihsandır.[13]

Rüşvet her zaman maddî bir menfaat olmaz. Bazen bir selam bile olmaması gereken işi yaptırır. İşte bu da rüşvettir.

6. Sonuç

Konuyu uzatmadan Merhum Ömer Nasûhî Bilmen Efendinin ifadesiyle özetleyecek olursak o şöyle der: “Bir hakka kavuşmak veya bir zulmü defetmek için verilen rüşvet, bunu vermeğe mecbur kalan hak sahibi için bir rüşvet-i menhiyye (haram) değildir. Bunun mesuliyeti bunu haksız yere alana râcîdir.”[14] Mesela istenen bütün şartlar tamam iken bir mescidin veya Kur’an kursunun açılmasının engellenmesi bir zulümdür. Bunun sağlanması için verilen şey rüşvet olmaz.

Allah ﷻ açık rüşvetten ve şüpheli hediyelerden korusun. Âmin.


[1] Hasan Eren, Nevzat Gözaydın vd. Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, 1988.

[2] Ömer Nasûhî Bilmen, Hukuk-ı İslamiyye ve Istılahât-ı Fıkhıyye Kamusu, Bilmen Yayınevi, 1970, 8/208.

[3] Bilmen, a.g.e. 8/208.

[4] Bilmen, a.g.e., 8/208.

[5] Bakara, 2/188.

[6] Zemahşerî, el-Keşşaf, 1/340; Kurtubî, el-Câmi’, 2/340.

[7] Tirmizi, Ahkâm, 9; İbn Mâce, Ahkâm, 3.

[8] Aynî, Umde, 13/154.

[9] Aynî, Umde, 13/156.

[10] Ebu Davud, Akdiye, 5.

[11] Ali el-Kârî, Mirkâtü’l-Mefâtîh, 7/246.

[12] Bilmen, a.g.e., 3/314.

[13] Muhammed b. Süleyman (Damad), Mecmau’l-Enhur, 2/152 ve 153

[14] Bilmen, a.g.e. 8/208