İçeriğe geç
Anasayfa » SAVAŞ ARZU EDİLMEZ AMMA!

SAVAŞ ARZU EDİLMEZ AMMA!

Müslüman, harp olsun istemez. Fakat gerekirse cihaddan kaçmaz.

Rasûl-i Zişan (s.a.v) Efendimiz Hadis-i Şerifinde şöyle buyurmuştur:

“(Savaşta) Düşmanla kavuşmayı (yani durup dururken sebepsiz savaş açmayı) arzu etmeyin. (Amma) onlarla kavuştuğunuz zaman da artık sabır (ve sebat) edin. (Yüz Çevirmeyin).”[1]

Yani kuvvetinize, yiğitliğinize güvenerek: “Ah bir savaş etsek” gibi istekte bulunmayın. Fakat açılmış savaşta sabır ve sebat üzere bulunun. Savaşı, gördüğünüz gibi dehşetten korkuya kapılarak kaçmayın, ümitsizliğe düşmeyin, bezginlik getirmeyin. Allah (c.c)’a güvenin ve vazifeyi yerine getirmeye kalkışın.

Neticesi: Öyle kolay kolay savaşı tercih etmeyin. Zorunlu olarak savaş yüz gösterirse sebat edin. Savaşta galibiyet sebata bağlıdır. Gerçi sebat acıdır; fakat neticesi pek tatlıdır.

Savaşta kazancın esası sebattır. Yerinde sebat eden, kalbini korkuya kaptırmayan Müslüman asker, değil iki katına hatta on katına eşit olan düşmanına -Allah’ın izni ve yardımı ile- galip gelir. Kısacası her türlü ikbalin refah u saadetin kapısı sebattır. Sebat, her başarıya vesiledir.

Evet, esasen savaş tercih edilmez. Ne çare ki her devirde fitne uyandıran, savaşa yol açan, nice insan topluluklarını kırıp geçiren, hele hele Müslüman Milletleri inim inim inleten zalim, vahşi tabiatlı, canavar ruhlu bir takım devletler vardır. Bunlar, fitne uyandırmaz ve insanları birbirine katarak boğuşturmazlarsa canları rahat etmez. Bunlar asla rahat durmaz ve durdurmazlar.

Evvelki zamanlarda gayrimüslim devletler tarafından Müslümanlara yapılan zulümlerin, işkencelerin haddi hesabı yoktur.

Yakın geçmişte Bosna Hersek’te, Azerbaycan’da, Çeçenistan’da, Afganistan’da daha sonra Irak’ta icra edilen ve edilmekte olan mezalimin, fecaatlerin sınırını tayin etmek imkânsızdır.

Hele İsrail’in şu son aylarda gösterdiği vahşete ne demelidir?

İsrail Filistin’de güç kazanınca, Müslüman halka sertlenmeye başladı, tehditler savurdu, saldırılarda bulundu, tam bir vahşetle katliamlar yaptı: sivil asker, yaşlı-genç, kadın-erkek, çoluk-çocuk, talebe, hasta, cami cemaati, insan, hayvan ayırt etmeden hepsini bombaladı, hepsini toplu toplu öldürdü. Mektep, hastane, ibadethane, yetimhane dinlemedi; bu gibi binaların hepsini diğer meskenlerle birlikte yerle bir etti.

Bu zulümlerin her biri, onun yabaniliğinin açık birer şahidi oldu.

Bütün bu yabaniliklere karşı Müslüman, -uyuşuk uyuşuk, miskin miskin- oturup seyredecek mi? Yoksa Hz. Ali’ler gibi Zülfikar’ı (günümüzde silahı) çekip, bu yabanilerin, sırtlanların, yani kâfirlerin hakkından mı gelecek?

Haydi Müslüman, gayrete gel! Böylesi aşağılık yaratıkların bir an önce, hak ettiklerini, evet cezalarını ver. Asla vakit kaybetme! Ecdadımız “Akıllılar düşünürken, deliler köprüyü geçer.” demişler. Sonra kâfirler köprüyü geçer de işte böyle yabanilikler, zulümler alır yürür ve “nizam-âlem” alt üst olur. Ne iman kalır, ne de imandan olan vatan sevgisi ve vatan! Ne de insanca hayat!

Haydi er meydanına, cenge koş: Marş marş!

İşte böyle yapmak, sırası gelince cihad etmek ve yaşamak…

Aksi takdirde, bugün görüldüğü gibi, Müslüman’a hayat hakkı tanınmaz: itilir, kakılır, horlanır, dışlanır, hatta yok sayılır. Bu zulümler yetmiyormuş gibi bir de zalimler tarafından “terörist” diye düşman ilan edilir ve koca dünyanın gözü önünde feci bir şekilde öldürülür.

 

CENK ŞARKISI [2] 

Evinle halâllaş, hemen çık yola,

“Cenge” deyip çık ki, iman kurtula,

Böyle günde farzdır, gazâ her kula,

Haydi, şanlı asker, uğurlar ola.

 

Uyuşuk davranma, bu işde, e mi?

Takma sakın ruha, o berbat gemi,

Gelmiştir gerçekten, hareket demi,

Haydi, koş savaşa, uğurlar ola.

 

Durma git evladım, açıktır yolun,

Cenge sığansın o bükülmez kolun,

Süngünü tak safın önünde bulun,

Uğrun açık olsun, uğurlar ola.

 

Korkma zinhar, eğme; düşmana boyun,

Adil ol daima, hislerden soyun,

Her işde doğru ol, katma bir oyun,

Böyle git cihada, uğurlar ola.

 

Acizleri elin hiç incitmesin,

Attığın ok yanlış yere gitmesin,

Müsrif olma, sonra; takat bitmesin,

Dikkat et evladım, uğurlar ola.

 

Sakın ha, zulmetme; hiçbir dişiye,

Erkeklik yaraşır, erkek kişiye,

Her haram müsâvi; leşe, ekşiye,

Haydi, yavrum şimdi, uğurlar ola.

 

Yükselip kuş gibi, o balkanlara,

Öyle satır at ki, o düşmanlara,

Boya haydutları, hep alkanlara,

Git de gel evladım, uğurlar ola.

 

Balkanı bildin mi, nedir değeri?

Sevgili dedenin kıymetli yeri.

Bir sıla isterdin, öteden beri,

Şimdi tamam vakti, uğurlar ola.

 

Eş hele dağları, örten şu karı,

Görürsün dedeni, yatmış sapsan,

Vücut sapasağlam, başta saçları,

Durma yiğit asker, uğurlar ola.

 

Ey silahlı hazır, bekleyen yiğit,

Arkadaşın gitti, yetiş sen de git, .

Bak ne diyor şehid ecdadın işit:

Durma git evladım, uğurlar ola.

 

O yolda arslanım, coşup taşmalı,

Dere, tepe dağ, taş; depip aşmalı,

Sendeki heybete, herkes şaşmalı,

Haydi git evladım, uğurlar ola.

 

Düşmana bırakma, şu toprakları,

Hep kılıçtan geçir, o alçakları,

Leş gibi serilsin, pis bayrakları,

Kahraman evladım, uğurlar ola.

 

Balkanın üstünde, sızan her pınar,

Bir yaradır durmaz, içinden kanar,

Hangi yeri deşsen, görürsün mezar,

Kurtar kalanları, uğurlar ola.

 

Kırıldı kalanın; kolu, kanadı,

İmanı sarsıldı, değişti adı,

Onları mahvetti, gâvur inadı,

Var haddini bildir, uğurlar ola.

 

Apaçık zulmetti, yan gelip yattı,

Yükselen feryadı, bir pula sattı,

Bir zulmüne tutup, bin daha kattı!

Git de ver dersini, uğurlar ola.

 

Nedir bu düşmanda, bu sahte gurur?

Aklında kalmamış, zerrece bir nur,

Kaldır yumruğunu, kafasına vur,

Eğdir dik başını, uğurlar ola.

 

Vicdanı kararmış, olmuş bir nasır,

Altın olur mu hiç, bir kızıl bakır?

Azamet takınmış, bir dünkü katır,

Var da kır kibrini, uğurlar ola.

 

Bir an önce var git, fazla uzatma,

Bu sözüm gerçektir, yabana atma,

Çok şeye gerek yok, soluğan atla,

Var herife ders ver, uğurlar ola.

 

Mahvolsun o kâfir, o sefil vicdan,

Kendine ne yüzle, diyecek insan?

Kurt gibi saldırdı, yaktı pek çok can,

Kurtar masumları, uğurlar ola.

 

Huyudur kurusun, ne desem değer,

Zayıfı buldu mu, hiç durmaz ezer,

Soyu berbat imiş, alçakmış meğer

Yok et o soysuzu, uğurlar ola.

 

Sana ait artık, bundan ötesi,

Mü’minin çıkmalı, erkekçe sesi,

Gür sesini yükselt, çağır, herkesi,

Birlikte sen de git, uğurlar ola.

 

Ey vatanın şanlı, gaza ekibi,

Saldırın düşmana, arslanlar gibi,

İşte yardımcınız, Allah ve Nebi,

Haydi gidin haydi, uğurlar ola.

 

Mukaddes vazife, bu günde cihat,

Müminler, kurtulsun, karıştı fesat,

Zulme maruz kalıp, oldular berbat,

Elbirlik cihada, uğurlar ola…

 

 

[1] Camiussağir

[2] (Bu şarkı, bilhassa Bulgar ve Yunan’ın, içlerinde yaşayan müslüman azınlıklara yaptıkları eziyetler münasebetiyle yazılmıştır. Yazılırken kısmen, alay müftülerinden, merhum Hafız İzzet Efendinin “Cenk Şarkısı”ndan istifade edilmiş, fakat aynen olmayıp bazı değişiklikler yapılmıştır. Büyük bir bölümü ise kendimize aittir.)