İçeriğe geç
Anasayfa » SUYUN HAYATIMIZDAKİ ÖNEMİ

SUYUN HAYATIMIZDAKİ ÖNEMİ

Hava, su, ısı, ışık ve besin maddeleri canlıların yaşaması için gerekli temel unsurlardır. Su ise hayatımızın olmazsa olmaz şartlarından en önde gelenidir. İnsanların, hayvanların, bitkilerin kısaca bütün canlıların hayatını devam ettirebilmesi suyun varlığına bağlıdır.

Vücudun temel canlı birimi hücredir, her organ birçok farklı hücrenin, hücreler arası destek dokusuyla bir arada toplanmasıyla oluşmuştur. Her bir hücre tipi de bir ya da birkaç özel işlemi gerçekleştirmek üzere uzmanlaşmıştır. Örneğin her insanda toplam 25 trilyon kırmızı kan hücresi, oksijeni akciğerden dokulara taşır. Bu hücre tipi vücutta belki en fazla sayıda bulunan hücrelerdir; ancak kırmızı kan hücrelerinin işlevlerinden farklı işlevler yapan 75 trilyon hücre vardır.

Canlı organizmayı oluşturan hücrelerin yaşam faaliyetlerini devam ettirebilmesi için suya gereksinimleri vardır. Susuzluğa dayanmak oldukça zordur. İnsan gıda almadan yalnız su içerek yaklaşık 5 hafta hayatını sürdürebildiği halde susuzluğa ancak 7-12 gün dayanabilir.

İnsan organizmasının {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}60-70’i sudur. Henüz hayatın başlangıcında olan 3 aylık bir fetüsün {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}95’i sudur. Bu suyun 2/3’ü hücreler içersinde geriye kalan kısmı dokular arası sıvıda ve kanda bulunur. Kimyasal formülü H2O’dur, ağırlıkça {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}11,1’i Hidrojen ve {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}88,9’u oksijen meydana getirir. Normalde sıvı halde bulunurken 0 derecede donarak katı halde 100 derecede gaz haline gelir.

Bilinen tüm maddeler ısıları düştükçe büzüşür, hacim kaybederler, hacim azaldıkça yoğunlukları artar daha ağır hale gelirler. Su ise bilinen tüm sıvıların aksine belirli bir ısıya (+4  dereceye) düşene kadar büzüşür, sonra birdenbire genleşmeye başlar, donduğunda daha da genleşir. Bu nedenle katı hali sıvı halinden daha hafiftir. Yani buz aslında “normal” fizik kurallarına göre suyun dibine batması gerekirken su üstünde yüzer. Şayet buz ağır olup göllerin ve denizlerin dibine çökse idi, böyle bir dünyanın denizlerinde hiçbir canlı yaşayamazdı.

Suyun neden normal davranmadığı yani 4 dereceye kadar büzüştükten sonra neden birden bire genleşmeye başladığı ise hiç kimsenin cevaplayamadığı bir sorudur.

Rabbimiz bütün canlıları sudan yaratmıştır (Bkz; Enbiya, 30). Kainat ve kainatın bütün varlıklarını yaratırken bir ölçü ve denge koymuştur (Bkz; Rahman, 7). İnsan vücuduna dışarıdan alınan ve atılan su miktarı da bir dengede olmalıdır. Dış ortamla vücut arasında ve vücudun değişik bölümleri arasında devamlı madde ve sıvı değiş tokuşu olmasına karşın vücut sıvılarının gerekli olarak sabitliliğinin korunması oldukça dikkat gerektirir. Örneğin, vücut sıvı hacimlerinin artmasına ya da azalmasını engellemek için çok büyük değişiklikler gösteren sıvı alımı, sıvı azalmasıyla eşit oranda olmalıdır.

Genellikle günlük su ihtiyacı 2500-3000 kaloriye karşılık her bin kalori için 1lt hesabı ile 2,5-3 lt olarak hesaplanır. Bunun {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}50’si içeceklerden, {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}35’i yiyeceklerden ve {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}15’i de oksidasyon suyu olarak vücuttaki gıdaların yakılmasından sağlanır. Hem sıvı olarak hem de besinler içinde alınan suyun günlük katkısı normalde 2100 ml’dir. Karbonhidratların vücutta oksidasyonu sonucu sentezlenen su ile günde 200 ml kadar su ilave edilir. Böylece günlük alınan su miktarı 2300 ml civarındadır.

Bireyler arasında sıvı alımı oldukça farklılık gösterir hatta aynı kişide iklime alışkanlıklara, fiziksel aktiviteye bağlı olarak değişik günlerde alınan sıvı miktarı değişir.

Vücut suyunun günlük kaybı;

Normal şartlar altında, solunum sisteminden buharlaşma ile ve deriden difizyon yolu ile günde 700 ml’lik devamlı bir su kaybı olmaktadır. Bilinçli olarak farkına varmadığımız su kaybına gizli sıvı kaybı denir.

Deri yolu ile olan gizli su kaybı terlemeden bağımsız ve hatta doğuştan ter bezleri olmayan kişilerde bile görülür. Deriden difizyon yolu ile sıvı kaybı günlük ortalama 300 ile 400 ml’dir. Bu kayıp difizyonla fazla sıvı kaybına karşı bir bariyer oluşturan kolesterolle dolu kornifiye  deri tabakası tarafından en aza indirilir. Kornifiye tabaka,geniş yanıklarda olduğu gibi ortadan kalktığı zaman buharlaşma hızı 10 misline kadar artar günlük difizyonla sıvı kaybı 3-5 lt olur. Solunum yolu aracılığı ile gizli sıvı kaybı günde ortalama 300 ile 400 ml’dir.

Terleme ile kaybedilen su miktarı fiziksel aktivite ve ortamın ısısına bağlı olarak oldukça değişkendir. Normalde terle günlük sıvı kaybı sadece 100 ml’dir. Fakat çok sıcak havada veya aşırı egzersiz esnasında terle sıvı kaybı nadiren saatte 1-2 lt ye çıkar.

Normalde çok az miktarda sıvı (günde 100 ml) feçesle (dışkı) atılır. Bu miktar şiddetli isali olan kişilerde günde birkaç litreye çıkabilir. Bu nedenle ağır isal birkaç gün içinde düzeltilmezse hayatı tehdit eder.

Vücuttan sıvı kaybının kalan bölümü böbreklerle atılan idrarla gerçekleşir. Alınan suyun {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}60’ı idrar ile atılmaktadır. Yetişkin bir insan günde 1000-1500 ml suyu bu yola kaybeder.

İdrar miktarını kontrol eden çok sayıda mekanizma vardır. İdrar hacmi dehidrate (vücudun susuz kalması) kişilerde 0,5 lt gibi az miktarda alabileceği gibi çok fazla miktarda sıvı tüketen bir şahısta günde 20 lt olabilir.

Proteinlerden zengin gıdaların bol olarak yenilmesi halinde de proteinlerin parçalanma ürünü olan üre idrarla atıldığından idrar miktarı çoğalmakta ve bu yoldan su kaybı artınca, suya duyulan gereksinim de yükselmektedir.

SUYUN ORGANİZMADAKİ FONKSİYONU

1) Yapı maddesi olarak;

– Kasların bileşiminde                                 {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}75-80

– Kemik dokusunda                    {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}25

– Yağ dokusunda                         {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}20

2) Eritici: Su organizmanın ihtiyacı olan maddeleri eriterek doku ve hücrelere taşımaktadır. Dolayısıyla metabolizma artıkları da su ile taşınmaktadır. Ayrıca gıdaların sindirim sistemindeki seyri, yumuşatılması, emilmesi ve kan dolaşımı ile taşınması su ile olmaktadır.

3) Isı Düzenleyici: Sıcak havalarda vücut sıcaklığını düzenleyici olarak çalışır.

4) Kayganlık Verici: Su özellikle vücudun oynak yerlerinde ve iç organlarda yeterli kayganlığı sağlayarak sürtünme ve aşınmaları önlemektedir, cildimizin nem ve elastikiyetinin düzenlenmesinde rol oynar.

Yine vücudumuzdaki ortalama 5 milyar kılcal damarın toplam uzunluğu 950 km’yi bulur. Bu kılcal damarların çapı -5 mikron civarındadır. Bu mm’nin 3/1000’ü ya da 5/1000’i demektir. Kanın bu kadar daracık damarlar arasında tıkanmadan ve ağırlaşmadan hareket edebilmesi suyun yüksek akışkanlığı sayesinde mümkün olmaktadır.

Suyun insan sağlığını olumsuz yönde etkilemesinin nedenleri iki başlıkta toplanabilir:

1- Zararlı biyolojik etkenlerin bulunması,

2-Endüstri artıklarında doğan kimyasal ya da radyoaktif  kirleticilerin bulunması.

Su havada buhar halinde iken temizdir. Fakat temiz olan bu su yağmur, kar vs. halinde yer yüzüne düşerken geçtiği kirli hava tabakalarında bulunan gazları, tozları, radyoaktif su pintileri ve mikropları alarak atmosferin kirlilik derecesine göre az veya çok kirlenir. Kimyasal yapısı itibari ile saf su olmaktan çıkar. Toprak yüzeyi ile temasa geçtiği andan itibaren bu yerlerin niteliklerine göre organik ve anorganik maddeler bakımından yükü artmaya başlar. Yeryüzünden akarken veya derinliklerden geçerken insan, hayvan ve bitki organik artıklarını, tarım, endüstri, kanalizasyon ve nükleer kirlilikleri de bünyesine alır. Suyu kirleten bu maddelerin kaynağı insan ve hayvanlar ile onların değişik kullanma sahalarından gelen artıklardır. Bu yüzden bu suyun kirlenme derecesi suyun yere ilk aktığı yerlerdeki insan ve hayvan topluluğuna bağlıdır.

Suyun yetersizliği ve kirlenmesi çeşitli sorunları da beraberinde getirmektedir. Yapılan istatistiklerde özellikle gelişmekte olan ülkelerde hastalıkların yaklaşık {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}80’inin su ile ilişkili olduğu ortaya koyulmuştur. Hatta su kaynaklarının hijyenik olarak yetersiz olması nedeniyle her yıl yaklaşık 5 milyon bebeğin öldüğü bilinmektedir.

Nitekim çağımızın en önemli problemlerinden birisi de bizlerin ölçülü ve dengeli tutum ve davranışlar sergilemeyişimizden dolayı ekolojik dengenin bozulması ve bununla bağlantılı olarak çevre kirliliği sorunudur. Yüce Allah (c.c) bizlerden tabii çevrenin ve ekolojik dengenin korunmasını, onların doğal düzeninin bozulmamasını istemektedir. Aksi taktirde bizzat insanın kendisinin bundan zarar göreceğini bir ayette şöyle ifade etmektedir: “İnsanların kendi elleryle işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Yanlıştan dönmeleri için Allah yaptıklarının bazı kötü sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.” (Rum, 30/41).

Sağlığımız açısından en çok dikkat etmemiz gereken en temel gıda sudur. Hiçbir şey insan sağlığı açısından temiz sudan daha önemli değildir. Dolayısıyla kullanılan suyun temiz ve bozulmamış olması çok önemlidir.

En temiz ve saf su kaynağından alınan sudur. Akan ve hareket halinde olan su, yapısını sürekli tazeler. Durağan ve uzun süre karanlıkta veya güneş ışınlarına maruz ortamlarda kalan suyun yapısı bozulur, ağırlaşır. O tür suları tüketmek vücuda ciddi zarar verir. O yüzden suları temiz tutmak en az temiz su elde etmek kadar mühimdir.

Suların temizlenmesi: Kimyasal, fiziksel ve mikrobiyolojik özellikleri bakımından tamamen temiz olmalı yani berrak, kokusuz, renksiz, sağlığa zararlı hiçbir madde içermemeli ve içinde patojen (hastalık yapan) hiçbir madde bulunmamalıdır. Sıcaklığı 13-16 derece civarında olmalı pH’ı nötr veya hafif alkali olmalıdır. İçme ve kullanma sularında pH 6,5-9,2 sınırları içinde olmalıdır.

Suların mikrobiyolojik ve kimyasal yöntemlerle temizlenmesi (içme sularının dezenfeksiyonu değişik yöntemlerle yapılmakta fiziksel yöntemlerden en basiti ısıyla yapılanıdır. Su 100 derecede 10 dakika kaynatılırsa içindeki su epidemilerine neden olabilecek bütün mikroorganizmalar ölür. Özelikle yaygın hastalık epidemi durumlarında güvenle uygulanabilecek kolay bir yöntemdir. Kimyasal yöntemlerden de en sık kullanılanı klorlu kireç (kireç kaymağı, javel suyu, kalsiyum hipoklorit) ile yapılan dezenfeksiyondur. Geniş insan topluluklarının ihtiyacı olan suyun dezenfeksiyonu için en uygun kimyasal madde klordur.

Günümüz dünyasında insanların büyük kısmı şehirlerde yaşadığına göre, suları kaynağından alarak kullanmak mümkün değildir. Bugün şehir insanının büyük çoğunluğu damacana su veya pet şişelerde bekletilmiş suyu tüketmektedir. Şehirlerde yaşayanlar için bu tür suları taze tutabilmeleri için en kolay yöntem suların dondurularak veya buzdolabı, derin dondurucu gibi ortamlarda saklanmasıdır. Su, dondurulmak suretiyle kendi asli yapısı olan kristallerine kavuşuyor. Bu şekilde dondurulan sular çözüldükten itibaren 8-12 saat içinde tüketildikleri taktirde sağlıklı bir su içilmiş olur. Bekleyen sular bayatlar, 13-20 saatte 1 trilyon bakteri mikroorganizma üremesi gerçekleşir. Suyun ömrü en fazla 2 gündür.

SUYU NASIL İÇECEĞİZ

Her şeyin bir usûl ve âdâbı olduğu gibi su içmemizin de usûl ve âdâbı vardır. Mesela yemekten hemen sonra ve yemek esnasında su içmemeliyiz. Şayet içecek olursak az miktarda içmeliyiz. Su içmenin en uygun zamanı, sabah uyandıktan 1-2 saat sonra ve yemeklerden en az 2-2,5 saat sonradır.

Bir insan, yemek yedikten sonra en az 2 saat boyunca bir şey yememeyi itiyat haline getirirse, hazımsızlık sorunu zamanla çözülür.

Suyu oturarak ve üç nefeste içmeliyiz:

Enes b. Malik (r.a) demiştir ki: “Peygamber aleyhisselam, herhangi bir şey içtiği zaman üç nefeste içer ve şöyle derdi; Bu şekilde içmek daha kandırıcı, sağlık için daha faydalı ve daha afiyetlidir.” “Devenin su içtiği gibi, suyu bir nefeste içmeyiniz. Ancak (bardağı her defasında ağzınızdan uzak tutarak) iki veya üç nefeste içiniz! İçerken besmele çekiniz. İçtikten sonra da ‘Elhamdülillah’ deyiniz.” buyurmuştur.

İnsanların su ihtiyacını en fazla alınan tuz miktarı belirler. Sağlıklı kişiler günde ortalama 6-8 bardak su içmeli zira suyun birçok kronik hastalıkta tedavi edici özelliği olduğu açıklanmaktadır.

Yazın, kışa oranla daha fazla su içilmelidir zira vücut ısındıkça terler, su kaybeder.

Böbrek yetmezliği olan kişiler yeterli miktarda su içmelidir. Böbrekleri tam çalışmıyorsa fazla su içmek zararlı olabilir. Alınan suyun atılımı normal olmayacağından fazla su alımına bağlı olarak, su fazlalığı dediğimiz tıbbi tablo ortaya çıkar.

Anne adayları dışarıda dolaşırken sıvı ihtiyaçlarını karşılamak için bol su içmeli, özellikle yaz aylarında yanlarında su bulundurmaları şarttır. Günde en az 8-10 bardak su tüketmeleri tavsiye ediliyor.

Stresli ya da endişeli olduğumuzda bir bardak su için su vücut sıvısını ve elektrolit dengesini düzenleyerek sakinleşmeye yardımcı olacaktır.

Su içmek için susamayı beklemeyin. Unutmayın; vücudumuzun hissettiğimizden çok fazla suya ihtiyacı vardır.

Hiçbir sıvı içeceğin suyun yerini tam anlamıyla tutmadığını unutmayın. Çoğu içeceklerin diüretik (aşırı idrara çıkma) etkisi vardır. Çay, kahve, kola içerseniz daha sık idrara çıkar su ihtiyacını artırmış olursunuz.

Yorgun ve terli iken, yemek sırasında ve yemekten hemen sonra, uykudan uyanır uyanmaz, ayakta su içmemeliyiz.

DİĞER İÇECEKLER

Kola; içerdiği çok miktarda nişasta türevi ve aspartat türü tatlandırıcılar sebebiyle zararlıdır. Bir kutu kolada 35 kesme şeker miktarı tatlandırıcı vardır.

Doğal maden suları, vücudun ihtiyacı olan birtakım mineralleri de ihtiva ettikleri için zaman zaman içilmesinde yarar vardır; ancak su gibi tüketilmesi durumunda vücuda fayda değil zarar verir.

Paketlenmiş meyve sularına gelince; bu içeceklerdeki doğal meyve suyu oranı oldukça düşüktür. İçeriğinde vücudun tanımlamakta zorlandığı katkı maddeleri sebebiyle de tavsiye edilebilir içecekler değildir.

Ayran ve kefir de fevkalade kıymetli içeceklerdir. Ancak ayran olur olmaz her yiyecekle tüketilmemelidir.

İnsan için en doğal ve en güzel içecek sudur. Ondan sonra da doğal olarak sıkılmış sebze ve meyve sularıdır ki onların da en fazla yarım saat içinde tüketilmesi gerekir.

Raf ömrü uzun olsun diye katkı maddeleri ile muhafaza edilmiş her içecek ne kadar şık ve zarif ambalajlar içinde sunuluyor olursa olsun, sağlık için zararlıdır.