İçeriğe geç
Anasayfa » TARİHİ SIRTINDA TAŞIYAN ŞEHİR: MERV

TARİHİ SIRTINDA TAŞIYAN ŞEHİR: MERV

Var olduğu tarih boyunca devletlerin, şehirlerin ve hatta insanların doğrusal bir istikamet takip etmeleri mümkün değildir. Süreç içerisinde belli başlı inişlerin yahut çıkışların yaşanması pek olağandır. Bu yüzden belli bir âna odaklanarak herhangi bir devletin, şehrin veya insanın ne olduğu hakkında hüküm vermek doğru bir yaklaşım olarak kabul edilmemelidir. Sayılan üç kategori arasında devletlerden ve insanlardan farklı olarak şehirler, yukarıda sözü geçen iniş ve çıkışlardan muhtemelen çok daha fazla etkilenmişlerdir çünkü ilk kuruluşlarından bu yana birçok devlete birçok insana hatta birçok dine yurt olmuşlardır. Bu da elbette şehirlerin tarihî kıymetini ve önemini gözler önüne sermeye yetecek bir durumdur.

Şehirlerin değinilen önemine yakından bakabilmenin birçok yöntemi vardır. Bu yöntemlerden biri şehri tanıtan seyyahların gözü ile şehrin içinden bir bakış elde etmektir. Seyyahlar, gezip gördüklerini doğrudan aktardıkları için bizi şehrin bir döneminin ilk ağızdan tanıkları haline getirmektedirler. Bilhassa siyasî tarih dışında şehir halkının uğraşlarından coğrafî bilgilere, yaban hayatından ticarî ilişkilere kadar her türlü mesele bir ilgi alanı oluşturmaktadır. Böylece ele alınan şehrin geçirdiği değişiklikler farklı zamanlarda ziyaret etmiş olan seyyahların metinleriyle mukayeseli bir okumaya da elverişli hale gelmektedir.

Bu yazımızda ele almaya çalışacağımız şehir şu anda Türkmenistan sınırları içinde yer alan Merv’dir. Ana kaynağımız ise Rus seyyah Konstantin Dmitrievich Nosilov’un tahmini 1908-1911 yılları arasında[1] kaleme aldığı ve Ahmet Nermî tarafından II. Abdülhamid döneminde Rusçadan Türkçeye tercüme edilen seyahatnamesidir. Bu eser vesilesiyle tarihi milattan önceki dönemlere dek uzanan Merv’in çok da uzak sayılmayacak bir döneminin hal-i pür melalini tahlil edebileceğiz. Bu seyahatnamenin bizim için en önemli taraflarından biri ise farklı millet, devlet ve dinlere ev sahibi olmuş Merv şehrinin yaklaşık yüz on yıl önceki durumu ile tarih içerisinde edindiği rollerin bir kıyasını yapma imkanıdır. Hem Müslüman devletlerin siyasî süreçlerinde hem de ilmî birikimin bugünkü mirasında merkezî bir konumu olan bu şehrin yirminci yüzyılda bir Rus seyyah tarafından yapılmış gözlemlerinden çıkarılacak sonuçlar değişimin ne denli büyük ve yıkıcı olduğuna apaçık bir şekilde işaret etmektedir. Merv’in yukarıda değinilen tarih içindeki belirgin rolünden dolayı Nosilov’un seyahatnamesine geçmeden önce şehrin başından geçenleri ele almak yapılacak mukayeseye ışık tutacaktır.

Kuruluşu Büyük İskender’den de önceye dayanan Merv, Hz. Osman döneminde yapılan fetihlerle birlikte darü’l-İslam haline gelmiştir.[2] Ancak şehir ile irtibat henüz Peygamber Efendimiz döneminden başlamış olup Merv civarında dört tane sahabe kabri mevcuttur.[3] Şehir Emeviler döneminde belli başlı isyanlara sahne olsa da genel anlamda kontrol altında tutulduğu söylenebilir. Ancak Emeviler için Merv’in en can alıcı tarafı Abbasi ihtilalinin burada başlaması olmuştur. Öyle ki Emeviler’den sonra Abbasi halifesi Me’mun şehri başkent yapmış ve birçok alanda imar etmiştir.[4] Merv’in Me’mun’dan sonraki ikinci altın çağı Selçuklular ile yaşanmıştır. Dandanakan Savaşı sonrası Çağrı Bey bu şehri kendine idarî merkez olarak belirlemiştir. Daha sonra ise Selçuklu Sultanı Sencer, Merv’i başkent ilan etmiştir. Sencer, hükümdarlığı süresince şehrin gelişmesi için elinden geleni yapmış ve her anlamda şehri merkez haline getirmeye çalışmıştır.[5]

Merv’in siyasî tarihe etkisi dışında iki yönden çok mühim bir konumu haizdir. Bunlardan birincisi aklî ve dinî ilimlerin gelişmesine olan katkısıdır. Merv, dinî ilimler nezdinde birçok alana önemli isimler yetiştiren bir şehir olmuştur. Bunlardan bazılarına örnek verecek olursak: Kur’an-ı Kerim ilimlerinde noktalama ve harekeleme sürecini başlatan Ebu Esved ed-Düelî’nin talebesi Yahya b. Ya‘mer; Tefsir ilminde Mukâtil b. Süleyman; Hadis ilminde Abdullah b. Mübarek; Fıkıh ilminde İmam-ı Azam Ebû Hanîfe’nin birçok talebesi; Tasavvuf ilminde Bişr el-Hafî.[6] Ulemadan bu zevatla birlikte ismi anılmayan birçok Mervli âlim de tarih boyunca dinî ilimlere pek çok katkı yapmıştır. Merv, dinî ilimlerin yanında bilhassa Selçuklu dönemi ile birlikte aklî ilimlerde de önemli isimleri barındıran bir şehir olmuştur. Fahreddin er-Râzî, Ömer Hayyam, Şehristanî ve Levkerî gibi isimler de bu alanda çalışma yapan alimlere örnek olarak verilebilir.[7] Şehrin ikinci en önemli yönü iktisadî durumudur. Merv, ticarî olarak ham ipek ihracatıyla tanınmış bir şehirdir. Ayrıca kumaş dokumacılığı, bakır işçiliği, hayvancılık ve ticaret gibi çeşitli alanlar şehirde canlı bir pazar havası sağlamış hatta kaynaklarda kumaş ve kaftan dokumacılığından övgüyle bahsedilmiştir.[8] Ayrıca ilk defa ne zaman inşa edildiği dahi bilinmeyen sulama sistemi bölgenin sert iklim koşullarına rağmen verimli tarım üretimi yapabilmesinin en önemli dayanağı olmuştur. Şehir geçtiğimiz yüzyılda da bilhassa pamuk üretimi ile meşhur hale gelmiştir.

Merv şehri on dokuzuncu yüzyılda Ruslar tarafında ele geçirilmiş ve Sovyetler Birliği dağılana dek de Rus hakimiyetinde kalmıştır. İşte Nosilov bu dönemin hemen hemen ortalarında Merv’e ziyaretini gerçekleştirmiş ve seyahatnamesini kaleme almıştır. Seyahatnameden hareketle şehir için söylenebilecek ilk söz yukarıda anlatılan tarihe dair izlerin artık bir harabe haline geldiği ve şehrin merkezinin dahi değiştiğidir. Öyle ki Nosilov’un eseri bir tren vagonundaki konuşmalarla başlamaktadır. Müellifin yanında bulunan ve bölgeyi iyi tanıyan kişi (metinde kim olduğu belli değil) ona dönüp şöyle demektedir; “Hele bakalım buraları kana kana seyr ü temâşâ ediniz. Fi’l-hakîka şimdi buraları ta‘rîfi nâ-kâbil ıssız görünüyor. Halbuki kürre-i arzın geçirmiş olduğu ahvâl-i târihiyyenin pek de eski addolunamayan devirlerinde bile bu memleket bütün cihânın cenneti mesâbesinde sayılacak kadar ma‘mûr idi.”[9] Bu sözler şehrin eski haline kıyasla ne kadar değiştiğini ve izbe hale geldiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Nosilov, Merv’de kaldığı müddet boyunca Rus Çarı’nın çiftliğinde konaklamıştır. Kendisine oradan bir rehber bulmuş ve onunla şehri dolaşmıştır. Yirminci yüzyılda onun anlattıklarına binaen şehir birkaç başlıkta incelenebilir. Bunlardan ilki; Merv’in tarihini ifade edecek olan ancak kalıntı halinde bulunan bölgedir. Nosilov, rehberi eşliğinde eski şehre gitmiş ve buradaki yapıları yakından incelemiştir. Öyle ki bu arazi o dönemde en az üç Londra şehrini kaplayacak büyüklüğe sahip olarak ifade edilmektedir. Nosilov da bu alanı gördükten sonra şu ifadeleri kullanmakta; “Hâsılı ben Merv harâbe-zârından sonra dünyanın hiçbir şehrine ta‘accüb etmeyeceğim. Zira Merv enkâzı cidden akıllara hayret verecek derecede olup insanın zihnini tahrîş eder.”[10] Ancak kadîm Merv’in hal-i pür melali de Nosilov’un dikkatini çekmiştir. Zira şehirde eskiden kalma sağlam pek yapı kalmamıştır. Sultan Sencer’in türbesi dahi hala ayakta olmasına karşı pek bakımsız bir halde olduğu müellifimizce şöyle ifade edilmiştir; “Doğrusu bu artık Paris’in Panteon nâm be-gâyet büyük kubbeli binasını andırıyor idi. Fakat Paris’teki pek güzel muhafaza edilmekte iken Sultan Sencer’in câmi‘i nîm-harâbe şeklinde idi.”[11] Buna rağmen Nosilov, kadîm şehirden o kadar etkilenmiştir ki seyyahların ve ilim insanlarının burada neler neler bulabileceğinden sıkça dem vurmuştur.

Merv’in tarihî incelemesi dışında en dikkat çekici yönü bölgedeki zirâî faaliyettir. Bölgenin toprağı o kadar bereketlidir ki her türlü ürünün yetişmesine imkân tanımaktadır. Bundan dolayı şehrin arazileri “altın tozlu zemîn”[12] olarak şöhret bulmuştur. Bilhassa yıllar içinde harap hale gelen sulama kanallarının tekrar açılmasıyla arazi üretime uygun hale getirilmiş ve Rus Çarı için özellikle pamuk üretiminde kullanılmıştır. Dahası dönemin eşi benzeri görülmemiş bir pamuk fabrikası da bölgede inşa edilmiştir. Öyle ki buraya Avrupa’nın birçok ülkesinden fabrikanın nasıl işlediğine dair bilgi almak için gelen mühendisler vardır. Toprağı altın tozlu diye adlandırılan arazide pamuk üretim hacmi çok büyük olduğu için fabrikanın hem işlevi hem de önemi de aynı miktarda olmaktadır.

Nosilov, pamuk fabrikasını görmeye gittiğinde onu karşılayan kişi, Merv’in bereketli toprakları ile ilgili malumat verdiği bir sırada şu sözleri söylemekten geri durmamaktadır; “İşte bundan dolayı ben artık bizzat kendimizin yani bizim Rusların hala her nedense Merv havâlisindeki servet-i tab‘iyyeleri kurcalamadığımıza hayret içindeyim.”[13] Sonra da iklimin ve çevre şartlarının böyle bir şey için uygun olmadığını söyleyerek neden böyle bir işe kalkışılmadığını ifade etmiştir. Müellifimiz ise bu durumun Rusların tembelliğinden ve rehavetinden ileri geldiğini söyleyerek hemşerisinin anlattıklarını kendi cihetinden onaylamaktadır. Bu konuşma Ruslar açısından Merv’in topraklarına ve insanına da bir bakışı yansıtmaktadır. Çünkü “bölge adeta sahipsiz ve ıssız kalmıştı, Ruslar buraya sahip çıktı ve mamur kıldı” tasavvuru hem Nosilov’un sözlerinde hem de konuştuğu Ruslarda fark edilmektedir. Bunun dışında Rusların bölge halkına bakışı da yine başka bir diyalogda kendini aşikâr etmektedir. Nosilov, Çar’ın çiftliğinde kaldığı esnada orada yaşayan diğer Ruslarla yaptığı konuşmaların birinde arazilerin hepsinin ekimine nasıl yetiştiklerini sormaktadır. Aldığı cevap, arazilerin Türkmenlere îcâra verildiği şeklindedir. Bunu duyan Nosilov kendilerine öğretilen Türkmen portresini şu cümlelerle dile getirmektedir; “Çok şey bizim Petersburg’da ve umûmiyle Rusya’da Türkmenler adeta çapulcu, göçebe ve hiç emniyetsiz gibi gösterilmektedirler. Bu takdîrce bu yalandır…”[14] Nosilov Türkmenlerin nasıl insanlar olduğunu Merv’i dolaştığı müddetçe anlamaya fırsat bulmuştur. Ancak onun aktarılan bu sözleri kendi devrinde Rusya sınırları içinde yaşayan herhangi bir Rus’un bölge insanı hakkındaki malûmâtını yansıtmaktadır.

Sonuç olarak K. D. Nosilov’un hacmi küçük bu eseri Merv şehrinin tarih içindeki değişiminin son duraklarından birini göstermesi açısından önemlidir. Bilhassa İslam devletleri döneminde şehir birçok vakıaya sahne olmuş ve bir o kadar da ilim adamı yetiştirmiştir. Yirminci yüzyıla geldiğimizde ise Merv, Rusların eline esir düşerek her şeyiyle bir fabrika olarak görülmüştür. Şehrin Selçuklulardan sonra kötü giden talihi Moğol akınlarıyla daha da kötüleşmiş ve son yüzyıla geldiğimizde tarihinden geriye harabe haline gelen yapılar kalmıştır. Halkın süreç içerisinde iklim şartlarından ve sulama kanallarının işlevsiz hale gelmesinden dolayı tarımı verimli kullanamaması ve bunun neticesinde de ticaretin zayıflaması Rusların bölgede elini kolaylaştırmıştır. Böylece Rus yönetimi hem arazileri hem de halkı kendi çıkarları çerçevesinde rahatlıkla yönetebilme imkanını ele geçirmiştir. Şehir günümüze bunca yıkımın yorgunluğu ile gelmiştir.


[1] Konstantin Dmitrievich Nosilov, Merv Seyahatnamesi, çev. Ahmed Nermî (İstanbul; Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2015),  s. 11.

[2] Osman Gazi Özgüdenli, “Merv”, DİA, c. XXIX, s. 221.

[3] Mesut Can, “Merv’de İslami İlimlerin Doğuşu (Hicrî İlk İki Asır)”, Mütefekkir Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 6 (2016), s. 401.

[4] Özgüdenli, “Merv”, s. 222.

[5] Özgüdenli, “Merv”, s. 222.

[6] Ayrıntılı bilgi için bkz. Mesut Can, “Merv’de İslamî İlimlerin Doğuşu”, Mütefekkir Dergisi, Cilt 3, Sayı 6 (2016).

[7] İhsan Fazlıoğlu, “Her Şey Merv’de Başladı: Aklî İlimlerin Tahrîri”, İslam Düşünce Atlası (İDA).

[8] Özgüdenli, “Merv”, s. 222.

[9] Nosilov, Merv Seyahatnamesi, s. 39.

[10] Nosilov, Merv Seyahatnamesi, s. 55.

[11] Nosilov, Merv Seyahatnamesi, s. 54.

[12] Nosilov, Merv Seyahatnamesi, s. 47.

[13] Nosilov, Merv Seyahatnamesi, s.71.

[14] Nosilov, Merv Seyahatnamesi, s.66.