İçeriğe geç

TARİHİMİZDEN AĞAÇ ve HAYVAN KİTÂBELERİ

Âlemlerin Efendisi (sav.), sahabe efendilerimizle fetih için Mekke’ye doğru giderken yolda yavrularını emzirmekte olan bir köpek görür. Ashâbından birini yanına çağırır ve köpeklerin başına koruyucu olarak diker, binlerce kişilik ordu tarafından rahatsız edilmemelerini sağlar.

Efendimiz (sav.) başka bir hadisinde ise köpeğe yaptığı iyilik sebebiyle günahları bağışlanan kişiden bahseder. Bu kişi yolda yürürken susar ve rastladığı kuyuya inip susuzluğunu giderir. Dışarı çıktığı sırada susuzluktan soluyan bir köpek görür ve tekrar kuyuya inip bu köpek için mestiyle su getirir. Allah Teâlâ adamın bu davranışından memnun kalır ve günahlarını affeder. Manen rivayet ettiğimiz bu hadislerin haricinde hayvanlarla alakalı daha nice hadîs-i şerifler vardır. Bitkilerle alakalı da yok değildir. Efendimiz, “Kıyametin kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikiniz.” buyurmuştur. Her birinde ayrı bir güzellik ayrı bir belagat vardır. Bütün hadisler diğer canlılara kötü davranmamayı aksine değer vermeyi, merhamet etmeyi emreder. Nitekim ecdâdımız da bu yolu takip etmiştir. Beslediği hayvana, diktiği ağaca kıymet vermiş, her biri için tarihe bir çentik düşmüştür. Tarihimizde nice örnekleri vardır ama biz bu yazıda ağaçlar ve hayvanlarla ilgili üç tane kitâbeye değineceğiz.

Bu husustaki nadide örneklerden birisi Kadıköy’de bulunan Buhûrîzâde Osman Ağa Camisi’nde yer almaktadır. Eşine az rastlanan çok güzel bir buhûrun mucidi olan Bâbüssaâde Ağalarından Osman Ağa bu camiyi 1612 senesinde Kadı Mehmed Efendi Mescidi’nin yerine yaptırmıştır. Daha sonra yıpranmalar ve doğal afetler sebebiyle birkaç kere onarımdan geçen caminin bahçesinde büyük bir çınar ağacı yer almaktadır. Ağacın hemen yanında cami duvarına asılmış bir kitabe bulunur. Kitâbede şu ifadeler yer almaktadır

“Maşallah, Bu çınarı ğars eden işbu Bâbü’s-saâde Ağası merhum Buhûrîzâde Osman Ağa Câmi-i Şerîfi imam ve hatîbi es-Seyyid Mehmed Âsım dâîleridir. Yevm-i Cumartesi 25 Rebîu’l-âhir 1298”(Birinci fotoğrafla ilgili kısım burası)

Benzerini bulamayacağımız bu kitâbe ne yazık ki kim tarafından yapıldığını bilmediğimiz bir boyama işleminden geçmiş, harfler daha belirgin hâle getirilmek istenirken tahrip olmuş, okunuşu bozulmuştur.

Hayvanlar için hazırlanan kitabelerden ilki bugün Eyüp ilçesi sınırları dâhilindeki Sivâsî Tekkesi’nde yer alan Balık Mezarı Kitâbesi’dir. Bu kitâbenin hikâyesi Ali Rıza Özcan’ın yazdığı İstanbul’un 100 Kitâbesi kitabında şöyle aktarılır:

“Bir gece henüz sabah ezanları okunmadan Abdülahad Nuri’nin evinin civarında büyük bir gürültü kopar. Valide sultan pencereden baktığında, uçlarında taşlar bulunan nice sopalarla kalabalık bir topluluğun yoldan geçmekte olduğunu görür. Öfkeli topluluk, Eyüp’te günah işleyen insanların bulunduğunu, sopaların uçlarındaki taşları onların evlerinin üzerine atacaklarını ve onları helak edeceklerini söylerler. Valide sultan Şeyh Efendiyi uyandırır. Şeyh Efendi aynı şekilde bu kızgın topluluğa nereye gittikleri sorusunu yöneltir. Onlar da Valide sultana verdikleri cevabı tekrar ederler. Abdülehad Nuri, öfkeli kalabalığın reislerine Eyüp’te günah işleyen insanları niçin öldürmek istediklerini sorduğunda, ‘Onlar hata ettiler, bize de böyle emir verildi.’ cevabını alır. Duruma muttali olan Şeyh Efendi, ‘Kıymayın onlara! Allah’ın rahmeti sonsuzdur, onlar af diler, Allah da affeder. İlla canlı bir varlık öldürmek istiyorsanız benim havuzumda balıklar var, onlar feda olsun.’ diyerek balıklarını feda eder. Bunun üzerine öfkeli kalabalık geri döner.”

İşte kitâbede de bu hikâyeyi hatırlatan “İmam Abdülehad en-Nûrî Hazretleri’nin fedâ buyurdukları balıkların mezarıdır.” ibaresi yer almaktadır. Öfkeli kalabalık kimlerdir, emiri nereden almışlardır bilinmez. Ancak Efendi Hazretleri bir hayır için balıklarını feda etmiş, hatırası da böyle günümüze ulaşmıştır. Allah Teâlâ hikmetine ermeyi nasip eylesin. (İkinci fotoğrafla alakalı kısım burası)

Bu yazımızda değineceğimiz son kitâbe ise bir ata dair olacak. Genç Osman at binmeyi çok seven, yazdığı şiirlerde de bununla ilişkili olacak ki Fârisî(süvari) mahlasını kullanan bir padişahtır. En sevdiği atı ise Sisli Kır nâmındaki atıdır. Tahta geçmesinin üzerinden daha bir sene geçmişken Genç Osman’ın atı vefat eder. Padişah atını çok sevdiğinden bir mezar hazırlatılmasını ister. Bugün yerini tam olarak bilemediğimiz Üsküdar’daki Kavak Sarayı’nın bahçesine defnedilen Sisli Kır için bir de mezar taşı hazırlatılır. Bu mezar taşında şunlar yazılıdır;

Zıll-i Hakk Hazret-i Osman Hân’ın

Sisli Kır nâmı atı anılmıştır

Emr-i Yezdâniyle mevt erişicek

Bu makam içre o gömülmüştür (Üçüncü fotoğrafla alakalı kısım burası)

Daha önceki yazılarımızda da çokça istifade ettiğimiz Halil Edhem Bey, bu kitabenin varlığını Necip Asım Bey’den öğrenir ve “Bir Atın Mezar Taşı Kitâbesi” makalesini kaleme alır. Başka kitaplarda geçen bilgilere de yer veren Halil Edhem Bey, kitâbenin bir fotoğrafını da makalesine derç eder. Bu üç kitâbe tarihimizden en dikkat çekici kitâbe örnekleridir. En güzel şekilde korunmaları ise tek temennimizdir.