İçeriğe geç
Anasayfa » Ticarette Esas Kardeşliğin Muhafazasıdır

Ticarette Esas Kardeşliğin Muhafazasıdır

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَا تَحَاسَدُوا، وَلَا تَنَاجَشُوا، وَلَا تَبَاغَضُوا، وَلَا تَدَابَرُوا، وَلَا يَبِعْ بَعْضُكُمْ عَلَى بَيْعِ بَعْضٍ، وَكُونُوا عِبَادَ اللهِ إِخْوَانًا

Ebû Hüreyre  radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu

“Birbirinize haset etmeyin. Müşteri kızıştırmayın. Birbirinize nefret beslemeyin. Birbirinize küsmeyin. Birinizin satışı üzerine diğeriniz satış yapmasın. Ey Allah’ın kulları! böylelikle kardeş olun.”

Müslümanlar arasındaki bazı hakları bildiren hadisimiz Buhârî1 ve Müslim’in2 Sahih’leri başta olmak üzere Ebû Dâvûd,3 Tirmizî4 ve İbn Mâce’nin5 Sünen’lerinde yer almaktadır. Hadiste haset, buğz ve küskünlük üzerinde de durulmuş; fakat biz konumuzla doğrudan ilgili olmadığından bunlara değinmeyecek, yalnızca alış veriş hukukuna taalluk eden bölümlerini ele alacağız.

Hadiste zikredilen başlıkların birbiriyle direkt alakası olmasa da birleştikleri bir nokta vardır. Son cümleden de anlayacağımız gibi bütün bu olumsuz davranışlar İslam kardeşliğinin oluşmasının önündeki engellerdir. Dinimizde aslolan, inananların kardeşliğidir. Hadiste sayılan yasaklar da mü’minlerin kardeşliğini pekiştirmek ve perçinlemek içindir. Müslümanların yeryüzünde güçlü olmaları, kudretli devletler kurmaları, her şeyden önce mahallelerinde kuracakları sıkı kardeşliğe bağlıdır.

Şu meşhur hikâye bu hakikati desteklemektedir:

Fatih, İstanbul’u fethetmeden önce sabahleyin tebdil-i kıyafet ederek çarşıya çıkar. Bir dükkâna varıp bir şey alır. İkinci bir şey istediğinde dükkân sahibi vermez. Fatih, mal olduğu halde neden vermediğini sorar. Adam: “Ben sana bir şey satmakla siftahımı yapmış oldum, ikinci alacağını da karşıdaki dükkândan al. O henüz siftah etmemiştir.” der. Sultan Mehmet öbür dükkâna varır, bir şeyler alır. İkincisini istediğinde o da vermeyip komşu dükkâna gönderir. Fatih Sultan Mehmet Han “Ya Rabbi! Sana hamdolsun… Böyle birbirini düşünen millet ihsan ettin. Ben bu milletimle değil Bizans’ı, dünyayı bile fethederim.” der. Dediği gibi de yapar, Bizans’ı fetheder. O koca Sultan, ömrü vefa etseydi bununla kalmayacak o milletle belki de dünyayı fethedebilecekti.

İslam hukukunda alış-verişle alakalı ortaya konan her fetvanın arka planında İslam kardeşliğini koruma esastır. Biz de üzerinde durduğumuz hadisi bu noktadan ele alacağız. Hadisimizde iki nokta üzerinde durulmakta ve bu iki davranış yasaklanmaktadır.

Birinci husus, “müşteri kızıştırmaktır.” Müşteri kızıştırmak, malı alma niyeti olmadığı halde alıcı ile satıcı arasına girerek müşterinin aleyhine ve satıcının lehine fiyatı arttırmaya çalışmaktır.

Gerçek alıcı olmayan kimsenin müşteri kızıştırarak fiyatı arttırması çeşitli amaçlar için yapılmış olabilir. Mal sahibine normalin üstünde menfaat sağlamak, gerçek alıcıyı zarara uğratmak, belirli bir müşterinin o malı almasını engellemek, kıskançlık vb. sebepler sayılabilir.6 Sebep ne olursa olsun bu, hilekârlık, aldatma ve yalandan ibarettir ve de kul hakkıdır. En önemlisi de insanların birbirlerine olan güven ve saygılarını ortadan kaldırır. İslam kardeşliğini çökertir.

Hele bazı kişilerin bu sahteciliği bir meslek haline getirip kazanç yolu olarak benimsemeleri, alacakları komisyon karşılığında bu işi yapmaları çok daha ağır bir suçtur. O yüzden de konunun yasaklanmış olması, Müslümanlar arası ticârî faaliyetlerin tabiî seyri içinde yürütülmesi ve kimsenin kasdî olarak aldatılmasına meydan verilmemesi bakımından son derece önemlidir. Günümüzde medya reklamlarında, toplum tarafından tanınan kişilerin çıkıp “ben de aldım” diye almadıkları bir malın satışına yardımcı olmaya kalkmaları da bir çeşit müşteri kızıştırmaktır.7

Hadiste yasaklanan ikinci konu “başkasının alış verişi üzerine alış veriş yapmaktır.” Mesela müşteri, bir satıcıdan herhangi bir malı satın aldıktan sonra, başka bir satıcının o müşteriye: “Sen bu alış verişten vazgeç, ben sana aynı malı daha ucuz fiyata veririm.” veya “Ben sana bu maldan daha iyisini aynı fiyata veririm.” gibi sözler söylemesi ve alış-verişi bozdurması câiz değildir. Çünkü böyle davranışlar, insanlar arasında anlaşmazlıkların, dedikoduların çıkmasına, dargınlık ve kırgınlıkların doğmasına, kin ve nefret duygularının oluşmasına sebep olur. Bunlar, müslümanların dostluk ve kardeşliklerini, samimiyetlerini, aralarındaki güven duygularını ortadan kaldırır, toplumun fesada uğramasına yol açar. Bu ise haram kılınmıştır. Ancak, satıcı sattığı mal hususunda müşteriyi serbest bırakmış, daha iyisini ve daha ucuzunu bulursan onu al veya oradan al gibi bir tercih hakkı tanımışsa o takdirde yapılan muamelede bir sakınca olmaz ve câizdir.8

Dünyaya imtihan için gelen insanlar, rızıklarının daha anne karınlarında iken takdir edildiğini9 ve o takdir olunan rızıklara mutlaka ulaşacaklarını unutmamalıdırlar. Mü’minler, harama tenezzül etmemeli, mukadder rızkın helal yoldan gelmesi için gayret etmeli10 ve ecelin gelip kişiyi bulduğu gibi rızkın da bulacağını11 akıllarından çıkarmamalıdırlar. Esas olanın dinin talep ettiği kardeşlik hukukunu tesis etmek olduğu iyi bilinmeli ve alırken veya satarken ya da borcunu öderken, kardeşliği yıkan değil yapan olmaya çalışmalıdır. Bu gayreti gösterirken de hadislerdeki mükâfatlara ulaşma gaye edinmelidir.12 Kısacası müslüman, dünyasını kazanırken ahiretini de kazanmalı, üç kuruş için ebediyetini mahvetmemelidir.

Yazımızı Efendimizin mühim bir ikazı ile bitirelim: “Haramla beslenen vücut, cehennem ateşine daha layıktır.”13 i


1 Buhârî, Edeb, 57.

2 Müslim, Birr, 32. Hadisin lafzı Müslim’e aittir.

3 Ebû Dâvûd, Edeb, 47.

4 Tirmizî, Birr, 24.

5 İbn Mâce, Duâ, 5.

6 Hamdi Döndüren, Şamil İA. “Neceş” meddesi.

7 Kandemir-Çakan-Küçük, Riyâzü’s-sâlihîn, 1585. hadisin şerhinden.

8 a.g.e, 237. hadisin şerhinden.

9 Peygamber Efendimiz şöyle buyurur: “Sizden birinin yaratılışı annesinin karnında kırk günde tamamlanır. (Kırk günden) sonra bu şekilde (kırk günlük süre içerisinde bu nutfe yine) kan pıhtısı halini alır. Sonra (yine) bu şekilde bir çiğnem (et) haline gelir. Daha sonra ona bir melek gönderilir de ona dört şeyi yazması emredilir. Bunun üzerine (melek bu çocuğun) rızkını, ecelini, amelini, bedbaht mı, bahtiyar mı olacağını yazar.” (Buhari Tevhid, 28; Bedu’l-halk, 6; Müslim, Kader, 1.)

10 Rasûlullah Efendimiz şöyle buyurur: “Ey insanlar! Allah’tan korkun ve dünyadaki rızık talebinizi güzel yapınız! Biraz gecikse de hiçbir nefis rızkını noksansız tamam olarak elde etmeden ölmeyecektir! Allah’tan korkun ve rızık talebinizi güzel yapınız! Rızkın helal olanını alınız, onun haram olanını bırakınız!” (İbn Mâce, Ticârât 2.)

11 Efendimiz şöyle buyurur: “Ecelin gelip bulması gibi rızık da gelir sizi bulur.” (İbn Hibbân, Sahih, 8/31; Bezzâr, Müsned, 10/37; Taberânî, el-Kebîr, 3/84.)

12 Meselâ Efendimiz şöyle buyurur: “Satışta, alışta ve borcunu istemekte kolaylık gösteren kimseye Allah rahmet etsin.” (Buhârî, Büyû’ 16.)

13 Hâkim, el-Müstedrek, 4/141.