Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’inde mü’minleri birbirine kenetleyen bağın ancak ve ancak kardeşlik kadar yakın bir bağ olduğunu ifade buyurmuştur. Bu nedenle Müslümanlar hayatın her alanında bir bedenin uzuvları gibi birbirine kenetlenmeli ve bütünleşmeli, aynı anne babadan doğan iki kardeşin birbirini sevdiği gibi birbirlerini sevmeli, birbirlerine şefkat duymalıdır. Kardeşinin başına bir musibet gelmesinden endişe ettiği gibi her bir müslümanın derdiyle dertlenmeli, bu sorumluluğu vicdanında hissetmeli, imanını bu şuurda olacak şekilde takviye etmeli ve yaşantısını buna göre şekillendirmelidir.
Kendisini Allah’ın emir ve yasaklarına teslim etmiş, O’nun dünya hayatına koyduğu ölçüleri benimsemiş ve O’nun koyduğu sınırlar içerisinde yaşamaya karar vermiş her bir ferdin Müslümanlar arasındaki uhuvveti zedeleyecek her türlü davranıştan şiddetle kaçınması gerekmektedir. Hayatının her alanında, her türlü ferdî ve ictimâî ilişkilerinde bu ilişkiyi zayıflatacak veya koparacak fiillerden uzak durmalıdır. Aksi takdirde böyle davranışlarda bulunan kişiler İslam toplumunun bir ferdi olmaktan çıkma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.
Müslümanlar arasındaki kardeşlik duygularının en hassas olduğu ve en fazla kopmaların yaşandığı alanlardan biri de ticari ilişkilerdir. Ticari ilişkilerde kardeşliğe yakışmayacak davranışlarda bulunan kişilerin Müslüman toplumuna aidiyeti tehlikeye girmektedir. Pazarda buğday satan birinin yanına uğrayan ve elini buğday çuvalının içine soktuğunda çuvalın altında ıslak buğdaylar olduğunu görünce “Bizi aldatan bizden değildir.”[1] buyuran Kainatın Efendisi (s.a.s) yine pazarlık yapan iki mü’minin, mal ve fiyat üzerinde anlaştıktan sonra üçüncü bir şahsın araya girerek bu pazarlığı bozmasını, alma niyeti yokken fiyat artırımı yapmasını yasaklamıştır. Ticari ilişkilerde bu ve benzeri karşı tarafı aldatmaya yönelik her türlü niyet kardeşlik bağına vurulan ağır bir darbedir. Zira “Müslüman müslümanın kardeşidir. Bir müslümanın, diğer müslümana, malındaki ayıbını açıklamadan satması helâl olmaz.”
Yapılan alışverişlerde bu şuuru muhafaza etmek alışverişin bereketlenmesine vesile olur. Çünkü Efendimiz (s.a.s) “Alışveriş yapan iki kişi, birbirlerinden ayrılmadıkça veya ayrılıncaya kadar alışverişlerini bozmakta serbesttirler. Eğer doğru söyler de, her şeyi olduğu gibi beyan ederlerse, alışverişleri bereketli olur. Bazı gerçekleri gizleyip, yalan söylerlerse, alışverişlerinin bereketi giderilir.”[2] buyurmuştur. Bir gün Rasûlullah Efendimiz’e “Hangi kazanç daha temiz, daha helaldir?” diye soruldu. Rasûlullah Efendimiz (s.a.s): “El ile elde edilen kazanç ve makbul bir alışverişten elde edilen kazançtır.” buyurdu.
Ticari ortaklıklarda kardeşlik şuuruyla hareket eden kişilerin yaptıkları işler, elde ettikleri kazançlar tek başlarına yaptıkları işlerden ve elde ettikleri kazançtan daha bereketli olur. Zira Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Üç şeyde bereket vardır: Vadeli satım, mukârada (mudârabe) şirketi ve satmak için değil de evde yemek için buğdayı arpaya katmak.”[3] Hadis-i şerîfte mü’min kardeşini zora sokmayan, satacağı malın bedelini vade sebebiyle arttırmayan ve bu suretle kardeşinin ihtiyacını gideren tüccarın satmış olduğu mala karşılık aldığı bedelin bereketli olacağı haber verilmiştir. Mudarebe ise emek sermaye ortaklığına dayanan bir çeşit şirket akdidir. Bir taraftan sermayesi olmayan ancak bilgi, beceri ve birikimi sebebiyle ticaret yapabilecek kişi ile sermayesini işletmeye gücü yetmeyen iki kişinin birbirlerine vermiş oldukları bu destek sebebiyle kurdukları ortaklığın da bereketli olacağı haber verilmiştir.
Ortaklar arasındaki bu birlikteliğin bereketli olabilmesi, ortakların kardeşliklerini zedeleyecek birbirlerini aldatacak her türlü davranıştan uzak durmalarına bağlıdır. Zira Allah Zü’l-Celal Hazretleri bir kudsî hadis-i şerifte “Biri diğerine ihanet etmediği müddetçe iki ortağın üçüncüsü ben olurum. Biri arkadaşına ihanet etti mi ben aralarından çekilirim. Aralarına şeytan girer.” buyurmuştur.
Bu şekilde birbirlerini aldatmayan, aralarındaki kardeşlik bağının şuurunda olan “dürüst, güvenilir ticaret erbabının ahirette peygamberler, sıddıklar ve şehidlerle beraber olacağı” müjdelenmiştir.[4] Satarken, alırken ve borcunu öderken iyi ve cömert davranan kişiler Efendimiz (s.a.s)’in bağışlanma duasına nail olmuşlardır.[5] Lakin bu şekilde imanı gönlüne yerleştirmiş ve salih amel işleyen ortakların malesef ticari hayatta çok az bulunduğunu Allah Teala, Dâvud Aleyhisselâm’ın diliyle bizlere haber vermektedir: “Ortaklardan bazıları birbirlerine zulmederler. Ancak iman edip salih amel işleyenler müstesnâ. Onların sayısı ise ne kadar da azdır!”[6]
Allah böyle mü’min ve salih tüccarların sayısını arttırsın ve ticaretlerini bereketli kılsın. Âmin…
[1] Müslim, İbn Mâce
[2] Buhârî, Müslim
[3] İbn-i Mâce
[4] Tirmizî
[5] Buhârî
[6] Sâd, 38/24.