Dünyada iken Cennet müjdesi almış, Ebu Bekir (r.a) ‘ın davetleriyle İslam’la şereflenmiş, Mekke Devrinin ilk Müslümanlarından, Efendimiz (s.a.v)’in hususi iltifatlarına nail olmuş bahtiyar sahabilerden biridir.
Abdullah ibni Amr (r.a) O’nu bize şöylece tanıtmaktadır:
“ Kureyş’ten üç kişi vardır ki, onlar bu ümmetin en önde gelenlerinden, ahlakı en güzel, hayâ duygusu en fazla olanlarındandır. Konuşunca sana asla yalan söylemezler ve sen konuşurken asla açığını aramazlar. Bunlar: Ebu Bekir Es-Sıddık, Osman bin Affan ve Ebu Ubeyde bin Cerrah’tır.
Bütün bu iltifatların ötesinde Ebu Ubeyde bin Cerrah (r.a)’ı unutulmaz kılan bir hadise daha vardır ki; o da akıllara durgunluk veren Bedir Muharebesidir.
Savaş bütün hızıyla devam ediyordu. Kendilerine çok güvenen müşrikler, beklemedikleri bir mukavemetle karşılaşmışlar, bir avuç İslam mücahidi savaş meydanında aslan kesilmişlerdi. Ahiretlerini dünyalarından çok seven, iman nurunu yaşatmak için, her şeylerini ortaya koyan bu aslanlardan biri de Ebu Ubeyde bin Cerrah (r.a) Hazretleriydi.
Ölümü unutmuş, korkusuz bir cengâver edasındaydı. Ele avuca sığmıyor, adeta meydan kendisine dar geliyordu. Savaş meydanının her yerinde o vardı sanki. Ebu Ubeyde’yi her gören müşrik, onunla karşılaşmamak için köşe bucak gizleniyordu. Fakat müşriklerden öyle birisi vardı ki; devamlı onu takip ediyor, ara ara karşısına çıkarak onunla vuruşmak istiyordu. Ebu Ubeyde (r.a) ise her defasında usta manevralar yaparak, bu müşrikten kurtuluyor, onunla vuruşmamaya çalışıyordu.
Bu kovalama bir müddet daha bu minval üzere devam etti. Ve nihayet Ebu Ubeyde (r.a) sıyrılamayacağı bir yerde, aynı müşrikle karşı karşıya geldi. Ebu Ubeyde, arkadaşlarından ve cihattan kopmanın eşiğine gelmişti. Ya bu müşrikle çarpışacak, ya da cihattan ayrı düşecekti. O ana kadar hasmından uzak durmaya çalışan Ebu Ubeyde (r.a) yerinden ok gibi fırladı, Hasmına öyle bir darbe indirdi ki; hasmı karşı koymaya bile fırsat bulamadı.
Hadiseyi başından beri takip eden sahabiler: “Ya Eba Ubeyd! Madem onu bu kadar kolay yenebilecektin ne diye ona bu kadar fırsat verdin” diye sual ettiler. Ebu Ubeyd (r.a): “ O benim babamdı. Belki şirkten vaz geçer diye ona fırsat verdim. Ama ne zaman ki cihadımla arama girdi, işte o zaman davamı, dinimi, peygamberimi tercih ederek engeli ortadan kaldırdım.” Cevabını verdi.
Vermiş olduğu imtihan gerçekten de çok büyük bir imtihandı. Ama O, savurduğu kılıç darbesiyle yalnızca babasını öldürmekle kalmamış, babasının şahsında şirki, dalaleti, sapıklığı, azgınlığı, hak yolun önüne set çeken batıl zihniyetini de yere sermişti.
İşte bu ağır imtihanı veren Ebu Ubeyde bin Cerrah (r.a) şu ayet-i kerime ile taltif olunarak, ila yevm’il kıyame cümle müminler için unutulmaz bir numûne olmuştur.
“ Allah’a ve ahiret gününe inanan bir toplumun, Allah’a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini asla göremezsin. Bunlar kendi babaları, çocukları, kardeşleri akrabaları bile olsa.” (Mücadele Suresi 22)