İçeriğe geç
Anasayfa » ÜMMETİN ÖNCÜSÜ

ÜMMETİN ÖNCÜSÜ

Abdullah b. Abbas anlatıyor: Bir defasında Rasûlullah (sav.) şöyle buyurdu: “Ümmetimden birinin, kendisinden önce iki çocuğu vefat etse, Cenâb-ı Allah o çocuklar sebebiyle o kişiyi cennete koyar.”

Hz. Âişe: “Ey Allah’ın Rasûlü! Sadece bir çocuğu vefat etmişse, bir evladını önden göndermişse, onun durumu nedir?” diye sordu. Efendimiz de bu soruya sevinmiş olmalı ki, Hz. Aişe’ye hitaben “Ey münasip sorularla ümmetin hayrını isteyen!” dedikten sonra “Kendinden önce bir çocuğu vefat eden de cennete girer.” buyurdu.

Bu defa Hz. Âişe “Ya Rasûlallah! Ümmetinden kendisinden önce çocuğu ölmeyen kimsenin durumu nedir?” diye sordu. Fahri Kâinat Efendimiz şöyle buyurdu:

“Ümmetimin öncüsü benim. Zira ümmetimin başına benden ayrılmaktan daha büyük bir musibet gelmemiştir.”[1]

Evlat acısı, acıların en büyüğü diye tarif edilir. İmtihan dünyasının en çetin imtihanlarının başında gelir evladı kaybetmek. Bir hadiste buyrulduğu gibi[2] “gönül meyvesi” kopar gider evladın gidişiyle. Şüphesiz acı büyük olunca mükafatı da büyük olur ve Peygamberimiz iki evlat acısı yaşayanı ve hatta bir evladını kaybetmiş olanı cennetle müjdeler. Hadiste verilen bu müjde “farat” kelimesi ile ifade edilmiştir. Önden giden veya öncü diye tercüme edebileceğimiz bu kelime “önden gidip cennette anne babası için yer hazırlayan” anlamlarına gelmektedir.[3]

Pek çok salih insan, evlat acısı yaşadığında hadis-i şerifteki büyük müjde ile teselli bulmuştur. Ömer b. Abdülaziz, oğlu Abdülmelik vefat edince yanı başında ona şu sözleri söylemiştir: “Yavrum, Allah sana rahmet etsin. Doğumunla bizi sevindirdin. Büyüdün bizi sevindirdin. Ve bugün bizden ayrılıyor, Cenâb-ı Hakk’a gidiyorsun. Benim için en sevimli halin şu an olmuştur. Zira sen beni cennete davet ediyorsun.”[4] Bu hadisede Ömer b. Abdülaziz çocuğunun ölümüne sevinmemiştir. Bilakis bağrı yanmış, yüreği dağlanmıştır ancak sabır göstermiş, hadisteki cennet müjdesi ile sevinmiş ve evladının cennette onun için öncü olacağını kabul etmiştir.

Hadisimiz evlat acısı yaşayanların içlerine su serpmekte ancak daha önemli nokta hadisin son kısmında ifade edilmektedir. O da Rasûlullah Efendimizin ümmeti için öncü olmasıdır. Bu bizler için çok büyük bir müjdedir.  

Öncelikle bilmeliyiz ki, hadiste de belirtildiği gibi, en büyük musibet ve en derin acıdır Habib-i Kibriya Efendimizin dünyadan irtihali. Bazı sahabîler bu hali kıyametin büyük alameti olarak değerlendirip pek yakında kıyamet kopacak diye telakki etmiştir. Bugün bile Müslümanlar Rasûlullah özlemi içerisinde yaşarlar. Onun yokluğu ile; bozulan düzenden, değişen dengelerden şikâyet ederler.

Tarifi zor olan büyük acı bir taraftan da ümmet-i Muhammed için rahmete vesile olmuştur. Peygamberimiz, ümmetinin öncüsü olduğunu ve ümmetini cennete götüreceğini haber vermektedir. Bu, Peygamber hasreti ile yanan gönüllere ferahlık, Onu arzulayan sinelere büyük bir umuttur. Rahmete vesile bu durum bir diğer hadis-i şerifte şöyle anlatılmaktadır:

“Allah, bir ümmete rahmetle muamele etmek isterse, o ümmetin peygamberini onlardan önce vefat ettirir ve onu kendileri için ahirette öncü yapar. Allah Teâlâ, bir ümmeti de helak etmek isterse, daha peygamberleri sağ iken o millete azab eder, onları peygamberlerinin gözü önünde helak eder. Peygamberi yalanlayıp emrine karşı gelmeleri yüzünden onları helak etmek suretiyle peygamberini de bu sayede teselli eder.”[5]

Habib-i Ekrem Efendimiz ümmetini nasıl karşılayacağını da hadis-i şeriflerinde belirtmiştir:

Bir kabir ziyaretinde Rasûlallah Efendimiz kabirde bulunanlara “Esselâmü aleyküm ey mü’minler diyarının sakinleri, inşallah bir gün biz de size katılacağız.” diye selam verdikten sonra “Kardeşlerimle görüşmeyi çok arzu ediyorum.” buyurmuştur. Sahabîler “Bizler kardeşlerin değil miyiz ya Rasûlallah?” deyince, Efendimiz “Siz ashabımsınız. Kardeşlerim sizden sonra gelecek olanlardır.” buyurdu. Ashab bu sefer “Görmediğin halde onları nasıl tanıyacaksın?” diye sorunca Peygamber Efendimiz şöyle cevap verdi: “Bir adamın siyah atlar arasında alnı ve ayakları beyaz bir atı olsa onu hemen nasıl tanırsa ben de onları abdest azalarının nur gibi parlaklığı sayesinde tanıyacağım. Ben oraya önceden gidip kendilerini Kevser Havuzu’nun başında bekleye­ceğim.”[6]

Ümmetine karşı çok düşkün olan Peygamber Efendimizin, ümmeti için ne kadar çok gayret ettiğini görüyoruz. Kur’an’ı en güzel şekli ile hem tebliğ etmiş hem yaşamış, bizlere cennete giden yolları göstermiş ve bunlarla da yetinmeyip cennette öncü olacağı müjdesini vermiştir. Fahri Kâinat Efendimizin, ümmetinden tek bir ferdin dışarıda kalmasına gönlü razı olmamıştır. Bu doğrultuda her peygambere verilen özel bir dua hakkını da yine ümmeti için değerlendirmek istemiştir. Ebû Hureyre T ve Enes b. Malik’in T haber verdiğine göre Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Her peygamberin hususî bir duası vardır ki, her bir peygamber duasını etmiş ve duası kabul edilmiştir. Ben ise, duamı kıyamet gününde ümmetim için erteledim, şefaat etmeye ayırdım.”[7]


* Dr. Öğr. Üyesi, FSMVÜ İslami İlimler Fakültesi.

[1] Tirmizi, Cenâiz 65.

[2] Tirmizî, Cenâiz, 36.

[3] Ali el-Kârî, Mirkâtü’l-Mefâtîh, IV, 191.

[4] Nevevî, el-Ezkâr, s. 152.

[5] Müslim, Fezâil 24.

[6] Müslim, Tahâret 39.

[7] Buhârî, Deavat 1; Müslim, İman 340.