İçeriğe geç
Anasayfa » VASİYETNAME GELENEĞİ ve KELÂÎ’NİN OĞLUNA VASİYETİ

VASİYETNAME GELENEĞİ ve KELÂÎ’NİN OĞLUNA VASİYETİ

Haz: Ramazan Ögtem*Hüseyin Altıntaş**

Vesâyet/vasiyet, bir şahsın vefatına yakın, vefatı sonrasında bir başkasından “bir şeyi yapmasını isteme” şeklinde tarif edilmektedir.[1] Birçok toplumda ve hukuk sisteminde yaygın bir uygulama olan vasiyet, İslam Hukuku açısından vefat etmek üzere olan bir şahsın, bıraktığı malın üçte birinde tasarruf hakkında bulunabilmesi anlamına gelmektedir.[2]

Nitekim Peygamber Efendimiz x, “Allah, amellerinize eklenmek üzere -hayatta iken yaptığınız iyilikler dışında hayırda bulunabilmeniz için- vefatınız sırasında mallarınızın üçte biri üzerinde size tasarruf yetkisi vermiştir.[3] ifadesiyle vasiyetin meşrû kılınış sebebine işaret etmiştir. Yine, “Vasiyet edecek bir şeylere sahip olan Müslümanın, yanı başında yazılı vasiyeti olmaksızın iki gece geçirmesi uygun değildir.[4] buyurarak vasiyet bırakmanın önemini vurgulamıştır.

Kur’an-ı Kerim’de peygamberlerin çocuklarına vasiyet ettiğini gösteren misaller bulunmaktadır. Örneğin, Hz. İbrahim ve Hz. Yakub’un vefatlarına yakın çocuklarına hak dine tâbî olmayı vasiyet ettikleri zikredilmektedir.[5]

Peygamber Efendimiz’in x Mekke’de vefatına yakın îrâd ettiği Veda Hutbeleri, vasiyet kültürünün temellerini oluşturmuştur. Bu hutbelerde, Peygamberimiz x örneğin; kadınlara zulmetmemeye dair uyarılar yapmış, kan davalarının ve faiz işleminin yasaklandığını söylemiş, malın, canın ve namusun mukaddes olduğunu vurgulamıştır. Ümmetine yaptığı son konuşmalarında Allah Rasûlü x, hem kuşatıcı olması bakımından insanların en çok ihtiyaç duyacağı şeyleri zikretmiş, hem de asırlar boyunca İslam’ı yaşamaya çalışırken özellikle dikkat edilmesi gereken hususlara işaret etmiştir.

Vasiyetname Geleneği

Arapça “vesâyâ” ve Farsça “nâme” terkibinden oluşan vesâyâ-nâme (vasiyetnâme) “vasiyet mektubu” anlamına gelen, “bir kimsenin yaptığı vasiyetinin yazılı olduğu tasdikli kâğıt” demektir.[6]

Vasiyetnamelerin muhtevası zaman içerisinde genişlemiş, miras hukuku ile ilişkili hususlar yanında geride kalan insanlara tavsiye ve ikazlara da yer verilmiştir. Bu metinlerde muhatap, sadece vasiyet eden kişinin yakınları olmayıp daha geniş bir kitlenin istifadesi hedef alınmıştır. Metni kaleme alan kişinin ifade zenginliğine göre vasiyetnameler, birer edebî metin hüviyeti de kazanmıştır. Birçok âlim vefatına yakın vasiyetini yazmıştır. Bu açıdan İslam kültüründe muhtevasında hukukî bilgi veya nasihat bulunan iki türlü vasiyet yazma geleneğinin olduğu söylenebilir.

Vasiyetname Yazımına Duyulan İhtiyaç ve Çocuklar Üzerindeki Etkisi

İnsanların, kendilerinden sonraki nesillerin akıbetine dair endişe duymaları tabii bir durumdur. Her ebeveyn, kendi çocuklarının güzel bir ömür yaşamalarını, kendilerinden daha iyi, hayırlı ve salih biri olmalarını, daha bereketli bir ömür geçirmelerini, hatta varsa yaptıkları hatalara düşmemelerini arzu eder. Yine anne-babalar, kendi hayat tecrübesini özelde çocuklarına genelde bütün insanlara aktarmak ister. Nasihat ve ikazlar ihtiva eden vasiyet yazma arzusunun temelinde genelde bu hedef bulunmaktadır.

Çocukların ve gençlerin davranışları üzerinde anne-babanın yönlendirmelerinin tesiri inkâr edilemez. Ebeveynlerin aktardığı tecrübeler, evlatlarına hayatları boyunca istifade edebilecekleri bir rehberlik imkânı sunmaktadır. Yine insana, sevdiğinden veya değer verdiği kişilerden hatıra olarak kalan bir şey, hayatının herhangi bir döneminde ona rehberlik edebilmekte ve kendisine rota çizmesine imkân verebilmektedir. Anne-babanın hayattayken çocuklarına rol modelliği yanında vefatlarından sonra da nasihat ve ikazlarının tesirli olabilmesinin yollarından biri olarak vasiyetnameler vazife görmektedir.

Muhammed b. Musa el-Kelâî (el-Mayûrkî)’nin Hayatı

Hayatı hakkında sınırlı bilgiye sahip olduğumuz müellifin, ders aldığı ve görüştüğü bazı hocalarının bilgilerinden hareketle hicri 5. asırda yaşadığı tahmin edilmektedir. Endülüs alimlerinden Kâdî İyâz’ın verdiği bilgiye göre el-Kelâî, Mayarko’lıdır. Bugünkü adıyla İspanya’nın Mallorca kentindendir.

Kelâî, ilim ve fikir ehli bir alimdir. Hayatının bir döneminde ilim yolculuğuna çıkmış, Kayrevan alimlerinden dersler almıştır. Ebu Amr İbn Serrac, Ebu Abdillah es-Sayrafî, Ebu’l-Kasım ed-Dîbâcî’den Kelam ve Usul dersleri almıştır. Ebu Tahir el-Bağdâdî ile görüşmüş, Sicilya alimlerinden Ebu Muhammed Abdülhak, Ebu’l-Abbas el-Harrâz, Ebu Muhammed b. Ehabb gibi alimlerden dersler almıştır. Yine Mısır alimleriyle ve Mekke’de meşhur zahid Rafi’ b. Nasr ile görüşmüştür. Tevhid ve Kelam ilmine özel ilgisi olan Kelâî, bu alanda “Kitabu’l-‘A’lâm” isimli eserini telif etmiştir. Güzel üslubu ve kabiliyeti olan bir alimdir.[7]

Vasiyetnamenin Genel Muhtevası

Kelâî’nin vasiyetnamesinde bir Müslümanın hayatı boyunca ihtiyaç duyacağı, günümüz gençleri için de öğüt ve ikaz kabul edilebilecek hususlara temas ettiği görülmektedir.

Kelâî, hamdele ve salveleden sonra dua, niyaz ve yakarışa yer verir ve çeşitli ibretli hususlardan bahseder. Vasiyete giriş sadedinde nasihatin önemine dikkat çekmektedir. Müellif, “Müslümanlara nasihat etmek Müslümanın, diğer Müslümanlar üzerindeki haklarındandır.[8] hadisine işaret ederek, insanlara nasihat etmenin farz olduğunu, kendisinin de nasihate çocuklarından başladığını söylemiştir. Çocuğundan bu nasihati kabul etmesini ve yine nasihat edenlerin nasihatlerini reddetmemesini istemiştir.

 Kelâî, manzum olarak kaleme aldığı vasiyetnamesindeki beyitlerde özetle şu hususlara işaret etmiştir:

• Allah’a karşı takva sahibi olmayı, haramlardan kaçınmayı, yapılan hiçbir iyiliği de işlenen hiçbir günahı da küçümsememeyi,

• Daima ilimle meşgul olmayı ve vaktin kıymetini bilmeyi,

• Nafilelerde gevşeklik göstermemeyi, Allah’a istiğfar halinde olmayı, icabet edileceğine kesin şekilde inanarak çokça dua etmeyi, zikir ve salavatı artıranlardan olmayı,

• Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaate tâbî olmayı ve bid‘at ehlinden uzak durmayı,

• Müslüman oldukları müddetçe yöneticilere itaat etmeyi ve idareciler ile itidal üzere irtibat kurmayı,

• Ölümü sıkça hatırlamayı, özellikle kırk yaşını aştıktan sonra ahiret için daha gayretli olmayı,

• İyi arkadaş seçmeyi ve kötü arkadaştan uzak durmayı,

• Hayatın zorluklarına hazırlıklı olmayı ve bu zorluklara karşı mücadele ederken ümitsiz olmamayı,

• Allah’a ibadet maksadıyla yapılan bir işten övgü beklememeyi, ihlaslı olmayı ve insanların rızası için değil yalnızca Allah rızası için amel etmeyi,

• Bir insana sevgi beslenecekse Allah rızası için sevmeyi ve birine kızılacaksa Allah rızası için kızmayı,

• Kişiliğe zarar veren şeylerden uzak durmayı,

• Misafirlikte iken veya misafir ağırlarken ölçülü olmayı,

• Hayâlı olmayı,

• Emanete riayet etmeyi,

• Verilen sözü tutmayı,

• Sıla-i rahimi gözetmeyi,

• Komşuya eziyet etmemeyi, onun yaptığı eziyete ise katlanmayı,

• Sırrı korumayı,

• Yemin etmemeyi,

• Yüzsuyu dökecek şekilde borç almamayı,

• Güç yettiği nispette, münkeri ortadan kaldırıp ma‘rûfu emretmeyi,

• Mütebessim olmayı ancak (kahkaha ile) çok gülen biri olmamayı,

• Latifeci fakat yerinde kıvamında şaka yapan biri olmayı,

• Kumardan ve vakitleri zayi eden satranç gibi oyunlardan sakınmayı,

• Giyim-kuşamda ölçülü olmayı,

• İnsanlarla güzel ilişkiler kurmayı ve mütevazı olmayı,

• Temiz ve bakımlı olmayı,

• Kanaatkâr olmayı,

• Şüpheli şeylerden uzak durmayı,

• Astroloji, fal vb. bilgilere itibar etmemeyi tavsiye etmiştir.[9]

Sonuç

Vasiyetname kültürü ve gençlere hitabı açısından Kelâî’nin vasiyetnamesi üzerinden şu hususlar dile getirilebilir:

 Vasiyet bırakma/yazma Peygamber Efendimiz’in x sünnetlerinden biridir. Allah Rasûlü’nün x bu tavsiyesine ittibâ ederek, çocuklarımıza elle veya bilgisayar ortamında yazılmış yazılı bir vesika bırakılabilir. Bunun evlatlarımız üzerinde müspet ve kalıcı izler bırakacağı, hayatının bir noktasında ona fayda sağlayabileceği düşünülebilir.

“Vasiyet” denildiğinde günümüzde daha çok anlaşılanın aksine, muhtevasında mal-mülk, borç ve alacaklar bilgisi yanında, bir ferdin Müslüman şahsiyetine, bilinç ve ufkuna tesir edecek unsurların yer alması faydalı olacaktır.

Bir zamanlar İslam medeniyetinin beşiği olan, Kelâî, Kâdı İyâz gibi kıymetli alimlere ev sahipliği yapan Endülüs coğrafyasının bugünkü mevcut halini düşündüğümüzde İslam ahlakını ve kültürünü yaşatmanın ve sonraki nesillere aktarmanın ne kadar mühim olduğu ortaya çıkmaktadır.*


* Arş. Gör., Zonguldak BEÜ İlahiyat Fakültesi.

** Arş. Gör., Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi.

[1] Kâsım b. Abdullah b. Emir Ali el-Konevî, Enisü`l-Fukaha fî Ta’rifati’l-Elfazi’l-Mütedavile Beyne’l-Fukaha, thk. Yahya Hasan Murad, (b.y.: Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2004), 111.

[2] Abdusselam Arı, “Vasiyet”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2001), 42/552.

[3] İbn Mâce, “Vesâyâ”, 5.

[4] Buhârî, “Vesâyâ”, 1.

[5] Bakara 2/132-133.

[6] Sami, Ş. (1317), Kâmûs-ı Türkî; (İstanbul: Çağrı Yayınları, 2007.)

[7] Ebü’l-Fazl Kadi İyaz b. Musa el-Yahsûbî, Tertîbü’l-Medârik ve Takrîbü’l-Mesâlik li-Ma’rifeti A’lâmi Mezhebi Mâlik (Mağrib: Matbaatü’l-Fudâle, 1983), 8/159.

[8] Müslim, “Selâm” 5.

[9] Kelâî, Muhammed b. Musa İbn Ammâr el-Kelâî el-Mayûrkî. Vasiyyetü Muhammed b. Mûsa. nşr. Ebû Üveys Muhammed bû Habze el-Hasenî et-Tatvânî, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye. 1424/2003. Vasiyetname, “Telkinü’l-velîdi’s-sağîr” isimli eserle birlikte basılmıştır.

* Zonguldak’ta 2-3 Nisan 2021 tarihinde düzenlenen “Uluslararası İslam, Modernite ve Gençlik” adlı sempozyumda sunulan, “Manzum bir vasiyetname örneği: Muhammed b. Musa el-Kelâî (el-Mayûrkî)‘nin oğluna vasiyeti” isimli bildirinin özetlenmiş halidir.