HZ. ÖMER VE ADALETİ

Râşid halîfelerin ikincisi ve “Emîrü’l-Mü’minîn” ünvanının ilk sahibi olan Ebû Hafs Ömer b. el-Hattâb; Kureyş kabîlesinin Benî Adî kolundandır. Soyu, Ka’b. Lüey’de Efendimiz (s.a.v) ile birleşir. Fil Vakası’ndan 13 sene sonra yahud Ficâr Harpleri’nden 4 sene evvel doğduğuna dair iki farklı haber gelmektedir. Müslüman olmadan önce babasının develerini güttüğü, gayet iyi şekilde ata binip, silah […]

İSTANBUL NE İLE FETHEDİLDİ?

İstanbul’un Müslümanlar eline geçişi, madde ve mananın birleştiği; iman ile dünyevi tedbirlerin atbaşı giderek sonuç alındığı bir fetihtir. Tam da bu özelliğiyle bir fetihtir; işgal ya da istila değildir. 850 senelik bir rüya, Efendimiz’in (s.a.v) gerçekleştirilmeyi bekleyen müjdesidir.

PEYGAMBER SEVGİSİ VE EMÂNÂT-I MÜBÂREKE

Peygamber Efendimiz’i Niçin Sevmeliyiz? İnsanlar arasında sevilmeye en layık olan, hiç şüphesiz on sekiz bin alemin yüzü suyu hürmetine yaratıldığı, iki cihan peygamberi, Allah Teâla’nın Habibi, Rasülüllah Efendimiz (s.a.v)’dir. O, Allah’ın sevgilisi olduğu gibi Allah’ı ve Ahireti umanlar için de, en güzel bir örnektir.[1] Onu sevmek, imanın gereğidir. Onu sevmek, kamil imanın göstergesidir. İki Cihan’ın […]

II. VİYANA MUHASARASI VE ALAMANDAĞI MAĞÛBİYETİ

                 Tarih, devamlı inişler ve çıkışlar halinde serüvenine devam eder. Sürekli yükseliş olmadığı gibi sürekli bir düşüş de yoktur. “Tarih tekerrürden ibarettir” aynı zamanda. Yanlışların yinelenmemesi için hatalardan ders almak, bu hataları tekrar etmemek gerekmektedir. Zaten tarih ilminin amacı da bu değil midir? Yoksa kuru kuruya bir esatir […]

İSTANBUL’UN FETHİ

İstanbul muhakkak fetholunacaktır. Onu fetheden komutan, ne güzel komutandır. Onu fetheden asken ne güzel askerdir.” Hadis-i Şerif İstanbul… Dünyanın en güzel ve stratejik açıdan en mühim şehir­lerinden… Avrupalı imparatorlara bile “Dünya tek bir devlet olsaydı başkenti İstanbul olurdu.” Dedirtmiş eşsiz bir belde. Nice kavimler bu şehir için yollara düşmüşlerdi. Hun- lar; Gotlar Avarlar; Ruslar; Peçenekler, […]

EBU’L-HASEN EL-HARAKÂNÎ (K.S) HAZRETLERİ

Ebu’l-Hasen Ali b. Ahmed (Ca’fer) el-Harakânî, Bistâm’ın kuzeyindeki Harakân köyünde dünyaya geldi. 352/963 yılına rastlayan veladeti, Bâyezid-i Bistamî’in vefatından 91 yıl sonradır.

HÂCEGÂN ABDÜLHÂLİK GÜCDÜVÂNÎ

           Orta Asya sûfîliğinin gelişmesinde büyük bir rol oynayan ve Hâcegân silsilesinin kurucusu olan Abdülhâlik Gücdüvânî, Buhara yakınlarındaki Gücdüvân köyünde doğdu. Babası, İmam Malik neslinden gelen zâhirî ve bâtınî ilimlere vakıf, Hızır (a.s) ile dostluğu bulunan Abdülcemil İmam’dır. Malatya’da ileri yaşına rağmen Sultanın kızıyla evlenen Abdülcemil, Hızır (a.s) tarafından bir erkek […]

ŞAH-I NAKŞİBEND

Asıl ismi Hace Muhammed b. Muhammed Bahaeddin el-Buharî olan Nakşibendiyye tarikatinin kurucusu, 718/1318 senesinde Buhara yakınlarında bulunan Kasr-ı Hindüvan (daha sonra ismi Kasr-ı Arifan olarak değişmiştir.) kasabasında doğdu. Tarikatının mensuplarınca Şah-ı Nakşibend ismiyle bilinir. Bu lakabın hafi zikrin kalpte bıraktığı nakşa bir işaret olduğu kabul edilir.

HACEGÂN İMAM-I RABBANÎ AHMED FARUKÎ

Nakşibendiyye tarikatı Müceddiyye kolunun kurucusu olan Ahmed b. Abdülehad Farukî Efendi, 14 Şevval 971’de (26 Mayıs 1564) Doğu Pencap’taki Sirhind’de doğdu. İmam-ı Rabbani (İlâhî ilimlere sahip âlim) ve Müceddid-i elf-i sânî (hicrî II. bin yılın müceddidi) lakaplarıyla tanınır. Soyunun Hz. Ömer’e dayanmasından dolayı kendisine Farukî denirdi.

AHMED ZİYAÜDDİN GÜMÜŞHANEVÎ

Nakşibendî-Halidî şeyhlerinden olan Ahmed Ziyaüddin Efendi, 1813/1228 senesinde Gümüşhane’nin Emirler mahallesinde doğdu. Babası Mustafa Efendidir. Asıl adı Ahmed olup Ziyaüddin onun mahlasıdır. Ahmed Ziyaüddin Efendi beş yaşında Kur’an-ı Kerim’i öğrenmiş, sekiz yaşındayken Delâil-i Hayrat adlı kitabı, veli kişilerin yazmış olduğu kasideleri ve hizb denilen evliya tertibi olan dua terkiplerini okumuş, Kur’an-ı Kerim’i hatmedip icazet almıştı.