Kişinin azla yetinip elindekine razı olması, kendisinin ve sorumluluğu altında bulunanların ihtiyaçlarını asgari ölçüde karşılayabileceği maddî imkânlarla iktifa edip başkalarının elindeki şeylere göz dikmemesi, aşırı kazanma hırsından kurtulması şeklinde tarif edilen kanaat, mal ve dünya tutkusunun kalpten silinmesiyle kazanılan ahlâkî bir erdemdir. Bu da hırs, tamah, hazlara düşkünlük ve tûl-i emel gibi kötü arzuların insanın […]
Yazar: A. Hikmet ATAN
Meşhur sahâbîlerden Ebû Zer 4 bir gün Peygamber Efendimiz’e gelerek: – Yâ Rasûlallah! Beni vali yapmaz mısın, dedi. Bu istek üzerine Rasûl-i Ekrem, eli ile onun omuzuna vurarak şöyle buyurdu: – Ey Ebû Zer! Ben seni zayıf görüyorum. Bu valilik bir emanettir. Şüphe yok ki kıyamet gününde o, rezillik ve pişmanlıktır. Yalnız onu hakkı ile […]
Sekizinci hicri asrın fıkıh âlimi ve biyografi yazarı Tâceddin Sübkî, Şâfiî âlimi ve müctehidlerinden olan babası Takıyyüddin Sübkî’nin terceme-i halinde şu hadiseyi nakleder: “Babam, Şam’daki Eşrefiyye Dâru’l-Hadisi’nde kalıyorken, Dâru’l-hadis’in ders salonu olan mescide teheccüd namazı kılmak için çıkar, yüzünü gözünü, muhaddisîn kürsüsüne serili örtüye sürerdi. Bu örtü, müesseseyi vakfeden Melik Eşref’ten kalmadır. Üstünde ismi yazılıdır. […]
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’e hürmet, getirdiği mesajın tesirini arttıran, ona kuvvet kazandıran en önemli unsurların başında gelir. Zira hürmet; bir şeye veya bir kimseye konumu gereği değer vermekten kaynaklanan çekinme ve özen gösterme duygusu olarak tarif edilmiştir. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.), konum bakımından Allah’ın elçisi olması hasebiyle hürmetin en yücesine layıktır. Kur’ân-ı Kerîm’de Fetih Sûresi 8 ve […]